Babacan: Yurtdışı tahvil ihraçlarında stopaj oranları vadeye göre değişecek

 Kararname'nin şu anda imzalandığını bildiren Babacan, bir yıldan kısa vadeli yurtdışı tahvil ihraçların...


 Kararname'nin şu anda imzalandığını bildiren Babacan, bir yıldan kısa vadeli yurtdışı tahvil ihraçlarında yüzde 10 stopaj uygulamasına devam edileceğini, 1-3 yıl vadeli tahvil ihraçlarında yüzde 7, 3 ile 5 yıl vadeli tahvil ihraçlarında yüzde 3, 5 yıldan fazla vadeli tahvil ihraçlarında ise sıfır stopaj uygulanacağını açıkladı.
Devlet Bakanı Ali Babacan, yaptıkları son tahminlerin cari açığın 40 milyar doları geçeceğini gösterdiğini söyledi. Mevduat ve portföy girişi ağırlıklı olarak bakıldığında, ödemeler dengesinin finansmanında herhangi bir sorunla karşılaşılmadığını vurgulayan Babacan, "O konuda da dengeli ve sıhhatli bir tabloyu şu anda biz görmekteyiz. Ancak geleceğe yönelik kuşkusuz ihtiyatlı, çok daha dikkatli olunması gerektiği de ortada" diye konuştu.


Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yurtdışı tahvil ihraçlarında yüzde 10 olarak uygulanan stopaj oranının vadeye göre farklılaştırılacağını söyledi. Kararnamenin şu anda imzalandığını belirten Babacan, bir yıldan kısa vadeli yurtdışı tahvil ihraçlarında stopajın yüzde 10 stopaj uygulamasına devam edileceğini vurgulayarak, 1-3 yıl vadeli tahvil ihraçlarında yüzde 7; 3-5 yıl vadeli tahvil ihraçlarında yüzde 3; 5 yıl ve üzerinde vadeli tahvil ihraçlarında sıfır stopaj uygulanacağını açıkladı.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ankara Palas Devlet Konukevi'nde 49 bankanın yöneticileriyle bir araya geldi. Merkez Bankası Durmuş Yılmaz, Hazine Müsteşarı Halil İbrahim Çanakcı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı (BDDK) Tevfik Bilgin ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vedat Akgiray'ın katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda Devlet Bakanı Babacan, bankaların yurtdışına tahvil ihracında uygulanan stopaj oranlarının vadeye göre farklılaştırılacağını açıkladı.
Bankaların yurtiçine TL cinsi tahvil ihracına izin verildiğini, hem SPK, hem BDDK'nın ayrı ayrı düzenlemelerle bu kapıyı açtığına dile getiren Babacan, Türkiye'de ihraç edilen TL cinsi tahvillerde Banka Sigorta Muamelesi Vergisi'nin yüzde 5'ten yüzde 1'e indirilmesinin kararlaştırıldığını vurguladı. Yine yurtdışı tahvil ihraçlarında tüm vade dilimlerinde yüzde 10 olan stopaj oranının vadeye göre farklılaştırılacağını açıklayan Babacan, "Bunun da kararı verilmiştir. Buna göre 1 yılın altındaki tahvil ihraçlarında yüzde 10 stopaj devam ederken, 1 ile 3 yıl arasındaki ihraçlarda yüzde 7, 3-5 yıl arasındaki ihraçlarda yüzde 3, 5 yıl ve üzerindeki ihraçlarda stopaj sıfıra düşürülmüştür. Bununla ilgili kararname şu anda imzalanıyor. En kısa zamanda Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesini bekliyoruz" dedi.

"FİNANSAL İSTİKRAR, ÜLKE OLARAK TEMEL HEDEFLERE ULAŞILMASINA BÜYÜK KATKI SAĞLAYACAK"
Babacan, yüzde 8 olan sermaye yeterlilik oranı sınırının yüzde 12 olarak uygulanmasına BDDK tarafından bu dönemde de kararlıkla devam edildiğini ve yine geçen sene, daha doğrusu 2009'un ortalarında alınan bir kararla yurt içinde gerçek kişilere dövize endeksli kredi kullandırılmaması uygulamasına kararlılıkla devam edildiğini söyledi. Bankacılık sektörünün geleceğe yönelik plan ve uygulamalarını atılan bu adımlarla tutarlı bir biçimde belirlemesinin, finanssal istikrarın devamı ve güçlendirilmesi açısından önemine dikkat çeken Babacan, ülke olarak temel hedeflere ulaşılmasına büyük katkı sağlayacağını vurguladı.

"SON TAHMİNLER, CARİ AÇIĞIN 40 MİLYAR DOLARI AŞACAĞINI GÖSTERİYOR"
Yüksek oranlı kredi büyümesi, canlı iç talep, emtia fiyatlarının yüksek seviyesini korumasının cari açığın beklentilerin önemli ölçüde 2010 yılında üzerinde seyretmesine sebep olduğunu kaydeden Babacan, "Bizim geçen yıl 2009'da açıkladığımız Orta Vadeli Programa göre daha yüksek iç talep, daha yüksek büyüme oranı, daha yüksek kredi büyümesi, cari açık rakamlarının bu sene programdan daha yüksek seyretmesine neden olmuştur. Yaptığımız son tahminler cari açığın 40 milyar doları geçeceğini bize göstermektedir. Öte yandan mevduat ve portföy girişi ağırlıklı olarak bakıldığında, ödemeler dengesinin finansmanında da herhangi bir sorunla karşılaşılmamıştır. O konuda da dengeli ve sıhhatli bir tabloyu şu anda biz görmekteyiz. Ancak geleceğe yönelik kuşkusuz ihtiyatlı, çok daha dikkatli olunması gerektiği de ortada" diye konuştu.

"ENFLASYON HEDEFLERE GÖRE ÖNEMLİ BİR SAPMA GÖSTERMEDİ"
Enflasyonun hedeflere göre önemli bir sapma göstermediğini belirten Bakan Babacan, özellikle yüzde 2.5 civarında seyreden çekirdek enflasyonun tarihi düşük seviyeler olduğunu vurguladı. Bu başarılı performansta, kamu maliyesinin, para politikalarının, SPK, BDDK gibi düzenleyici ve denetleyici kuruluşların basiretli tutumunun son derece önemli rol oynadığını bildiren Babacan, bankacılık sektörünün güçlü yapısını 2011 yılında da sürdürecek olmasının burada temel nokta olduğunun altını çizdi.

"GEREKLİ EN SERT TEDBİRLERİ ALMAKTAN KAÇINMAYIZ"Güven ve istikrar adına hükümetin ve tüm otoritelerin gerekli en sert tedbirleri almaktan kaçınmayacağı uyarısında bulunan Babacan, istikrarın burada temel olduğunu vurguladı. İstikrarın hep beraber Türkiye'de kurulduğu sürece Türkiye'nin önünün açılacağını dile getiren Babacan, "Türkiye'de biz hep sürdürülebilir büyümeden bahsettik. Pek çok ülke hala günü kurtarmaya çalışırken, bugünün yarının hesabını yaparken, biz 1 yıl, 2 yıl, 3 yıl sonrasında nerede olacağımızı planladık. Sadece içinde bulunduğumuz dönemin büyüme oranıyla ilgilenmiyoruz. Her yıl sürdürülebilir ve yüksek büyüme oranıyla ilgileniyoruz. Bundan sonra da bu yaklaşımımız devam edecek. 2011 yılı seçim takvimi olarak, siyasi takvim olarak baktığımızda her ne kadar özel bir yıl gibi görünse de, biz sadece 2011'i değil, 2012'yi, 2013'ü, ondan sonrasını da düşünüp, sürdürülebilir büyüme olmasını mutlaka sağlayacağız. Aksi takdirde durum gelecek nesillere hıyanete dönüşür" diye konuştu.

"SON BİR YILDA BAZI MODA AKIMLAR KULLANILDI"Gelişmekte olan ülkelere bakıldığında son bir yılda, çok farklı yaklaşımların olduğunu, bazı moda akımların denilebileceği politikaların kullanıldığını belirten Babacan konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
"2009 yılında bir moda akımı vardı. Neydi? Fiscal stimulus dediler, daha çok para harcamalıyız, açığımız daha fazla olmalı. Bunu Avrupa da dedi, Amerika da dedi. 2009 yılında har vurup harman savuran, vatandaşlarına harcama çeki dağıtan, durup dururken vergi oranlarını gereksiz nispette düşüren, gereksiz kamu harcamalarına girişen ülkelerin düştüğü durumu bugün izliyoruz. Bugün Avrupa Birliği'ne üye yirmi yedi ülkenin on ikisinin risk primi Türkiye'nin üzerine çıktı. Avrupa Birliği, güya istikrar birliği, dayanışma birliği. Bir bakıyoruz; on iki ülke, üye ülke, ki bunların yarıdan fazlası Euro Bölgesi içerisinde, şu anda Türkiye'den daha riskli olarak algılanıyor. Biz de 2009'da o modaya kapılıp- ki o teklifler çok geldi, çok telkin aldık. Hiç uğraşmayın, büyümenin tek yolu daha çok kamu parası harcamaktır, devam edin basın gaza dediler. Biz yok dedik. 2009'un Haziran'ında frene basmaya başladık, bazı teşvikleri geri çektik. Temmuz'da vergi artışlarına gittik. Eylül'de üç yıl boyunca bunlara devam edeceğimizi açıkladık, kamu maliyesinde çok ihtiyatlı olacağımızı açıkladık ve olumlu bir şekilde ayrıştık."

"BU ADIMLARI ATMAZSA DAHASI DA GELİR"Şimdi bu sermaye akımlarıyla ilgili konulara bakıldığında da, özellikle gelişmekte olan ülkelerde benzer moda akımların olduğunu gördüklerini aktaran Babacan, bu akımlara kapılmayacaklarını dile getirdi. Türkiye için doğru, rasyonel ve sonuç getirici adımlar atacaklarını ifade eden Babacan, "Burada da özellikle şu son haftalarda uygulanan politikalara dikkat edecek olursanız, bunlar oldukça özgün politikalar ve dünyanın da çok ilgisini çeken politikalar. Dünya basınında, dünya finans çevrelerinde, yatırımcılar arasında çok tartışılan politikalar. Ancak biz bu politikalara güveniyoruz. Kurumlarımız, otoritelerimiz doğru zamanda doğru adımlar atmıştır ve inşallah hep beraber sonuçlarını da görürüz. Bu adımların Türkiye için güzel sonuçlar getireceğine inanıyoruz. Bu adımları atmazsa dahası da gelir, elimizde her türlü enstrüman var, her türlü araç var. Gelişmelere göre, küresel gelişmelere göre, Türk ekonomisindeki gelişmelere göre biz bunlara yön veririz" ifadesinde bulundu.

"HERKES AYNI GEMİDE"Merkez Banka'sının temel amacının fiyat istikrarı olduğunu, bu amaç çerçevesinde her türlü araç bağımsızlığına sahip bir kurum olduğunu vurgulayan Babacan, "Öte yandan finansal istikrarla ilgili istikrara gelince pek çok kurumun devrede olması gerekiyor. Pek çok kurumun büyük bir eşgüdüm içinde hareket etmesi gerekiyor. İşte bu dönemde, kurumların sık sık birbirilerini dinlemelerini sağladık. Kurumlarımızı çok sık bir araya getiriyoruz. Kurumlarımız birbirini dinliyor. Bakış açısını anlıyor. Finansal istikrar adına tek bir vizyon çerçevesinde olması önemli. Bugünkü toplantımız, işte bu vizyon, bu çerçeveyi, makro çerçeveyle bankaların tek tek kendisi için uyguladığı stratejiyi, 2011 yılındaki mümkün olduğunca örtüştürmek. İletişim noktasında varsa eksikleri kapatmak. Kamu otoriteleriyle bankaların sık görüşmesi çok önemli. Hele böyle bir ortamda mutlaka hep beraber Türkiye'nin istikrarı için çalışmamız gerekiyor. Kamu olsun, özel sektör olsun, reel sektör olsun, finans sektörü olsun herkes aynı gemide. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti gemisindeyiz. Bu geminin sapa sağlam, hedefine doğru ilerleyebilmesi için, hep beraber aynı vizyonu ve yaklaşımı paylaşmalıyız" dedi.

"İSTİKRAR VE GÜVEN SAĞLANDIKÇA, SERMAYE AKIMLARI HEP POZİTİF OLACAK"Türkiye'nin son sekiz yıldır uluslararası doğrudan yatırımlara ve portföy yatırımlarına açık bir ülke olduğunu ve bir cazibe merkezi haline geldiğini belirten Babacan, "Bu, hem doğrudan yatırımlar için geçerlidir, hem de portföy yatırımları için geçerlidir. Türkiye'de güven ve istikrar sağlandığı sürece, güven ve istikrar güçlendiği sürece Türkiye'ye sermaye akımları net anlamda hep pozitif olmaya devam edecektir. Burada önemli olan, Türkiye'ye gelen sermayenin daha kalıcı olması, daha uzun süreli olmasını sağlamaktır. Bu bizim tercihimizdir. Bizim bu konudaki temel yaklaşımımız da açıktır. Türkiye'nin dışa açık bir ekonomi olma özelliğini mutlaka korumamız, hatta güçlendirmemiz gerekmektedir. Dünyada ne olursa olsun, Türkiye'nin dışına duvarlar örücü, setler çekici, Türkiye'yi kendi içine kapatıcı bir yaklaşımda asla bulunmayız, bulunamayız" şeklinde konuştu.

"MALİ DİSİPLİN BÜTÜN POLİTİKALARIN MERKEZİNDE""Öte yandan kısa süreli sermaye hareketlerinin sebep olabileceği olumsuz sonuçlara karşı tüm kurumlarımızı- bu kamu, özel, finans sektörü, reel sektör ayırt etmeden söylüyorum- daha nasıl korunaklı hale getirebiliriz, bunun üzerinde yoğunlaşmamız gerektiğini düşünüyoruz" diyen Babacan, burada temel politika yaklaşımlarının açık olduğunu dile getirdi. Mali disiplinin bütün bu politikaların merkezinde olduğunu kaydeden Babacan, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Kamu kesiminin kendine çekidüzen vermiş olması, kamu açıklarının, kamu borç stokunun makul seviyelerde ve düşen oranlarda devam edecek oluşu, burada en önemli konularımızdan bir tanesidir. Bir başka temel politika alanı, ihtiyatlı para politikalarıdır, Merkez Bankamızın başarıyla yürüttüğü para politikalardır, yapısal reformlardır- Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak, Türkiye'nin tek tek, kurum kurum, şahıs şahıs daha yüksek katma değer üretmesini sağlayacak yapısal reformlar. Bir başka önemli temel politikamız, serbest kur rejimidir. Bundan da yine asla bir taviz, bir sapma olmayacaktır. Tüm bu konularda özellikle içinde bulunduğumuz konjonktürde makro ihtiyati tedbirlerin ön planda tutulması gereken tedbirler, araçlar olduğunu yine düşünüyoruz ve şu ana kadar alınmış olan tedbirler, atılmış olan adımlar da acil olarak bu çerçevede atılmıştır."

"ORTA VADELİ PROGRAM'IN ÖNEMİ ARTTI"Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikası, fiyat istikrarıyla, finansal istikrarın birbirini tamamladığı bir çerçevede şekillendiğini söyleyen Babacan, toplam talebin kompozisyonundaki gelişmelerin, politika faizi dışındaki araçların küresel kriz öncesi seviyelere getirmesini gerekli kıldığını ve para politikasında normalleşme süreci yaşandığını belirtti. Orta Vadeli Program'ın önümüzdeki dönemde öneminin daha da arttığını aktaran Babacan şu açıklamalarda bulundu:
"Biliyorsunuz 2010 yılının Ekim ayında revize ettiğimiz ve ortaya koyduğumuz Orta Vadeli Programımıza göre bütçe açığı kademeli olarak azaltılmaya devam edecek ve kamu borcunun gayri safi yurt içi hasılaya oranı 2012 yılında kriz öncesi seviyelerine geri dönecektir. Hatta, şunu da açıkça ifade edeyim, 2010 yılında Tüm Avrupa'da kamu borcunun gayri safi yurt içi hasılaya oran olarak düştüğü tek ülke Türkiye'dir ve bu trend devam edecektir. Gerek bütçe açığı, gerekse kamu borcu alanlarındaki iyileşme, gelecek dönemde makroekonomik istikrarın sürdürülmesine önemli katkılar sağlayacaktır. İçinde bulunduğumuz dönemde, daha istikrarlı ve daha sağlıklı bir finansal yapının tesisi için elde bulunan tüm politika araçlarının eşgüdüm içinde kullanılması önem taşımaktadır. Başta Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumumuz olmak üzere, Hazine Müsteşarlığı ve Sermaye Piyasası Kurulu gibi yetkili kuruluşlar da bu konuda önemli yetki ve politika araçlarına sahiptir. Bu çerçevede kurumlar arası koordinasyon Türkiye'ye yönelik risklerin yönetilmesinde hayati öneme haizdir."

"SERBEST KUR REJİMİNDEN SAPMA YOK"Devlet Bakanı Babacan, serbest kur rejiminden asla bir taviz ve sapma olmayacağının altını çizdi. Babacan, tüm bu konularda içinde bulunulan konjonktürde makro ihtiyati tedbirleri, ön planda tutulması gereken tedbirler, araçlar olarak düşündüklerini vurguladı.