Ergenekon davasını takip eden Nazlı Ilıcak: Yargılama diğer davalara göre daha hızlı

Ergenekon davasını izlemek üzere Silivri'deki duruşma salonuna giden Gazeteci Nazlı Ilıcak, diğer davalara göre bu davanın çok hızlı ilerlediğini anca

Ergenekon davasını izlemek üzere Silivri'deki duruşma salonuna giden Gazeteci Nazlı Ilıcak, diğer davalara göre bu davanın çok hızlı ilerlediğini ancak tutuksuz yargılanmanın çok önemli olduğunu söyledi. Mahkemede, savunma hakkının sonuna kadar tanındığını belirten Ilıcak, ifadelerin son derece teferruatlı alındığını ifade etti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasını izlemeye gelen Sabah Gazetesi Yazarı Nazlı Ilıcak, mahkemenin verdiği arada, sanıkların bulunduğu bölüme yaklaşarak Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan ile sohbet etti. Ilıcak'ın sanık bölümüne yaklaşması üzerine sanıklardan eski Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım, Albay Cengiz Köylü, gazeteciler Tuncay Özkan ile Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu birçok sanık, durumları hakkında bilgi vermek üzere Ilıcak'ın durduğu bölüme doğru yaklaşarak sohbete katıldı.

Sanık Hasan Ataman Yıldırım'ın polis tarafından kendisine CD konulduğunu söylediği sırada Nazlı Ilıcak, "Sizden Kafes mi çıkmıştı?" diye sordu. Bunun üzerine Yıldırım, "Hiçbir irtibatım yok. Beni köprü olarak kullanıp üzerimden Deniz Kuvvetleri'ne saldırdılar. Bana koydukları birkaç bilgi ile de daha sonradan casusluk ve kripto suçlamasıyla TÜBİTAK'a saldırdılar." iddiasında bulundu. Sanık Tuncay Özkan da yanında duran Muzaffer Öztürk'ü göstererek, "Arif Doğan JİTEM'i kurduğunu söylüyor ve dışarıda. Ama Arif Doğan'ın mühimmat çıktığı söylenen eşyalarını koyduğu deponun sahibi burada yatıyor." dedi. Sanık Mustafa Balbay ise el konulan bilgisayarların imajlarının alınmamasından yakınarak, "Türkiye bu konulara çok yabancı." dedi. Ilıcak, sanık Balbay'a "Zayıflamışsınız, şekliniz şemaliniz değişmiş." dedi. Bunun üzerine Balbay da, "Günde 2 saat spor yapıyorum." ifadesini kullandı.

Ilıcak öğlen arasından sonra duruşmayı yarım saat kadar daha izledikten sonra mahkeme salonundan ayrıldı. Çıkışta basın mensuplarına açıklama yapan Ilıcak, davanın önemli bir dava olduğunu dile getirerek, "Çok nezih bir ortam. Sanıkların hepsi haksızlığa uğradığını söylüyor. Benim bunları tahkik edecek durumum yok. Tabi herkes yargılanabilir, ama yargılama tutuksuz olabilir, tutuksuz yargılamanın önemi tekrar ortaya çıkıyor." şeklinde konuştu. Mahkemede, savunma hakkının sonuna kadar tanındığını belirten Ilıcak, ifadelerin son derece teferruatlı alındığını bunun da önemli olduğunu söyledi.

Davanın çok büyük ve çok sanıklı bir dava olduğunu anlatan Ilıcak, sanık sayısının çokluğu nedeniyle davanın uzun sürebileceğini, ancak diğer davalarla karşılaştırılınca çok daha hızlı bir yargılamanın görüldüğünü ifade etti.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümde çapraz sorgu kapsamında Üye Hakim Hüsnü Çalmuk, sanık Fatih Hilmioğlu'na idari atamalarla ilgili sorular yöneltti. Hilmioğlu, "Rektörler 'imparator' olarak bilinir. Sınırsız sorumlulukta imparatordurlar ama tek yetkileri ilan verip vermemekti. Sınırsız sorumluluğumuz var ama bir tek yetkimiz var. Bütün işlemler denetime tabidir. Şoförün bile yerini değiştiremez. Ben yargı kurumlarının akademik ilişkilerine müdahalesinin doğru olmadığını her zaman savundum." diye konuştu.

Dava sanıklarından Mehmet Haberal ile sürekli olarak ilişkilendirilmeye çalışıldığını savunan Hilmioğlu, "Haberal ile aynı dönem rektörlük yaptık. 2000-2004 dönemindeki rektörler toplantılarına Haberal yoğun ameliyatları nedeniyle pek katılmazdı. Hatta YÖK Başkanı Kemal Gürüz , Haberal'a serzenişte bulunmuştu. 2004-2008 dönemindeki toplantılara daha çok geldi ama merhabalaşmamız bile olmadı. Ben kendisini iki kez telefonla arayarak annemin fizik tedavisiyle ilgili görüştüm. Emekliliğime 2 ay kala Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde açık pozisyon olup olmadığını sordum. İddianamede 24 kez telefonla görüştüğümüz yazıyor. Hastanede göreve başladıktan sonra belki 224 kere görüşmüşüzdür. Aynı branşlarda Haberal cerrah ben pratisyendim. Gece saat 03.00'te arar, hastanın başında durumunu konuşurduk."

Üye Hakim Çalmuk, 15-20 rektörün gerekirse Kubilay olmaya hazır olduklarına ilişkin bir konuşması bulunduğunu belirterek Hilmioğlu'na, "Ne demek Kubilay olmak?" diye sordu. Hilmioğlu ise öyle bir şey duymadığını söyledi.

Hakim Sedat Sami Haşıloğlu da, Hilmioğlu'na, 200'den fazla öğrencinin yasa dışı örgütlerle olan ilişkileri ve kişisel bilgilerinin yer aldığı listeye ilişkin olarak güvenlik güçlerine ihbarda bulunup bulunmadığını sordu. Hilmiloğlu, "İhbarda bulunmadım, çünkü kendilerince bir tahminde bulunmuşlar. Bir belge yok. Ama güvenlik birimi tarafından Jandarma Karakol Komutanı'na verilmiş olabilir." dedi.

OSMAN YILDIRIM'IN KEŞFİNE İLİŞKİN BİLİRKİŞİ RAPORU

Öte yandan, Ergenekon ana davasında tutuklu sanık Osman Yıldırm'a, Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarının verildiği iddia edilen Ataşehir'deki evde yaptırılan keşfe ilişkin bilirkişi raporu da mahkemeye ulaştı. Bombaların verildiği sırada evde Veli Küçük ile Muzaffer Tekin'in de katıldığı bir toplantı olduğu şeklinde ifadeler bulunan evin gösterilmesi için yaptırılan keşfe ilişkin bilirkişi raporu dava dosyasına konuldu. Bilirkişi raporunda, "Osman Yıldırım, bütün imkanların sunulmasıyla birlikte yol boyunca hiçbir baskı ve yönlendirme yapılmamasına rağmen evin bulunduğu yeri gösterememiştir." ifadesi kullanıldı.