Ekonomik kriz insanları yakınlaştırdı

Bakan Babacan, ülkelerin kriz nedeniyle daha çok bir araya geldiklerini söyledi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yaşanan kriz vesilesiyle ülkelerin artık daha sık bir araya geldiğini ancak bazı temel konularda hala bir işbirliği sağlanamadığını belirterek, ''Bir asgari ortak payda arayışı var ancak bu şu anda dünyanın ihtiyaç duyduğu noktada mıdır diye baktığımızda aslında tablonun çok da iç açıcı olmadığını görüyoruz'' dedi.

Babacan, Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonları Örgütünün (IOSCO) Gelişmekte Olan Ülkeler Komitesi toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, IOSCO'nun küresel çapta standartlar ve ilkeler belirlemek ve bu konularda ülkeler arası diyaloğu ve işbirliğini geliştirmek açısından çok önemli bir fonksiyon yerine getirdiğini belirtti.

Türkiye'nin özellikle gelişmekte olan ekonomiler içerisinde, küresel ekonomi içindeki yerinin hızla değiştiğine işaret eden Babacan, son krizden sonra kurulacak yeni düzende gelişmekte olan ülkelerin ağırlığı ve gücünün hızla arttığını ve Türkiye'nin de bu konuda bir istisna olmadığını vurguladı.

Çok büyük maliyete ve boyutlara sahip son krizden çıkarılacak çok ders ve atılacak çok adım bulunduğunu söyleyen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Her ne kadar bu kriz vesilesiyle ülkeler artık daha sık bir araya geliyor olsa da, bazı temel konularda hala bir işbirliği, uyum sağlanamadığını görüyoruz. Bir yandan yoğun bir çaba var ama öte yandan da ülkelerin birbirinden farklı çıkarları pek çok konuda mutabakatı, görüş birliğini de engelliyor. Şu anda adeta bir asgari ortak payda arayışı var ülkeler arasında. Ancak bu asgari ortak paydaya baktığımızda, bu şu anda dünyanın ihtiyaç duyduğu noktada mıdır; 2008-2009 krizine sürüklenirken, krizin sebebi neydi, arkasındaki sorunlar neydi; gerçekten sorunları çözecek, krizin tekrarını önleyecek adımlar atılabildi mi diye baktığımızda aslında tablonun çok da iç açısı olmadığını görüyoruz.''

Babacan, bunları olumsuz bir tablo oluşturmak için söylemediğini, gerçeklerin biraz daha açık açık konuşulması gerektiğini ifade ederek, ''Birçok uluslararası toplantıda kapalı bölümlerde riskler, endişeler sıkça dillendiriliyor ancak kamuoyuna verilen mesajlarda bir parça daha iyimserlik, moral düzeltmeye çalışan bir ton görüyoruz'' diye konuştu.

Krizlerin zor reformları yapmak için aynı zamanda çok iyi fırsat ortamı oluşturduğunu belirten Babacan, böylesine tüm dünyayı etkileyen ve büyük maliyetleri olan bir krizde birçok ülkenin korkmadan bu zor adımları atması gerektiğinin altını çizdi.

Ali Babacan, şu anda dünya genelinde yaşanan ekonomik toparlanmanın aynı zamanda birçok riski de barındırdığını dile getirerek, bu riskleri ülkelerin yüksek borç stokları, kamu borç stoklarının sürekli artması, işsizliğin yüksek olduğu ülkelerde iç taleple ilgili belirsizlikler olarak sıraladı.

Batan birçok bankanın yanı sıra şu anda devlet desteğiyle ayakta duran çok sayıda bankanın da mevcut olduğu krizin ardından, sağlanan bu olağanüstü imkanların geri çekilmesinin yıllar, bazı durumlarda on yıllar alacağını anlatan Babacan, Basel komitesinin bankacılıkla ilgili çalışmalarına da değinerek, ''Basel 3 tedbirlerinin bundan sonra uygulanması önem taşıyor ancak sistemik risk taşıyan kuruluşlarla ilgili ne yapılması gerektiği konusunda hala çok net bir tablo, çok net bir politika seti de görmüyoruz'' şeklinde konuştu.

''BÜYÜKLERLE KÜÇÜKLER ARASINDA HAKSIZ REKABET ORTAMI OLACAK''

Babacan, son krizin yarattığı ahlaki rizikoya da işaret ederek, bankacıların bu krizden ''ben risk alayım, maceralara gireyim, para kazanırsam benim, kazanamazsam şöyle ya da böyle kurtarılıyorum'' şeklinde yanlış bir ders çıkardığını ve önümüzdeki dönemde birçok ülkede bankacılık sektöründe sıhhatli bir rekabet ortamı görülemeyeceğini belirtti.

Bakan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Büyükler, 'nasıl olsa ben kurtarılırım' rahatlığıyla çok farklı işlere girerken, küçükler, 'bize sahip çıkan yok, başımıza bir iş gelirse ortada kalıyoruz' anlayışıyla hareket edecek ve büyüklerle küçükler arasında haksız bir rekabet olacak. Gittikçe daha büyük kuruluşların egemen olduğu bankacılık sektörleriyle karşı karşıya kalacağız. Rekabetin azaldığı ortamda da bundan toplumlar, tüketiciler kaybedecek. Bu sistemik açıdan önem taşıyan kuruluşların, büyük bankaların ne yapılacağı, bunlarla ilgili ne tür politikalar ortaya konacağı büyük aciliyet arzediyor. Aksi halde bu hataların tekrarından başka bir şey göremeyeceğiz önümüzdeki yıllarda.''

Kaynak: AA