Mühendisler 'Gıda Denetimi'nden Endişeli

Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Mersin İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Bülent Halisdemir, Türkiye'deki 40 bin gıda işletmesinin yaklaşık yüzde 80'inin 30 beygir gücü ve 10 çalışanın altında kapasiteye sahip olduğunu, gıda güvenliğine aykırı uygulamaların ağırlıkla bu işletmelerden kaynaklandığı iddia etti

Mühendisler 'Gıda Denetimi'nden Endişeli
  Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği ( TMMOB ) Mersin İl Koordinasyon Kurulu ( İKK ) Sekreteri Bülent Halisdemir , Türkiye ' deki 40 bin gıda işletmesinin yaklaşık yüzde 80 ' inin 30 beygir gücü ve 10 çalışanın altında kapasiteye sahip olduğunu , gıda güvenliğine aykırı uygulamaların ağırlıkla bu işletmelerden kaynaklandığı iddia etti .
Ziraat Mühendisleri Odası ( ZMO ) Mersin Şube Binası ' nda gerçekleştirilen toplantıda ; Gıda Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Yusuf Değirmenci , ZMO Mersin Şube Başkanı Mehmet Ateş ve Kimya Mühendisleri Odası Mersin İl Temsilcisi Abdürrahim Öcal ile birlikte gazetecilerin sorularını yanıtlayan Halisdemir , Türkiye Büyük Millet Meclisi ' nde ( TBMM ) görüşülen ; ' Gıdaların Üretimi ve Denetlenmesi Dair Kanun ' kapsamındaki değişikliklerle ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu .
Toplumların yaşamında halk sağlığının korunması ve gıda güvenliğinin oldukça önemli bir yeri olduğunu kaydeden Halisdemir , Türkiye ' deki gıda denetimlerininse yetersiz olduğunu , bu noktada da ortaya çıkan görüntülerin kamuoyunun bu alandaki kaygılarını da arttırıcı nitelikte olduğunu kaydetti . Türkiye ' de kayıtlı yaklaşık 40 bin civarında gıda işletmesi bulunduğu bilgisini veren Halisdemir , bunun yanında gıda üreten , dağıtan ve satan tüm noktalarla birlikte bu sayının 500 binin üzerine çıktığını vurguladı . Halisdemir , Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ' nda gıda denetçisi konumunda çalışan 5 bin civarındaki kamu görevlisinin çalışmasıyla tüm bu noktaların denetlenmesinin fiilen mümkün olamadığı savundu .

" GERİ ADIM ATMAK ; SORUNLARI ÜRTÜKÜCÜ BİR BOYUTA TAŞIR "
Halisdemir , " Bu kapsamda 15 yıldır sürdürülmekte olan ' Gıda Yasası ' ile birlikte sorumlu yöneticilik müessesesi ; gıda işletmelerinin , işletmelerde çalışan teknik elemanların hizmetleriyle hijyen standartlarının yükseltilmesi ve gıda güvenliğinin sağlanması ; böylelikle bir anlamda bu işletmelerin içeriden denetlenmesi hükmünü getirmiştir . Bakanlığın denetim gücünün yetersiz olduğu mevcut ortamda bu işletmelerde çalışan gıda , ziraat ve kimya mühendisleri , karşılarına çıkarılan her türlü zorluğa karşın , halkın gıda güvenliğinin sağlanması için teknik hizmetlerini ortaya koymuş , yaşanan sorunların giderilmesi için etkin çaba göstermişlerdir . Bu yaklaşımdan atılacak geri adımın oluşturacağı toplum sağlığı sorunları ürkütücü boyutta olacak " dedi .

" TASARI GIDA GÜVENLİĞİ VE HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN ÇOK TEHLİKELİ "
Hala TBMM ' de görüşülen ; ' Veteriner Hizmetleri , Bitki Sağlığı , Gıda ve Yem Kanun Tasarısı ' nın , sorumlu yöneticilik müessesini kaldırdığını , 30 beygir gücü ve 10 çalışanın altındaki büyüklükteki işyerlerini teknik eleman çalıştırma zorunluluğundan muaf kıldığını kaydeden Bülent Halisdemir , Türkiye ' deki 40 bin gıda işletmesinin yaklaşık yüzde 80 ' inin 30 beygir gücü ve 10 çalışanın altında kapasiteye sahip oldukları ve gıda güvenliğine aykırı uygulamaların ağırlıkla bu işletmelerden kaynaklandığı öne sürerek , bu durum göz önüne alındığındaysa ; söz konusu tasarının gıda güvenliği ve halk sağlığı için ne denli tehlikeli sonuçlar doğuracağının da açık ve net olduğunu iddia etti .

" KAMUNUN DENETİM GÜCÜ OLDUKÇA EKSİK VE YIPRANMIŞ DURUMDA "
Tasarı niteliği taşıyan düzenlemenin ; 30 beygir gücü ve 10 çalışanın altındaki büyüklükteki işyerlerini mikro işletme olarak sayarken , bir bakıma gıda güvenliği açısından risk oluşturmadıklarını da kabul ederek , bu tür işletmeleri kapsam dışında bıraktığını öne süren Halisdemir , " Oysa gerçek , tasarının bu genel kabulünün tam tersinedir . Kapasite raporları incelendiğinde görülecektir ki , örneğin ; günde bin kilogram dondurma üreten veya günde 4 bin adet ekmek çıkaran işletmeler , tasarının iddiasının aksine mikro işletmeler değil . Bunlar , halk ve tüketici sağlığı açısından büyük riskler oluşturabilecek ölçüde üretim gücüne sahip . Bu riskler , kısa vadede gıda zehirlenmesi olabileceği gibi uzun vadede toksik ve kanserojen etkiler de olabilecek . Üstelik bilinmektedir ki , yalnızca işletme sahibinin bilgisine ve alışkanlıklarına terk edilmiş bu tip işletmelerin gıda üretimleri , kamunun denetim gücünün oldukça eksik ve yıpranmış olduğu günümüz koşullarında her gün basına yansıyan bir başka gıda skandalının konusu durumundadır " diye konuştu .

" DÜZENLEMEDEN GERİ ADIM ATILMALI HALK SAĞLIĞI RİSKE EDİLMEMELİ "
' Veteriner Hizmetleri , Bitki Sağlığı , Gıda ve Yem Kanun Tasarısı ' nın , yaklaşan seçim koşullarında popülist bir yaklaşımı ortaya koyduğunu savunan Bülent Halisdemir , bu konuda da kamu yararına bir tavrın geliştirilmesinin ısrarlı takipçileri olduklarının altını çizdi . Gıda güvenliğinin vazgeçilmezliği ilkesi çerçevesinde ; doğru üretim yapma gayreti içinde olan esnafı da koruyan çözümler bulunmalı ve yaşama geçirilmesini öneren Halisdemir , bununla birlikte gıda güvenliğini sağlama amaçlı mevcut düzenlemeden geri adım atılarak , halk sağlığını riske edilmesi yerine ; hem işletmelerin teknik ve hijyenik standartlarının yükseltildiği , hem de personel çalıştırmanın küçük işletmeler üzerine bir yük oluşturmayacağı ara çözümler , sorunun halk , esnaf ve mühendis ortak yararına olacak biçimde çözümlenmesi için en doğru yol olacağını söyledi .

" İŞLETELERİN TEKNİK ELEMAN ÇALIŞTIRMASI ZORUNLU OLMALI "
Halisdemir , açıklamasını da şöyle sürdürdü ; " Bu sonucun ortaya çıkması , tüm gıda işletmelerinin eksiksiz bir biçimde teknik eleman çalıştırma zorunluluğuna tabi tutulması , 20 beygir gücü ve 5 kişiden daha az kapasiteye sahip işyerlerinde görev yapacak , işin nevine göre konusuyla ilgili lisans eğitimi almış personelin yetkilendirilmiş denetçi niteliğiyle kamu adına çalışması ve bir anlamda denetim yapması , hizmetinin karşılığı olan ücret ve sosyal güvenlik primlerinin ise tarım bütçesine konulacak ödenek ile karşılanmasıyla mümkündür . Böylece küçük esnaf , işyerinde kamu finansmanı ile çalışacak ve niteliği madde kapsamında sayılmış olan personelin hizmet ve denetimine kendi işyerini açık tutmak ve bundan yarar sağlamak suretiyle , bir taraftan işyerinin standartlarını yükseltecek , diğer taraftan herhangi bir finansman yükü altına girmeyecektir . Bu yöntemde , aynı zamanda , konu ile ilgili lisans eğitimi almış personel işyeri sahibinin çalışanı konumundan çıkarılmakta , böylelikle mevcut sistemin aksayan en önemli kısmı da yeniden ve uygun biçimde düzenlenmiş olacak "

" BAKANLIK , MESLEK VE ESNAF ODALARI İLE İŞBİRLİĞİ İÇİNDE ÇALIŞMALI "
Sözü edilen yöntemin tarım bütçesinde doğuracağı finansman yükünün , yıllık 100 milyon TL düzeyinde olacağını tahmin ettiklerini açıklayan Halisdemir , bu rakamın 5 . 5 milyar TL olan toplam tarım bütçesinin de 50 ' de 1 ' inden daha az olduğunu ifade ederek , gıda güvenliğine bütçe ayırmayan toplumların , çok daha fazlasını sağlık harcamalarına ayırmak zorunda kaldığını hatırlattı . Bunun da yanında ilk üretim ve işleme süreçlerinde önleyici yaklaşım sergilenmediği sürece , son ürün kayıpları ve imhaları nedeniyle finansman yükünün ağırlaştığı da bilindiğine dikkat çeken Halisdemir , bu finansmanın sağlanması yanında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ' nın , meslek odaları ve esnaf odalarının işbirliği içinde çalışması , gıda sektörünün gelişimine ve çağdaş standartlara kavuşmasına neden olacağını , böylelikle gıda güvenliği de sağlanmış olacağını savundu . Halisdemir , alanında yükseköğrenim görmüş gıda , kimya ve ziraat mühendislerinin , sahip oldukları bilgi ve deneyimi , gıda işletmelerinde değerlendirmelerine olanak tanınmış ve ülkenin en önemli sorunu olan istihdam alanında da olumlu bir adım atılmış olacağını da sözlerine ekledi .