Dünya Üniversiteler Kongresi'nden Kapanış Deklarasyonu
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nin küresel bir organizasyonu olan ve alanında uzman birçok bilimin insanının katıldığı Dünya Üniversiteler Kongresi kapanış deklarasyonu ile sona erdi
İda Kale Resort Otel'de gerçekleştirilen kapanış paneli ve ardından gerçekleştirilen deklarasyonda Uluslararası Üniversiteler Birliği (IAU-International Association of Universities) Başkan Yardımcısı Prof. Pier Ugo Calzolari, Leuphana Üniversitesi'nden Prof. Ute Stoltenberg, ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Duran, Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hilmi İbar, Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nden (NASA) Dr. Garik Gutman, Deakin Üniversitesi'nden Doç. Dr. John Hall, Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mahir Nakip, Heidelberg Üniversitesi'nden Prof. Dr. Herald Hauptmann ve Troy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Jack Hawkins hazır bulundu.
Leuphana Üniversitesi'nden Prof. Ute Stoltenberg konuşmasında, ÇOMÜ'nün dünya çapında farklı yaklaşımları paylaşmak için akademisyenlere bir platform açtığını belirterek bunun için başta ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir olmak üzere kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ettiğini ifade etti. Prof. Ute Stoltenberg ise niversitelerin toplumu geliştirmek, küresel sorunlara çözüm bulmak gibi sorumlulukları olduğunu dile getirdi.
"ÜNİVERSİTELER YENİ GÖREVLER ÜSTLENEREK DEĞİŞİM GÖSTERMELİ"
ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir ise konuşmasında, kongreden elde edilen bilgiler ışığında bir kapanış deklarasyonu oluşturduklarını ifade etti. Rektör Prof. Dr. Ali Akdemir kongrenin vurguladığı en önemli noktanın "üniversitelerin yeni görevler üstlenerek değişim göstermelerinin zorunluluğu" olduğunu belirtti. Üniversitelerin görevlerini daha geniş bir alana yayması gerektiğinin altını çizen Rektör Akdemir, üniversitelerin küresel sorunlara müdahil olmasının da oldukça önemli olduğunu belirterek şunları ifade etti: "İş hayatı, sosyal ve politik hayat veya sivil toplum örgütlerinde daha önemli ve anlamlı bir yere sahip olabilmek için bir üniversite diploması elde etmek vazgeçilmez bir gerekliliktir. Ancak, üniversitelerin yalnızca diploma dağıtması yeterli değildir. Üniversitelerin görevleri daha geniş alanlara yayılmalı ve yeniden tanımlanmalıdır. Günümüzde üniversitelerin, kendilerini sosyal ve insani sorun ve krizlerden soyutlayarak işlevlerini yerine getirmeleri mümkün değildir. Bunun yerine, üniversiteler sahip oldukları 3 ana fonksiyona (eğitim-öğretim, araştırma ve kamu hizmeti) ek olarak, küresel terörün önlenmesi ve çözülmesi, küresel ısınma, doğal afetler, krizler, küresel açlık, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri, bölgesel çatışmalar ve küresel göç ile bağlantılı felaketler gibi bir dizi konuya da eğilmeli ve bu konularda da görev üstlenmelidir. Küresel terörizm ve silahlanmaya harcanan yüksek meblağlar, küresel açlık, bölgesel çatışmalar, barışı sağlamak için yapılan harcamalar, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri, küresel göç, küresel işsizlik, çevre kirliliği, küresel ısınma ve yoksulluk hakkındaki istatistikler, üniversitelerin bu konulara hem nitel hem de nicel olarak müdahil olmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır."
Dünya üniversitelerinin küresel sorunları tartışmak için bir araya geldiklerini ifade eden Rektör Akdemir, "Dünya üniversiteleri, küresel sorunları önlemek adına ne yapabilirler?" sorusuna yanıt aramak amacıyla, Dünya Üniversiteler Kongresi'ne dünyanın her tarafındaki üniversitelerden çok sayıda konuşmacının davet edildiğini bildirdi. Rektör Akdemir, kongrede üzerinde tartışma yürütülen konuların ise "Yeni gelişmeler ışığında üniversite konseptinin tanımlanması : Dün, bugün ve gelecek bağlamında üniversite kavramı", "Küresel iklim değişikliğinin anlaşılması ve önlenmesi", "Küresel terörün önlenmesi", "Küresel yoksulluğun giderilmesi", "Küresel göç ile bağlantılı sorunların çözülmesi", "Gelir dağılımındaki eşitsizliklerin giderilmesi", "Sağlık hizmetlerindeki adaletsizliğin ortadan kaldırılması", "Eğitimde fırsat ve olanak eşitsizliğinin giderilmesi", "Çevre kirliliğine çözümler getirilmesi", "Bölgesel çatışmaların önlenmesi ve yenilerinin önlenmesi", "Dünya barışının temini", "Kültürel mirasın korunması", "Hızlı nüfus artışına kalıcı çözümler geliştirilmesi" ve "Sivil Toplum Kuruluşları'nın uygarlığın geliştirilmesinde rollerinin arttırılması" olduğunu ifade etti.
"KÜRESEL SORUNLAR GİDEREK ŞİDDETLENDİKÇE, ÜNİVERSİTELER KENDİLERİNİ BU SORUNLARDAN SOYUTLAYAMAZ"
Küresel sorunların giderek şiddetlendikçe, üniversitelerin kendilerini bu sorunlardan soyutlayamayacaklarını bildiren Rektör Akdemir, toplumun yüz yüze olduğu bu sorunların bazılarına cevap verebilmek için, üniversitelerin çözüm sürecine daha fazla dahil olması ve farklı roller üstlenmesi gerektiğini ifade etti. Değişen dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilmenin oldukça önemli olduğunu belirten Rektör Akdemir, "Yüksek öğrenim artık uluslararası bir sektör oluşturmaktadırlar. Bu nedenle onlara sunulan fırsatları yakalamalı ve STK ve diğer kuruluşlarla işbirliği ve etkileşim içine girmeli ve değişen dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilen uzmanlar, işçiler, yöneticiler ve liderler yetiştirmelidirler. Yeni kuşak üniversite idarecileri üniversitelerinden dışarı çıkmalıdırlar; rektörler girişimci olmalı ve yüksek kalitede araştırmalar yapılabilmesi için kaynak üretmeli, hem yerel hem de küresel anlamda toplumlara hizmet etmelidirler" dedi.
"ÇOMÜ BİR İLKİ GERÇEKLEŞTİRDİ"
Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Duran ise konuşmasında küresel sorunları ele alan bu kongrenin dünya çapında ilk kez yapıldığını belirterek ÇOMÜ'nün bir ilki gerçekleştirdiğini vurguladı. Rektör Duran, ÇOMÜ'nün Türkiye'nin genel politikası ile sinerji içinde olduğunu ifade ederek ÇOMÜ'nün programlarını belirlemede bölgenin ihtiyaçlarına göre hareket ettiğini vurguladı. Rektör Duran böylesine önemli bir kongreyi gerçekleştirdikleri için de ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir'e ve kongrede emeği geçen herkese şükranlarını bildirdi.
Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hilmi İbar ise küreselleşen bir dünyada, ayrı ve kendi içine kapalı bir üniversite olarak kalmanın kabul edilemez olduğunu belirtti. Prof. Dr. Hilmi İbar, Trakya Üniversitesi olarak ÇOMÜ ile gerçekleştirdikleri içbirliği projelerinin önümüzdeki yıllarda daha da artacağına dikkat çekti.
NASA'dan (Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) Dr. Garik Gutman ise, küreselleşen dünyada üniversitelerin global sorunların çözümüne ortak olmasının oldukça önemli olduğunu ifade etti. Üniversitelerin global sorunların çözümüne yönelmede üç temel noktaya ağırlık vermesi gerektiğini ifade eden Dr. Garik Gutman, bu üç temel noktanın "Üniversitelerin Fen ve sosyal alanlarda araştırma ve uygulama eğitimine daha fazla ağırlık vermeleri, çevresel değişimleri iyi analiz edecek ve araştıracak sistemler geliştirmeleri ve yenilikçi teknolojiler üretebilmeleri gerektiğini ifade etti.
"ÜNİVERSİTELER ULUSLARARASI DÜZEYDE İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLMALI"
Deakin Üniversitesi'nden Doç. Dr. John Hall ise üniversitelerin özerk, evrensel ve uluslararası düzeylerde çalışarak ülkeler arası sınırları aşabileceğini ve küresel sorunlara çözüm yolları geliştirebileceğini ifade etti. Sivil toplum kuruluşları ile çalışmanın da küresel sorunların çözümünde etkili olacağı Doç. Dr. John Hall tarafından belirtildi.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mahir Nakip ise üniversitelerin küresel bir niteliği olsa da bölgesel ve yerel hareket etmek durumunda olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Mahir Nakip, üniversitelerin, akademik özgürlüğün olmadığı ortamlarda işlevlerini yerine getiremeyeceğini belirterek kurumsal özerkliğin, araştırma ve eğitim için hayati değer arzettiğini vurguladı. Akademik özgürlüğün üniversiteleri diğer kurumlardan ayıran en önemli özellik olduğu da Prof. Dr. Mahir Nakip tarafından belirtildi.
KONGRE GELECEK İÇİN YENİ ÖNGÖRÜLER OLUŞTURACAK
Heidelberg Üniversitesi'nden Prof. Dr. Herald Hauptmann ise 1992'de açılmış bir üniversite olan ÇOMÜ'nün bu denli geniş çaplı bir kongre düzenlemiş olmasının önemli olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Herald Hauptmann, kongre boyunca sunulan bildirilerin gelecek için yeni öngörüler oluşmasına ve yeni çalışmalar başlatma isteğinin ortaya çıkmasına yardımcı olacağının da altını çizdi.
Troy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Jack Hawkıns ise kongre boyunca dünyanın dört bir yanından gelen akademisyenleri dinleme şansını elde ettiklerini belirterek üniversitelerin, küresel problemlerin çözümünde sorumlu davranması gerektiğinin önemine değindi. Prof. Dr. Jack Hawkıns, eğer çözümün bir parçası olunmazsa, sorunun bir parçası olunacağını söyledi ve geleceğin üniversitelerinin uluslararası bir nitelik taşıyacağını, mezunların da ulusal veya bölgesel arenada değil uluslararası alanda rekabet edeceklerinin altını çizdi.
KAPANIŞ SONUNDA DEKLARASYON YAYINLANDI
Yapılan konuşmaların ardından ise 5 gün süren kongre sonunda ortak deklarasyon kararı yayınlandı. Yayınlanan deklarasyonda kongrenin vurguladığı en önemli noktanın "üniversitelerin yeni görevler üstlenerek değişim göstermelerinin zorunluluğu" olarak ortaya çıktığı belirtilerek, "Kongrenin hazırlıkları 3 yıllık bir zaman dilimine yayılmış olup, bu hazırlıkların sonunda, dünyanın dört bir yanından bir çok rektör, akademisyen, politikacı ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri kongreye katılım sağlamışlardır. Kongre bildiriler kitabında, 400 bildiri yer almaktadır" denildi.
Açıklamada üniversitelerin görevlerinin daha geniş bir alana yayılmasının gerektiği üzerinde de durularak, "İş hayatı, sosyal ve politik hayat veya sivil toplum örgütlerinde daha önemli ve anlamlı bir yere sahip olabilmek için bir üniversite diploması elde etmek vazgeçilmez bir gerekliliktir. Ancak, üniversitelerin yalnızca diploma dağıtması yeterli değildir. Üniversitelerin görevleri daha geniş alanlara yayılmalı ve yeniden tanımlanmalıdır. Günümüzde üniversitelerin, kendilerini sosyal ve insani sorun ve krizlerden soyutlayarak işlevlerini yerine getirmeleri mümkün değildir. Bunun yerine, üniversiteler sahip oldukları 3 ana fonksiyona (eğitim-öğretim, araştırma ve kamu hizmeti) ek olarak, küresel terörün önlenmesi ve çözülmesi, küresel ısınma, doğal afetler, krizler, küresel açlık, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri, bölgesel çatışmalar ve küresel göç ile bağlantılı felaketler gibi bir dizi konuya da eğilmeli ve bu konularda da görev üstlenmelidir. Küresel terörizm ve silahlanmaya harcanan yüksek meblağlar, küresel açlık, bölgesel çatışmalar, barışı sağlamak için yapılan harcamalar, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri, küresel göç, küresel işsizlik, çevre kirliliği, küresel ısınma ve yoksulluk hakkındaki istatistikler, üniversitelerin bu konulara hem nitel hem de nicel olarak müdahil olmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır" denildi.
"DÜNYA ÜNİVERSİTELERİ KÜRESEL SORUNLARI ÖNLEMEDE ORTAK İŞBİRLİĞİ YAPABİLİR"
Küresel sorunları tartışmak için bir araya gelen dünya üniversitelerinin birçok konuda ortak noktada birleştiklerinin de belirtildiği deklarasyonda, "Dünya üniversiteleri, küresel sorunları önlemek adına ne yapabilirler?" sorusuna yanıt aramak amacıyla, kongreye dünyanın her tarafındaki üniversitelerden çok sayıda konuşmacı davet edilmiştir. Kongrede üzerinde tartışma yürütülen temalar şu şekildedir: Yeni gelişmeler ışığında üniversite konseptinin tanımlanması: Dün, bugün ve gelecek bağlamında üniversite kavramı", "Küresel iklim değişikliğinin anlaşılması ve önlenmesi", "Küresel terörün önlenmesi", "Küresel yoksulluğun giderilmesi", "Küresel göç ile bağlantılı sorunların çözülmesi", "Gelir dağılımındaki eşitsizliklerin giderilmesi", "Sağlık hizmetlerindeki adaletsizliğin ortadan kaldırılması", "Eğitimde fırsat ve olanak eşitsizliğinin giderilmesi", "Çevre kirliliğine çözümler getirilmesi", "Bölgesel çatışmaların önlenmesi ve yenilerinin önlenmesi", "Dünya barışının temini", "Kültürel mirasın korunması", "Hızlı nüfus artışına kalıcı çözümler geliştirilmesi" ve "Sivil Toplum Kuruluşları'nın uygarlığın geliştirilmesinde rollerinin arttırılması" konuları ele alındı. Buna göre "Yeni gelişmeler ışığında üniversite konseptinin tanımlanması: Dün, bugün ve gelecek" bağlamında üniversite kavramı 900 yıllık bir geçmişe sahip kurumlar olarak üniversiteler, dünyanın her yerinde önemli kariyer belirleyicileri olarak işlev göstermektedirler. Sosyal, politik ve iş çevrelerinde, yüksek öğrenim olmaksızın da kariyer sahibi olmak mümkün olsa bile, geleneksel olarak, başarıya giden yolda üniversite eğitimi ile çok daha kolaylıkla yol almak mümkündür. Aynı zamanda, üniversite eğitimi, öğrencilere dünya problemleri, düşünsel bilgi ve diğerleri hakkında farkındalık kazandırmakta, ve araştırma ve üniversite eğitimine bağlı olarak, onların, sosyal ve insani sorunlara ilişkin hassasiyet göstermelerini sağlamaktadır. Bunlara ek olarak, üniversite eğitimi ile elde edilen düşünsel yararlar olmaksızın, kentsel, bölgesel ve ulusal kalkınma ile dünya barışının tesisi gibi hedeflere ulaşmak da mümkün görünmemektedir. Günümüzde üniversitelerin görevlerini, sosyal yaşamın ve insanlığın problemlerinden kendilerini izole ederek yerine getirmeleri mümkün değildir. Bunun yerine, üniversiteler, küresel sorunları çözmek, önlemek ve bu sorunların üstesinden gelebilmek için görev almalıdırlar. Küresel ölçekte yüksek öğrenim, dünya çapında 18.000 üniversite ve 150 milyonu aşan öğrenci sayısı ile, ilgi odağı haline gelmiştir. Bu sektörde başarıyı yakalayabilmek için, yüksek öğrenim kurumları, yenilikçi öğrencileri bünyelerine katmanın yollarını aramalıdır. Üniversiteler, teknolojik gereksinimleri karşılamak maksadıyla kurdukları bölüm ve fakültelere ek olarak, küresel sorunların önlenmesine katkı sağlamaya ve STK'lar konusunda farkındalık yaratmaya yönelik olarak yeni fakülte, yüksekokul ve bölümler de açmalıdır. Bu bağlamda, üniversiteler müfredat programlarını, araştırma alanlarını ve gelecekteki araştırma merkezlerini, küresel sorunlar çerçevesi içerisinde yeniden yapılandırmalıdırlar. Örneğin, "Küresel Sorunlar" adı altında bir ders, bütün bölüm müfredatlarına dahil edilebilir. Dersler ve araştırma merkezleri, STK'lar, iklim değişikliği ve adaletsiz gelir dağılımı temalarını da içerecek şekilde dizayn edilebilir; problemlerin çözümüne katkı sağlayacak uzmanlar, liderler, yönetici ve girişimciler üniversitelerde eğitim ve öğretim alabilirler ve almalıdırlar" denildi.
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ANLAŞILMASI VE ÖNLENMESİNE DİKKAT EDİLMELİ
Açıklamada küresel iklim değişikliğine de dikkat çekilerek, "Günümüz dünyasında, küresel ısınmanın insanlığı tehdit eden başlıca çevresel sorun olduğu düşünülmektedir ki, bu durumu "küresel uyarı" olarak da adlandırmak mümkündür. Küresel ısınma ve diğer çevresel sorunların, aynı ilaçlarda olduğu gibi uzun vadeli yan etkileri bulunmaktadır. Farklı sektörlerin küresel faaliyetlerinin, küresel ısınmaya etkileri ziraat te yüzde 13, ormansızlaşmada yüzde 14, endüstride yüzde 24 ve eneii kullanımında da yüzde 49 olarak belirlenmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı'nın tahminlerine göre, atmosferdeki sera gazlarını, yıl bazında milyonda 450 oranı seviyesinde tutmak için önlemler alınmadığı taktirde, 10.5 milyar dolar olan toplam yıllık tutar, 500 milyar dolar daha artacaktır. Küresel ısınmayı ve küresel ısınmaya bağlı problemleri önlemek için, üniversiteler alternatif enerji kaynakları ve kullanımına yönelik araştırmalar yürütmelidirler. Biz de, enerji tasarrufu ve doğal kaynakların korunmasını teşvik etmeli ve enerji tüketiminin azaltılması yönünde çaba sarf etmeliyiz. Daha da önemlisi, üniversiteler, elde ettikleri bilgileri, çeşitli kurumlar, yöneticiler ve vatandaşlar ile paylaşmalı ve bu bilgilerin akıllıca kullanımını sağlamalıdırlar" denildi.
KÜRESEL TERÖRÜN ÖNLENMESİ
Açıklamada 20. yüzyılda terörizmin belirli bölgelere hapsolmak yerine, uluslararası bir tehdit halini aldığı da belirtilerek, "Buna rağmen, her bir ülke, uluslararası bazda ortak tedbirler almak yerine, kendi yasalarında ayrı bir terör tanımı yapmakta ve terörizm ile farklı şekillerde mücadele etmektedir. Diğer taraftan ise, küresel boyuttaki askeri harcamalar her yıl artış göstermektedir ki, bu tutar 2008 yılında 1.46 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı zamanda, barışı tesis etmek ve korumakla yükümlü BM ve NATO personelinin sayısı da her yıl artmaya devam etmektedir. Bu kuruluşlar, 2008 yılında, 209 personelini Asya'daki askeri operasyonlar sırasında kaybetmişlerdir. Asıl üzücü olan nokta ise, silahların terörizm ile mücadelede artık etkili olamamasıdır. Terör sorunu ancak, kurulu bir eğitim sistemi ve ortak hareket ile çözülebilir. Bu bağlamda, üniversitelerin yapması gereken ise, "terörün açık bir tanımını yapmak" ve ardından "bireysel eleştirel-düşünceyi teşvik etmektir. Ancak bu şekilde, köktenciliğin, radikalizmin ve terörün önüne geçmek mümkün olabilecektir" denildi.
KÜRESEL YOKSULLUĞUN GİDERİLMESİ
Yoksulluğun karmaşık ve çok boyutlu bir olay olduğunun açıklandığı deklarasyonda dünyada, yaşamlarını sürdürebilmek için günde bir doların altında gelire sahip, açlık sınırında olan bir çok insanın bulunduğunun bir gerçek olduğun ifade edilerek, "Dünyada 2.6 milyar insan da günde 2 dolardan daha az bir gelir ile hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Bu durumdaki insanların toplamı, dünya nüfusunun yüzde 40'ını oluşturmaktadır. Bir araştırmaya göre, yoksulluk ve açlığın önlenmesi için gerekli fonlar, yaklaşık 400 milyar doları bulmaktadır. Yani, yıllık askeri giderlerin yalnızca 3'te 1'ini, aktararak dünyadaki açlık sorununun üstesinden gelmek mümkündür. Bu verilerin ışığında düşündüğümüzde, askeri harcalar için ayrılan fonları kullanarak dünyadaki tüm sorunları çözmek mümkün görünmektedir. Bu durumda üniversiteler, sosyal duyarlılık sahibi aktörler olarak hayati bir rol üstlenmektedirler ve bu role bağlı olarak, araştırmalar yapma, bilimsel veriler sunma ve akademik çalışmalar yoluyla yoksulluğun önlenmesi için alternatif çözümleri tartışmaya açma sorumluluğuna da sahiptirler. Üniversiteler, ayrıca uluslararası kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içerisinde yoksulluğu azaltıcı inisiyatif geliştirmeye çaba sarf ederek, fonların, toplumun yoksul kesimlerinin de yararlanabileceği şekilde yeniden dağıtılması için yollar önermelidir" denildi.
KÜRESEL GÖÇ İLE BAĞLANTILI SORUNLARIN ÇÖZÜLMESİ
Yoksulluğun doğurduğu sonuçlardan birinin de, geniş halk kitlelerinin ekonomik, sosyal ve politik sorunlardan kaçmak için göç etmesi olduğunun belirtildiği açıklamada, dünya genelinde 2010 yılı için tahmin edilen göçmen sayısı 214 milyon olduğu belirtilerek, "Bu sayı, 2005 yılı göçmen sayısından 19 milyon daha fazladır. 2010 yılında, 70 milyon göçmen Avrupa'ya yerleşmiştir; Asya'ya yerleşen göçmen sayısı ise 61 milyondur. 2010 yılı itibariyle, dünya nüfusunun 1/3'ünün göç ettiği tahmin edilmektedir. Hükümetlerin büyük bir kısmı, göç ile ilgili politika geliştirme yetkilerini devretme konusunda oldukça isteksiz davranmaktadır. Kırsal kalkınma politikaları, özellikle göçün tavan yaptığı bölgelerdeki halkı haberdar etmeyi amaçlamalıdır. Göç ile yoksulluk, çatışma ve politik ve sosyal izolasyon arasında sıkı bir bağ olması nedeniyle, bahsi geçen bu problemlere çözüm bulunabilirse, göç problemi de büyük ölçüde çözüme kavuşmuş olacaktır. Yurtiçi ve yurtdışı göçü yavaşlatmak ve hatta tersine çevirmek için, bütün bölgelerin eşit oranda kalkınmasını sağlamaya yönelik önlemler almak büyük önem arz etmektedir. Eğitim de, bu kalkınmanın vazgeçilmez bir öğesi olarak yerini almalı ve üniversiteler bu alada da lider rolü üstlenmelidir" şeklinde ifade edildi.
GELİR DAĞILIMINDAKİ EŞİTSİZLİKLERİN GİDERİLMESİ
Gelir dağılımındaki eşitsizliklerin yoksulluğun sebeplerinden biri olarak ortaya çıktığının da ele alındığı açıklamada farklı gelir grupları arasında, gelir dağılımı bakımından çok büyük orantısızlıklar görüldüğü belirtilerek, "Dünya genelinde yapılmış olan araştırmalara göre, çalışmalarının karşılığında günlük 1.25 doların altında gelir elde eden insanların çok büyük bir kısmı Sahra Çölü'nün güneyindeki Afrika topraklarında yaşarken, bu durumdaki insanların oranının en düşük olduğu yerler ise Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'dır. Gelişmiş ülkeler, dünya nüfusunun yüzde 14'ünü barındırmalarına rağmen, bu ülkelerin sahip olduğu gayri safi milli hasıla, tüm dünya gelirinin yüzde 78'ini oluşturmaktadır" denildi.
SAĞLIK HİZMETLERİNDEKİ ADALETSİZLİĞİN ORTADAN KALDIRILMASI
Her yıl, 6 milyon çocuğun yetersiz beslenmeye bağlı olarak hayatını kaybettiği dünyada, günde 6000 insanın da HIV nedeniyle yaşamını yitirdiğinin açıklandığı deklarasyonda ayrıca hergün dünya genelinde 200 milyon insanın çeşitli hastalıklara yakalandığını belirtilerek, "Afrika'da her 30 saniyede bir çocuk sıtmadan dolayı ölmektedir. Tüm dünyada, 2.6 milyar insan en temel sağlık hizmetlerine bile erişimden yoksun durumdadır. Üniversiteler, tedavi edilemeyen hastalıklara ve önlenebilir ölümlere kalıcı çözümler bulmak için daha fazla araştırma yapmaya ek olarak, araştırma hastaneleri kurmak ve bölgesel ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde projeler yürütmek için de fonlar oluşturmalıdırlar. Üniversiteler, ayrıca kırsal alanlar ve civar bölgelerden gelen doktorları eğitebilirler ve bu doktorlar da bu bölgelerde yaşayan insanlara hizmet sunarak, toplumun dezavantajlı katmanlarında oldukça yaygın olan bir takım hastalıkları tedavi etmeye odaklanabilirler" şeklinde ifade edildi.
EĞİTİMDE FIRSAT VE OLANAK EŞİTSİZLİĞİNİN GİDERİLMESİ
Açıklamada eğitimde fırsat eşitsizliği dünya barışı ve uluslararası etiği tehdit eden sorunlardan bir diğeri olduğunu da belirtilerek, " Eğitimde eşitsizlik problemi bir zihinsel beceri sorunsalı değil, daha çok ekonomik bir sorundur. Dünya genelindeki sadece yüksek öğrenim öğrencilerin 2000 yılında 100.8 milyon olan sayısı , 2007 yılına gelindiğinde 152.5 milyona ulaşmıştır. Bu kadar çok sayıdaki öğrencinin eğitimsel gereksinimlerini finanse etmek gerçekten zordur. Bu bağlamda üniversiteler, toplumun tüm katmanlarına eşit eğitim olanakları sunmak yoluyla ve yöneticiler ve diğer sektörlerle işbirliği içerisinde alternatif çözümler ve ekonomik kaynaklar yaratarak, eğitimdeki fırsat eşitsizliğinizin giderilmesinde hayati bir role sahiptirler. Üniversiteler, eğitimdeki yeni dinamik ve trendleri takip ederek, sürdürülebilir bir toplum oluşturmaya katkı sağlayabilirler" şeklinde igade edildi.
ÇEVRE KİRLİĞİ İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Gelişmiş bazı ülkelerde çevre sağlığı konularında iyi performans gösterirken iklim değişikliği ve yayım göstergeleri konusunda düşük performans göstermekte olduğunun da belirtildiği açıklamada, bazı gelişmekte olan ülkeler de gerek çevre sağlığı, gerekse ekosistem biyoçeşitliği hedeflerinde ortalama bir düzeyde olduğu da belirtilerek, "Buna göre Kanada 66,4 ile 46'ıncı Filipinler 65,7 ile 50'inci, Polonya 63,1 ile 63'üncü ve Laos ise 59,6'lık bir skorla 80'inci sıradadır. Bu veriler gelişmişlik ve çevre bilinci arasında bir ilişki olmadığını göstermektedir. Kongrede sunulan bir araştırma sonucuna göre üniversitelerdeki çevre eğitimi ne öğrencilerin ne de toplumun beklentilerin karşılamaktadır. Üniversiteler bu konularda daha hassas olmak ve bu bağlamda öğrencilerine uygun eğitimi sağlamak zorundadır" denildi.
BÖLGESEL ÇATIŞMALARI VE ANLAŞMAZLIKLARI ÖNLEME
İdeoloji, kültür, gelenek ve dini inançlardaki farklılıklar insanların devlet ve yöneticilerden farklı beklenti ve ihtiyaçlar içine girmesine ve dolayısıyla çıkar çatışmasına neden olduğunun da ele alındığı açıklamada,"Bu tür çatışmaları önlemenin yollarından biri farklı toplumların birbiriyle iletişim ve etkileşim içine girmesi ve farklı gurupların birbirlerinin kültür ve dünya görüşlerini anlamalarıdır. Üniversitelerin yeni rolü sosyal etkileşimi teşvik etmek ve buna bizzat katılmak olmalıdır. Bu bağlamda, üniversitelerin en önemli rollerinden biri barış konusunda arabuluculuk yapmak iken ikincisi de hükümet ile sivil toplum kuruluşları arasındaki etkileşimin merkezinde bulunmaktadır. Üniversite farklı gurupları bir araya getirebilir ve devlet ile sivil toplum kuruluşları arasındaki anlaşmanın sağlanabilmesi için uzlaştırıcı bir rol üstlenebilir. Önemli enerji kaynaklarına sahip olmak pek çok durumda bölgesel çatışmaların temel sebebi olabilir ve bölgesel sınırların çok ötesinde önemli etkiler yaratabilir. Bu nedenle güçlü ülkeler bazı bölgesel sorunlara karışmak istememekle birlikte petrol zengini bölgelerde olduğu gibi bazılarına da aşırı derecede müdahale etmektedir. Kültürel, geleneksel ve dini bağları olduğu kadar ortak doğa ve yeraltı kaynaklarını da paylaşan ülkeler arasındaki çatışmayı bölgenin karşılıklı çıkarları için çalışan çeşitli aktörlerin varlığı ile çözmek mümkün görünmektedir. Üniversiteler bu nedenle, bölgesel organizasyonların ve bu bölgelerdeki ülkeler ve gurupların arasındaki bağın kurulmasını teşvik etmelidir" denildi.
DÜNYA BARIŞININ GÜVENCE ALTINA ALINMASI
Üniversitelerin dünya barışının güvence altına alınması konusunda önemli bir rolü olduğunun da belirtildiği deklarasyonda, "Öğrencilerini toplumun ihtiyaçlarına duyarlı bireyler olarak yetiştirmenin yanı sıra, diğer aktörleri de etkileme konusunda yardımcı olabilirler. Üniversiteler dünya barışına katkıda bulunmak için kültürler, uluslar ve dinler arasında derin bir diyalog kurabilir; eleştirel düşüncenin oluşturulmasını sağlayabilir ve taraflar arası işbirliğinin sağlanmasını gerçekleştirebilir. Felsefe, insanların eleştirel ve mantıklı düşünmelerine, birbirlerini anlamalarına ve diğer insanlarla diyalog kurmalarına yardımcı olduğu için felsefe eğitimi üniversiteler tarafından düşünülmesi gereken diğer önemli bir husustur" denildi.
KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASI
Son yıllarda kültürel mirasın korunması önemli bir konu olduğunun da ele alındığı açıklamada, "Özellikle küreselleşme surecinde bu çalışma alanı disiplinler ve uluslar arası bir önem kazanmıştır. Bu nedenle, bu alanda değişik kademelerde üniversite eğitimi verilemesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Modern teknolojiler ve iş birliği sağlama konusunda önemli ilerlemeler kaydetmiş olmamıza rağmen, bu alanda eğitimli profesyonellerin eksikliği, insan kaynaklarına yönelik tehlike ve doğal afetler hala kültürel mirasımızın korumasına karşı birer tehdit oluşturmaktadır. Kültürel mirasın korunması konusunun bilimsel bir çalışma alanı olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Kültürel mirası korumada UNESCO, Mavi Kalkan (Blue Shield) ve ANKUSAM gibi sivil toplum kuruluşlarının rolü ise azımsanamaz. Bu bağlamda üniversiteler sorumluluklarının bir parçası olarak ulusal bölgesel ve küresel düzeylerde diğer kuruluşlarla birlikte çalışmalıdır" denildi.
HIZLI NÜFUS ARTIŞINA KALICI ÇÖZÜMLER ÜRETME
Nüfus artışınn bazen hem ekonomik hem de sosyal bir problem olarak düşünülebileceğinin belirtildiği açıklamada bunun önemine dikkat çekilerek, "Konuya ilişkin teorik ve deneysel çalışmalar, hızlı nüfus artışı ve sosyo-ekonomik sorunlar arasında nötr bir ilişki olduğunu gösterse de bu konu hala bazı bölgelerde temel sorunlardan birini oluşturmaktadır. İç ve dış göç ile doğurganlıktaki bölgesel farklılıklar nedeniyle, bazı bölgelerde hızla artan nüfusun azaltılmasına yönelik tutarlı önlemler alınabilmesi amacıyla üniversiteler siyasi partilere ve iktidara uzun vadeli nüfus politikaları üretebilmeleri için bilimsel araştırma desteği sağlamalıdır. Ayrıca Yerel ve uluslar arası kalkınmanın sağlanabilmesi için sivil toplum kuruluşlarının rolünün genişletilmesi gerekir" Kongredeki tartışmalar, sivil toplum kuruluşlarının (STKların) modernleşme süreci, insan hakları, ekonominin tüm sektörlerinin kalite ve rekabet gücünün artırılması ve demokrasi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu göstermektedir. Bugün sivil toplumun temsilcileri olan STKlar, demokratik geçiş ve sürdürülebilir ekonomik kalkınma konularında temel aktörler olarak kabul görmektedirler. Onlar sadece işverenler değil aynı zamanda başka insanların iş bulmasına aracı olanlardır. Bu anlamda, işsizliğin azaltılmasına önemli katkıları bulunmaktadır. STK konseptine devlet ve vakıf üniversitelerini de dahil edersek, hem eğitimin kalitesi hem de akademisyenlerin, kuruluşların ve araştırmaların kalitesi açılarından üniversiteler arasındaki rekabeti arttırdıklarını açık bir biçimde görebiliriz. Sonuç olarak, tüm üniversiteler sivil toplum kuruluşlarıyla olan etkileşimlerini arttırmalı ve öğrencilerini STKların önemi konusunda bilinçlendirmelidir" denildi.
Üniversitelerin temel görevlerinin, eğitim-öğretim, araştırma ve kamu hizmeti konularıyla sınırlandırılamayacağının da belirtildiği açıklamada buna dikkat çekilerek, "Kongrede tartışılan her sorun ve muhtemelen daha fazlası, üniversitelerin temel sorumlulukları arasına girmelidir. Bu konuda açıklanan küresel sorunlar giderek artıp şiddetlendikçe, üniversiteler kendilerini bu sorunlardan soyutlayamayacaklardır. Toplumun yüz yüze olduğu bu sorunların bazılarına cevap verebilmek için, çözüm sürecine daha fazla dahil olmalı ve farklı roller üstlenmelidir. Pek çok süreçte aktif katılımcı olabilir, arabuluculuk, uzlaştırıcılık, girişimcilik, teşvik edicilik, interaktif katılımcılık gibi yeni roller üstlenebilirler. Otoritelere ve yöneticilere silahlanmaya ayrılan bütçenin azaltılması ve üniversite araştırma projelerine aktarılması yoluyla herkesin daha huzurlu bir dünyada yaşamasının sağlanabileceği gibi tavsiyelerde bulunabilir. Ancak o zaman açlığın, yoksulluğun, çatışma ve savaşların olmadığı bir ortam yaratmak mümkün olabilir. Bu bağlamda, üniversiteler birimlerini küresel ve kronik sorunlara çözüm üretebilmeleri için yeniden yapılandırmalıdır. Yüksek öğrenim artık uluslararası bir sektör oluşturmaktadırlar. Bu nedenle onlara sunulan fırsatları yakalamalı ve STK ve diğer kuruluşlarla işbirliği ve etkileşim içine girmeli ve değişen dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilen uzmanlar, işçiler, yöneticiler ve liderler yetiştirmelidirler. Yeni kuşak üniversite idarecileri üniversitelerinden dışarı çıkmalıdırlar; rektörler girişimci olmalı ve yüksek kalitede araştırmalar yapılabilmesi için kaynak üretmeli, hem yerel hem de küresel anlamda toplumlara hizmet etmelidirler" şeklinde açıklandı.
Leuphana Üniversitesi'nden Prof. Ute Stoltenberg konuşmasında, ÇOMÜ'nün dünya çapında farklı yaklaşımları paylaşmak için akademisyenlere bir platform açtığını belirterek bunun için başta ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir olmak üzere kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ettiğini ifade etti. Prof. Ute Stoltenberg ise niversitelerin toplumu geliştirmek, küresel sorunlara çözüm bulmak gibi sorumlulukları olduğunu dile getirdi.
"ÜNİVERSİTELER YENİ GÖREVLER ÜSTLENEREK DEĞİŞİM GÖSTERMELİ"
ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir ise konuşmasında, kongreden elde edilen bilgiler ışığında bir kapanış deklarasyonu oluşturduklarını ifade etti. Rektör Prof. Dr. Ali Akdemir kongrenin vurguladığı en önemli noktanın "üniversitelerin yeni görevler üstlenerek değişim göstermelerinin zorunluluğu" olduğunu belirtti. Üniversitelerin görevlerini daha geniş bir alana yayması gerektiğinin altını çizen Rektör Akdemir, üniversitelerin küresel sorunlara müdahil olmasının da oldukça önemli olduğunu belirterek şunları ifade etti: "İş hayatı, sosyal ve politik hayat veya sivil toplum örgütlerinde daha önemli ve anlamlı bir yere sahip olabilmek için bir üniversite diploması elde etmek vazgeçilmez bir gerekliliktir. Ancak, üniversitelerin yalnızca diploma dağıtması yeterli değildir. Üniversitelerin görevleri daha geniş alanlara yayılmalı ve yeniden tanımlanmalıdır. Günümüzde üniversitelerin, kendilerini sosyal ve insani sorun ve krizlerden soyutlayarak işlevlerini yerine getirmeleri mümkün değildir. Bunun yerine, üniversiteler sahip oldukları 3 ana fonksiyona (eğitim-öğretim, araştırma ve kamu hizmeti) ek olarak, küresel terörün önlenmesi ve çözülmesi, küresel ısınma, doğal afetler, krizler, küresel açlık, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri, bölgesel çatışmalar ve küresel göç ile bağlantılı felaketler gibi bir dizi konuya da eğilmeli ve bu konularda da görev üstlenmelidir. Küresel terörizm ve silahlanmaya harcanan yüksek meblağlar, küresel açlık, bölgesel çatışmalar, barışı sağlamak için yapılan harcamalar, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri, küresel göç, küresel işsizlik, çevre kirliliği, küresel ısınma ve yoksulluk hakkındaki istatistikler, üniversitelerin bu konulara hem nitel hem de nicel olarak müdahil olmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır."
Dünya üniversitelerinin küresel sorunları tartışmak için bir araya geldiklerini ifade eden Rektör Akdemir, "Dünya üniversiteleri, küresel sorunları önlemek adına ne yapabilirler?" sorusuna yanıt aramak amacıyla, Dünya Üniversiteler Kongresi'ne dünyanın her tarafındaki üniversitelerden çok sayıda konuşmacının davet edildiğini bildirdi. Rektör Akdemir, kongrede üzerinde tartışma yürütülen konuların ise "Yeni gelişmeler ışığında üniversite konseptinin tanımlanması : Dün, bugün ve gelecek bağlamında üniversite kavramı", "Küresel iklim değişikliğinin anlaşılması ve önlenmesi", "Küresel terörün önlenmesi", "Küresel yoksulluğun giderilmesi", "Küresel göç ile bağlantılı sorunların çözülmesi", "Gelir dağılımındaki eşitsizliklerin giderilmesi", "Sağlık hizmetlerindeki adaletsizliğin ortadan kaldırılması", "Eğitimde fırsat ve olanak eşitsizliğinin giderilmesi", "Çevre kirliliğine çözümler getirilmesi", "Bölgesel çatışmaların önlenmesi ve yenilerinin önlenmesi", "Dünya barışının temini", "Kültürel mirasın korunması", "Hızlı nüfus artışına kalıcı çözümler geliştirilmesi" ve "Sivil Toplum Kuruluşları'nın uygarlığın geliştirilmesinde rollerinin arttırılması" olduğunu ifade etti.
"KÜRESEL SORUNLAR GİDEREK ŞİDDETLENDİKÇE, ÜNİVERSİTELER KENDİLERİNİ BU SORUNLARDAN SOYUTLAYAMAZ"
Küresel sorunların giderek şiddetlendikçe, üniversitelerin kendilerini bu sorunlardan soyutlayamayacaklarını bildiren Rektör Akdemir, toplumun yüz yüze olduğu bu sorunların bazılarına cevap verebilmek için, üniversitelerin çözüm sürecine daha fazla dahil olması ve farklı roller üstlenmesi gerektiğini ifade etti. Değişen dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilmenin oldukça önemli olduğunu belirten Rektör Akdemir, "Yüksek öğrenim artık uluslararası bir sektör oluşturmaktadırlar. Bu nedenle onlara sunulan fırsatları yakalamalı ve STK ve diğer kuruluşlarla işbirliği ve etkileşim içine girmeli ve değişen dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilen uzmanlar, işçiler, yöneticiler ve liderler yetiştirmelidirler. Yeni kuşak üniversite idarecileri üniversitelerinden dışarı çıkmalıdırlar; rektörler girişimci olmalı ve yüksek kalitede araştırmalar yapılabilmesi için kaynak üretmeli, hem yerel hem de küresel anlamda toplumlara hizmet etmelidirler" dedi.
"ÇOMÜ BİR İLKİ GERÇEKLEŞTİRDİ"
Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Duran ise konuşmasında küresel sorunları ele alan bu kongrenin dünya çapında ilk kez yapıldığını belirterek ÇOMÜ'nün bir ilki gerçekleştirdiğini vurguladı. Rektör Duran, ÇOMÜ'nün Türkiye'nin genel politikası ile sinerji içinde olduğunu ifade ederek ÇOMÜ'nün programlarını belirlemede bölgenin ihtiyaçlarına göre hareket ettiğini vurguladı. Rektör Duran böylesine önemli bir kongreyi gerçekleştirdikleri için de ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir'e ve kongrede emeği geçen herkese şükranlarını bildirdi.
Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hilmi İbar ise küreselleşen bir dünyada, ayrı ve kendi içine kapalı bir üniversite olarak kalmanın kabul edilemez olduğunu belirtti. Prof. Dr. Hilmi İbar, Trakya Üniversitesi olarak ÇOMÜ ile gerçekleştirdikleri içbirliği projelerinin önümüzdeki yıllarda daha da artacağına dikkat çekti.
NASA'dan (Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) Dr. Garik Gutman ise, küreselleşen dünyada üniversitelerin global sorunların çözümüne ortak olmasının oldukça önemli olduğunu ifade etti. Üniversitelerin global sorunların çözümüne yönelmede üç temel noktaya ağırlık vermesi gerektiğini ifade eden Dr. Garik Gutman, bu üç temel noktanın "Üniversitelerin Fen ve sosyal alanlarda araştırma ve uygulama eğitimine daha fazla ağırlık vermeleri, çevresel değişimleri iyi analiz edecek ve araştıracak sistemler geliştirmeleri ve yenilikçi teknolojiler üretebilmeleri gerektiğini ifade etti.
"ÜNİVERSİTELER ULUSLARARASI DÜZEYDE İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLMALI"
Deakin Üniversitesi'nden Doç. Dr. John Hall ise üniversitelerin özerk, evrensel ve uluslararası düzeylerde çalışarak ülkeler arası sınırları aşabileceğini ve küresel sorunlara çözüm yolları geliştirebileceğini ifade etti. Sivil toplum kuruluşları ile çalışmanın da küresel sorunların çözümünde etkili olacağı Doç. Dr. John Hall tarafından belirtildi.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mahir Nakip ise üniversitelerin küresel bir niteliği olsa da bölgesel ve yerel hareket etmek durumunda olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Mahir Nakip, üniversitelerin, akademik özgürlüğün olmadığı ortamlarda işlevlerini yerine getiremeyeceğini belirterek kurumsal özerkliğin, araştırma ve eğitim için hayati değer arzettiğini vurguladı. Akademik özgürlüğün üniversiteleri diğer kurumlardan ayıran en önemli özellik olduğu da Prof. Dr. Mahir Nakip tarafından belirtildi.
KONGRE GELECEK İÇİN YENİ ÖNGÖRÜLER OLUŞTURACAK
Heidelberg Üniversitesi'nden Prof. Dr. Herald Hauptmann ise 1992'de açılmış bir üniversite olan ÇOMÜ'nün bu denli geniş çaplı bir kongre düzenlemiş olmasının önemli olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Herald Hauptmann, kongre boyunca sunulan bildirilerin gelecek için yeni öngörüler oluşmasına ve yeni çalışmalar başlatma isteğinin ortaya çıkmasına yardımcı olacağının da altını çizdi.
Troy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Jack Hawkıns ise kongre boyunca dünyanın dört bir yanından gelen akademisyenleri dinleme şansını elde ettiklerini belirterek üniversitelerin, küresel problemlerin çözümünde sorumlu davranması gerektiğinin önemine değindi. Prof. Dr. Jack Hawkıns, eğer çözümün bir parçası olunmazsa, sorunun bir parçası olunacağını söyledi ve geleceğin üniversitelerinin uluslararası bir nitelik taşıyacağını, mezunların da ulusal veya bölgesel arenada değil uluslararası alanda rekabet edeceklerinin altını çizdi.
KAPANIŞ SONUNDA DEKLARASYON YAYINLANDI
Yapılan konuşmaların ardından ise 5 gün süren kongre sonunda ortak deklarasyon kararı yayınlandı. Yayınlanan deklarasyonda kongrenin vurguladığı en önemli noktanın "üniversitelerin yeni görevler üstlenerek değişim göstermelerinin zorunluluğu" olarak ortaya çıktığı belirtilerek, "Kongrenin hazırlıkları 3 yıllık bir zaman dilimine yayılmış olup, bu hazırlıkların sonunda, dünyanın dört bir yanından bir çok rektör, akademisyen, politikacı ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri kongreye katılım sağlamışlardır. Kongre bildiriler kitabında, 400 bildiri yer almaktadır" denildi.
Açıklamada üniversitelerin görevlerinin daha geniş bir alana yayılmasının gerektiği üzerinde de durularak, "İş hayatı, sosyal ve politik hayat veya sivil toplum örgütlerinde daha önemli ve anlamlı bir yere sahip olabilmek için bir üniversite diploması elde etmek vazgeçilmez bir gerekliliktir. Ancak, üniversitelerin yalnızca diploma dağıtması yeterli değildir. Üniversitelerin görevleri daha geniş alanlara yayılmalı ve yeniden tanımlanmalıdır. Günümüzde üniversitelerin, kendilerini sosyal ve insani sorun ve krizlerden soyutlayarak işlevlerini yerine getirmeleri mümkün değildir. Bunun yerine, üniversiteler sahip oldukları 3 ana fonksiyona (eğitim-öğretim, araştırma ve kamu hizmeti) ek olarak, küresel terörün önlenmesi ve çözülmesi, küresel ısınma, doğal afetler, krizler, küresel açlık, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri, bölgesel çatışmalar ve küresel göç ile bağlantılı felaketler gibi bir dizi konuya da eğilmeli ve bu konularda da görev üstlenmelidir. Küresel terörizm ve silahlanmaya harcanan yüksek meblağlar, küresel açlık, bölgesel çatışmalar, barışı sağlamak için yapılan harcamalar, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri, küresel göç, küresel işsizlik, çevre kirliliği, küresel ısınma ve yoksulluk hakkındaki istatistikler, üniversitelerin bu konulara hem nitel hem de nicel olarak müdahil olmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır" denildi.
"DÜNYA ÜNİVERSİTELERİ KÜRESEL SORUNLARI ÖNLEMEDE ORTAK İŞBİRLİĞİ YAPABİLİR"
Küresel sorunları tartışmak için bir araya gelen dünya üniversitelerinin birçok konuda ortak noktada birleştiklerinin de belirtildiği deklarasyonda, "Dünya üniversiteleri, küresel sorunları önlemek adına ne yapabilirler?" sorusuna yanıt aramak amacıyla, kongreye dünyanın her tarafındaki üniversitelerden çok sayıda konuşmacı davet edilmiştir. Kongrede üzerinde tartışma yürütülen temalar şu şekildedir: Yeni gelişmeler ışığında üniversite konseptinin tanımlanması: Dün, bugün ve gelecek bağlamında üniversite kavramı", "Küresel iklim değişikliğinin anlaşılması ve önlenmesi", "Küresel terörün önlenmesi", "Küresel yoksulluğun giderilmesi", "Küresel göç ile bağlantılı sorunların çözülmesi", "Gelir dağılımındaki eşitsizliklerin giderilmesi", "Sağlık hizmetlerindeki adaletsizliğin ortadan kaldırılması", "Eğitimde fırsat ve olanak eşitsizliğinin giderilmesi", "Çevre kirliliğine çözümler getirilmesi", "Bölgesel çatışmaların önlenmesi ve yenilerinin önlenmesi", "Dünya barışının temini", "Kültürel mirasın korunması", "Hızlı nüfus artışına kalıcı çözümler geliştirilmesi" ve "Sivil Toplum Kuruluşları'nın uygarlığın geliştirilmesinde rollerinin arttırılması" konuları ele alındı. Buna göre "Yeni gelişmeler ışığında üniversite konseptinin tanımlanması: Dün, bugün ve gelecek" bağlamında üniversite kavramı 900 yıllık bir geçmişe sahip kurumlar olarak üniversiteler, dünyanın her yerinde önemli kariyer belirleyicileri olarak işlev göstermektedirler. Sosyal, politik ve iş çevrelerinde, yüksek öğrenim olmaksızın da kariyer sahibi olmak mümkün olsa bile, geleneksel olarak, başarıya giden yolda üniversite eğitimi ile çok daha kolaylıkla yol almak mümkündür. Aynı zamanda, üniversite eğitimi, öğrencilere dünya problemleri, düşünsel bilgi ve diğerleri hakkında farkındalık kazandırmakta, ve araştırma ve üniversite eğitimine bağlı olarak, onların, sosyal ve insani sorunlara ilişkin hassasiyet göstermelerini sağlamaktadır. Bunlara ek olarak, üniversite eğitimi ile elde edilen düşünsel yararlar olmaksızın, kentsel, bölgesel ve ulusal kalkınma ile dünya barışının tesisi gibi hedeflere ulaşmak da mümkün görünmemektedir. Günümüzde üniversitelerin görevlerini, sosyal yaşamın ve insanlığın problemlerinden kendilerini izole ederek yerine getirmeleri mümkün değildir. Bunun yerine, üniversiteler, küresel sorunları çözmek, önlemek ve bu sorunların üstesinden gelebilmek için görev almalıdırlar. Küresel ölçekte yüksek öğrenim, dünya çapında 18.000 üniversite ve 150 milyonu aşan öğrenci sayısı ile, ilgi odağı haline gelmiştir. Bu sektörde başarıyı yakalayabilmek için, yüksek öğrenim kurumları, yenilikçi öğrencileri bünyelerine katmanın yollarını aramalıdır. Üniversiteler, teknolojik gereksinimleri karşılamak maksadıyla kurdukları bölüm ve fakültelere ek olarak, küresel sorunların önlenmesine katkı sağlamaya ve STK'lar konusunda farkındalık yaratmaya yönelik olarak yeni fakülte, yüksekokul ve bölümler de açmalıdır. Bu bağlamda, üniversiteler müfredat programlarını, araştırma alanlarını ve gelecekteki araştırma merkezlerini, küresel sorunlar çerçevesi içerisinde yeniden yapılandırmalıdırlar. Örneğin, "Küresel Sorunlar" adı altında bir ders, bütün bölüm müfredatlarına dahil edilebilir. Dersler ve araştırma merkezleri, STK'lar, iklim değişikliği ve adaletsiz gelir dağılımı temalarını da içerecek şekilde dizayn edilebilir; problemlerin çözümüne katkı sağlayacak uzmanlar, liderler, yönetici ve girişimciler üniversitelerde eğitim ve öğretim alabilirler ve almalıdırlar" denildi.
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ANLAŞILMASI VE ÖNLENMESİNE DİKKAT EDİLMELİ
Açıklamada küresel iklim değişikliğine de dikkat çekilerek, "Günümüz dünyasında, küresel ısınmanın insanlığı tehdit eden başlıca çevresel sorun olduğu düşünülmektedir ki, bu durumu "küresel uyarı" olarak da adlandırmak mümkündür. Küresel ısınma ve diğer çevresel sorunların, aynı ilaçlarda olduğu gibi uzun vadeli yan etkileri bulunmaktadır. Farklı sektörlerin küresel faaliyetlerinin, küresel ısınmaya etkileri ziraat te yüzde 13, ormansızlaşmada yüzde 14, endüstride yüzde 24 ve eneii kullanımında da yüzde 49 olarak belirlenmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı'nın tahminlerine göre, atmosferdeki sera gazlarını, yıl bazında milyonda 450 oranı seviyesinde tutmak için önlemler alınmadığı taktirde, 10.5 milyar dolar olan toplam yıllık tutar, 500 milyar dolar daha artacaktır. Küresel ısınmayı ve küresel ısınmaya bağlı problemleri önlemek için, üniversiteler alternatif enerji kaynakları ve kullanımına yönelik araştırmalar yürütmelidirler. Biz de, enerji tasarrufu ve doğal kaynakların korunmasını teşvik etmeli ve enerji tüketiminin azaltılması yönünde çaba sarf etmeliyiz. Daha da önemlisi, üniversiteler, elde ettikleri bilgileri, çeşitli kurumlar, yöneticiler ve vatandaşlar ile paylaşmalı ve bu bilgilerin akıllıca kullanımını sağlamalıdırlar" denildi.
KÜRESEL TERÖRÜN ÖNLENMESİ
Açıklamada 20. yüzyılda terörizmin belirli bölgelere hapsolmak yerine, uluslararası bir tehdit halini aldığı da belirtilerek, "Buna rağmen, her bir ülke, uluslararası bazda ortak tedbirler almak yerine, kendi yasalarında ayrı bir terör tanımı yapmakta ve terörizm ile farklı şekillerde mücadele etmektedir. Diğer taraftan ise, küresel boyuttaki askeri harcamalar her yıl artış göstermektedir ki, bu tutar 2008 yılında 1.46 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı zamanda, barışı tesis etmek ve korumakla yükümlü BM ve NATO personelinin sayısı da her yıl artmaya devam etmektedir. Bu kuruluşlar, 2008 yılında, 209 personelini Asya'daki askeri operasyonlar sırasında kaybetmişlerdir. Asıl üzücü olan nokta ise, silahların terörizm ile mücadelede artık etkili olamamasıdır. Terör sorunu ancak, kurulu bir eğitim sistemi ve ortak hareket ile çözülebilir. Bu bağlamda, üniversitelerin yapması gereken ise, "terörün açık bir tanımını yapmak" ve ardından "bireysel eleştirel-düşünceyi teşvik etmektir. Ancak bu şekilde, köktenciliğin, radikalizmin ve terörün önüne geçmek mümkün olabilecektir" denildi.
KÜRESEL YOKSULLUĞUN GİDERİLMESİ
Yoksulluğun karmaşık ve çok boyutlu bir olay olduğunun açıklandığı deklarasyonda dünyada, yaşamlarını sürdürebilmek için günde bir doların altında gelire sahip, açlık sınırında olan bir çok insanın bulunduğunun bir gerçek olduğun ifade edilerek, "Dünyada 2.6 milyar insan da günde 2 dolardan daha az bir gelir ile hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Bu durumdaki insanların toplamı, dünya nüfusunun yüzde 40'ını oluşturmaktadır. Bir araştırmaya göre, yoksulluk ve açlığın önlenmesi için gerekli fonlar, yaklaşık 400 milyar doları bulmaktadır. Yani, yıllık askeri giderlerin yalnızca 3'te 1'ini, aktararak dünyadaki açlık sorununun üstesinden gelmek mümkündür. Bu verilerin ışığında düşündüğümüzde, askeri harcalar için ayrılan fonları kullanarak dünyadaki tüm sorunları çözmek mümkün görünmektedir. Bu durumda üniversiteler, sosyal duyarlılık sahibi aktörler olarak hayati bir rol üstlenmektedirler ve bu role bağlı olarak, araştırmalar yapma, bilimsel veriler sunma ve akademik çalışmalar yoluyla yoksulluğun önlenmesi için alternatif çözümleri tartışmaya açma sorumluluğuna da sahiptirler. Üniversiteler, ayrıca uluslararası kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içerisinde yoksulluğu azaltıcı inisiyatif geliştirmeye çaba sarf ederek, fonların, toplumun yoksul kesimlerinin de yararlanabileceği şekilde yeniden dağıtılması için yollar önermelidir" denildi.
KÜRESEL GÖÇ İLE BAĞLANTILI SORUNLARIN ÇÖZÜLMESİ
Yoksulluğun doğurduğu sonuçlardan birinin de, geniş halk kitlelerinin ekonomik, sosyal ve politik sorunlardan kaçmak için göç etmesi olduğunun belirtildiği açıklamada, dünya genelinde 2010 yılı için tahmin edilen göçmen sayısı 214 milyon olduğu belirtilerek, "Bu sayı, 2005 yılı göçmen sayısından 19 milyon daha fazladır. 2010 yılında, 70 milyon göçmen Avrupa'ya yerleşmiştir; Asya'ya yerleşen göçmen sayısı ise 61 milyondur. 2010 yılı itibariyle, dünya nüfusunun 1/3'ünün göç ettiği tahmin edilmektedir. Hükümetlerin büyük bir kısmı, göç ile ilgili politika geliştirme yetkilerini devretme konusunda oldukça isteksiz davranmaktadır. Kırsal kalkınma politikaları, özellikle göçün tavan yaptığı bölgelerdeki halkı haberdar etmeyi amaçlamalıdır. Göç ile yoksulluk, çatışma ve politik ve sosyal izolasyon arasında sıkı bir bağ olması nedeniyle, bahsi geçen bu problemlere çözüm bulunabilirse, göç problemi de büyük ölçüde çözüme kavuşmuş olacaktır. Yurtiçi ve yurtdışı göçü yavaşlatmak ve hatta tersine çevirmek için, bütün bölgelerin eşit oranda kalkınmasını sağlamaya yönelik önlemler almak büyük önem arz etmektedir. Eğitim de, bu kalkınmanın vazgeçilmez bir öğesi olarak yerini almalı ve üniversiteler bu alada da lider rolü üstlenmelidir" şeklinde ifade edildi.
GELİR DAĞILIMINDAKİ EŞİTSİZLİKLERİN GİDERİLMESİ
Gelir dağılımındaki eşitsizliklerin yoksulluğun sebeplerinden biri olarak ortaya çıktığının da ele alındığı açıklamada farklı gelir grupları arasında, gelir dağılımı bakımından çok büyük orantısızlıklar görüldüğü belirtilerek, "Dünya genelinde yapılmış olan araştırmalara göre, çalışmalarının karşılığında günlük 1.25 doların altında gelir elde eden insanların çok büyük bir kısmı Sahra Çölü'nün güneyindeki Afrika topraklarında yaşarken, bu durumdaki insanların oranının en düşük olduğu yerler ise Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'dır. Gelişmiş ülkeler, dünya nüfusunun yüzde 14'ünü barındırmalarına rağmen, bu ülkelerin sahip olduğu gayri safi milli hasıla, tüm dünya gelirinin yüzde 78'ini oluşturmaktadır" denildi.
SAĞLIK HİZMETLERİNDEKİ ADALETSİZLİĞİN ORTADAN KALDIRILMASI
Her yıl, 6 milyon çocuğun yetersiz beslenmeye bağlı olarak hayatını kaybettiği dünyada, günde 6000 insanın da HIV nedeniyle yaşamını yitirdiğinin açıklandığı deklarasyonda ayrıca hergün dünya genelinde 200 milyon insanın çeşitli hastalıklara yakalandığını belirtilerek, "Afrika'da her 30 saniyede bir çocuk sıtmadan dolayı ölmektedir. Tüm dünyada, 2.6 milyar insan en temel sağlık hizmetlerine bile erişimden yoksun durumdadır. Üniversiteler, tedavi edilemeyen hastalıklara ve önlenebilir ölümlere kalıcı çözümler bulmak için daha fazla araştırma yapmaya ek olarak, araştırma hastaneleri kurmak ve bölgesel ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde projeler yürütmek için de fonlar oluşturmalıdırlar. Üniversiteler, ayrıca kırsal alanlar ve civar bölgelerden gelen doktorları eğitebilirler ve bu doktorlar da bu bölgelerde yaşayan insanlara hizmet sunarak, toplumun dezavantajlı katmanlarında oldukça yaygın olan bir takım hastalıkları tedavi etmeye odaklanabilirler" şeklinde ifade edildi.
EĞİTİMDE FIRSAT VE OLANAK EŞİTSİZLİĞİNİN GİDERİLMESİ
Açıklamada eğitimde fırsat eşitsizliği dünya barışı ve uluslararası etiği tehdit eden sorunlardan bir diğeri olduğunu da belirtilerek, " Eğitimde eşitsizlik problemi bir zihinsel beceri sorunsalı değil, daha çok ekonomik bir sorundur. Dünya genelindeki sadece yüksek öğrenim öğrencilerin 2000 yılında 100.8 milyon olan sayısı , 2007 yılına gelindiğinde 152.5 milyona ulaşmıştır. Bu kadar çok sayıdaki öğrencinin eğitimsel gereksinimlerini finanse etmek gerçekten zordur. Bu bağlamda üniversiteler, toplumun tüm katmanlarına eşit eğitim olanakları sunmak yoluyla ve yöneticiler ve diğer sektörlerle işbirliği içerisinde alternatif çözümler ve ekonomik kaynaklar yaratarak, eğitimdeki fırsat eşitsizliğinizin giderilmesinde hayati bir role sahiptirler. Üniversiteler, eğitimdeki yeni dinamik ve trendleri takip ederek, sürdürülebilir bir toplum oluşturmaya katkı sağlayabilirler" şeklinde igade edildi.
ÇEVRE KİRLİĞİ İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Gelişmiş bazı ülkelerde çevre sağlığı konularında iyi performans gösterirken iklim değişikliği ve yayım göstergeleri konusunda düşük performans göstermekte olduğunun da belirtildiği açıklamada, bazı gelişmekte olan ülkeler de gerek çevre sağlığı, gerekse ekosistem biyoçeşitliği hedeflerinde ortalama bir düzeyde olduğu da belirtilerek, "Buna göre Kanada 66,4 ile 46'ıncı Filipinler 65,7 ile 50'inci, Polonya 63,1 ile 63'üncü ve Laos ise 59,6'lık bir skorla 80'inci sıradadır. Bu veriler gelişmişlik ve çevre bilinci arasında bir ilişki olmadığını göstermektedir. Kongrede sunulan bir araştırma sonucuna göre üniversitelerdeki çevre eğitimi ne öğrencilerin ne de toplumun beklentilerin karşılamaktadır. Üniversiteler bu konularda daha hassas olmak ve bu bağlamda öğrencilerine uygun eğitimi sağlamak zorundadır" denildi.
BÖLGESEL ÇATIŞMALARI VE ANLAŞMAZLIKLARI ÖNLEME
İdeoloji, kültür, gelenek ve dini inançlardaki farklılıklar insanların devlet ve yöneticilerden farklı beklenti ve ihtiyaçlar içine girmesine ve dolayısıyla çıkar çatışmasına neden olduğunun da ele alındığı açıklamada,"Bu tür çatışmaları önlemenin yollarından biri farklı toplumların birbiriyle iletişim ve etkileşim içine girmesi ve farklı gurupların birbirlerinin kültür ve dünya görüşlerini anlamalarıdır. Üniversitelerin yeni rolü sosyal etkileşimi teşvik etmek ve buna bizzat katılmak olmalıdır. Bu bağlamda, üniversitelerin en önemli rollerinden biri barış konusunda arabuluculuk yapmak iken ikincisi de hükümet ile sivil toplum kuruluşları arasındaki etkileşimin merkezinde bulunmaktadır. Üniversite farklı gurupları bir araya getirebilir ve devlet ile sivil toplum kuruluşları arasındaki anlaşmanın sağlanabilmesi için uzlaştırıcı bir rol üstlenebilir. Önemli enerji kaynaklarına sahip olmak pek çok durumda bölgesel çatışmaların temel sebebi olabilir ve bölgesel sınırların çok ötesinde önemli etkiler yaratabilir. Bu nedenle güçlü ülkeler bazı bölgesel sorunlara karışmak istememekle birlikte petrol zengini bölgelerde olduğu gibi bazılarına da aşırı derecede müdahale etmektedir. Kültürel, geleneksel ve dini bağları olduğu kadar ortak doğa ve yeraltı kaynaklarını da paylaşan ülkeler arasındaki çatışmayı bölgenin karşılıklı çıkarları için çalışan çeşitli aktörlerin varlığı ile çözmek mümkün görünmektedir. Üniversiteler bu nedenle, bölgesel organizasyonların ve bu bölgelerdeki ülkeler ve gurupların arasındaki bağın kurulmasını teşvik etmelidir" denildi.
DÜNYA BARIŞININ GÜVENCE ALTINA ALINMASI
Üniversitelerin dünya barışının güvence altına alınması konusunda önemli bir rolü olduğunun da belirtildiği deklarasyonda, "Öğrencilerini toplumun ihtiyaçlarına duyarlı bireyler olarak yetiştirmenin yanı sıra, diğer aktörleri de etkileme konusunda yardımcı olabilirler. Üniversiteler dünya barışına katkıda bulunmak için kültürler, uluslar ve dinler arasında derin bir diyalog kurabilir; eleştirel düşüncenin oluşturulmasını sağlayabilir ve taraflar arası işbirliğinin sağlanmasını gerçekleştirebilir. Felsefe, insanların eleştirel ve mantıklı düşünmelerine, birbirlerini anlamalarına ve diğer insanlarla diyalog kurmalarına yardımcı olduğu için felsefe eğitimi üniversiteler tarafından düşünülmesi gereken diğer önemli bir husustur" denildi.
KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASI
Son yıllarda kültürel mirasın korunması önemli bir konu olduğunun da ele alındığı açıklamada, "Özellikle küreselleşme surecinde bu çalışma alanı disiplinler ve uluslar arası bir önem kazanmıştır. Bu nedenle, bu alanda değişik kademelerde üniversite eğitimi verilemesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Modern teknolojiler ve iş birliği sağlama konusunda önemli ilerlemeler kaydetmiş olmamıza rağmen, bu alanda eğitimli profesyonellerin eksikliği, insan kaynaklarına yönelik tehlike ve doğal afetler hala kültürel mirasımızın korumasına karşı birer tehdit oluşturmaktadır. Kültürel mirasın korunması konusunun bilimsel bir çalışma alanı olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Kültürel mirası korumada UNESCO, Mavi Kalkan (Blue Shield) ve ANKUSAM gibi sivil toplum kuruluşlarının rolü ise azımsanamaz. Bu bağlamda üniversiteler sorumluluklarının bir parçası olarak ulusal bölgesel ve küresel düzeylerde diğer kuruluşlarla birlikte çalışmalıdır" denildi.
HIZLI NÜFUS ARTIŞINA KALICI ÇÖZÜMLER ÜRETME
Nüfus artışınn bazen hem ekonomik hem de sosyal bir problem olarak düşünülebileceğinin belirtildiği açıklamada bunun önemine dikkat çekilerek, "Konuya ilişkin teorik ve deneysel çalışmalar, hızlı nüfus artışı ve sosyo-ekonomik sorunlar arasında nötr bir ilişki olduğunu gösterse de bu konu hala bazı bölgelerde temel sorunlardan birini oluşturmaktadır. İç ve dış göç ile doğurganlıktaki bölgesel farklılıklar nedeniyle, bazı bölgelerde hızla artan nüfusun azaltılmasına yönelik tutarlı önlemler alınabilmesi amacıyla üniversiteler siyasi partilere ve iktidara uzun vadeli nüfus politikaları üretebilmeleri için bilimsel araştırma desteği sağlamalıdır. Ayrıca Yerel ve uluslar arası kalkınmanın sağlanabilmesi için sivil toplum kuruluşlarının rolünün genişletilmesi gerekir" Kongredeki tartışmalar, sivil toplum kuruluşlarının (STKların) modernleşme süreci, insan hakları, ekonominin tüm sektörlerinin kalite ve rekabet gücünün artırılması ve demokrasi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu göstermektedir. Bugün sivil toplumun temsilcileri olan STKlar, demokratik geçiş ve sürdürülebilir ekonomik kalkınma konularında temel aktörler olarak kabul görmektedirler. Onlar sadece işverenler değil aynı zamanda başka insanların iş bulmasına aracı olanlardır. Bu anlamda, işsizliğin azaltılmasına önemli katkıları bulunmaktadır. STK konseptine devlet ve vakıf üniversitelerini de dahil edersek, hem eğitimin kalitesi hem de akademisyenlerin, kuruluşların ve araştırmaların kalitesi açılarından üniversiteler arasındaki rekabeti arttırdıklarını açık bir biçimde görebiliriz. Sonuç olarak, tüm üniversiteler sivil toplum kuruluşlarıyla olan etkileşimlerini arttırmalı ve öğrencilerini STKların önemi konusunda bilinçlendirmelidir" denildi.
Üniversitelerin temel görevlerinin, eğitim-öğretim, araştırma ve kamu hizmeti konularıyla sınırlandırılamayacağının da belirtildiği açıklamada buna dikkat çekilerek, "Kongrede tartışılan her sorun ve muhtemelen daha fazlası, üniversitelerin temel sorumlulukları arasına girmelidir. Bu konuda açıklanan küresel sorunlar giderek artıp şiddetlendikçe, üniversiteler kendilerini bu sorunlardan soyutlayamayacaklardır. Toplumun yüz yüze olduğu bu sorunların bazılarına cevap verebilmek için, çözüm sürecine daha fazla dahil olmalı ve farklı roller üstlenmelidir. Pek çok süreçte aktif katılımcı olabilir, arabuluculuk, uzlaştırıcılık, girişimcilik, teşvik edicilik, interaktif katılımcılık gibi yeni roller üstlenebilirler. Otoritelere ve yöneticilere silahlanmaya ayrılan bütçenin azaltılması ve üniversite araştırma projelerine aktarılması yoluyla herkesin daha huzurlu bir dünyada yaşamasının sağlanabileceği gibi tavsiyelerde bulunabilir. Ancak o zaman açlığın, yoksulluğun, çatışma ve savaşların olmadığı bir ortam yaratmak mümkün olabilir. Bu bağlamda, üniversiteler birimlerini küresel ve kronik sorunlara çözüm üretebilmeleri için yeniden yapılandırmalıdır. Yüksek öğrenim artık uluslararası bir sektör oluşturmaktadırlar. Bu nedenle onlara sunulan fırsatları yakalamalı ve STK ve diğer kuruluşlarla işbirliği ve etkileşim içine girmeli ve değişen dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilen uzmanlar, işçiler, yöneticiler ve liderler yetiştirmelidirler. Yeni kuşak üniversite idarecileri üniversitelerinden dışarı çıkmalıdırlar; rektörler girişimci olmalı ve yüksek kalitede araştırmalar yapılabilmesi için kaynak üretmeli, hem yerel hem de küresel anlamda toplumlara hizmet etmelidirler" şeklinde açıklandı.