Türkiye AYM'nin oyuncağı mı?

Bir oynadı, kimseden ses çıkmadı; baktı itiraza cesaret eden yok, bir daha oynadı, cılız birkaç homurdanma işitildi sadece; bir daha, bir daha... Derken sonunda bayrak çekip istiklalini ilan etme noktasına geldi zahir!.

 
Bir oynadı , kimseden ses çıkmadı ; baktı itiraza cesaret eden yok , bir daha oynadı , cılız birkaç
homurdanma işitildi sadece ; bir daha , bir daha . . . Derken sonunda bayrak çekip istiklalini ilan etme noktasına geldi zahir! .
Anayasa Mahkemesi’den söz ediyorum .
Eskiden eğrisine doğrusuna , şekline şemaline fazla bakmaz keyfince , meşrebince ama her şeye rağmen , bundan ötesi ayıp olur , deyip , çıkmış , kabul edilmiş kanunları denetlerdi .
Şimdi hukukla , Anayasa’yla ipi kopardı ;
yetki-metki neymiş anlayışıyla çıkmamış , hukuk dünyasında var olmamış taslakları da denetliyor , iptal edip etmemeyi tartışıyor! .
Demem o ki ; TBMM Anayasa değişikliği paketini kabul etti , Cumhurbaşkanı metni onayladı ama değişiklik 367’den az oyla kabul edildiği için zorunlu olarak referanduma sunulacak ve ancak halk tarafından kabul edilirse kanun vasfı kazanacak . . . Yani paket şu anda kanun değil teklif hükmünde! .
Hal böyleyken AYM’nin paketin referanduma sunulacak olmasını görmezlikten gelerek , CHP’nin iptal başvurusunu şekli koşullar dışında inceleme yetkisi bulunmadığı halde ‘ben yaptım oldu’lar dünyasında şapkadan tavşan çıkarma denemesine kalkışıp kalkışmayacağını tartışıyoruz .
Tartışıyoruz ama yürürlükteki anayasaya göre AYM’nin şekli denetimi dahi , 1 ) Değişiklik teklifinin altında asgari 184 milletvekilinin imzasının olup olmadığına bakmak ; 2 ) TBMM’deki oylamada en az 330 milletvekilinin kabul oyunu alıp almadığını kontrol etmek ; 3 ) TBMM’de yapılan iki aşamalı müzakerenin arasında 48 saat geçip geçmediğini incelemek dışında şekle ilişkin başkaca hususları araştırma yetkisi dahi yok .
AYM , resmi internet sitesinde kurumsal kimliğini anlatırken , Atatürk’ün elinden çıkmış hâkimiyetin kayıtsız şartsız milletindir , ilkesine dayanan 1924 Anayasası’nın 27 Mayıs 1960’ta ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iktidarı ele almasından sonra’ hükmünü kaybettiğini hatırlatıp ‘1961 Anayasası’yla parlamentonun üstünlüğünün sona erdiği . . . ’ ve ‘1961’den sonra AYM’nin egemenliğin kullanılmasında önemli pay sahibi olduğu’ söylemine yaslanıyor .
Kuruşunda görev alan heyette Yassıada yargıçlarının mevcudiyetinin ne manaya geldiğinin idraki içinde ve o çerçeve dışına çıkmamaya özen göstererek çalışagelmiş ; pek çok kişinin gözünde kendine rejimin bekçisi misyonunu biçmiş bir kuruluş AYM . Ancak yarım asra yaklaşan tarihinde ilk kez kanun niteliğinde olmayan , halk oyuna sunulacak , kabul edildiği takdirde kanun vasfı kazanacak bir metne ‘ön denetim’ yapıyor .
Traji-komik bir durum ama düşünün ki , referandumda farzımuhal ‘Hayır’ oyları fazla çıktığı takdirde AYM hukuken var olmayan bir belge hakkında karar vermiş olacak .
Yüksek mahkeme şayet şekli bakımdan inceleme diye başvuru dosyasının kapağını açıp , şu an için teklif hükmünde olan anayasa değişiklik paketine esastan yaklaşarak kimi maddelerin iptali yönünde karar verirse , buna karşı ne yapılabileceği meselesi de hukuk ve sistem üzerinden sıçrama önerileri boyutunda gelmeye başladı . AYM raportörü Osman Can’ın kör-topal işleyen sistemi büsbütün kilitleyecek önerisi dışında pratikte ne yapılabileceği sorusunun cevabı ise hülle! . Doç . Mustafa Şentop gibi kimi hukukçuların buldukları çarenin Türkçesi bu .
Ak Parti’nin TBMM’ni -şayet tatildeyse- olağanüstü toplantıya çağırıp iptale konu olan maddelerin metinlerini üzerlerinde az-çok değişiklik yaparak yeniden milletvekillerinin oyuna sunması ve paketi değişiklik yapılmış son haliyle referandum sandığına taşıması .
Bu mümkün ; zira elde AYM’nin 2007’de Cumhurbaşkanı’nın halk oyuyla seçilmesini
öngören Anayasa değişikliği kanunu vesilesiyle verdiği karar var . Mahkeme o tarihte verdiği kararda : “Anayasa , TBMM’nin Anayasa’yı değiştirme yetkisini kullanmasına halk oyuna sunulan yasalar üzerinde tasarrufta bulunamama biçiminde bir istisna öngörmemektedir” diyor .
Acı olan husus şu : Yüksek Mahkeme içine düştüğü hukuki açmazın farkında olduğu içindir ki , vereceği kararın kale alınmamasını söyleyen raportörüne parmak sallamaktan öte bir şey yapamıyor .

Radikal