İstanbul Ülkü Ocakları eski Başkanı: Referandumda MHP'nin tabanının tutumu farklı olacaktır

Ülkücü hareket içerisinde önemli görevlerden birisi olan İstanbul Ülkü Ocakları ile daha sonra ismi Ülkücü Gençlik Derneği olan İstanbul İl Başkanlığı

  Ülkücü hareket içerisinde önemli görevlerden birisi olan İstanbul Ülkü Ocakları ile daha sonra ismi Ülkücü Gençlik Derneği olan İstanbul İl Başkanlığı ' nı 12 Eylül 1980 İhtilalı ' nın gecesine kadar yürüten Recep Öztürk , Ülkücülerin 1980 darbesinin en büyük mağdurlarının olmasına rağmen , darbecileri yargılama fırsatını kaçırdıklarını düşünüyor . Recep Öztürk , Milliyetçi Hareket Partisi ' nin ( MHP ) son dönemde anayasa değişikliği , Ergenekon Davası ve OHAL gibi konulardaki tutumunu da eleştiriyor . Merhum Alparslan Türkeş ' in güvendiği kişilerden birisi olan ve darbeden 11 yıl sonra Türkiye ' ye gidebilen Öztürk , MHP tabanının sandıktaki tavrının referandum yapılması durumunda MHP yöneticilerinden çok farklı olacağından emin konuşuyor .

Cihan Haber Ajansı ' na özel açıklamalarda bulunan Recep Öztürk , Milliyetçi Hareket Partisi ' nin gerek Ergenekon Davası ve gerekse Anayasa değişikliği konularındaki negatif tavrını anlaşılır ve kabul edilir bulmadığını söylüyor . Mevcut sistemden Cumhuriyet ' in kuruluşundan bu yana kaymağını yiyenler hariç tüm milletin rahatsız olduğunu ifade eden Öztürk , halkın artık her şeyi görmeye başladığına işaret ederek bir değişimin gerekliliğine vurgu yapıyor .

12 Eylül ' ü en öncelikle ve en sert sorgulaması gereken MHP ' nin , konuyu " es " geçerek adeta sınıfta kaldığına işaret eden Öztürk , " Oysaki bu konuda mutlak çoğunluğun MHP ' den beklediği ; bu hesabın sadece Ülkücüler adına değil , mağdur edilmiş yüz binler adına sorulması , sorumluların kanun önünde hesap vermesinin sağlanmasıydı . İşin en acı ve bir o kadar da vahim olan yönü , Türkiye ' nin geleceğiyle ilgili hayatiyet arz eden böylesine önemli konularda MHP , kamuoyuna tatminkâr izahatlar yapamamış , dahası ; kendi tabanının ve geniş kamuoyu kitlelerinin hassasiyetlerini hesap edememiştir . Darbelerden beslenen , resmi ideolojiden nemalanan , darbe ve darbecilere her daim alkış tutan ve bu yüzden milletin kendisini her seçimde cezalandırdığı bir parti ile aynı çizgide durmayı MHP ' yi yönetenler nasıl içine sindirebiliyor anlamış değilim . Cunta yanlısı , statükoyu savunan , dahası , kendisinden olmayanı , kendisi gibi düşünmeyeni ' ötekileştiren ' , ' düşman ' gören bir zihniyetin değirmenine su taşımak ' Ülkücülük ' adlı o yüce davanın neresinde yazılıdır? " diye konuşuyor .

MHP 12 EYLÜLCÜLERİ YARGILAMA FIRSATINI KAÇIRDI

MHP ' nin 12 Eylül ' ü yargılama fırsatını kaçırdığına dikkat çeken Öztürk , bunun ileride daha iyi anlaşılacağını ifade ederek , " Bugün de ' Biz referanduma hayır diyeceğiz ' diyerek aynı hatayı tekrar ediyorlar . Taban mutlaka farklı düşünüyor ve şuna kesin kanaatim var ki MHP tabanı yüzde yüz farklı şeyler söyleyecek . Çünkü bugün MHP ' nin genç ülkücü tabanındaki birçok kişinin babası , amcası , dayısı veya bir yakını 12 Eylül sonrası yargılanmıştır . Bunun ne büyük hasarlar oluşturduğunu bilmeleri lazım . 12 Eylül ' ü yaşayanlardan MHP söylediklerinin tam tersi yönde oy vereceklerinden zaten en ufak bir şüphem yok . MHP tabanı bu konuda mutlaka MHP ' den farklı düşünüyor . Referandumda MHP ' nin tabanının tutumu yöneticilerinden farklı olacaktır ve tahminim büyük bir çoğunluk bu yönde karar verecektir . " değerlendirmesinde bulunuyor .

Referandumun 12 Eylül tarihinde olmasının tesadüf olmadığına da dikkat çeken Öztürk , " O gece saat 12 olduğunda tüm 12 Eylülcüler de kurtulmuş oluyor . Çünkü 30 yıl dolmuş oluyor . " vurgusunu yapıyor .

CHP İLE KOL KOLA , AL TAKKE-VER KÜLAH BİR KOMEDİDİR SÜRÜP GİDİYOR

Ülkücü harekette en katmerli işkencelerden birisini hem de 12 Eylül öncesi gören kişilerden birisi olduğunu anlatan Öztürk , " Bunca şehit vermiş , çileler çekmiş bir hareket gerçekten şu anki durumuna layık değildir . 12 Eylül ' den en çok çeken bir hareket olmamıza rağmen MHP bunlarla en fazla mücadele etmesi gerekirken kendi aslına , değerlerine ve oluş felsefesine tamamen aykırı bir siyaset sergiliyor . MHP ' yi yönetenler , ulusalcılarla ' ulusalcılık ' yarışına girmiş görünüyor . CHP ile kol kola , al takke-ver külah bir komedidir sürüp gidiyor . " diyor . CHP ile müstakbel bir koalisyonun zeminlerinin hazırlandığını savunan Öztürk , " Oysaki CHP ile ülkücülerin arasında kan uyuşmazlığı var . Bu hiç hesaba katılmıyor . Bilinmelidir ki , Türkiye ' nin CHP ' ye değil , MHP ' ye ihtiyacı vardır . Bir de zaten kurulduğundan beri iktidarda olan CHP ' den kurtulmaya ihtiyaç vardır . Halk , kendi rızası hilafına yapılanları bağışlamıyor , affetmiyor . Bunun en belirgin örneğini , son Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşananların akabinde yapılan seçimler göstermiştir . MHP anayasa paketi oylamalarında AK Parti ' ye destek verseydi beklide alternatif iktidar partisi olurdu . " ifadelerini kullanıyor .

TABAN MHP ' Yİ DOĞRUYA ZORLAMALI

MHP ' de merhum Alparslan Türkeş sonrası eksen kayması olduğunu öne süren Öztürk , bazı söylemlerini terk edildiğini ; bunların tartışılabilir ve belki de kabul edilebilir olduğunu ifade ederek , " Lakin kabul edilemez olan , her şeyini bu kutsal davaya adamış olanlara ahde-vefa göstermemiş olmasıdır . Bunun tabii neticesidir ki , dünün MHP kaleleri birer birer başka partilere kaptırılmış , hitap edilen kitle ve yöreler başka yönlere kaymıştır . MHP , politikalarını güçlü bir Türkiye partisi olma doğrultusunda dizayn etmelidir . Aksi takdirde yetiştirdiği değerleri rakip partilere kaptıran veya küstüren konumundan uzaklaşamayacaktır . " şeklinde konuşuyor .

BAHÇELİ , ÜLKÜCÜLERİ SOKAKTAN ÇEKME VE MAFYA BAĞLANTILARINI TEMİZLEMEDE TAKDİR EDİLECEK HİZMET VERDİ

MHP tabanının partiyi doğruya çekmek için çalışması gerektiğini ifade eden Öztürk , " Taban yukarıyı zorlamalıdır . Sesini oralara duyurmalıdır . Demokratik bir tepki sergilemelidir . Mevcut durum MHP ' ye yakışmıyor . MHP , elbette iktidarı eleştirecektir ama doğruya da ' doğrudur ' diyebilmelidir . Bilinmelidir ki , muhalefet olmak , her şeye , her yapılana muhalif olmak demek değildir . Ülkücü hareketin tabanı artık MHP ' yi doğruya zorlamak durumundadır . " diye konuşuyor . Öztürk , Devlet Bahçeli ' nin ülkücüleri sokaktan çekme ve teşkilatları çek-senet , mafya bağlantılı kişilerden temizleme konusunda takdir edilecek bir hizmet verdiğine işaret ediyor .

OHAL ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN TA KENDİSİDİR

Son günlerde MHP tarafından dile getirilen Olağanüstü Hal ' in ( OHAL ) bir çözüm olmadığına vurgu yapan Öztürk , " OHAL asla bir çözüm olamaz ; tam tersine çözümsüzlüğün ta kendisidir . Bunu istemek bir tedbir , bir caydırıcılık önermektir ancak asla ve kat ' a bir çözüm değildir . " dedi . Devlet-Millet kucaklaşması olmadan OHAL ' i istemek şöyle dursun her kişinin başına bir polis veya aksar dikilse bile gözyaşlarının dinmeyeceğini ifade eden Öztürk , " Bu yangını ocağımıza düşürenlerin ocağına yangın düşsün istiyorsa bilsin ki bunun tek yolu vardır : Sevgi , kardeşlik , birlik ve dayanışma . Daha da önemlisi Kuvay-i Milliye Ruhu gerekmektedir . " diye kaydediyor . Öztürk , bazı kurumların felç olduğunu ve bunların ıslahının gerekli olduğuna işaret ederek , hiç kimsenin milletten büyük olmadığını ve esas olanın vatandaşlar olduğunun bilincinde olunması gerektiğine vurgu yapıyor .

VUR " EMRİ İLE ARANMIŞ

İhtilal sonrası ülkücü hareket içinde " Vur " emri ile aranan tek kişi olduğunu ifade eden Öztürk , hareketin zarar görmemesi ve şartlar öyle gerektirdiği için yurtdışına çıkmak durumunda kaldığını aktarıyor . 12 Eylül sabahı Kenan Evren ' in okuduğu ihtilal bildirgesinin dikkatli incelendiğinde merhum Başbuğ Alparslan Türkeş ' in vatan ve millet sevgisiyle ilgili sözlerinden alıntılar olduğunun görülebileceğini kaydeden Öztürk , bunun ülkücüleri gafil avlamaya matuf bir sinsi maksat taşıdığını savunuyor . Öztürk , " İhtilalin hedefi ' Marksist-Leninistlerdir ' izlenimi yaratılmıştır . Bilahare neredeyse topyekûn bir ülkücü camia zindanlara doldurulmuş , en acımasız ve en vahşi işkencelere tabi tutulmuştur . " ifadelerini kullanıyor .

Darbe için gerekli ortamın birileri tarafından 1970 ' li yılların sonlarından itibaren planlı şekilde uygulamaya konulduğuna anlatan Öztürk , " 1979 yılının başında ilan edilen ve birçok ili kapsayan kısmi sıkıyönetim uygulamasına rağmen , bu bölgelerdeki cinayet ve tedhiş olaylarının katlanarak artmış olması oldukça düşündürücüdür . " diye konuşuyor .

Öztürk , " Şeytanın bile akıl edemeyeceği ustalıkta ve sinsice hazırlanmış bu senaryoların hangi dış güçler tarafından Türkiye ' ye servis edildiği , bugün herkesin malumudur . Fikir ithal , malzeme ithal , senaryo ithal . . . Hedef ise Türkiye ' nin birlik ve bütünlüğüne kast . Artık oyuna gelinmemelidir . Tarih tekerrür etmemelidir . Allah korusun , şayet ederse ders alamamışızdır , demektir . " şeklinde vurguluyor .