Soylu: '27 Mayıs, Aslında Atatürk'ü Tasfiye Etmiştir'
Demokrat Parti'nin (DP) eski Genel Başkanı Süleyman Soylu, "1960 darbesiyle, 1924 Anayasası tasfiye edilmiştir. 27 Mayıs, aslında Atatürk'ü tasfiye etmiştir" dedi.
OMÜ Sosyal Bilimler ve Kültür Kulübü ve 3H Hareketi işbirliğiyle düzenlenen, "Vesayet Altında Siyaset" konulu konferans, OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi. Eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu ve eski Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) Genel Başkanı Hüseyin Ergün vesayet konusu ele alarak, önemli açıklamalarda bulundu.
Eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, bütün meselelerin bir kaynağı olduğunu, bunların iyi analiz edilmesi gerektiğini savundu. Her devrenin kendi adına sıkıntıları ve sakıncaları olduğuna işaret eden Soylu, "Bunlarla yüzleşmeliyiz. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra gerçekleştirilen Cumhuriyet devrimiyle Türkiye'de ötekileştirme yapıldığını hiç kimse söylemekten imtina etmemelidir. Ama her devrimin böyle sakıncaları vardır. Cumhuriyetten sonra köylüler ötekileştirilmiştir, dindarlar ötekileştirilmiştir,
Aleviler ötekileştirilmiş, Kürtler ötekileştirilmiştir. Gayrimüslimler yok mesafesine indirilmiştir. Bunlar bu ülkede oldu. Bunları konuşmayalım mı? Konuşmayın, birisi gelir sizin adınıza konuşur. Konuşunca da kendinizi hazırlamadığınız için, bununla yüzleşmediğiniz için ulusalcı, ırkçılığa dayalı direnişler gerçekleştirirseniz yeni dünyadan kopar gidersiniz" diye konuştu.
"Türkiye'de sistemli vesayet 1960 darbesinin ardından başlamıştır" diye devam eden Soylu, "1960 darbesi; Türkiye'deki bütün faili meçhullerin, haksızlıkların, kötülüklerin, anarşinin, terörizmin en önemli sebeplerinden bir tanesidir. Bütün kötülüklerin anasıdır. 50 yıldır Türkiye'de hiç aralıksız ara rejim uygulanmaktadır. Türkiye ara rejime mahkum bir şekilde ta ki 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma kadar, 1960 sonrası kendi geleceğine el atacağı fırsatı ortaya koymuştur. 1960 darbesiyle, 1924 Anayasası
tasfiye edilmiştir. 27 Mayıs, aslında Atatürk'ü tasfiye etmiştir. Hiç başka ötesi berisi yoktur. 1923'te kurulan Cumhuriyet, 1960'da tasfiye edilmiştir" ifadelerini kullandı.
Vesayeti 'ülkeyi arkadan yönetmek' olarak tanımlayan eski SHP Genel Başkanı Hüseyin Ergün ise, 1950 yılından sonra Türkiye'de vesayet rejiminin kurumsallaştığını iddia etti. Ergün, "Emniyet güçleri, ordu, eğer bir yasasızlığın arkasında değilse o işin sürekli yapılması mümkün değildir. Bir şekilde onu destekliyor olması lazım. Bu her şey olabilir. Kaçakçılık olabilir, gizli örgütlenmeler olabilir, ayaklanmalar olabilir. 30 yıldır bizde olduğu gibi çatışmalar olabilir. Bunları bu gizli güçten bağımsız
olduğunu sanmak aldatmacadır" dedi.
"Vesayet yöntemi; seçilmiş iktidarları, seçilmişleri yönetme sürecinde bizim yaşadığımız dönemde provokasyon, istikrarsızlık olarak çıktı" diye devam eden Ergün, "Öğrenci çatışmalarıyla başladı, Kürt çatışması çıktı. Bunların her birisinin vesayet yönetimiyle ilgili olduğunu bugün anlıyoruz" ifadelerini kaydetti. Ergün, seçilmişlere mutlaka saygı duyulması ve halkın tercihlerinin önemsenmesi gerektiğini ifade etti.
Eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, bütün meselelerin bir kaynağı olduğunu, bunların iyi analiz edilmesi gerektiğini savundu. Her devrenin kendi adına sıkıntıları ve sakıncaları olduğuna işaret eden Soylu, "Bunlarla yüzleşmeliyiz. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra gerçekleştirilen Cumhuriyet devrimiyle Türkiye'de ötekileştirme yapıldığını hiç kimse söylemekten imtina etmemelidir. Ama her devrimin böyle sakıncaları vardır. Cumhuriyetten sonra köylüler ötekileştirilmiştir, dindarlar ötekileştirilmiştir,
Aleviler ötekileştirilmiş, Kürtler ötekileştirilmiştir. Gayrimüslimler yok mesafesine indirilmiştir. Bunlar bu ülkede oldu. Bunları konuşmayalım mı? Konuşmayın, birisi gelir sizin adınıza konuşur. Konuşunca da kendinizi hazırlamadığınız için, bununla yüzleşmediğiniz için ulusalcı, ırkçılığa dayalı direnişler gerçekleştirirseniz yeni dünyadan kopar gidersiniz" diye konuştu.
"Türkiye'de sistemli vesayet 1960 darbesinin ardından başlamıştır" diye devam eden Soylu, "1960 darbesi; Türkiye'deki bütün faili meçhullerin, haksızlıkların, kötülüklerin, anarşinin, terörizmin en önemli sebeplerinden bir tanesidir. Bütün kötülüklerin anasıdır. 50 yıldır Türkiye'de hiç aralıksız ara rejim uygulanmaktadır. Türkiye ara rejime mahkum bir şekilde ta ki 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma kadar, 1960 sonrası kendi geleceğine el atacağı fırsatı ortaya koymuştur. 1960 darbesiyle, 1924 Anayasası
tasfiye edilmiştir. 27 Mayıs, aslında Atatürk'ü tasfiye etmiştir. Hiç başka ötesi berisi yoktur. 1923'te kurulan Cumhuriyet, 1960'da tasfiye edilmiştir" ifadelerini kullandı.
Vesayeti 'ülkeyi arkadan yönetmek' olarak tanımlayan eski SHP Genel Başkanı Hüseyin Ergün ise, 1950 yılından sonra Türkiye'de vesayet rejiminin kurumsallaştığını iddia etti. Ergün, "Emniyet güçleri, ordu, eğer bir yasasızlığın arkasında değilse o işin sürekli yapılması mümkün değildir. Bir şekilde onu destekliyor olması lazım. Bu her şey olabilir. Kaçakçılık olabilir, gizli örgütlenmeler olabilir, ayaklanmalar olabilir. 30 yıldır bizde olduğu gibi çatışmalar olabilir. Bunları bu gizli güçten bağımsız
olduğunu sanmak aldatmacadır" dedi.
"Vesayet yöntemi; seçilmiş iktidarları, seçilmişleri yönetme sürecinde bizim yaşadığımız dönemde provokasyon, istikrarsızlık olarak çıktı" diye devam eden Ergün, "Öğrenci çatışmalarıyla başladı, Kürt çatışması çıktı. Bunların her birisinin vesayet yönetimiyle ilgili olduğunu bugün anlıyoruz" ifadelerini kaydetti. Ergün, seçilmişlere mutlaka saygı duyulması ve halkın tercihlerinin önemsenmesi gerektiğini ifade etti.