Sigara, İltihaplı Romatizmaya Da Neden Oluyor İstanbul
Romatoloji Araştırma ve Eğitim Derneği (RAED) Genel Sekreteri Prof.
Romatoloji Araştırma ve Eğitim Derneği (RAED) Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Hamuryudan, nedeni tam olarak bilinmeyen 'romatoid artrite'ye zemin yaratan en önemli risk faktörünün sigara içmek olarak belirlendiğini vurgulayarak, kalıtsal faktörlerin de rol oynadığı hastalığın, en çok orta yaştaki kişilerde görüldüğünü bildirdi.
Antalya Cornelia Diamond Otel'de düzenlenen 11. Ulusal Romatoloji Kongresi'nde, halk arasında 'iltihaplı romatizma' olarak bilinen 'romatoid artrit' hakkında bilgi veren Hamuryudan, romatoid artritin dünyada toplumun yüzde 5'ini etkilediğini belirtti.
Hamuryudan, hastalığın kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha fazla görüldüğünü ve başladıktan 10 yıl sonra hastaların 1/3'ünü çalışmaz hale getirdiğini ifade ederek, 'Bugün için nedeni tam olarak bilinmeyen hastalığa zemin yaratan en önemli risk faktörü sigara içmek olarak belirlendi. Kalıtsal faktörlerin de rol oynadığı hastalık en çok orta yaştaki kişilerde görülüyor' dedi.
Yakın zamanda geliştirilen tanı kılavuzlarının romatoid artritin artık çok daha erken teşhis edilmesini mümkün kıldığını vurgulayan Hamuryudan, yeni geliştirilen ilaç ve tedavi yaklaşımları sayesinde, bir zamanlar tedavisi yok denilen hastalığın belirti ve bulgularının kontrol altına alındığını, eklem hasarı gelişiminin önlendiğini ve yaşam kalitesinin yükseltildiğini anlattı.
-ŞEKİL BOZUKLUĞUNDA ERKEN TEDAVİNİN ÖNEMİ-
Prof. Dr. Vedat Hamuryudan, halk arasında baston hastalığı olarak tanınan ankilozan spondilitin rahatsızlığının da Türkiye'de binde 3 civarında görüldüğünü söyledi.
Daha çok genç erkeklerin hastalığı olan ankilozan spondilitin kalça ve belde istirahat sonrası artan, hareket etmekle azalan ağrılarla kendini belli ettiğini anlatan Hamuryudan, 'Sabahları olan ve uzun süre belde tutukluk, topuk ve kalça ağrısı da kliniğin diğer parçası. Gözde iltihaplanma, ağız yaraları, barsak iltihaplanması, eklem dışı belirtileri olarak görülebiliyor. Kalıtım, bugün için hastalığa zemin hazırlayan en önemli risk faktörü' şeklinde konuştu.
Hastalığın, artan farkındalık ve modern görüntüleme yöntemleriyle artık çok daha erken teşhis edilmekte olduğunu vurgulayarak, yapılan çalışmaların tedavinin bel eklemi röntgenlerinde yapısal bozukluk gelişmeden başlamasının ileride gelişecek kamburluğu önlediğine ilişkin umut verdiğini kaydetti.
-BEHÇET HASTALIĞI-
Behçet hastalığıyla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Melike Melikoğlu, hastalığın, nedeni bilinmeyen iltihaplı bir hastalık olduğunu belirtti.
Melikoğlu, söz konusu hastalığın ilk kez 1937 yılında Hulusi Behçet tarafından tanımlandığını hatırlatarak, ağız içi ve genital bölgede tekrarlayan ülserler, deride sivilcelenmeler, kızarık ağrılı sertlikler ve gözde iltihaplı atakların, hastalığın en önemli belirtileri olduğunu ifade etti.
Hastalığın görülme sıklığının farklı coğrafi dağılım gösterdiğini ifade eden Melikoğlu, hastalığın özellikle Doğu Akdeniz havzası, Orta Doğu, Asya ve Uzak Doğu bölgesinde görüldüğünü, Avrupa ve Amerika kıtasında da hastalığın görülme sıklığının oldukça yüksek olduğunu vurguladı.
Sıklık haritasının tarihi İpek Yolu üzerinde olması nedeniyle hastalığın 'İpek Yolu hastalığı' olarak da bilindiğini belirten Melikoğlu, 'Türkiye, hastalığın en sık görüldüğü ülkelerin başında geliyor. Farklı saha çalışmalarında toplumda sıklığı yüz bin kişide 20-420 hasta olarak bulunmuştur' diye konuştu.
-'YÜZDE 25 GÖRME KAYBI GÖRÜLÜYOR'-
Melikoğlu, hastalığın erkek ve kadınları benzer sıklıkta etkilediğini, ancak hastalığın seyrinin erkeklerde belirgin olarak daha ağır görüldüğünü kaydetti.
Hastalığın, genç yaşta, genellikle 20-30 yaşları arasında başladığını, tekrarlayan ağız yaralarının en sık başlangıç bulgusu olarak görüldüğünü ifade eden Melikoğlu, hastalığın bulgularının yaşlanmayla sönme eğilimi gösterdiğini belitti. Melikoğlu, Behçet hastalığının, hastaların çoğunda, özellikle kadınlarda, hayat kalitesini bozan, kalıcı hasar oluşturmayan, tekrarlayan deri ve mukoza bulguları ile seyrettiğine dikkati çekerek, hastaların yaklaşık yarısında oluşan göz tutulumunun en önemli özürlülük nedeni olarak kendini gösterdiğini dile getirdi.
Hastalığın, başta erkek hastalar olmak üzere yüzde 25 oranında ciddi görme kaybıyla sonlandığını vurgulayan Melikoğlu, hastalığın istenmeyen sonuçlarının önlenmesinde, erken tanı ve tedavinin büyük önem taşıdığını kaydetti.
17.10.2010 11:44:28
Antalya Cornelia Diamond Otel'de düzenlenen 11. Ulusal Romatoloji Kongresi'nde, halk arasında 'iltihaplı romatizma' olarak bilinen 'romatoid artrit' hakkında bilgi veren Hamuryudan, romatoid artritin dünyada toplumun yüzde 5'ini etkilediğini belirtti.
Hamuryudan, hastalığın kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha fazla görüldüğünü ve başladıktan 10 yıl sonra hastaların 1/3'ünü çalışmaz hale getirdiğini ifade ederek, 'Bugün için nedeni tam olarak bilinmeyen hastalığa zemin yaratan en önemli risk faktörü sigara içmek olarak belirlendi. Kalıtsal faktörlerin de rol oynadığı hastalık en çok orta yaştaki kişilerde görülüyor' dedi.
Yakın zamanda geliştirilen tanı kılavuzlarının romatoid artritin artık çok daha erken teşhis edilmesini mümkün kıldığını vurgulayan Hamuryudan, yeni geliştirilen ilaç ve tedavi yaklaşımları sayesinde, bir zamanlar tedavisi yok denilen hastalığın belirti ve bulgularının kontrol altına alındığını, eklem hasarı gelişiminin önlendiğini ve yaşam kalitesinin yükseltildiğini anlattı.
-ŞEKİL BOZUKLUĞUNDA ERKEN TEDAVİNİN ÖNEMİ-
Prof. Dr. Vedat Hamuryudan, halk arasında baston hastalığı olarak tanınan ankilozan spondilitin rahatsızlığının da Türkiye'de binde 3 civarında görüldüğünü söyledi.
Daha çok genç erkeklerin hastalığı olan ankilozan spondilitin kalça ve belde istirahat sonrası artan, hareket etmekle azalan ağrılarla kendini belli ettiğini anlatan Hamuryudan, 'Sabahları olan ve uzun süre belde tutukluk, topuk ve kalça ağrısı da kliniğin diğer parçası. Gözde iltihaplanma, ağız yaraları, barsak iltihaplanması, eklem dışı belirtileri olarak görülebiliyor. Kalıtım, bugün için hastalığa zemin hazırlayan en önemli risk faktörü' şeklinde konuştu.
Hastalığın, artan farkındalık ve modern görüntüleme yöntemleriyle artık çok daha erken teşhis edilmekte olduğunu vurgulayarak, yapılan çalışmaların tedavinin bel eklemi röntgenlerinde yapısal bozukluk gelişmeden başlamasının ileride gelişecek kamburluğu önlediğine ilişkin umut verdiğini kaydetti.
-BEHÇET HASTALIĞI-
Behçet hastalığıyla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Melike Melikoğlu, hastalığın, nedeni bilinmeyen iltihaplı bir hastalık olduğunu belirtti.
Melikoğlu, söz konusu hastalığın ilk kez 1937 yılında Hulusi Behçet tarafından tanımlandığını hatırlatarak, ağız içi ve genital bölgede tekrarlayan ülserler, deride sivilcelenmeler, kızarık ağrılı sertlikler ve gözde iltihaplı atakların, hastalığın en önemli belirtileri olduğunu ifade etti.
Hastalığın görülme sıklığının farklı coğrafi dağılım gösterdiğini ifade eden Melikoğlu, hastalığın özellikle Doğu Akdeniz havzası, Orta Doğu, Asya ve Uzak Doğu bölgesinde görüldüğünü, Avrupa ve Amerika kıtasında da hastalığın görülme sıklığının oldukça yüksek olduğunu vurguladı.
Sıklık haritasının tarihi İpek Yolu üzerinde olması nedeniyle hastalığın 'İpek Yolu hastalığı' olarak da bilindiğini belirten Melikoğlu, 'Türkiye, hastalığın en sık görüldüğü ülkelerin başında geliyor. Farklı saha çalışmalarında toplumda sıklığı yüz bin kişide 20-420 hasta olarak bulunmuştur' diye konuştu.
-'YÜZDE 25 GÖRME KAYBI GÖRÜLÜYOR'-
Melikoğlu, hastalığın erkek ve kadınları benzer sıklıkta etkilediğini, ancak hastalığın seyrinin erkeklerde belirgin olarak daha ağır görüldüğünü kaydetti.
Hastalığın, genç yaşta, genellikle 20-30 yaşları arasında başladığını, tekrarlayan ağız yaralarının en sık başlangıç bulgusu olarak görüldüğünü ifade eden Melikoğlu, hastalığın bulgularının yaşlanmayla sönme eğilimi gösterdiğini belitti. Melikoğlu, Behçet hastalığının, hastaların çoğunda, özellikle kadınlarda, hayat kalitesini bozan, kalıcı hasar oluşturmayan, tekrarlayan deri ve mukoza bulguları ile seyrettiğine dikkati çekerek, hastaların yaklaşık yarısında oluşan göz tutulumunun en önemli özürlülük nedeni olarak kendini gösterdiğini dile getirdi.
Hastalığın, başta erkek hastalar olmak üzere yüzde 25 oranında ciddi görme kaybıyla sonlandığını vurgulayan Melikoğlu, hastalığın istenmeyen sonuçlarının önlenmesinde, erken tanı ve tedavinin büyük önem taşıdığını kaydetti.
17.10.2010 11:44:28