BDDK'nın merkezi İstanbul'a kaydırılabilir
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) 2006, 2007 ve 2008 yılları faaliyet ve işlemlerini inceleyip, denetledi.
Konuyla ilgili hazırlanan rapora göre, bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü ülkelerin yurt içi hasılalarının birkaç katına (AB-27 ortalaması yüzde 334) ulaşırken, Türkiye’de bu oran sadece yüzde 81. Türkiye, banka sayısı açısından, AB üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında, 21’inci sırada, toplam şube sayısı ve personel sayısı sıralamalarında ise 7’inci sırada yer alıyor.
Raporda, bu itibariyle, bankacılık piyasasının istikrarlı bir şekilde büyümesini ve verimliliğini sağlayacak tedbirler alınması gerektiğini ifade edildi.
Raporda, sigortacılık sektörünün aktif toplamının Haziran 2009 itibariyle 4 milyar 410 milyon lira olup, bu tutarın 1 milyar 417 milyon lirasının bankalara ait olduğuna dikkat çekildi ve sigortacılık sektörü ile bankacılık sektörünün gelişiminin orta ve uzun dönemde sıkı bir korelasyon içinde olması ve konsolide denetimlerde etkinliğin sağlanabilmesi nedeniyle sigortacılık sektörüne ilişkin düzenleme ve denetim faaliyet ve görev alanı kapsamına alınmasının sağlanması gerektiği kaydedildi.
Raporda, sektör temsilcileri tarafından zimmet suçunun bankacılık mevzuatından çıkartılması ve/veya ilgili madde metninin değiştirilmesi yönünde taleplerinin bulunduğu gözlemlendiğine dikkat çekilirken, zimmet suçuna ilişkin mevcut düzenlemenin finansal piyasalarda güvenin ve ekonomik istikrarın oluşmasında önemli bir etkiye sahip olduğu ve bu nedenle de Bankacılık Kanunu’nda muhafaza edilmesinin yerinde olacağının düşünüldüğü vurgulandı.
SEKTÖRDE YABANCI PAYI YÜZDE 39,5
Rapora göre, Türkiye’de yabancı sermayeli bankaların aktiflerinin sektördeki oransal payı 2001 yılında yüzde 3 düzeyinde iken, 2009 yılı Haziran ayı itibariyle bu oran yüzde 19,9 düzeyine çıktı.
Bu paya, yurt dışı yerleşik yatırımcılar tarafından elde tutulan yüzde 19,6 oranındaki borsa payları da eklendiğinde Türk bankacılık sisteminde toplam küresel sermaye payı 2009 yılı Haziran ayı itibariyle yüzde 39,5 düzeyine ulaştı.
Raporda, yabancı sermayeye yönelik tartışmaların salt teorik ve uygulamaları çalışmaların, bulguların değerlendirilmesinden ziyade, ülkelerin uzun dönemli büyüme politikalarının (strateji tercihlerinin) bir parçası olarak ele alınmasının ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası yükümlülükler ve AB üyelik süreci gibi kurumsal çerçeveler gözetilerek, Türk bankacılık sisteminde yabancı sermaye payı ile ilgili bir politika ve/veya strateji oluşturulmasının uygun olacağının düşünüldüğü bildirildi.
KURUMUN MERKEZİ İSTANBUL OLMALI
Raporda, BDDK faaliyet ve işlemlerinin önemli bir kısmının İstanbul temsilciliğinde yürütülmekte olduğuna dikkat çekilerek, bu nedenle, gözetim ve denetim fonksiyonlarının daha etkili, ekonomik ve verimli biçimde yürütülebilmesi amacıyla kurum merkezinin İstanbul’a taşınması gerektiğinin düşünüldüğü kaydedildi.
Raporda, performansa dayalı ödül sisteminin, özlük haklarının doğal unsuru olarak algılandığı ve seyyanen herkes için yapılan bir ödemeye dönüştürüldüğünün anlaşıldığı ifade edilerek, bu itibarla, Kurumda ödül uygulamasının, personelin gerçek performansı ile ilişkilendirilerek yapılmasının sağlanması gerektiği kaydedildi.
Raporda yer alan bazı öneriler şöyle sıralandı:
-Sektörde BASEL 2 uygulamasına yönelik çalışmalara devam edilmeli.
-Risk değerlendirme faaliyetlerinin uluslararası denetim standartlarına uygun bir şekilde gerçekleştirilmeli.
-Kredi Kayıt Bürosu ile Bankalararası Kart Merkezi denetlenmeli.
-Bankaların aracılık ettikleri Western Union/Moneygram para transferi işlemleri üzerinde düzenli işlem yapılmalıdır.
-Rapor ve belgelere kolay ulaşımı sağlayacak bir dosyalama sistemi oluşturulmalı, dosyalarda raporların akıbetine ilişkin bilgiler bulundurulmalıdır.
-Elektronik Bilgi Yönetim Sistemi uygulamasına geçilmesi ve e-imza çalışmalarına devam edilmesi sağlanmalıdır.
-Tüketici Hakları ve Şikayetler Müdürlüğü ayrı bir birim olarak yapılandırılmalıdır.
-Acil durum ve iş/hizmet sürekliliği planı oluşturulmalıdır.
Raporun sonuç bölümünde, “BDDK tarafından, sahip olunan özerklik statüsünün gereklerine uygun hareket edildiği ve özerklik statüsünün kurumun faaliyet ve sorumluluk alanı ile ilgili sektörün düzenlenmesi ve denetlenmesine yönelik asli işlevlerin yerine getirilmesinde önemli katkılar sağladığı tespit edilmiştir” denildi.
Raporda, bu itibariyle, bankacılık piyasasının istikrarlı bir şekilde büyümesini ve verimliliğini sağlayacak tedbirler alınması gerektiğini ifade edildi.
Raporda, sigortacılık sektörünün aktif toplamının Haziran 2009 itibariyle 4 milyar 410 milyon lira olup, bu tutarın 1 milyar 417 milyon lirasının bankalara ait olduğuna dikkat çekildi ve sigortacılık sektörü ile bankacılık sektörünün gelişiminin orta ve uzun dönemde sıkı bir korelasyon içinde olması ve konsolide denetimlerde etkinliğin sağlanabilmesi nedeniyle sigortacılık sektörüne ilişkin düzenleme ve denetim faaliyet ve görev alanı kapsamına alınmasının sağlanması gerektiği kaydedildi.
Raporda, sektör temsilcileri tarafından zimmet suçunun bankacılık mevzuatından çıkartılması ve/veya ilgili madde metninin değiştirilmesi yönünde taleplerinin bulunduğu gözlemlendiğine dikkat çekilirken, zimmet suçuna ilişkin mevcut düzenlemenin finansal piyasalarda güvenin ve ekonomik istikrarın oluşmasında önemli bir etkiye sahip olduğu ve bu nedenle de Bankacılık Kanunu’nda muhafaza edilmesinin yerinde olacağının düşünüldüğü vurgulandı.
SEKTÖRDE YABANCI PAYI YÜZDE 39,5
Rapora göre, Türkiye’de yabancı sermayeli bankaların aktiflerinin sektördeki oransal payı 2001 yılında yüzde 3 düzeyinde iken, 2009 yılı Haziran ayı itibariyle bu oran yüzde 19,9 düzeyine çıktı.
Bu paya, yurt dışı yerleşik yatırımcılar tarafından elde tutulan yüzde 19,6 oranındaki borsa payları da eklendiğinde Türk bankacılık sisteminde toplam küresel sermaye payı 2009 yılı Haziran ayı itibariyle yüzde 39,5 düzeyine ulaştı.
Raporda, yabancı sermayeye yönelik tartışmaların salt teorik ve uygulamaları çalışmaların, bulguların değerlendirilmesinden ziyade, ülkelerin uzun dönemli büyüme politikalarının (strateji tercihlerinin) bir parçası olarak ele alınmasının ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası yükümlülükler ve AB üyelik süreci gibi kurumsal çerçeveler gözetilerek, Türk bankacılık sisteminde yabancı sermaye payı ile ilgili bir politika ve/veya strateji oluşturulmasının uygun olacağının düşünüldüğü bildirildi.
KURUMUN MERKEZİ İSTANBUL OLMALI
Raporda, BDDK faaliyet ve işlemlerinin önemli bir kısmının İstanbul temsilciliğinde yürütülmekte olduğuna dikkat çekilerek, bu nedenle, gözetim ve denetim fonksiyonlarının daha etkili, ekonomik ve verimli biçimde yürütülebilmesi amacıyla kurum merkezinin İstanbul’a taşınması gerektiğinin düşünüldüğü kaydedildi.
Raporda, performansa dayalı ödül sisteminin, özlük haklarının doğal unsuru olarak algılandığı ve seyyanen herkes için yapılan bir ödemeye dönüştürüldüğünün anlaşıldığı ifade edilerek, bu itibarla, Kurumda ödül uygulamasının, personelin gerçek performansı ile ilişkilendirilerek yapılmasının sağlanması gerektiği kaydedildi.
Raporda yer alan bazı öneriler şöyle sıralandı:
-Sektörde BASEL 2 uygulamasına yönelik çalışmalara devam edilmeli.
-Risk değerlendirme faaliyetlerinin uluslararası denetim standartlarına uygun bir şekilde gerçekleştirilmeli.
-Kredi Kayıt Bürosu ile Bankalararası Kart Merkezi denetlenmeli.
-Bankaların aracılık ettikleri Western Union/Moneygram para transferi işlemleri üzerinde düzenli işlem yapılmalıdır.
-Rapor ve belgelere kolay ulaşımı sağlayacak bir dosyalama sistemi oluşturulmalı, dosyalarda raporların akıbetine ilişkin bilgiler bulundurulmalıdır.
-Elektronik Bilgi Yönetim Sistemi uygulamasına geçilmesi ve e-imza çalışmalarına devam edilmesi sağlanmalıdır.
-Tüketici Hakları ve Şikayetler Müdürlüğü ayrı bir birim olarak yapılandırılmalıdır.
-Acil durum ve iş/hizmet sürekliliği planı oluşturulmalıdır.
Raporun sonuç bölümünde, “BDDK tarafından, sahip olunan özerklik statüsünün gereklerine uygun hareket edildiği ve özerklik statüsünün kurumun faaliyet ve sorumluluk alanı ile ilgili sektörün düzenlenmesi ve denetlenmesine yönelik asli işlevlerin yerine getirilmesinde önemli katkılar sağladığı tespit edilmiştir” denildi.