Nilüfer Gürsoy: Yassıada filmi babamı intihara sürükledi
Zaman'ın gün yüzüne çıkardığı belgeler 27 Mayıs darbesinin saklı kalan yüzünü de ortaya seriyor. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy, cuntacıların propaganda a...
Zaman'ın gün yüzüne çıkardığı belgeler 27 Mayıs darbesinin saklı kalan yüzünü de ortaya seriyor. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy, cuntacıların propaganda amaçlı çektirdiği filmlerden sonra babasının intihar girişiminde bulunduğunu ve bu sırrını kendisine anlattığını söyledi. Yargılama ile ilgili kuşkular üzerine cuntacılar, siyasilerin adaya getirilişinden üç ay sonra zorla film çekmiş.
Zaman'ın gün yüzüne çıkardığı Yassıada duruşmalarının bugüne kadar görülmeyen görüntü, fotoğraf ve ses kayıtlarına ulaştığı haberi, yeni bilgi ve tartışmaları ortaya koyuyor. 50 yıl önce yapılan darbenin üç idamla birlikte o tarihten itibaren Türkiye'nin demokratik yaşamına büyük zararlar verdiğini hatırlatan merhum Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy, fotoğraf ve görüntülerle ilgili çarpıcı bilgiler verdi. Demokrat Partili bakan ve milletvekillerinin yargılandığı Yassıada'nın gerek yargılamalar gerekse günlük hayattaki muameleler nedeniyle tam bir hukuk tanımazlık örneği olarak tarihteki yerini aldığını hatırlattı. Gürsoy, propaganda filminin görüntülerinin Yassıada yargılamaları başlamadan önce ağustos ayına tekabül eden günlerde baskıyla çekildiğini anlattı. Babası Bayar, Başbakan Adnan Menderes, bakan ve milletvekillerinin bir gece yarısı kaldırılıp adaya yeni getiriliyormuş gibi görüntülerinin ve fotoğraflarının çekildiğini anlatan Nilüfer Gürsoy, bu yapılanları içine sindiremediği için Cumhurbaşkanı Bayar'ın intihara teşebbüs ettiğini söyledi. Babasının bu teşebbüsünün sırrını kendisine anlattığını açıklayan eski milletvekili, Milli Birlik Komitesi'nin baskıları üzerine DP'lilerin adaya getirilişinden üç ay sonra ilk kez getiriliyormuş gibi çekilen propaganda filminin, babasının onuruna dokunduğunu belirtiyor. Nilüfer Gürsoy, "Oradaki laubali tavır, haysiyetine dokunuyor. Bana, bu filmin neticesi olarak intihara kalkıştığını aktardı." diyor. Bir yıl boyunca süren duruşmalara iki hafta dışında neredeyse her gün katılan Gürsoy, Yassıada'nın askeri düzenin getirdiği bütün güçlükleri kendilerine yaşattığını anlatıyor. Gürsoy'un dikkat çektiği bir başka önemli iddia ise İsmet İnönü ile ilgili.
İnönü bir yıl önce yassıada'yI işaret etmiş
Tekin Erer'in 'Yassıada ve Sonrası' kitabındaki diyalogları hatırlatan Gürsoy, Milli Birlik Komitesi'nin yemin törenlerine iştirak eden CHP lideri İsmet İnönü ve birçok partilinin darbenin başaktörü olduğuna inanıyor. Gürsoy, Erer'in kitabında 27 Mayıs'tan bir yıl önce İnönü'nün Yassıada'yı işaret ederek 'Demokrat'ların buraya yargılanmak üzere getirileceğini söylediğini hatırlatıyor: "CHP Başkanı İnönü, kendisi başlı başına darbenin başaktörüdür. 27 Mayıs'tan bir yıl önce, Yassıada'nın DP'lilerin kapatılacağı bir yer olarak belirlenmesinde; DP'de çalışanların tespitinde CHP'lileri görevlendirmesine kadar darbenin hazırlanmasında faaldir." Gürsoy, birçok CHP'linin Yassıada'ya izleyici ve aleyhte tanık olarak getirildiğini de hatırlatıyor. DP avukatlarının isteğine rağmen, yargılamanın doğrudan tarafı haline gelen dönemin CHP lideri İnönü'nün bir türlü tanık olarak da getirilip dinlenmediğini kaydediyor. Yassıada'daki sıkıntılar 27 Mayıs'ın hemen akabinde sanıkların oraya götürülmeleriyle başlamış. Bota binerken itildiği için denize düşenler ve yaralananlar olmuş. Burada gördükleri kötü muamele ve işkencelerden dolayı kalıcı rahatsızlıklar yaşayanlar da olmuş. Yassıada'nın ününün gün geçtikçe kötüye gittiğini düşünen ada yönetimi ise bunun için bir çözüm bulmuş. Derhal bir Yassıada filmi yaparak, burada her şeyin normal ve yolunda olduğunu halka duyurmak üzere harekete geçmiş. "İlk adaya çıkarıldıkları zamanki tartaklamalar, işkenceler ve ölümler yaşandığı için onlara iyi bakılıyor demek üzere bu film çekildi. Aleyhte propaganda olunca onlar da karşı propaganda filmi çekme lüzumu hissediyorlar. Sanki adaya ilk geliyorlarmış gibi gece kaldırıp böyle mizansen yapıyorlar." diyen Gürsoy, bu filmin de sinemalarda halka propaganda amacıyla izlettirildiğini söylüyor. Yargılamalara henüz geçilmeden önce 14 Eylül 1960 tarihinde 'Düşükler Yassıada'da' filmi için yataklarından kaldırılan siyasetçiler, burada da kötü muamele ile karşı karşıya kalmış. Gürsoy'un aktardıklarına göre, gülüşmeler ve alaylı bakışlar arasında film çekilirken, adada görevli subayların hanım arkadaşları da hâkim cübbeleri giyerek orada hazır bulunmuş. Tüm bu yapılanlar, biri cumhurbaşkanı, biri başbakan, çoğu bakan ve milletvekili olan isimleri ciddi anlamda rencide etmiş.
İşkence yaptılar, döve döve götürüldüler
Babası ve diğer siyasilerin darbeden sonra ilk kez adaya götürülürken yapılan muameleyi aktaran Gürsoy, "İlk geldiklerinde çok feci şekilde uçaktan inip bota bininceye kadar döve döve götürülüyorlar. Ölen de oldu orada. İtiyorlar botlara falan. Bir doktor hatta baş üstü düşüyor bota. Beyin kanamasından ölüyor. Çok işkenceler oluyor orada." ifadelerini kullanıyor. Gürsoy, daha sonra rahatsızlanarak duruşmalarda hayatını kaybeden Lütfi Kırdar'ın da adaya getirilirken düştüğünü söylüyor.
Zaman