Ve Meclis 24 Nisan'da 1915'i konuştu

Dün Anayasa oylamalarına geçilmeden önce ilk kez, Meclis CHP'nin önerisiyle 1915 olaylarına ilişkin genel görüşme açıp açmamayı konuştu


Daha ABD Başkanı Barack Obama’dan beklenen açıklamaya saatler vardı. Vaşington’da sabah olmamış, ancak Erivan’da soykırım anması Türk bayraklarının Türk Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Dışişleri Bakanının resimlerinin yakıldığı nahoş gösterilere dönüşmeye başlamıştı.
Bu haberler, Anayasa değişiklik oylamalarının yeni bir turuna hazırlanan Türkiye Büyük Millet Meclisi kulislerinde yankı buldu.
Ve sessiz sedasız bir ilk gerçekleşti. Cumhuriyet Halk Partisi grubu, Meclis Genel Kurulu’na hem Ermenistan ile imzalanan ve Erivan tarafından buzdolabına kaldırılan protokoller, hem de 1915 olaylarına ilişkin genel görüşme yapmayı önerdi.
CHP’nin öneri gerekçesinin bir güncel, bir de kalıcı siyasi gerekçesi vardı. Güncel gerekçe, Ermenistan ile protokollerin misilleme olarak geri çekilmesi, bir yerde hükümeti, hem de Anayasa oylamasının ortasında zorda bırakmayı amaçlayan yönü idi bu.
Daha uzun vadeli sonucu olabilecek yönü ise, görüşmenin ‘Türkiye’nin Ermeni iddialarıyla mücadele stratejisinin tartışılması’ talebiyle önerilmesiydi.
Konuşan CHP sözcüleri Türkiye’nin iddia olunan 1915 dönemine ilişkin bir siyaset değişikliğine ihtiyaç duyuluyorsa, bunun Meclis’te konuşulması gerektiğini apaçık söylediler.
AK Parti’li Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın ‘Her şeyi burada konuşmayalım, dünya bizi izliyor, kapalı oturum yaparız’ mealindeki sözlerine CHP’li Şükrü Elekdağ’ın ‘Meclis’te konuşmayacaksak, nerede konuşalım?’ mealindeki cevabı yaşanan süreci anlatıyordu aslında.

Dışişleri devredeydi
MHP’li Oktay Vural’ın Türk bayrağının yakılması olayının Meclis kararıyla kınanması teklifi üzerine, gruplar hareketlendi.
O arada Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in İstanbul’da bir yandan Boşnak ve Sırp dışişleri bakanlarıyla Balkanlar, diğer yandan Brezilya dışişleri bakanı ile İran-nükleer arabuluculuğu üzerine çalışan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile bir görüşmesi oldu.
Dışişleri Bakanlığı’nın Ermenistan ile süreçte aktif rol oynayan Araştırma, İstihbarat ve Güvenlik Dairesi Genel Müdürü -ve müstakbel Moskova büyükelçisi- Aydın Sezgin, danışmanlık yapmak amacıyla Meclis’e gitti. Bir yandan elinde telefonu Vaşington büyükelçisi Namık Tan’dan alacağı Obama açıklaması haberini bekleyen Sezgin, diğer yandan parti gruplarının yapmak istedikleri açıklamaya yardımcı olmaya çalıştı. Davutoğlu, ortak açıklamanın -yapılacaksa- Obama’nın açıklaması öncesinde olmamasını ve Meclis değil, parti grupları adına yapılmasını istiyor, aksi takdirde Türk dış politilkasında yeni zorluklara kaynaklık edeceğini düşünüyordu.
Neticede Meclis’in Ermenistan’ı kınayan bir açıklaması da çıkmadı, CHP’nin önerisi de (MHP desteğine rağmen) AK Partililerin oylarıyla reddedildi.
Ancak ilk kez Türkiye Büyük Millet Meclisi bir 24 Nisan günü 1915 olaylarına ilişkin yeni bir strateji geliştirme gereğini, hem de bir parti grubu önerisi ile resmen konuşmuş oldu.
Dün bir başka ilk de İstanbul’daki 1915 olaylarını kınama yürüyüşüydü. Ankara ve İstanbul kendi çaplarında değişiyor, ama Erivan da, Bakü de, Vaşington da değişiyor. Moskova değişiyor mu? Ondan çok emin değilim, ama bu değişim rüzgârından herkes için olumlu bir sonucun çıkması Moskova değişmeden olacak gibi görünmüyor.

Anayasa’ya gelince
Anayasa oylamasına gelince; AK Parti grubundaki gerginliğe ek olarak dün BDP grubunda kafa karışıklığı ve tutum değişikliği göze çarpıyordu.
BDP, hatırlanacağı gibi değişikliklere önce seçim barajının yüzde 10’dan düşürülmesi ve Hazine yardımı gibi konularda ilerleme olursa destek vereceğini söylemişti. AK Parti, bu konuların Anayasa değişikliği ile ilgisi olmadığını söyleyince, Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması ve güneydoğuda devam eden KCK operasyonlarında tutuklanan üyelerinin serbest bırakılması üzerine çalışmaya başladılar. Aynı taleplerin önceki gün PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan tarafından tekrarlanması, hem BDP’yi, ama daha da çok AK Parti’yi zora soktu.
Bunun nedeni, hem taleplerin -serbest bırakılma kısmının- yargıyı ilgilendirmesi hem de bu taleplerin dile getirilmesi sonrası SAK Parti yönetimi, BDP ile hiç pazarlık yapmadan BDP’den destek alsa bile, bunun AK Parti içinde belli kesimde tepkiye yol açması ihtimali.
Cemil Çiçek’in beklentisinin ‘yüzde 1 dahi olsa’ CHP’den olması da boşuna değil, CHP’li Hakkı Suha Okay’ın ‘Yazılı teklifimize yanıt gelirse yeni bir durum ortaya çıkar’ diye kapıyı aralık bırakması da. Bir gelişme eğer olacaksa, o cenahta beklenmeli.

Radikal