Milliyet ve Sabah köşe yazarları bu konuda aynı fikirde!

Ferzan Özpeteğin son filmi çok konuşulacak... Filimin "eşcinsel" temalı olması iki ayrı gazeteden iki farklı köşe yazarını harekete geçirdi....

Milliyet ve Sabah köşe yazarları bu konuda aynı fikirde!
İtalya'nın Lecce şehrinde, geleneksel aile sofrası... Misafir ağırlanıyor; masa dört dörtlük donatılmış, yemekler yeniliyor, gay fıkraları anlatıp kahkahalarla gülünüyor, her şey çok keyifli. Ailenin büyük oğlu çatalını hafifçe kadehine değdirerek, bir konuşma yapmak istiyor. Masada sesler kesiliyor, çıt yok. Herkes Antonio'ya bakıyor; acaba ne diyecek? Yıllardır ailesinden gizlediği gerçeği açıklıyor Antonio: "Ben gayim!" Derin bir sessizlik... Hemen ardından aynı kahkahalar yükseliyor yine masadan. İhtimal dahilinde bile olamayacağına karar verildi çünkü; 'İyi şakaydı' fikrine kapılıyor herkes. Onlar bu 'şaka'ya gülerken masada donmuş kalmış biri vardır; Antonio'nun kardeşi Tommaso! Çünkü o da gaydir. Tam kendini deşifre etmeye niyetlenmişken, abisi sırayı ondan kapmıştır. Az sonra da ortada bir şaka olmadığı anlaşılır; millet şoka girer, baba kalp krizi geçirir, Antonio evden kovulur. Ferzan Özpetek'in yeni filmi 'Serseri Mayınlar'da olaylar işte böyle bir sahne sonrasında başlıyor... Makarna üreticisi köklü İtalyan ailesinin, geleneksel ve ahlaki kalıpların dışına çıkan çocuklarının öyküsü. Oğullarının gay olmasını kesinlikle kabullenemeyen anne-babanın başlarına yıkılan dünyaları... 'Bizi tanıyanlar ne der' korkusu yaşıyorlar, gayliği hastalık olarak görüyorlar, gizlemeye çalışıyorlar. Hatta bir sahnede Antonio'nun annesi şöyle diyor: Doktora götürsek düzelir mi? İşte o anda patlattım kahkahayı. İlk aklımdan geçen de "Eşcinselliğin bir hastalık olduğunu düşünüyorum" diyen Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın bu filmi izlemesi gerektiğiydi. Bu arada anlattıklarıma bakıp da, ortada acıklı bir hikaye var sanmayın. Son yıllarda izlediğim en keyifli, en sıcak, en şahane aile komedisi bu. Bana çok çok iyi geldi...

***

"Eşcinsel olduğumu bütün çevrem bilmesine rağmen, bunu babama söyleyemedim. Bunun için de her zaman acı duydum" diyen Ferzan Özpetek'in, ölen babasına adanmış bir film bu aynı zamanda. Bir çeşit günah çıkarma... Seçimlerle ilgili değil ama; geç kalmışlıkla ilgili bir günah çıkarma! 'Zaman akıp gidiyor, kalbimizin sesine kulak vermek için geç kalmamalıyız' sözü filmde sık sık hatırlatılıyor bu yüzden. Özpetek; tipik Türk anne-babalar, şu 'gay'lik meselesine nasıl yaklaşırsa aynı şekilde yaklaşmış filmde de. Belli ki babasından yola çıkarak bir fotoğraf çekmiş. İtalya'nın en ünlü oyuncuları oynuyor filmde ama tipik bir Türk ailesinden hiçbir farkları yok. Davranış şekilleri, düşünceleri, tipleri o kadar Türk gibi ki, bizim ufaklık babamın karşısına geçip 'Baba ben gayim' dese bizimkiler de aynen böyle davranırdı herhalde!!! Özpetek de verdiği bir röportajda söyledi zaten: "Güney İtalyalı bir aile anlatıyorum ama içinde bir Türk ailesi saklı. Kardeş ilişkileri, hizmetçi ilişkileri, babaanne, anne karakterleri, sofra, eve gelen kardeşler..." Gerçekten hiç yabancılık çekmiyorsunuz, o kadar bizden bir film. Özpetek'in filmlerinin içinde Türkiye'den sesler, isimler, müzikler her zaman vardır zaten; mesela yine bir Sezen Aksu şarkısı var filmde. Öte yandan... 'Serseri Mayınlar' sadece eşcinsellik üzerine yapılmış, salt eşcinselliği anlatan bir film de değil. Anne-baba-çocuk ilişkilerini, insan ilişkilerini anlatıyor. Özpetek "Kafamıza takılan bazı konularla dalga geçiyorum. İnsanların kafasına takılanlar sadece eşcinsellik üzerine değil. Filmde anlatmak istediğim en önemli şey, hayattaki bağların ne olduğu" diyor özetle. Ve bunu yine başarıyla anlatıyor.


Milliyet, Mehveş Evin

Bakan Hanım bu filmi izlemeli

Gönül ister ki eşcinselliğin ‘tedavi gerektiren bir hastalık’ olduğuna inanan Selma Aliye Kavaf, ‘Serseri Mayınlar’ı izlesin. Ancak filmi sadece ‘homofobiye ilaç’ olarak yorumlamak haksızlık olur

Yılların yorgunluğu, annenin omuzlarına birdenbire çökmüş gibidir. Oğlunun arkadaşına biraz da utanarak, son bir umutla sorar:
“Bu durumun bir tedavisi yok mu? Demek istediğim, eski haline geri getirilemez mi?”
Annenin öğrenmek istediği şey, ölümcül bir hastalık değil, eşcinselliktir.
Ne tuhaf tesadüf. Bu sahnede sadece düşünce yapısı değil, anne rolünü oynayan aktrisin fiziksel özelliği de şaşırtıcı bir şekilde Selma Aliye Kavaf’a benziyor!
Ferzan Özpetek’in son filmi ‘Serseri Mayınlar’ bu hafta gösterime giriyor. Gaziantep’te galası yapılan filmin İstanbul tanıtımı, önceki akşam Kanyon’da yapıldı. İtalya’nın Lecce şehrinde, makarna üreten bir ailenin hikayesi bu.
Ana tema, geleneksel bir yaşam biçimi süren, Katolik anne babayla çatışan oğulları üzerine kurulu. Ama filmin asıl renkleri, dünya şekeri (ve aynı zamanda filmin serseri mayını) bir babaanne, çatlak ve mutsuz hala, ailenin itip kaktığı hizmetçi, sosyal ilişki kurmakta zorlanan genç ve güzel Alba.
Özpetek’in babasına ithaf ettiği film, bir eşcinsellik manifestosu olarak algılanabilir. Bir açıdan öyle de. Çünkü Batı’da ‘coming out’ diye tabir edilen, kişinin eşcinselliğini ailesi ve topluma açıklaması meselesi işlenmiş.

360 derece yaşıyor
Gala sonrasında sohbet ettiğim Özpetek, “Babama eşcinsel olduğumu söyleyemedim” şeklinde bir söz sarf etmediğini özellikle belirtiyor: “Ben 360 derece yaşayan bir insanım.”
Oysa ben ne babasını, ne de eşcinselliği sormuştum. Merak ettiğim, filmdeki anne figürüyle kendi annesinin arasındaki benzerlik.

“Annem biraz ona, biraz da babaanneye benziyordu. İkisinin karışımıydı. Hem geleneksel, hem de modern tarafları vardı” diyor Özpetek. Babaya gelince... Filmdeki karakter pek çok açıdan hepinize tanıdık gelecek: Taşralı bir işadamının Türk babası şeklindeki sureti... ‘Serseri Mayınlar’, her ailede az ya da çok yaşanan kırılmaları, karşılıksız aşk hikayelerini, hayal kırıklıklarını, kuşak çatışmalarını, inanılmaz estetik bir şehri (Lecce) fon yaparak anlatıyor. Bu yüzden herkes kendine hitap edecek bir şeyler bulacak.
Kendini filme gitmeye zorlasa, Bakan Hanım bile sevebilir.

LECCE KADERİ
- İtalyan sinemasının dahi çocuğu kabul edilen Ferzan Özpetek’in son filminin tanıtım sponsoru Twiggy. Neden? Markanın patronu Sinan Öncel için Lecce’nin önemli bir yeri var: İlk ihracat yaptığı İtalyan, Lecceliymiş! Filmin bu şehirde geçtiğini duyunca çok heyecanlanmış ve ilk 10 dakikasını seyrettikten sonra filme bütçe ayırmaya karar vermiş. Umarız başka markalara ilham kaynağı olur.
- Ferzan Özpetek memnuniyetini “Bana terlik falan giydirmediler” sözleriyle ifade etti. Yönetmenle sponsorun birbirine benzerliği espri konusu oldu. Öyle ki Sinan Öncel, İtalya’da Özpetek sanılıp sokakta çevriliyormuş!
- Filmin gösteriminden önce Gina’da verilen kokteylde ince bir ayrıntı düşünülmüştü: Özpetek’in verdiği tariflerle yapılan makarnalar (pesto ve arrabiata soslu) servis edildi. Konu makarna üreticisi bir aile olduğu için bu konsept de pek hoş oldu.
- Gelenek bu sefer de bozulmamış: Sezen Aksu şarkısı bu filmde de var. Ve elbette güzelim sofralar. Sadece görsel olarak değil: Ailenin bir araya geldiği, eğlendiği, misafir ağırladığı, hayati açıklamaların yapıldığı ve kavga ettiği bir buluşma yeri olarak yemek sofraları... Almodovar’ın kırmızının tonlarını kullandığı gibi, mavinin tonları ‘Serseri Mayınlar’ın imzası.
-Özellikle akılda kalan, seyircinin içini buran bir replik: “İmkansız aşklar ölmez. Sonsuza kadar yaşar.” Aşk, kavuşamama halidir değil sadece. Toplumun kuralları, tabular ve bazen de “yanlış zaman, yanlış insan...” nedeniyle ‘imkansız’ olan aşkı yüceltme.