Mehmet Akif Ersoy doğum günü logosu Google'dan

Mehmet Akif Ersoy'un bugün doğum günü. Mehmet Akif Ersoy'u Google da unutmadı ve bugün onun anısına özel doodle çalışması yaptı. Google arama motoruna girenler Mehmet Akif Ersoy ile ilgili yapılan özel notalı logoyu görüyor ve tıklayınca Mehmet Akif Ersoy ile ilgili aramalara ulaşabiliyorlar

Mehmet Akif Ersoy'un bugün doğum günü. Mehmet Akif Ersoy'u Google da unutmadı ve bugün onun anısına özel doodle çalışması yaptı. Google arama motoruna girenler Mehmet Akif Ersoy ile ilgili yapılan özel notalı logoyu görüyor ve tıklayınca Mehmet Akif Ersoy ile ilgili aramalara ulaşabiliyorlar.İstiklal Marşı'mızı bize armağan eden Mehmet Akif Ersoy'un bugün doğum günü.Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal marşı olan İstiklâl Marşı'nın güftekârıdır. "Vatan şairi" ve "milli şair" unvanları ile anılan şairimiz Mehmet Akif Ersoyun Bugü Doğum Günü. Çanakkele Destanı, bülbül gibi önemli eserleri olan Mehmet Akif Ersoy Türk halkına armağan ettiği İstiklal Marşımız onun ölümsüz eseridir. Milli şahirimizi rahmetle anıyoruz.

Google Türkiye'nin ana sayfası www.google.com.tr'de, ünlü şair ve fikir adamı Mehmet Akif Ersoy'un doğum yıl dönümü dolayısıyla tasarlanan ''doodle''a (özel tasarımlı logo) yer veriliyor. Dünyanın en büyük internet arama motorlarından biri olan Google'ın Türkiye sayfası, ''www.google.com.tr'' adresine girenler, özel tasarımlı logoyla karşılaştı. İmleç, logonun üzerine getirildiğinde ''Mehmet Akif Ersoy'un doğum günü'' yazısı çıkıyor. İstiklal Marşı'nın söz yazarı Mehmet Akif Ersoy için hazırlanan logoda ''Google'' yazısı kırmızıya boyanmış ve üstüne müzik notaları konmuş. ''Doodle'' olarak nitelendirilen bu özel tasarımlı logolar, 1999 yılından itibaren Google'ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin tarafından kullanıldı. Özel logo uygulamaları, tüm dünya ülkeleri için önemli gün ve tatillere, kültürel olaylara ve tarihte yer alan önemli kişilere bu platformda yer vererek dikkati çekmeyi amaçlıyor. Ayrıca internet kullanıcıları, bu özel tasarımlı logonun üstüne tıklayarak, o güne, kişiye ve konuya özel ayrıntılı bilgiye erişebiliyor.


Mehmet Akif Ersoy doğum günü logosu Google'dan
Mehmet Akif Ersoy doğum günü logosu Google'dan  Mehmet Akif Ersoy'un Eserleri (TIKLA)
Mehmet Akif Ersoy doğum günü logosu Google'dan 
Mehmet Akif Ersoy'un Şiirleri (TIKLA)
Mehmet Akif Ersoy doğum günü logosu Google'dan Mehmet Akif Ersoy'un Fotoğrafları (TIKLA)
Mehmet Akif Ersoy doğum günü logosu Google'dan Mehmet Akif Ersoy'un hayatı ve belgeseli (video izle)
Mehmet Akif Ersoy doğum günü logosu Google'dan 
Mehmet Akif Ersoy - Çanakkale Şehitleri ( video izle) 

MEHMET AKİF ERSOY KİMDİR?

Türk, şair. İstiklal Marşı'nı yazmış, günlük konuşma dilinin şiirle kaynaşmasını sağlayarak halkçı bir nazmın doğuşuna ön ayak olmuştur. İstanbul'da doğdu, 27 Aralık 1936'da aynı kentte öldü. Bir medrese hocası olan babası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona "Rağıyf" adını vermiş, ancak bu yapma kelime anlaşılmadığı için çevresi onu "Âkif" diye çağırmıştır. Babası Arnavutluk'un Şuşise köyündendir, annesi ise aslen Buharalı'dır.

Mehmed Âkif ilköğrenimine Fatih'te Emir Buharî mahalle mektebinde başladı. Maarif Nezareti'ne bağlı iptidaîyi ve Fatih Merkez Rüştiyesi'ni bitirdi. Bunun yanı sıra Arapça ve İslami bilgiler alanında babası tarafından yetiştirildi. Rüştiye'de "hürriyetçi" öğretmenlerinden etkilendi. Fatih camii'nde İran edebiyatının klasik yapıtlarını okutan Esad Dede'nin derslerini izledi. Türkçe, Arapça, Farsça, veFransızca bilgisiyle dikkati çekti. Mekteb-i Mülkiye'nin idadi (lise) bölümünde okurken şiirle uğraştı. Edebiyat hocası İsmail Safa'nın izinden giderek yazdığı mesnevileri şair Hersekli Arif Hikmet Bey övgüyle karşıladı. Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine mezunlarına memuriyet verilen bir yüksek okul seçmek zorunda kaldı.

1889'da girdiği Mülkiye Baytar Mektebi'ni 1893'te birincilikle bitirdi. Ziraat Nezareti (Tarım Bakanlığı) emrinde geçen yirmi yıllık memuriyeti sırasında veteriner olarak dolaştığı Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da köylülerle yakın ilişkiler kurma olanağı buldu. İlk şiirlerini Resimli Gazete'de yayımladı. 1906'da Halkalı Ziraat Mektebi ve 1907'de Çiftçilik Makinist Mektebi'nde hocalık etti. 1908'de Dârülfünûn Edebiyat-ı Umûmiye müderrisliğine tayin edildi. İlk şiirlerinin yayımlanmasını izleyen on yıl boyunca hiçbir şey yayımlamadı.

1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte Eşref Edip'in çıkardığı Sırat-ı Müstakim ve sonra Sebilürreşad dergilerinde sürekli yazılar yazmaya, şiirler ve çağdaş Mısırlı İslam yazarlarından çeviriler yayımlamaya başladı. 1913'te Mısır'a iki aylık bir gezi yaptı. Dönüşte Medine'ye uğradı. Bu gezilerde İslam ülkelerinin maddi donatım ve düşünce düzeyi bakımından Batı karşısındaki zayıflıkları konusundaki görüşleri pekişti. Aynı yılın sonlarında Umur-u Baytariye müdür muavini iken memuriyetten istifa etti. Bununla birlikte Halkalı Ziraat Mektebi'nde kitabet ve Darülfununda edebiyat dersleri vermeye devam etti. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdiyse de cemiyetin bütün emirlerine değil, sadece olumlu bulduğu emirlerine uyacağına dairiçti. I. Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin gizli örgütü olan Teşkilât-ı Mahsusa tarafından Berlin'e gönderildi. Burada Almanlar'ın eline esir düşmüş Müslümanlar için kurulan kampta incelemeler yaptı. Çanakkale Savaşı'nın akışını Berlin'e ulaşan haberlerden izledi. Batı uygarlığının gelişme düzeyi onu derinden etkiledi. Yine Teşkilât-ı Mahsusa'nın bir görevlisi olarak çöl yoluyla Necid'e ve savaşın son yılında profesör İsmail Hakkı İzmirli'yle birlikte Lübnan'a gitti. Dönüşünde yeni kurulan Dâr-ül -Hikmetül İslâmiye adlı kuruluşun başkâtipliğine getirildi. Savaş sonrasında Anadolu'da başlayan ulusal direniş hareketini desteklemek üzere Balıkesir'de etkili bir konuşma yaptı. Bunun üzerine 1920'de Dâr-ül Hikmet'deki görevinden alındı. İstanbul Hükümeti Anadolu'daki direnişçileri yasa dışı ilan edince Sebillürreşad dergisi Kastamonu'da yayımlanmaya başladı ve Mehmed Âkif bu vilayette halkın kurtuluş hareketine katkısını hızlandıran çalışmalarını sürdürdü. Nasrullah Camii'nde verdiği hutbelerden biri Diyarbakır'da çoğaltılarak bütün ülkeye dağıtıldı.

Burdur mebusu sıfatıyla TBMM'ye seçildi. Meclis'in bir İstiklâl Marşı güftesi için açtığı yarışmaya katılan 724 şiirin hiçbiri beklenilen başarıya ulaşamayınca maarif vekilinin isteği üzerine 17 Şubat 1921'de yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart'ta birinci TBMM tarafından kabul edildi. Sakarya zaferinden sonra kışları Mısır'da geçiren Mehmed Âkif, laik bir Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması üzerine Mısır'da sürekli olarak yaşamaya karar verdi. 1926'dan başlayarak Camiü'l-Mısriyye'de Türk dili ve edebiyatı müderrisliği yaptı. Bu gönüllü sürgün yaşamı sırasında siroz hastalığına yakalandı ve hava değişimi için 1935'te Lübnan'a, 1936'da Antakya'ya birer gezi yaptı. Yurdunda ölmek isteği ile Türkiye'ye döndü ve İstanbul'da öldü.

Mehmed Âkif'in 1911'de 38 yaşında iken yayımladığı ilk kitabı Safahat bağımsız bir edebi kişiliğin ürünüdür. Bununla birlikte kitabın Tevfik Fikret'ten izler taşıdığı görülür. Fransız romantiklerinden Lamartine'i Fuzuli kadar, Alexandre Dumas fils'i Sâdi kadar sevdiğini belirten şair, bütün bu sanatçıların uğraşı alanlarına giren "manzum hikâye" biçimini kendisi için en geçerli yazı olarak seçmiştir. Ancak, sahip olduğu köklü edebiyat kaygusu onun yalınkat bir manzumeci değil, bilinçle işlenmiş ve gelişmeye açık bir şiir türünün öncüsü olmasını sağlamıştır. Mehmed Âkif'in düşünsel gelişiminde en belirleyici öğe onun çağdaş bir İslamcı oluşudur. Çağdaş İslamcılık, Batı burjuva uygarlığının temel değerlerinin İslam kaynaklarına uyarlı olarak yeniden gözden geçirilmesini, Batı'nın toplumsal ve düşünsel oluşumuyla özde bağdaşık, ama yerel özelliklerini koruyan güçlü bir toplum yapısına varmayı öngörür. Bu görüşe koşut olarak Mehmed Âkif'in şiir anlayışı Batılı, hatta o dönemde Batı'da bile örneklerine az rastlanacak ölçüde gerçekçidir. Kafiyenin geleneksel Osmanlı şiirinde bir bela olduğunu savunan, resim yapmanın yasak sayılmasının, somut konumların betimlenmesini aksattığı ve bu yüzden şiirin olumsuz etkiler altında kaldığı görüşünü ileri süren Mehmed Âkif, Fuzuli'nin Leylâ vü Mecnûn adlı yapıtının plansız olduğu için yeterince başarılı olamadığını dile getirecek ölçüde çağdaş yaklaşımlara eğilimlidir. Konuşma diline yaslandığı için kolayca yazılıvermiş izlenimi veren şiirleri biçime ilişkin titiz bir tutumun örnekleridir. Hem aruzdan doğan bağların üstesinden gelmiş, hem de şiirin bütününü kapsayan bir iç musiki düzenini gözetmiştir. Dilde arılaşmadan yana olan tutumunu her şiirinde biraz daha yalın bir söyleyişi benimseyerek somutlukla ortaya koymuştur. Mehmed Âkif geleneksel edebiyatın olduğu kadar, Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi kabul eder, ancak Doğu'ya ya da Batı'ya öykülenmeye şiddetle karşı çıkar. Çünkü her edebiyatın doğduğu toprağa bağlı olmakla canlılık kazanabileceği ve belli bir işlevi yerine getirmedikçe değer taşımayacağı görüşündedir. Gerçekle uyum içinde olmayı herşeyin üstünde tutar. Altı yüzyıllık seçkinler edebiyatının halktan uzak düştüğü için bayağılaştığına inanır. İçinde yaşanılan toplumun özellikleri göz önüne alınmadan Batılı yeniliklere öykünmenin doğrudan doğruya edebiyata zarar vereceği, "edebsizliğin başladığı yerde edebiyatın biteceği" anlayışına bağlı kalarak "sanat sanat içindir" görüşüne karşı çıkmış, "libas hizmetini, gıda vazifesini" gören bir şiiri kurma çabasına girişmiştir. Bu yüzden toplumsal ve ideolojik konuları şiir ile ve şiir içinde tartışma ve sergileme yolunu seçmiştir. Bütün çıplaklığıyla gerçeği göstermekteki amacı okuyucusunu insanların sorunlarına yöneltmektir. Bu kaygıların sonucu olarak yoksul insanların gerçek çehreleriyle yer aldığı şiirler Türk edebiyatında ilk kez Mehmed Âkif tarafından yazılmıştır. Mehmed Âkif şiirinin yaşadığı dönemde ve sonrasında önemini sağlayan gerçekçi tutumudur. Bu şiirde düş gücünün parıltısı yerini gözle görülür, elle tutulur bir yapıya bırakmıştır. Şairin nazım diline bu dilin özgül niteliğini bozmaksızın elverişli olduğu gelişmeyi kazandırması, aruz veznini yumuşatmayı, başarmasıyla mümkün olmuştur. Bu aynı zamanda Türkçe'nin şiir söylemedeki olanaklarının ne ölçüde geniş olduğunu göstermesi demektir. Söz konusu dönemde her şairin dili kişisel bir dil kurma adına dar bir vadiye sıkışmak zorunda kalmıştı. Mehmed Âkif dilin toplumsal kimliğini öne çıkarmış, üslupta öz günlük ve kişiselliğe ulaşmıştır. Yenilikçi bir şair olarak, yaşadığı dönemde görülen ölçüsüz yenilik eğiliminin bozucu etkilerine, ölçüsü işleviyle bağlantılı bir şiir kurmak suretiyle sınır çekmeye çalışmıştır.

MEHMET AKİF'İN BİLİNMEYENLERİ

27 Aralık'ta vefatının 74. yılında anacağımız milli şairimiz Mehmet Âkif Ersoy, edebiyat tarihinde adı en çok anılan isimlerden biri. Şiirlerini bir araya getiren Safahat da Türkiye'de en çok basılan, satılan kitaplardan...

Buna rağmen hakkında bilinmeyenler olması, hayatıyla ilgili yeni bilgilerin, hiçbir yerde yayımlanmamış şiirlerinin çıkması şaşırtıcı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ tarafından hazırlanan '1453' dergisinde Yusuf Çağlar, Âkif hakkında yazılan metinlerde sadece bir paragraf ile geçiştirilen bir konuyu ele alıyor. Şairin Darülfünun'daki muallimliğinin izlerini Osmanlı Arşivleri'ndeki belgeler ve arkadaşı Ispartalı Hakkı Bey'e gönderdiği mektup eşliğinde sürüyor. 1912'de gönderilmiş "Sebilürreşad'ın hem müfessir hem şairbaşısı Mehmet Âkif" imzalı mektupta Âkif, kendisinin bir önceki sene okuttuğu derse Ferid (Kam) Bey'in seçildiğini, bu vazifenin Hakkı Bey'e nasip olmadığını söylüyor. Âkif, "Senin için iş çoktur. Zift gibi malın olsun, Erzincan'dan kel çeker!" diyor. Derginin sayfalarında Mehmet Âkif'in, 1908'den 1913'e kadar devam eden Darülfünun edebiyat öğretmenliğiyle ilgili önemli bir hatıra; 1911 yılına ait Darülfünun mezunlarını gösteren 'hatıra-i cemiyet' fotoğrafı da yer alıyor.

'Darülfünun Muallimi Olarak Mehmet Âkif' başlıklı yazının bir de sürprizi var: Âkif'in daha önce yayımlanmamış bir şiiri. "Yarın behemehal gelmenizi rica eylerim. Yediye kadar evde kudûmünüze intizar edeceğim ruhum kardeşim." notuyla yine Hakkı Bey'e gönderilen şiirin Âkif'in el yazısıyla olan aslını Yusuf Çağlar, 2007 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hediye etmiş. Farsça bir dörtlükle son bulan şiirde Mehmet Âkif, 'topraklar ilkbaharın feyziyle zümrüde dönerken, gelecek kaygısıyla ızdırab çekmenin doğru olmadığını' ifade ediyor.

Mehmet Akif Ersoy doğum günü logosu Google'dan 

ŞİİRİN ORJİNALİ BAŞBAKAN ERDOĞAN'DA

İstiklal Marşı'nın söz yazarı Mehmet Akif Ersoy'un bilinmeyen bir şiiri, ''1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi''nin 10. sayısında yayımlandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Kültür AŞ Genel Müdürlüğünce çıkarılan dergide, 27 Aralıkta vefatının 74. yıldönümü olan Mehmet Akif Ersoy'un bilinmeyen ve daha önce hiçbir yerde yayımlanmayan şiiri, 1900'lü yılların ilk şiir örneklerinden biri olma özelliğini taşıyor.Gazeteci-yazar Yusuf Çağlar, sahaf Lütfü Bey'den satın aldığı 20 sayfalık Ersoy'a ait belgeler içinde yer alan şiirin orijinalini 2007 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hediye etti.

AA muhabirine açıklama yapan Yusuf Çağlar, Kadıköy'deki bir sahaftan Akif'in dostlarından Ispartalı Hakkı'nın mektuplarından oluşan bir eseri satın aldığını ifade ederek, bu eserde Mehmet Akif Ersoy'un bilinmeyen yönleri ile ilgili birçok belge bulunduğunu söyledi.Bu belgeler arasında yer alan ve şairin 1900'de yazdığı şiirin, ilk kez ''1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi''nin 10. sayısında yayımlandığını anlatan Çağlar, şöyle devam etti:

''Şiirin bende fotoğraf makinası ile çekilmiş görüntüsü bulunuyor. Ersoy'un, bilinmeyen bu şiirinin orijinalini, 2007'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a armağan ettim. Bu şiirin adı pek çok kez şiirle anılmış Başbakan Erdoğan'a çok yakıştığını düşünüyorum. İstiklal Marşı, 12 Mart 1920'de kabul edilmiş, ancak resmi olarak Mehmet Akif Ersoy'u anma kararı Başbakan Erdoğan zamanında çıktı. Bu şiiri Erdoğan'a, bir çeşit teşekkür ve tebrik olarak hediye ettim'' dedi.

Çağlar, İstiklal şairi Mehmet Akif ile ilgili bilinmeyen daha pek çok konunun bulunduğunu vurgulayarak, örneğin Ersoy'un Darülfunun Muavinliği yaptığının bilinmediğini söyledi. Ünlü şair ile ilgili gün geçtikçe, yeni belge ve bilgiler ortaya çıktığını kaydeden Çağlar, ''1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi''nde yayımlanmamış şiiri dışında, Akif'in Darülfünun muallimliği ile ilgili pek çok bilgi ve belgeye de yer verildiğini belirtti.

ERSOY'UN 74.ÖLÜM YILDÖNÜMÜ

Çorum'un Osmancık ilçesinde Milli Şair Mehmet Akif Ersoy'un 74. ölüm yıldönümü nedeniyle "Yaşayan Mehmet Akif" konulu bir konferans düzenlendi. Osmancık Belediyesi ve Dil ve Edebiyat Derneği işbirliğinde düzenlenen konferansa Türkiye Yazarlar Birliği Mütevelli Heyeti Başkanı Mehmet Doğan konuşmacı olarak katıldı. Dil ve Edebiyat Derneği Osmancık Şubesi Başkanı Kazım Sekili açılış konuşmasında, "Mehmet Akif'i anmak; bu topraklarda yaşayan insanlar olarak hepimizin vefa borcudur. Aslında onu anlamak, anmaktan daha önemlidir. Akif'i anlamak; çileyi, ıstırabı ve aşkı anlamaktır. Çanakkale ruhunu, şehidi, şahadeti anlamaktır. Sorumluluğu, mücadeleyi,

vatanseverliği anlamaktır. Akif'i anlamak; onurlu, erdemli ve ahlak abidesi bir yaşamı anlamaktır. Akif'i anlamak dava adamlığını ve bir davaya adanmışlığı anlamaktır. Bu duygularla konferansımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum ve tüm katılımcılara teşekkürlerimi sunuyorum" dedi. Osmancık Belediye Başkanı Bekir Yazıcı da Osmancık Belediyesi olarak bütün sivil toplum kuruluşları ile iş birliği içerisinde Osmancık'ın kültür hayatına katkı sağlayacak etkinliklere destek vermeye hazır olduklarını söyledi.

MEHMET AKİF ANILDI

İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy, vefatının 74. yılında Çorum Belediyesi Dil ve Edebiyat Derneği tarafından düzenlenen programda anıldı.Programa Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Yazar Mehmet Doğan, Çorum Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Gül, Belediye Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Mustafa Ercan ve birçok vatandaş katıldı. Programa konuşmacı olarak katılan Yazar Mehmet Doğan, ''Mehmet Akif Ersoy, Peygamber yaşında vefat etti. Nedendir bilinmez büyük insanların değerleri hep vefat ettikten sonra anlaşılır. O büyük insanın değeri de vefatından sonra anlaşıldı.'' dedi. Doğan, 'Mehmet Akif Ersoy'un cenazesine katılmayın' ikazına rağmen bir avuç İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisinin o büyük insanı omuzları üzerinde yaklaşık 6 kilometre taşıdığını anlatan Doğan, "Peki şimdiki üniversite gençliği Mehmet Akif'i ne kadar biliyor, bunu söylemek üzücü, ama çok az biliyorlar. Mehmet Akif Ersoy'u tanımak istiyorsak eğer, önce onu anlamamız lazım.'' diye konuştu.