Yargıtay Başkanı Gerçeker, Anayasa Değişikliği Paketi İle İlgili Konuştu

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, "Yargı ile demokratik hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine tamamen aykırı düzenlemelere önce TBMM'nin, olmadığı takdirde yüce Türk milletinin geçit vermeyeceğine inanıyorum" dedi

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, "Yargı ile demokratik hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine tamamen aykırı düzenlemelere önce TBMM'nin, olmadığı takdirde yüce Türk milletinin geçit vermeyeceğine inanıyorum" dedi.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde anayasa değişikliği paketi ile ilgili bir panel düzenlendi. Programın açılışında konuşan Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, ABD'de kanser tedavisi gören Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok'un bir gazeteye verdiği demeci değerlendirdi. "Özok'un beni çok duygulandıran bir mesajını okudum" diyen Gerçeker, Özok'un gerçek bir hukukçu duyarlılığıyla büyük sıkıntılar içindeyken bile buradaki sorunları takip etmekten geri kalmadığını ve çok güzel bir yazı
gönderdiğini belirtti. Gerçeker, herkesin bu yazıyı okuması gerektiğini söyledi. Gerçeker, Özok'un Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu sürecin ülkeyi nereye götürdüğünü çok iyi ifade ettiğini belirterek, kendisine acil şifalar diledi.
Türkiye'nin anayasa değişikliği süreciyle baş başa olduğunu dile getiren Gerçeker, bu anayasa değişikliği sürecinin Türkiye'yi nereye götüreceğinin tarafsız herkes, her kurum tarafından net bir şekilde görüldüğünü söyledi. Bu süreçte yargıya zarar verildiğini iddia eden ve bunu önlemek için görüşlerini dile getirdiklerini vurgulayan Gerçeker, "Temsil ettiğimiz görevin saygınlığı ile bağdaşmayan, eleştiri sınırlarını da aşan bir takım söylemlere cevap verme gereğini duymuyoruz" dedi. Hukuk devletinin,
hukukun üstünlüğü ve özgürlükçü demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olduğunu kaydeden Gerçeker, bunu sağlayacak olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin yargı bağımsızlığı ilkesi olduğunu ifade etti. Yargıyı siyaset malzemesi yapmanın, yargıyı siyaset arenasına dönüştürmenin kimseye bir yarar getirmeyeceğini, aksine giderilmesi mümkün olmayan zararlar oluşmasına neden olacağını kaydeden Gerçeker, "Bizim, yılların deneyimi ve tarafsız bilim adamlarına dayalı söylemlerimiz, hiçbir şekilde siyaset yapmak değildir.
Yargıya verilmek istenen zararı önlemeye yönelik doğru bildiklerimizi söylüyoruz" diye konuştu. Yargı bağımsızlığına aykırı olduğunu öne sürdüğü bu düzenlemelerin asıl nedeninin hukuk devleti niteliğinin gereği olan yargısal denetimi kabullenememek olduğunu savunan Gerçeker, "Bu yüzden yüksek mahkemeleri etkisiz hale getirerek yargının tamamen yürütmenin vesayeti altında olması istenmektedir'' dedi.
Yargı bağımsızlığının yalnız kendilerinin değil, her kesimin savunması gereken bir konu olduğunu vurgulayan Gerçeker, "Yargı ile demokratik hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine tamamen aykırı düzenlemelere önce TBMM'nin, olmadığı takdirde yüce Türk milletinin geçit vermeyeceğine inanıyorum'' diye konuştu. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelerinden olan ikinci maddesi kapsamında olduğunu söyleyen Gerçeker, şöyle konuştu:
"Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı ile ilgili düzenlemeler, yürütmenin bu kurumları tamamen etki alanı içine almasına yöneliktir. Siyasi partilerin denetiminin, üyelerinin tamamı TBMM tarafından seçilen Sayıştay'a bırakılması, siyasi parti kapatma davalarının TBMM'nin iznine bağlanması, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı, yargıya güvensizliğin göstergesi olan düzenlemelerdir. Yüksek mahkemelerin dışlanması, sembolik üyeler verilmesi de asıl niyetin açık bir göstergesidir.
Asıl üzücü olan da temel hak ve özgürlüklerin en büyük güvencesi olan yargı bağımsızlığını geri götüren düzenlemelerin ileri, demokratik düzenlemeler olarak gösterilmeye çalışılmasıdır. Avrupa Birliği, Venedik Kriterleri ile hiçbir şekilde bağdaşmayan bu düzenlemeler, kuvvetler ayrılığından bütün gücün yürütmenin elinde olduğu kuvvetler birliğine geçişin aracı olacaktır."
Anayasa Mahkemesi'nin bir yüksek mahkeme olarak Yüce Divan, parti kapatma gibi çok önemli davalara baktığını hatırlatan Gerçeker, bu nedenle mahkemenin üyelerinin çoğunluğunun mutlaka hakim sınıfında olması gerektiğini, bunun göz ardı edildiğini savundu. Yargı bağımsızlığını tüm toplumun bütün kişi ve kurumlarıyla savunması gerektiğini belirten Gerçeker, bu nedenle, herkesin, her kurumun bu konuyu sahiplenmesi, yargı bağımsızlığına zarar verecek davranışlara karşı duruş sergilemesi gerektiğini kaydetti.
Gerçeker, "Üniversitelerin, baroların, işveren ve işçi kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin, toplumun her kesiminin koyacakları tavır bu yönden çok önemlidir. Yapılmak istenilen düzenlemelerle, 12 Eylül Anayasası'nın bırakın ileri götürülmesini, bu anayasadaki bağımsızlığa, yargı bağımsızlığına aykırı, anti-demokratik hükümlerin daha da güçlendirildiği görülmektedir" diye konuştu.
İlk derece hakim ve savcıları ile yüksek derece hakim ve savcıları arasında sanki aynı kurumun mensupları değillermiş gibi yargıyı bölmeye, ayrılık oluşturmaya yönelik bir takım söylemler bulunduğunu iddia eden Gerçeker, "Yüksek mahkeme üyelerinin ilk derece hakim ve savcıları içerisinden seçilerek geldikleri, onları da temsil ettikleri göz ardı edilerek yapılan açıklamalar iyi niyetten yoksun, son derece üzüntü verici söylemlerdir. Bu düzenlemelerle yüksek mahkemelerin etkisiz hale getirilmesinin
yanında, bu kurumların verecekleri sınırlı sayıdaki üyelerin seçimi de tuzaklarla dolu, hiç demokratik olamayan, bu kurumların gerçek iradesini yansıtmaktan uzak bir sisteme bağlanmaktadır. Anayasa Mahkemesi'ne yapılan son atamalar, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Adalet Bakanı ve Müsteşarın tutumu nedeniyle çalışamaz hale gelmesi, bu söylediklerimizi doğrulayan en güzel örneklerdir. Böyle yamalı bohçaya çevrilmiş, devletin temel taşı olan kurumlarla bir yere varılamayacağı, demokrasinin
geliştirilemeyeceği, hak ve özgürlüklerin korunamayacağı çok iyi bilinmelidir" dedi.
Aslında toplumun ve yargının gerçek sorunlarının bunlar olmadığını, gerçek yargı reformunun yargının içinde bulunduğu ve günden güne büyüyen ve çözümsüz hale gelmekte olan altyapı sorunlarına çare bulmak olması gerektiğini savunan Gerçeker, bu sorunların çözümlenememiş olması nedeniyle şikayetlerin çığ gibi büyüdüğünü, dosyaların dağ gibi yığıldığını, hakim, savcı ve personel açığının had safhada olduğunu, bunlar geri plana itilerek yapay gündemlerle kamuoyunun meşgul edilmeye çalışıldığını öne sürdü.
Gerçeker, "Biz yargı ile ilgili, hayati önem taşıyan konularda görüşler ortaya koyduğumuzda siyaset yapmakla suçlanıyoruz. Yüksek mahkemeler yok sayılıyor, etkisiz hale getirilmek isteniyor, sonra da bizden hiçbir tepki gelmesi istenmiyor. Bu nasıl demokrasi anlayışıdır onu da bilemiyorum" diye konuştu.

GAZETECİLERİN SORULARI
Gerçeker, panele gelişinde gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Anayasa değişikliği ile ilgili Yargıtay'da kurulan komisyonun hazırlayacağı raporun içeriğine ilişkin sorular üzerine Gerçeker, "Doğru bildiğimiz ilkeler doğrultusunda görüşlerimizi bildiriyoruz. Onları yapılmak istenen değişikliklerle karşılaştırdığımız zaman ne olup bittiği ortada zaten. Yargıyla ilgili düzenlemeler çok büyük bir ölçüde uyuşmuyor. Çok büyük farklılıklar var" karşılığını verdi. Gerçeker, Anayasa değişikliği ile ilgili
Yargıtay'da oluşturulan komisyonun çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu, komisyon raporunun pazartesi günü açıklanabileceğini söyledi.
Öte yandan HSYK Başkanvekili Kadir Özbek de, panele gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, "HSYK toplantısında unvanlı hakim ve savcıların durumu gündeme gelecek mi? Bu konuda bir mutabakat sağlandı mı" sorusuna Özbek, "Mutabakat değil. Ben olması gerekeni söyledim. Toplantı gündemine geleceğini umuyorum. Şu anda normal programda çalışıyoruz" yanıtını verdi. Özbek, bir başka soru üzerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman ile bu konuyu henüz
görüşmediğini ifade etti.