İslam ve terör yan yana getirilemez

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Küresel İslam Araştırmaları Merkezi'nin açılışında konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar şöyle:

Bugün açılışını yaptığımız merkezin Türkiye açısından başka bir önemi daha var. Kaynağı bir Türk işadamınca karşılanan bir merkez olma özelliği taşıyor.

Fair Fax'a gelmişken şükranlarımı iletmek zorundayım. Fair Fax itfaiye ve kurtarma birimi Kocaeli depremi sonrasındaki enkaz altındaki çok sayıda vatandaşımızı kurtardı. Bu yardımlarını unutmadığımızı hatırlatıyor kendilerine teşekkür ediyorum.

Sözlerime Mevlana'nın anlattığı hikayeyle başlamak istiyorum:

Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler. Hayvanı göstermek için halk toplandı. Karanlıktan göremediler. File dokunmaya başladılar. Filin kulağını tutan fil yelpazeye benzer dedi. Herkes neresini elledi nasıl tahayyül ettiyse öyle anlatmaya başladı. Onların görüşleri yüzünden farklı görüşler oldu. Herkesin elinde mum olsaydı gördükleri farklı olmazdı. Avuç bütün fili birden elleyemez ki.

Bunu anlattım çünkü Batılılar Doğuyu Doğulular Batıyı duygu hissiyle anlattılar. Gördükleri dokundukları şeyleri akıl süzgecinden geçirmediler. İslam üzerinde yapılan araştırmalarda bir çok eksikliği ihtiva etti. Bir çok eseri münezzeh tutuyorum ancak araştırmaların bir çoğunun oryantalist merkezli olan bir bakış açısıyla ele alındığını görüyoruz.

Tek bir dünya varmış gibi hareket edenler çağımızın gereğince hareket edemiyorlar. Şunun altını çizmek istiyorum. Bir kaç kişi yüzünden bir toplumu bir dinin mensuplarını yargılamak karanlıkta fili yargılamak kadar yanlıştır.

İslami terör olmaz. İslam ile terör kelimeleri yan yana gelemeyecek kadar zıttır. Yaşananlar nedir peki? New York'un Madrid'in yaşadıkları nedir? Yaşananlar New York'a olduğu kadar İstanbul'a da Madrid'e de İslam'a da zarar vermektedir. İsimlerinin önemi yok. Can azizdir. Kutsaldır. Bir insanı öldüren bütün bir alemi öldürmüş gibidir. Olay bu kadar net bu kadar berraktır. İslam bunu söylüyor. Ben bu merkezi bu nedenle önemsiyorum. Bu merkez hem siyasi algı açısından hem de coğrafi perspektif açısından gerçek anlamda küresel olacaktır. Bu ismin verdiği ağırlığı da taşıyacaktır.

Bugün ve yarın Washington'da güvenlik meselesini konuşacağız. Kitle imha silahları dünyayı tehdit eden meselelerdir. Fakat bu tehlikeler kadar hatta onlardan daha büyük tahribat potansiyeli taşıyan tehlike bulunuyor. Farklı dinlere ve kültürlere sahip kitleler arasındaki önyargılar. En az güvenlik sorunları kadar güvenlik teşkil ediyor.

Farklı kültürlerin çatışmak zorunda olmadığını gösteren tarihe sahibiz. İspanya Başbakanı Zapaterov'la buna inandığımız için bu yola çıktık. İspanya'yla başlattığımız girişim kısa süre içinde kayda değer mesafe aldı. Şu anda 100'den fazla ülke burada yer alıyor. Çok büyük ilgi gördü.

Bizim söylediğimiz şudur: Bazıları İslam dünyasıyla batı dünyasının değerleri arasında keskin bir çatışma olduğunu söylüyor. İslamı terörizmle anacak kadar gözünü ve vicdanını karartacakların olduğunu görüyoruz. Kim ve ne adına olursa olsun biz bu yaklaşımları reddediyoruz. Tarih boyunca bu gerçeğin altının çizildiğini biliyoruz.

Ben asla umutsuz olmadım. Sorunlarımız ne kadar büyük olursa olsun. Bu sorunları çözecek güce sahip olduğumuza inanıyorum. Biz Türkiye olarak bu ilkelerden hareket ediyoruz. Bütün dünyayı dış politikamızın alanı olarak görüyoruz. Bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Uluslar arası ilişkiler asla teknik bir konu değildir. Elinize cetveli alıp ölçerek biçerek uluslararası ilişkileri yürütemezsiniz. Özgürlük ve vicdan duygusunu uluslararası ilişkilerden uzak tutarsanız bir yıkıma neden olursunuz. Hepimizin kaderi hele de böyle bir çağda birbirine bağlı.

Sorunlara göz yummak onların var olmadığı anlamına gelmiyor. Dünyamızın sorunlarına bir bütün olarak baktığımızda çözüm kesinlikle mümkündür. Adalet evrensel bir ilkedir. Ancak küresel biçimde uygulandığı zaman bir anlam ifade eder. Bu yüzden biz Gazze'deki çocukların sesine kulak vermeyen bir dünyada adaletten söz edilemez diyoruz. Bu yüzden hiç bir dil din ırk ayrımı yapmadan Haiti'deki insanlara el uzatıyoruz. Srilanka'daki insanlara yardım ediyoruz. Bunu sadece Müslüman olduğumuz için değil insan olduğumuz için yapıyoruz. Dünya sadece batıdan doğudan ibaret değildir. Bugün insanlık tarihinin bu çoğulcu yapısını küresel bir siyasi dile tercüme etmek zorundayız. Herkesin adil bir şekilde temsil edildiği bir siyasal düzen kurmak zorundayız. Siyahıyla beyazıyla zenginiyle fakiriyle doğulusuyla batılısıyla herkesin masada bir yerinin olması gerekiyor. Bu yüzden biz politikamızda çifte standartlara karşı çıkıyoruz. Herkes için adalet herkes için özgürlük istiyoruz. Biliyoruz ki herkesin güvende olmadığı dünyada kimse güvende değildir. Refah herkes için sağlanamazsa refah kalıcı değildir.

Yunus Emre'nin ifade ettiği Yaradılanı severim yaradandan ötürü söze dayanıyoruz. Başta komşularımız bölge ülkeleri karşılıklı ilişkiler oluşturduk. 10 yıl önce savaşın eşiğine gelen Suriye ile TÜrkiye bugün mayınları temizliyor. Bölgemizde barışı tesis etmek için yoğun bir çalışma içindeyiz. Bütün bu adımlar atılırken bu dayanışmamızı somut neticelere ulaştıralım istiyoruz. Kafkaslarda barışın olabileceğine inanıyoruz.

2008 sonunda başlayan küresel kriz dünya ticaretini daraltırken biz doğu ve güneyimizde bulunan 22 ülkeyle ihracatımızı %100 arttırdık. Bu ülkeler Türkiye'nin yıllarca ihmal ettiği ülkelerdir. Ekonomik ilişkiler beraberinde karşılıklı etkileşimi de getiriyor. Bizim Türkiye olarak yüzümüz batıya dönük ama asla sırtımız doğuya dönük değildir. Gözünü kalbini elini başkasına kapatanlar kucaklaşmayı reddedenlerdir. Biz acılar üzerine bir geleceğin kurulacağına inanmıyoruz. 1. dünya savaşında Osmanlı devletinin toprakları işgal altında kaldı. Türk askeri bir çok alanda çatışmalar yaşarken iç çatışmalarla çok darbeler aldı. Dün karşı karşıya geldiğimiz devletlerle karşılıklı ilişkiler başlattık. Biz geçmişte yaşanan acıların tek bir bakış açısıyla siyasete alet edilmesine karşıyız. Buna kimsenin hakkı yoktur.

1915 olaylarının bir soykırım olarak hükmedilmesini adaletsiz bir tutum olarak reddediyoruz. Tarihsel olayları aydınlatacak olanlar tarihçilerdir. Tarih parlamentolarda yazılmaz. Tarihin gerçekleri bilim yuvalarında ortaya çıkacaktır. Biz arşivlerimizi açtık. Dedik ki diğer arşivi olanlar arşivlerini açsınlar. 3. 4. ülkeler varsa onlarda açsınlar. 2005 yılında mektubumu yazdım. Dünya tarihçileri olayları incelesin dedik. Ama çağrımıza bir cevap alamadık. Parlamentoların aldığı kararlar Ermenistan'ın asla yararına değil. Ellerini indirip ellerini kaldırarak tarihi çarpıtanlar bugünün uzlaşılarına ciddi zararlar verdiklerinin umarım farkına varırlar.