Taksim'de bombayı PKK patlatmadıysa kim patlattı?

Bu işin altından PKK çıkarsa, Başbakan Yardımcısı Çiçek'in ?Taktik açıklamalar, eylemler sürebilir? öngörüsü de doğru çıkmış olacak.


Allahtan Aysel Tuğluk “Provokasyon” demeden önce “Eylemi kınıyorum” diyenlerden. Çünkü dün sabah İstanbul’un tam ortasında, Taksim’deki intihar saldırısına, bu yazının yazıldığı alşam saatlerinde henüz bir kınama gelmemişti. Parti yetkilileri, adeta kendileri de bu saldırının arkasından PKK’lıların çıkabileceği tahminiyle önce hükümeti gerekli adımları atmamakla suçluyorlar, sonra ‘Tabii sonuçları açısından vahimdir, tasvip edilemez’ gibi cümleler kuruyorlardı. BDP dünkü saldırı karşısında iyi bir sınav vermedi.
Tuğluk ise daha temkinliydi ve ilginç bir noktaya dikkat çekti. Tuğluk, 26 Ekim’de Radikal’de yayınlanan sözlerinde “Kötü şeyler olmasından korkuyorum” diyor ve hükümetin diyalog yönünde adım atmaması halinde PKK’nın gerekirse intiharvari bir yaklaşımla eylemlere girişebileceğinden endişe ettiğini söylüyordu.
Dünkü konuşmamızda, “Korktuğum başımıza geliyor, kötü şeyler oluyor” dedi. O da (tıpkı hükümet yetkilileri gini o saatte) açıktan PKK’yı suçlamıyor, ya da aklamıyordu. Ama dünden çok bugüne ilişkin şunları söyledi:
• “Yarın (Bugün) için İmralı’ya gidip Öcalan ile görüşme iznim verildi. Bu iznin verildiği 3 gün öncesinden belliydi. Tam öncesinde bu eylemin olmasını dikkat çekici buluyorum. Arkasında bu savaşın bitmesini istemeyenler bulunabilir. Böyle dönemlerde hep olmuştur ve olacaktır. Bir savaş endüstrisinin olduğunu görmemiz gerekiyor. O yüzden kortuğumuz başımıza geliyor.”
Aysel Tuğluk, radikal’a ‘Korkuyorum’ açıklamasını 25 Ekim’de yaptıktan iki gün sonra, 27 Ekim’de de İmralı’ya gidecekti. Amacı, kendi ifadesiyle İmralı’nın, Diyarbakır’ın nabzını İmralı’ya taşımak, Öcalan’ı PKK’yı eylemsizliğe ikna etmesi için devreden çıkmamaya ikna edebilmekti.
Tuğluk, Kandil’in nabzını İmralı’ya taşıyamadan önce Erbil’in nabzı Ankara’ya 27 ekim geldi. Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) Başkan Yardımcısı ve Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin güçlü adamı Neçirvan Barzani, Ankara’da Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Enerji Bakanı Taner Yıldız ile temaslarda bulundu. Aynı akşam, Tuğluk’un 27 Ekim’de İmralı’ya gidişinin hava muhalefeti nedeniyle iptal edildiği duyuruldu.
Dün Tuğluk, yarın (bugün) İmralı’ya gitme izniyle istanbul’daki intihar saldırısı arasında bu nedenle irtibat arıyordu.
İstanbul intihar saldırısında parmakların ilk anda PKK’yı göstermesinden doğal bir şey yok.
Nedenlerini sayalım:
1- PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan, İmralı’dan yaptığı açıklamada, devletin kendisiyle siyasi diyalog kurmaması durmunda 15 Ekim’den itibaren ‘devreden çıkacağını’ açıkladı.
2- PKK’nın fiili lideri Murat Karayılan, Kandil’den yaptığı açıklamada, hükümetin kendileriyle temas kurmaması halinde ‘eylemsizlik’ kararlarının 31 Ekim’de sona ereceğini duyurdu.
3- Eylemsizlik süresinin dolduğu gün (tam da ‘Büyük şehirlerde’ tehdidine uygun şekilde) İstanbul’un merkezinde saldırı oldu.
Doğrusu, hükümet yetkilileri ilk anda PKK’yı şüpheliler listesinin ilk sırasında yerleştirmelerine karşın bunu söylemediler; bu bakımdan sorumlu davrandılar.
BDP kaynaklarıysa el altından ‘İstanbul’da DHKP-C operasyonu vardı, sol örgütler yapmış olabilir’ sözünü dolaşıma sürdürler.
Bu sözü ve şüpheleri dün üst düzey bir güvenlik kaynağına sordum; akşam üzeriydi ve şu yanıtı aldım:
• “Delillerden sonuca gitmek istiyoruz. Örneğin arkadaşlarımız intihar bombacısının sağlam kalmış parmağını arıyorlar. Oradan kayıtlarımızda parmak izi olan birisi olup olmadığını bulabiliriz. Tabii bu herşey değil, çünkü kayıda girmemiş birisi de olabilir. Eylem şekli ve genel gidiş sol örgüt olma ihtimallerini eletiyor bize. Asıl kuşkular malum örgüt, ya da o örgütün başıboş kalmış, kopmuş unsurları üzerinde yoğunlaşıyor. Açıklama, emin olduğumuzda yapılacak.”
Bu arada Ertuğrul Mavioğlu’nun Radikal’de 28 Ekim’de yayınlanmaya başlayan Murat Karayılan mülakatındaki ‘gerekirse özür de dileriz’  ve ‘Sivil can kaybı olmayacak’ cümleleri de dün hatırlandı. Bu mülakatın 16 Ekim’de yapılmış olması o arada PKK’nın tutumunda değişiklik meydana gelmesi o kadar beklenmedik bir gelişme değil. (Nitekim ‘eylemsizlik’ iddiasına rağmen PKK 17 Ekim gecesi Şırnak’ta askeri birliğe saldırı düzenlemişti.) Daha önemlisi, PKK gibi bir örgüt ve daha önce örgüte verdiği ‘özeleştiride’  kendisini ‘intiharvari’ ve ‘Don Kişotça’ eylemler yaptırmakla suçlamış olan lideri Karayılan’ın, çatışmaların bitmesini safiyetle bekleyen Türk aydınları tarafından adeta bir müjde gibi yanlış okunmuş olma ihtimali.
Bu işin altından PKK’lılar çıkarsa, Başbakan yardımcısı Cemil Çiçek’in ‘Taktik açıklamalar, eylemler sürebilir’ öngörüsü de doğru çıkmış olacak. PKK değilse, kim? Bu soruya yanıt arayışı ise devam edecek.