Dünyada Her Yıl 270 Milyon İş Kazası Meydana Geliyor
Makine Mühendisleri Odası (MMO) Samsun Şube Başkanı Kadir Gürkan, "Türkiye'de en fazla iş kazası İzmir, İstanbul ve Bursa'da meydana geliyor" dedi.

dünyada her yıl 270 milyon iş kazası meydana gelmektedir. Her 15 saniyede bir işçi ve her gün yaklaşık 6 bin 300 kişi iş kazası veya meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını kaybetmektedir. Her yıl yaklaşık 360 bin kişi iş kazası, 1 milyon 950 bin kişi meslek hastalıklarından, zehirli maddelerden dolayı gelişmekte olan ülkelerde 651 bin işçi yaşamını yitirmekte ve 160 milyon kişi meslek hastalıklarına yakalanmaktadır. Bildirim ve kayıt sistemindeki eksiklikler nedeniyle çoğu ülke için gerçek rakamların
daha yüksek olması ise kaçınılmazdır" diye konuştu.
"İŞ KAZALARINDA RESMİ RAKAMLAR GERÇEĞİ YANSITMIYOR"
Türkiye'nin İSG mevzuat ve politikalarının yapısal olarak sorunlu olduğunu belirten Şube Başkanı Kadir Gürkan, "Türkiye'nin bu alandaki yapısal sorunları, toplumsal formasyon, sanayileşmedeki özgünlükler, gerek işveren kesimi gerek kamu işvereni olan ve çalışma yaşamını düzenleme konumundaki devletin neo-liberal ekonomik politikaların da etkisiyle konuya gereken özeni göstermemesi, özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma sonucu güvencesiz çalışma biçimlerinin yayılması, gerekli yatırımların
yapılmaması, 4857 sayılı İş Yasası ve 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un gerekli denetimleri esnetmesi, ilgili yönetmeliklerdeki sorunlar, mühendislik ve hekimlik uygulamalarına ilişkin yasal eksikler, kadın ve çocuk emeği sömürüsü ile kayıt dışı istihdamın büyüklüğünden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle iş kazaları ve meslek hastalıkları açıklanan resmi verilerden çok fazladır ve ülkemiz iş kazalarında Avrupa ve dünyada üst sıralarda yer almaktadır. İSG
Yönetmeliğine göre az tehlikeli sınıftaki işyerlerinde bin ve üzerinde, tehlikeli sınıftaki işyerlerinde 750 ve üzerinde, çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde ise 500 ve üzerinde işçi çalıştırılıyorsa tam zamanlı iş güvenliği uzmanı görevlendirilecektir. Oysa Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre Türkiye'de 500 ve üzeri işçi çalıştırılan işyerlerinin oranı yüzde 8,9, bu işyerlerindeki iş kazalarının toplam iş kazalarına oranı da yüzde 11,2'dir. SGK 2008 verilerine göre iş kazası ve meslek
hastalıkları azalmaktadır. Fakat resmi rakamlar gerçeği yansıtmamaktadır. Onlarca kot taşlama işçisinin meslek hastalığı nedeni ile yaşamını kaybetmesinin istatistiklere yansımaması, toplam işgücünün yüzde 43'ünün kayıt dışı istihdam edilmesi dolayısıyla SGK'ya bildirilmeyen iş kazaları gözetildiğinde gerçek verilerin SGK istatistiklerinin çok üstünde olacağı açıktır. Kayıtlara geçen verilere göre ise 2008'de 72 bin 963 iş kazası ve 539 meslek hastalığı vakası yaşanmış; 866 çalışan yaşamını yitirmiş, bin
694 çalışan sürekli iş göremez olmuş, 1 milyon 865 bin 295 gün geçici iş görmezlik oluşmuştur" şeklinde konuştu.
"KAZALARIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU İLK SAATLERDE MEYDANA GELİYOR"
Kadir Gürkan, en çok iş kazasının hangi şehirlerde, hangi meslek gruplarında ve hangi saatlerde meydana geldiğini şu şekilde ifade etti: "Kazaların yüzde 16,5'i birinci iş saatinde, yüzde 46'sı ilk üç saatte yaşanmaktadır. Sigortalıların ilk bir ay içinde yaşadığı kazaların toplam kazalara oranı yüzde 8'dir. İş kazalarının yüzde 39'u bir ay ile bir yıl arası çalışanlarda gerçekleşmiştir. Yeni işe giren her 100 kişiden 47'si ilk bir yıl içinde iş kazası yaşamaktadır. Bu durumun temelinde iş sağlığı ve
güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve bu konuda eğitim almamış personele iş başı yaptırılması bulunmaktadır. İstatistikler inşaat, nakliyat, metal ve madencilik başta olmak üzere bazı sektörlerde ölümlü iş kazası oranının diğer sektörlerden yüksek olduğunu ve bu sektörlerde özel önlemler alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır. En fazla iş kazası yaşanan illerin başında 10 bin 95 kaza ile İzmir, 8 bin 489 iş kazası ile İstanbul ve 7 bin 150 iş kazası ile Bursa gelmektedir. İşyerlerindeki çeşitli
fiziksel ve kimyasal etmenler ile mekanik ve ergonomik etmenler çalışanlar üzerinde doğrudan ve dolaylı etkilere yol açmaktadır. Doğrudan etkiler sonucunda kısa sürede zehirlenme, uzun sürede ise meslek hastalığı gibi olaylar ortaya çıkmakta, dolaylı etkiler ise iş kazaları şeklinde kendini göstermektedir. İş kazalarının oluşmasında üretim teknolojisi, üretim araçları, çevre koşullarının yanında sosyolojik, psikolojik, fizyolojik birçok etken rol oynamaktadır. Ancak iş kazalarının oluşmasına neden olan
etkenlerin tümü temel iki etkene indirgenebilir. Bunlar işyerlerindeki güvensiz durumlar ile çalışanların yaptığı güvensiz davranışlardır. İş kazaları işçiden işyeri ve ulusal ekonomiye kadar uzanan geniş ölçekli maliyetlere neden olmaktadır. İş kazalarının sonuçlarından en önemlisi tartışmasız çalışan insanın yaşamını yitirmesi, beden ve ruh sağlığında önemli kayıplar yaşanmasıdır. İş kazası sonucu çalışamayacak durumda sakat kalan veya çalışma gücü azalan işçiyi işsizlik beklemektedir. İş kazasına uğrayan
işçi eğer sosyal güvenlik kapsamında ise geçicyıyorsa tam zamanlı iş gi ya da sürekli iş göremezlik ödeneği almaya hak kazanmaktadır. Ancak, sürekli iş göremez duruma düştüğünde gelir yaratma yeteneği azalmakta, rehabilitasyon sonrası daha düşük gelir getiren bir işte çalışmak zorunda kalmaktadır. Eğer işçi sosyal güvenlik kapsamında değilse bu olasılık da ortadan kalkmaktadır. Ülkemizde çalışanların yüzde 43'ünün herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadığı düşünüldüğünde konunun önemi ve iş
kazalarının işçi açısından maliyetinin boyutları daha iyi kavranacaktır. ILO'ya göre gelişmekte olan ülkelerin iş kazaları ve meslek hastalıkları maliyetleri, gayri safi yurt içi hasılalarının (GSYİH) yüzde 4'ü tutarındadır. Buna göre ülkemizin 2008 yılı GSYİH'si dikkate alınırsa iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplam maliyeti 38 milyar liradır."
İŞ KAZALARININ EN AZA İNDİRİLMESİ İÇİN GEREKEN ÖNLEMLER
Kadir Gürkan, iş kazalarının önlenmesi yada en aza indirilmesi için yapılması gerekenleri ise şu şekilde sıraladı: "İşverenlerin çıkarları doğrultusunda esnek, kuralsız çalışmayı, işçileri başka işverenlere kiralamayı, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren kıdem tazminatları, fazla mesai ücretleri ve sendikal hak ve yetkileri budayan 4857 sayılı İş Yasası yerine bütün tarafların katılımı ile demokratik, iş güvencesi ve iş güvenliğinin birbirini tamamladığı, tüm çalışanlar için insana yakışır norm ve
standartta yeni bir iş yasası hazırlanmalıdır. İSG ile ilgili mevzuat uluslararası sözleşme, standart, normlar dikkate alarak yenilenmelidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan 'İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı Taslağı' Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği, sendikalar ve üniversitelerin görüşleri alınarak yeniden düzenlenmeli, İSG ile ilgili ulusal politika oluşumu ve kararlarında bu kuruluşların katılımı sağlanmalı, işbirliği,
koordinasyon ve danışma hizmetlerinin sağlanması için bir koordinasyon mekanizması oluşturulmalıdır. 50'den daha az işçi çalıştırılan iş yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Birimleri'nin kurulması yasalarla güvence altına alınmalıdır. İSG hizmetleri bütün iş yerlerini, sektörleri ve tüm çalışanları kapsamalıdır. İş güvenliği mühendisliği kavramı, yeni bir yönetmelikle yeniden tanımlanmalı, 50'den fazla işçi çalıştıran sanayi işletmelerinde tam zamanlı iş güvenliği mühendisi çalıştırılması zorunlu hale
getirilmeli, TMMOB'ye bağlı ilgili odalar etkin denetim işlevi üstlenmelidir. İş güvenliği mühendisleri ücret yönünden işverene bağlı olmamalı, ücret çizelgeleri bakanlık ve TMMOB'ye bağlı ilgili meslek odalarıyla birlikte belirlenmelidir. İş güvenliği mühendisi, işyeri hekimi, işyeri sağlık memuru ve hemşirelerin mesleki bağımsızlıkları sağlanmalıdır. İSG hizmetlerinin kamusal bir hizmet olarak algılanması sağlanmalıdır. Çalışma koşulları arasındaki nedensel ilişkileri araştıracak bilimsel kurumlar
oluşturulmalı, eğitim kurumları bu konuda özendirilmelidir. Güvenlik kültürü, aile kültürü ve toplumsayıyorsa tam zamanlı iş gl iş sağlığı ve kültürü bir arada oluşturulmalı ve özendirilmelidir. Ergonomi her insanın yaşam felsefesi olmalıdır. Ergonomi bilincinin oluşturulması, bir devlet politikası haline getirilmelidir. Orta öğretimden başlanarak eğitim ve öğretim müfredatı, İSG'yi de içerecek şekilde yeniden düzenlenmeli, bütün okullarda İSG eğitimi yapılmalı, üniversitelerin ilgili fakültelerinde İSG
kürsüleri kurulmalıdır. İşyerlerinde 'Önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği' anlayışı yerleştirilmeli, İSG eğitimine önem verilmeli, eğitim almamış çalışana işbaşı yaptırılmamalıdır. Eğitimler, ilgili meslek örgütleri tarafından verilmeli ve özerk olmalıdır. Çalışanların eğitimi, risklere karşı bilgilendirilmeleri ve kişisel donanımlarının eksiksiz olması işveren tarafından sağlanmalı ve sürekli olarak denetlenmelidir. İSG önlemleri, işyeri mekanı, teknoloji, üretimde kullanılan hammadde, üretilen
ürün, ergonomi gibi itibarıyla proje aşamasında planlanmalıdır. Üretim sürecinde kullanılan ekipmanlar ve kişisel koruyucular, ilgili standart ve mevzuata uygun olarak üretilmeli, zorunlu standartlar oluşturulmalı, üretim, satış ve kullanım sırasında mutlaka denetim yapılmalıdır. Standart dışı malzemelerin piyasaya girişi ve sunumu engellenmeli ve bu konuda meslek örgütleri, TSE ve bakanlık kanalıyla bir denetim ağı oluşturulmalıdır. Sigortasız, sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıt dışı ekonomi
kayıt altına alınmalıdır. Meslek hastalıklarına ilişkin çalışmalar geliştirilmeli, meslek hastalıkları hastaneleri işlevine uygun olarak yapılandırılarak yaygınlaştırılmalıdır. Silikozis örneğinden ders çıkarılmalı, meslek hastalıklarıyla ilgili kamusal bir eylem planı uygulanmalıdır. Ucuz işgücü olarak görülen kadın işçilik üzerindeki tüm olumsuz uygulamalar kaldırılmalı, ürkütücü boyutlara ulaşan çocuk emeği sömürüsü ortadan kaldırılmalıdır. Kazaların tekrarlanmasını önleyecek tedbirlerin geliştirilmesini
hedefleyen reaktif yaklaşımlar yerine operasyonlardaki tehlikeleri inceleyerek nelerin yanlış gidebileceğini araştıran, önceden öngören, sonraki aşamada 'Daha başka neler olabilir' sorusuna yanıt arayan risk yönetimi yani proaktif olay olmadan önceki önlemler yaklaşımı öne çıkarılmalıdır. İş kazası araştırmaları gerçekçi ve güvenilir olmalıdır. İşyerlerinde kaza ve meslek hastalıklarına ait bilgiler bir veri tabanında toplanmalıdır. İşçi ve toplum sağlığı, bireylerin pirim ödeme gücüne adaletsizce
yüklenmeyecek bir biçimde genel bütçeden finanse edilmeli, koruyucu sağlık hizmetleri geliştirilmelidir."
Eğitim programında makine mühendisi Bedri Tekin, İbrahim Zaralıoğlu ve Sabri Samangül iş kazaları hakkında birer sunum yaptı.
(DY-SLH-Y)
