Chp'de 'Tüzük' Çatlağı

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, CHP'nin son kurultayında, kurultay iradesini açıkça iğfal edenlerin, görev ve yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle 'parti suçu' işlediklerini belirterek, "Bu parti suçuna, şimdi Parti Meclisi de iştirak ettirilmek istenmektedir

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, CHP'nin son kurultayında, kurultay iradesini açıkça iğfal edenlerin, görev ve yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle 'parti suçu' işlediklerini belirterek, "Bu parti suçuna, şimdi Parti Meclisi de iştirak ettirilmek istenmektedir. Kurultay iradesi bu süreçte devreye girmezse partinin tüzel kişiliği ciddi darbe alır" dedi.
CHP Konya Milletvekili Kart, parti yöneticilerine yönelik, 'CHP Partisi Parti Meclisi ve MYK Üyelerine Tarihi Sorumluluklarının Gereğini Yapmaları Ve Kişisel Olarak Sorumlu Olmamaları Amacıyla Kamuoyu Önünde Yapılan Uyarıdır' başlıklı yazılı bir açıklama yaptı. CHP'nin yönetim kademelerindeki hukuk ve tüzük ihlallerinin, Parti'nin tüzel kimliğini tehdit eden boyutlara ulaştığını belirten Kart, bu ihlallerin gelişen süreç içinde, telafisi mümkün olmayacak sonuçlar yaratmasının kaçınılmaz olduğunu
belirtti. Aynı zamanda 'Parti Suçu' unsurlarını taşıyan bu ihlallerle ilgili düşünce ve değerlendirmelerini parti sorumluluğu ve parti kültürü anlayışı içinde paylaşmak istediğini belirten Kart, 22-23 Mayıs Kurultayında, Genel Başkan seçiminden sonra verilen önergenin yasal bir dayanak ve değerinin olmadığının açık ve tartışmasız olduğunu belirtti. Bağlantılı olarak eski tüzük hükümlerinin uygulamaya sokulmasının da yasal dayanağının bulunmadığını ifade eden Kart, hayatiyetini kaybeden, yürürlükten kalkan
bir tüzüğün hiçbir tüzük prosedürüne tabi olmadan yürürlük kazanmasının söz konusu olamayacağını vurguladı. Kart şu ifadeleri kullandı: "Bu sebeple, Genel Başkan seçiminden sonraki işlemlerin ve organ seçimlerinin yasal dayanağı yoktur. Kurultay iradesi bu aşamadan itibaren, usulsüz olduğu bilinen bir önerge ile iğfal edilmiştir. Karambol ve heyecan ortamı içinde bilinçli olarak oldu-bitti yaratıldığı gelişmelerden anlaşılmıştır. Bu tespitler, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın görüş ve iddialarının
'Sonuç' bölümünde hiçbir tereddüde yer vermeyecek açıklıkla dile getirilmiştir. Tüzük ile ilgili ihlal iddialarının ciddiyeti ve önemi bir anlamda doğrulanmıştır. Esasen parti yönetiminde hukukçu kimlikleri öne çıkan yöneticilerin, bu kavramlara hakim olamamaları düşünülemezdi. Ancak, kişisel hırs ve hesaplarla bu ihlallerin bilinçli olarak yaratıldığı görülmektedir."
Genel Başkan seçiminden sonraki Kurultay iradesinin, yaşanmakta olan heyecan ortamı içinde sakatlandığını öne süren Kart, bunu giderecek olan iradenin yine Kurultayın kendisi olduğunu bildirdi. Parti Meclisi ya da MYK'nın bu sakatlığı ortadan kaldıramayacağını belirten Kart, kurultay iradesinin bu süreçte devreye girmediği takdirde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Anayasa Mahkemesi sürecinde, Parti'nin tüzel kimliğinin ciddi darbeler alacağını kaydetti. Böyle bir tablonun devamında CHP'nin, hem
siyaseten hem de yasal olarak zaafiyet içine gireceği uyarısını yapan Kart, şunları kaydetti: "Mevcut Parti Meclisi yapılanması ile yönetimin devam etmesinde yasal sakınca bulunmadığı kabul edilse bile bu durum, MYK yapılanmasından doğması kaçınılmaz olan vahim sonuçları ortadan kaldırmayacak ve bertaraf etmeyecektir. 22-23 Mayıs Kurultayı sonrasında oluşan MYK'nın yasal dayanağının olmadığı açıktır. Yok hükmünde olan MYK, onlarca işleme imza atmıştır. 12. madde gereğince üye kayıtları yapmış, görevden alma
işlemleri tesis etmiştir. Tüm bu işlemlerin yasal dayanağı olmadığından, ilgili kişi ya da örgütlerin yargı yoluna başvurmaları söz konusu olacaktır. Daha da önemlisi MYK'nın yaptığı harcamaların da yasal dayanağı yoktur. Genel Sekreter ve Genel Sayman imzası ile yapıldığı bilinen, ancak, sonuçta MYK'nın tüm üyelerinin bilgisi, onayı ve sorumluluğu dahilinde yapıldığı açık olan bu harcamalardan, MYK üyelerinin kişisel olarak ve müteselsilen sorumlulukları söz konusu olacaktır. Tam bu aşamada, 'MYK'yı ibra
edecek organ hangisi olacaktır?' sorusu önem kazanmaktadır. Yeni MYK'nın eski MYK'yı ibra etmesi söz konusu olamaz. Parti Meclisi'nin de böyle bir yetkisinin olmadığı bilinmektedir. Bu yetkiye sahip olan organ sadece Kurultay'dır. Siyasi Partiler Yasası'nın 14/5. maddesi bu konuyu açık ve amir bir şekilde düzenlemiştir."
Parti Meclisi'nin bu aşamadan sonra MYK'ya meşruiyet ya da yasallık kazandırmasının mümkün olmadığını vurgulayan Kart, Kurultay'ın toplantıya çağrılmasının zorunluluk halini aldığını açıkladı. Bu sürecin Anayasa Mahkemesi'ne yansıtılması veya Mahkeme tarafından çözüme bağlanması yolundaki muhtemel değerlendirmelerin, Kurultay iradesini iğfal edenlerin kişisel sorumluluklarını kamufle etmeleri ve bertaraf etmek istemeleri girişiminden başka bir anlama gelmeyeceğini savunan Kart, "Açık olan gerçek şudur.
CHP'nin tarihi ve tüzel kimliği, hiç kimsenin kişisel hırslarının ve hesaplarının tatmini için araç olarak kullanılamaz. Öte yandan, 2005 yılında tüzük ihlalinden dolayı ihtar yaptırımının uygulandığı, yeni ihtar uygulamalarının ise kaçınılmaz olarak Hazine kesintisi ve kapatma davalarının önünü açabileceği ve maalesef Anayasa Mahkemesinin artık siyasi iktidarın müdahalesine açık bir yapıya dönüştüğü, en azından bu konuda genel bir kanının bulunduğu göz önüne alındığında, sorumluluk sahibi hiçbir CHP'linin
bu tür sonuçları kabullenmemesi gerektiği açıktır. Parti, tüzel kimlik olarak yaptırımlara muhatap olacağı gibi, yönetim kademelerinde görev yapanların kişisel olarak hukuki ve cezai anlamda sorumlulukları söz konusu olabilecektir. Yakın siyasi tarihimizde bunun ibret verici örnekleri yaşanmıştır. Referandum dahil olmak üzere yasal olmayan MYK harcamalarından dolayı kamu davalarının açılması, yapılan harcamalar kadar sorumluların para cezasına mahkum olmaları ve bu cezaların ilgili ve sorumlu MYK
üyelerinden rücuan tahsili sonuçları doğabilecektir" değerlendirmesini yaptı.
Kurultay iradesini açıkça iğfal eden, fahiş ölçüde hukuka aykırı olduğu açık olan böyle bir önergenin hukukta ve tüzükte yeri olamayacağını bilenlerin, görev ve yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle 'parti suçu' işlediklerini belirten Kart, bu parti suçuna, şimdi Parti Meclisi'nin de iştirak ettirilmek istendiğini kaydetti. Sorumluluk sahibi olan hiçbir CHP'linin, bu sürece iştirak etmeyeceğinden emin olduğunu ifade eden Kart, CHP programındaki temel ilkelerin başında, kamu yönetiminde hukukun
üstünlüğünün esas olmasının geldiğini hatırlattı. Kart, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Bu ilke vazgeçilmezdir. Kurultay ve sonrasında hukuk ve tüzük ayaklar altına alınmıştır. CHP'nin tarihi kimliği ve misyonu, böylesine gayri ciddi ve sorumsuz yönetim anlayışlarını kabul etmez. Bu ihlaller silsilesinin doğal olarak siyasi sonuçları da olacaktır. Görüş ve uyarılarımı tamamen sorumluluk duygusuyla ve tüzel kimlik adına vahim gelişmelerin yaşanabileceği endişesiyle dile getiriyorum. CHP
ve daha da önemlisi ülkem adına duyduğum kaygılar sebebiyle değerlendirmelerimi doğrudan takdirlerinize sunmak gereğini duydum. Kullanılan her oyun ve serdedilen her düşüncenin tarihi bir önemi olduğu kanısındayım. Yapmış olduğum uyarı ve değerlendirmelerin aynı zamanda MYK'da etkin görev üstlenen yetkililerin kişisel hukuklarını da korumaya yöneliktir."