'Aşk-ı Memnu'dan neler öğrendik?

Sinemada, televizyonda kanunla, yönetmelikle belirlenmediyse de en bilindik kurallardan herhalde: Bir silah ucundan da olsa görünürse, bil ki o patlar!


Sinemada, televizyonda kanunla, yönetmelikle belirlenmediyse de en bilindik kurallardan herhalde: Bir silah ucundan da olsa görünürse, bil ki o patlar!
Adnan Bey’in babasından yadigâr antika tabancasını sadece ucundan da görmedik, ele alındığını, üstüne hasbıhal edildiğini, ailede telaş yarattığını, kasada saklandığını biliyoruz. Defalarca vurgu yapıldı bu silaha. Dolayısıyla sadece romana bağlı kalınacağının söylenmesinden değil, bu basit kuraldan da hareketle varılan ortak son: O silah patlayacak. Bihter o tabancayla intihar edecek. Herhalde. Deniyor.
Büyük final arifesinde, sayesinde böyle ezber tazelediklerimizi ya da sıfırdan gördüklerimizi alt alta dizmenin vaktidir: ‘Aşk-ı Memnu’dan neler öğrendik?

AİLEVİ-İNSANİ İLİŞKİLER: 
* Anne her şeydir! Hayatta olduğunuz ya da olamadığınız her şeyden annenizi sorumlu tutabilirsiniz: Senin yüzünden!     

* Babaya âşık kız çocuğu ile evin küçük annesi olmaya ant içmiş kız çocuğu, sevimsizlikte birbiriyle yarışır. 

* Bakıp da görmeyen ama çok nazik bir baba mı, bakmadan gören ama biraz daha sert baba mı? Babaya dayak atma ihtiyacıyla yanıp kavrulmaktansa, ondan dayak yemeyi tercih edenlerimiz vardır herhalde!      

* Aile, çekirdektir. Kuzenmiş, kayınvalideymiş, ötesi yalan dolandır. Ama bazen de kardeşin duymaz, eloğlu duyar, o ayrı... 

* Kız kardeşler arası bir çekişme, ne kadar olmadığı ileri sürülse de vardır. ‘Ablanın sevgilisiyle acaba nasıl olurdu?’nun cevabı içten içe hep merak edilir. 

* ‘Kondurmamak’ aile içinde de bir yere kadardır, her şey herkese pekâlâ kondurulabilir.  

* Evladiyelik evlilik kaderi: Karı/koca, aldatıldığını mutlaka en son duyar. Bütün parçalar önünde dursa da illa son bir göze sokmaca bekler.  

KADIN-ERKEK MESELELERİ:
* Hararetli münasebetlerde çoğu zaman bir taraf daha harlı olur. Bunu bir ölçüp tartmak, boş laf ama gene de diyelim, hayatta kimseyi bir takıntıya dönüştürmemek icap eder. 

* Entrikaya meyyal kadın diye bir tür kesinlikle vardır. Nevrotik kadın diye bir tür daha da büyük bir katiyetle vardır. İstediği olmayınca, istediğini oldurmak için tepinen kadınlardan, vurun tahtaya... 

* Bir kadının bir adamı kafalama ihtimali, bir adamın bir kadını kafalama ihtimalinden, böyle bilmiş laflar etmekten de çok korkarım ama hakikaten daha yüksek galiba. 

* İki kişi arasındaki o elektrik mi diyeceğiz adına, akım mı, her ne haltsa, dışarıdan hemen hissedilir. En yakınlardakine perde indirmek ancak bu dizilere özgü bir haslet herhalde; hani ikisini karıştıranlar var ya, onlara ‘siz siz olun’ babında...  

TOPLUMSAL İŞLER:  
* Geçen perşembenin reytingleri gösterdi: ‘Aşk-ı Memnu’, ‘Aşk-ı Memnu (Özet)’, ‘Aşk-ı Memnu (Özel)’ vs. ‘Regaip Kandili (Dua)’, ‘Regaip Kandili Mevlit Duası’, ‘Kandil Özel’ rekabeti kazasız belasız, kavgasız gürültüsüz, önce işleriz günahımızı, sonra ederiz dualarımızı mantığıyla, gayet yumuşak bir akışla atlatıldı. Endişelerinde boğulanlara: Burası Türkiye, burada böyle. 

* Bu yasak aşk hikâyesinin ‘Laiklik elden gidiyor’ tartışmalarının ayyuka çıktığı AKP iktidarında gösterilmesi de ayrı tatlı ironidir ve AKP’nin elinde şahane bir koz olarak tarihte yerini alacaktır. 

TEKNOLOJİK GELİŞMELER: 
* Envaiçeşit cep telefonu çıkıyor, iPhone’u olmayana kız vermiyorlar, gündelik hayatta bunları kullanmanın bir raconu varken, diziye nasıl olur da sirayet etmez bu? Yaşanan onca kıyametten sonra, Behlül’le Bihter’in cep telefonlarında birbirleri hâlâ nasıl gerçek adlarıyla kayıtlı olabilir? Salondaki sehpanın üstüne bıraktıkları alette, birbirlerine attıkları mesajların kolaycacık bir başkası tarafından okunabileceğinin ihtimaliyle, bu cüret neyin nesi?

MODA-TASARIM ENDÜSTRİSİ: 
* ‘Asmalı Konak’lardan, diğer öncü güçlerden bilmediğimiz şey değil ama Riva’daki ‘aşk yuvası’nın bir anda emlak piyasasını sallaması gene de ne müthiş bir güçtür... 

* Bu model burjuvalarla bizler arasında bazı fiziksel farklar da olsa gerek. Topukları doğuştan mı botokslu? Yoksa evin içinde o topuk eziyeti nasıl çekilir? Nasıl bir insanüstü enerjidir ki o, sahibini yatak odasından Grand tuvalet çıkartır?  

* Amma çok, amma çok, amma çok yeni, genç tasarımcı varmış! Bu dizinin hayatımıza kattığı en temel şey belki de bu. Firdevs’i, Bihter’i, Nihal’i giydirenlerin artık sırtı yere gelmez herhalde. Gene de idraki zor: İlle de falanca sahnedeki o elbiseyi almak niye? 

OYUNCULARA DAİR:
* Bazılarımız istediği kadar fazla sarı bulalım, Erkan Özerman istediği kadar pay çıkarmaya çalışsın kendine, ekran Kıvanç Tatlıtuğ’u bağrına basmıştır, Trakya’dan Ortadoğu’ya genişçe toprakların prensi en azından bu aralar odur, bu böyle.  

* Beren Saat, Müjde Ar’la mukayeseden gayet formda çıkmış, buna karşılık Hazal Kaya, ilk zamanlarda yüklediğimiz onca krediye rağmen, zamanının Itır Esen’i kadar sivrilememiştir, bu de böyle. 

* Rana Cabbar, onca yıllık tiyatro tecrübesinden sonra bu durumun nihayet kitlelerce anlaşılmasına seviniyor mudur, yoksa kahır mı oluyordur acaba, ama evet, erkektir.

Radikal