TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner: Kemal Kılıçdaroğlu'nun vaatlerini önemsiyoruz
TÜSİAD ve Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) tarafından organize edilen "Bölgesel Kalkınma ve İş Dünyasının Rolü" başlıklı toplantı
TÜSİAD Yönetim Kurulu olarak Kılçdaroğlu'nu kutladıklarını belirten Boyner, "TÜSİAD açısından çok önemsediğimiz bazı konular, seçim barajının indirilmesi, siyasi partilerin demokratikleştirilmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin güçlendirilmesi, kamu harcamalarına yönelik hesap verme adabı gibi başlıklar, Kılçdaroğlu'nun konuşmasında vaatler arasında yer aldı." dedi.
Türkiye'de 1 yıl içerisinde önemli gelişmeler olacağına ileri süren Ümit Boyner, anayasa referandumu ve sonrasıyla ilgili şunları dile getirdi: "Odaklanmayı arzu ettiğim konu şu. Önümüzdeki dönemde bir anayasa referandumu ve daha sonra gireceğimiz bir genel seçim süreci yaşayacağız. Bunların hepsi kabaca 1 yıl içinde gerçekleşecek. Hem iktidar hem de muhalefet partilerinin önünde programlarını açıklayabilecekleri hareketli ve yeterince uzun bir süre olduğunu düşünüyoruz. Bizlerin de bu programları iyi inceleyip değerlendirme şansımız olacak. Ancak, bu seçimleri, halen, siyasi partiler yasasını geliştirerek ve seçim barajını indirerek gerçekleştirmek mümkün. Keza bu seçimlere girmeden, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu gibi, AB uyum yasaları gibi partiler üstü düzenlemelerin uzlaşıyla gerçekleştirilmesi mümkün. TBMM'den ve liderlerden bu anlayışı bekliyoruz. Seçim havasının ister istemez oluşacağı önümüzdeki 1 yılda, siyasi partilerden beklentimiz, bir yandan parti programlarının topluma iyi anlatılabilmesi için çaba göstermeleri, bir yandan da partiler üstü nitelikteki düzenlemeleri işbirliği içinde çıkartarak seçmene karşı olan sorumluluklarını yerine getirmeleridir. Her iki konuda da sürece destek olmak üzere görev almaya hazırız."
"SİYASİ PARTİLER DÜZENLEMELERİ SİYASİ LİDERLERİ BİR GÜÇ ZEHİRLENMESİNE SÜRÜKLÜYOR"
Konuşmasında sık sık seçimlerdeki yüzde 10 barajına değinen Boyner, "Seçim barajına göre temsil kabiliyetinin çok uzağındayız. Ne doğumuzda ne batımızda böyle bir örnek yok. Kendisinin karar süreçlerinde temsil edilmediğini düşünen önemli büyüklükte bir kesim var iken, istikrar için istikrar acaba ne kadar sürdürülebilir bir tercihtir. Birkaç ay içinde bu konuda bir düzenleme yapılmaz ise Türkiye bu iptidai seçim sistemi ile en az 2015 yılına kadar devam edecek. Siyasi partiler yasası, yine katılımcı demokrasinin diğer vazgeçilmez unsuru. Partinizin karar sürecine katılamıyor, parti kararlarını tartışamıyor, başkanı eleştiremiyorsanız, katılımcılıktan nasıl bahsedeceğiz? Bugünkü siyasi partiler düzenlemeleri maalesef siyasi liderleri bir güç zehirlenmesine sürüklüyor; güç liderde konsantre oldukça yapının değişmesi için de alternatif güç doğamıyor." şeklinde konuştu.
Katılımcı demokrasinin önemli bir boyutunun da yerelin karar ve yönetim mekanizmalarına etkisi olduğuna temas eden Başkan Boyner, "Yerel sorunlara küresel çözüm üretebilen bir yerel yönetim, yerel yapılanmadan bahsediyoruz. Bölgelerimize salt merkeziyetçi bir anlayışla yaklaşmak yerine, ekonomik ve sosyal açıdan ortak niteliklere sahip bölgelerimizin yerel kararlarını alabilmelerini en yüksek düzeyde sağlamak demokratikleşme adına gereklidir. AB ülkelerinde de uzun yıllardır benimsenmiş ve başarılı sonuçlar doğurmuş bir model olarak ortaya çıkmış ve Türkiye'de de süratle uygulamaya geçen kalkınma ajansları olgusunu çok önemsiyoruz. Eğer yerel örgütler kamu kurumlarından oluşursa veya evrensel değerlerde kabul görmüş STK'lar bu yerel yapılar içinde olmadığı sürece bu ajansların arzu ettiğimiz dinamizme kavuşmaları mümkün değil. Bazı önemli ve olumlu gelişmeler var elbette, daha da gelişeceğine yönelik umutlarımızı da koruyoruz. Ancak, madalyonun öbür tarafına da bakalım. Yerel yapılarımızda STK'larımız arzu ettiğimiz ölçütlere ulaştı mı? Yerel potansiyeli ortaya çıkaracak, devlet ile birlikte çalışacak, şeffaf, hesap verebilir STK'larımız var mı? Yeterli mi?" dedi. Boyner, katılımcı demokrasinin şartlarını da 3 başlık halinde sıraladı: "Toplumun temsil gücünün sağlanması. Bu temsil gücünü kullanan siyasi partilerin kendi içlerindeki demokrasi standardını yükseltilmesi. Bu sürecin tümünü yönlendirecek ve denetleyebilecek güçlü bir sivil toplum yapısı."
'1 HAFTADIR GÜNEYDOĞU'YU GEZİYORUM, KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMELİ'
Gaziantep'te açılacak 5. organize sanayi bölgesinin Türkiye'ye bölgesel gelişim anlamında örnek olduğuna değinen Boyner, nice Gazianteplere ihtiyaç olduğuna işaret etti. Gaziantep'in gelişim dinamiklerini iyi anlaşılması gerektiğini kaydeden Ümit Boyner, "Bir haftadır Güneydoğu bölgesindeyim. Batman'dan başlayarak, 1 hafta içerisinde yaklaşık bin 500 km yol alma fırsatını buldum. Türkiye'de en önemli sorunlardan biri olan bölgesel kalkınmışlık farklarını yoğun bir şekilde bu bölgenin içinde bile görebilmek mümkün. Bu hafta beni en çok düşündüren bu farklılıkların nasıl azaltılabileceği, hangi boyutlarla ele alınması gerektiği oldu. Konuyu salt ekonomik kalkınma perspektifi ile ele almak yeterli değil. Türkiye'nin çözmesi gereken daha derin siyasi ve sosyal sorunlar da ekonomik gelişmenin önünde ciddi engeller yaratıyor." şeklinde konuştu.
Güneydoğu'daki ekonomik gelişmenin önünü tıkayan Kürt sorununun bir an önce çözülmesi gerektiğin ifade eden Boyner, "Kürt sorununa da bölgesel bir sorun olarak yaklaşmak son derece yanlış olur. Kürt sorunu Türkiye'nin demokratikleşme sorununun bir yansımasıdır. Türkiye ancak demokrasi açığını kapattıkça bu soruna çözüm bulmaya yaklaşacaktır. Artık Güneydoğu'yu feodal yapının neden olduğu sorunlar ile Kürt sorunu ile terör, şiddet, töre cinayetleri ile anmak istemiyoruz. Onun yerine Mezopotamya'nın bereketli toprakları, kültürel ve etnik zenginliğinin yarattığı potansiyeli ve fırsatları değerlendirmiş bir Güneydoğu hayal ediyoruz. Biliyoruz ki bütünlüklü bir demokratikleşme anlayışı çözüm için gerekli. Türkiye temsil adaleti yüksek, çoğulcu bir parlamenter sisteme geçmedikçe gerginlikler, çatışmalar devam edecek. Oysa iç huzur hepimizin en büyük ihtiyacı." açıklamasını yaptı.
'GÜÇLÜ YEREL AKTÖRLER OLMALI'
Bölgesel gelişmişlik farklılıklarının en temel nedenlerinden birinin, güçlü yerel aktörlerin olmamasına bağlayan Boyner, konuyla ilgili şu ifadeleri kulandı: "Katılımcılık, yerellik, kalkınma ajansları ve ajanslara paralel olarak iş dünyası temsil örgütlerinin yapısının geliştirilmesi, büyümenin önünde artık yapısal bir engel oluşturan bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması yönünde de katkı sağlayacaktır." KOBİ'lerin, üretime katkısının çok az olduğuna da değinen Boyner, "Bugün, 30-40 yıl öncesine göre KOBİ'ler üretime daha mı fazla katkı sağlayabiliyor? Hayır. KOBİ'ler daha fazla mı AR-GE harcaması yapıyor? Hayır. Demek ki burada bir model seçimi yanlışı var. İktisadi etkileşimde bu kadar önemli rolü olan KOBİ'lerin, büyümeden kalkınmaya geçişte çok önemli rolü olacaktır. Bu rolün en etkili şekilde oynanabilmesi için TÜSİAD, yine TÜRKONFED ile birlikte bir dizi çalışma içinde olacaktır. KOBİ'lerimiz, bir an önce değer üreten, verimlilik tabanlı bir modele dönüşmez ise bu, büyümenin önünde bir engel olarak kalmaya devam edecektir. Büyüme sürecinde hep birlikte ileri gidemediğimiz bir ortamda ise gerçek bir toplumsal refahtan ve kalkınmadan söz etmemiz mümkün değildir." dedi.
Açılış konuşmalarının ardından "Dünyada ve Türkiye'de Değişim ve Bölgesel Çözümler" başlıklı panel gerçekleştirildi. Panelin yöneticiliğini TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Bölgesel Gelişme ve İş Dünyası Örgütleriyle İlişkiler Komisyonu Başkanı Muharrem Yılmaz yaptı. "Bölgesel Kalkınma ve İş Dünyasının Rolü" toplantı serisi Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde gerçekleşecek dört toplantı ile devam edecek.