Trabzonsporlu Selçuk İnan: A Milli Takım rüyalarımı süslüyor

Trabzonsporlu Selçuk İnan, bir numaralı hedefinin A Milli Takım formasını sürekli giymek olduğunu söyledi.

Türkiye Futbol Federasyonu tarafından çık

Trabzonsporlu Selçuk İnan, bir numaralı hedefinin A Milli Takım formasını sürekli giymek olduğunu söyledi.

Türkiye Futbol Federasyonu tarafından çıkartılan Tam Saha Dergisi'ne röportaj veren genç futbolcu kendisine soruların soruları şu cevapları verdi:

-Trabzonspor, Şenol Güneş'in işbaşına gelmesinden bu yana ciddi bir değişim yaşıyor. Kadroda büyük bir revizyona gidilmeden futbol anlamındaki bu ilerleyişi sen nasıl açıklıyorsun?

Futbolcular için kullanılan "Uyum sorunu" tabiri vardır. Bunu eski hocamız Hugo Broos'a uyarlarsak, onun Türk futboluna uyum sürecinin epeyce uzun sürdüğünü söyleyebiliriz. Bu nedenle, Broos'un döneminde istediğimiz pas trafiğini sahaya yansıtmayı başaramadık. Bizi daha iyi anlayan ve Türk futbolcuları daha iyi tanıyan bir teknik adam olan Şenol Güneş'in göreve gelmesinden sonra ise büyük bir değişiklik yaşadık. Burada yerli-yabancı ayrımına kesinlikle girmeden söylüyorum; futbolcularla teknik adam arasındaki iletişim çok önemli. Şenol Güneş'le bunu çok iyi başardık.

-Trabzonspor ligin pas trafiğini en iyi sağlayan takımlarından biri haline geldi. Bu dönüşüm nasıl başarıldı?

Bu aslında Şenol Hocanın oyun anlayışıyla ilgili. Kendisi topun sürekli bizde kalmasını istiyor. Trabzonspor'un oyuncu kadrosu da pas yapabilme becerisine sahip, oynamak isteyen futbolculardan oluştuğu için bunu uygulamamız kolaylaşıyor.

-Millî Takım'ın oyun planına baktığımızda sanki Teknik Direktör Guus Hiddink'in de benzer isteklerde bulunduğunu görüyoruz. Sen ne dersin?

Kesinlikle doğru. Kendisi bize, "Top sizde ne kadar fazla kalırsa, rakibin size karşı tehlike yaratma şansı da o kadar azalır" diyor. Hem Trabzonspor'da hem de Millî Takım'da hemen hemen aynı şekilde oynamaya çalışıyoruz.

-Teknik adam-futbolcu ilişkileri bir takımın performansında önemli yer tutuyor. Bu anlamda Trabzonspor'daki teknik adam-oyuncu ilişkileri hakkında neler söyleyebilirsin?

Teknik-adam oyuncu ilişkileri en üst düzeyde. İster futbol içi isterse futbol dışı bir sorunumuz olsun, bunu Şenol Hoca veya yardımcılarına rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Bu konuda çok şanslıyız. Tüm bunlar performansımızın artmasına katkı sağlıyor.

-Teknik adamların oyuncularından beklentileri olduğu gibi futbolcuların da onlardan beklentileri var. Sen bir oyuncu olarak teknik adamdan neler bekliyorsun? Hangi tip antrenörlerle daha verimli çalışabiliyorsun?

Aslında her futbolcu için farklıdır bu. Bazısı kendisine bağırıldığı zaman daha çok hırslanır ve performansını ikiye katlar, bazısı daha duygusaldır ve kendisine hiç bir lâf söylenmesini istemez. Çünkü zaten hocanın verdiği görevleri yapmaya çalıştığını düşünür. Oyuncunun hangi karakterde olduğunu anlamak da hocaların işi. Hocalardan beklediğimiz, bütün futbolcuların aynı olmadığını bilmeleri, her futbolcunun farklı mental ve psikolojik yapısı olduğunu anlamaları. Bunları çözüp ona göre davranış biçimi geliştirmeleri gerekiyor. Mesela ben, daha çok sakin yapıda olan antrenörlerle çalışmayı isterim. Çünkü duygusal bir kişiliğe sahibim. Bugüne kadar hep hocalarımın söylediklerini yapmaya gayret ettim. Benden istenilenleri yapamadığımda hocaların bana serzenişte bulunmaları normal ama aşırıya kaçmazlarsa kendi adıma daha iyi olur.

-Trabzonspor'un oyun sisteminde farklı arayışlar var. Zaman zaman Ceyhun'un da katılımıyla üçlü orta sahayla oynuyorsunuz, bazen de sen ve Colman'la bir ikili oluşturuluyor. Kendi açından baktığında hangi sistemde daha verimli oynadığını düşünüyorsun?

Şenol Hoca bu seçenekleri çok iyi organize ediyor. Güçlü rakiplerle oynadığımız zaman üçlü oynamak zorunda kalıyoruz. O takdirde ben, Ceyhun ve Colman sahada oluyoruz. Üçlüyü oluşturan isimlere alternatif olarak Barış ve Sezer'i de dâhil edebiliriz. Bazı maçlarda hocamız bizden ikili oynamamızı istiyor, o zaman daha atak bir görüntü çiziyoruz. Ben hem ikili hem de üçlü sisteme rahatlıkla uyum sağlayabiliyorum. Özel bir tercihim yok.

-Geçmişte tipik bir forvet arkası oyuncusuyken giderek bir ön liberoya dönüştün. Yeni yerinden memnun musun? Bu bölgede oynamanın üzerine bindirdiği zorluklar var mı?

Aslında altyapıda ve Manisaspor'a gelene kadar daha çok forvet arkası olarak oynadım. Hatta Manisaspor'da bile çok kısa süre de olsa bu şekilde görev aldım. Hocalarım bana hangi görevi uygun görürlerse ben onu üstleniyorum. Şu anda Şenol Hoca beni daha çok defansif oynatmayı düşünüyor. Bunu da elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum ve hiç de rahatsızlık duymuyorum. Benim için önemli olan hocamızın ve takım arkadaşlarımın benden en çok nasıl verim alabileceği.

-Zaman zaman savunmanın önünde fazla kaldığını ve bu durumda Trabzonspor'un hücum bölgesindeki aksiyonlarda aksamalar olduğunu görüyoruz. Sanki Trabzonspor senin de katıldığın hücumlarda daha verimli oluyor. Bu görüşe katılıyor musun?

Ön tarafta oynayan başka çok kaliteli oyuncu arkadaşlarımız var. Sonuçta futbol bir sistem oyunu. Bu sistem içerisinde, hocam benden ileriye fazla çıkmamı istemiyor. Ben de çıkmıyorum. Bu görüşe fazla katılmıyorum.

-Geçtiğimiz sezonu hem Ziraat Türkiye Kupası hem de TFF Süper Kupa ile kapatmak oyuncular üzerinde nasıl bir etki bıraktı?

Bizim için çok iyi oldu çünkü geçen sezon şampiyonluk yarışından erken kopmuştuk. Hedefimiz Türkiye Kupası'nı almaktı. Bunu başarıp üzerine Süper Kupa'yı alınca ekstra gibi oldu. Her şeye rağmen, bir sezonda verilen üç kupadan ikisini müzemize götürmek bir başarıdır.

-Trabzonspor'un kadro yapısına ve derinliğine bakıp diğer şampiyonluk adayları ile kıyasladığında takımın sezon sonunda nerede olabileceğini tahmin ediyorsun?

Trabzonspor, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Bursaspor çok iyi kadrolar kurdu. Aslında şampiyonluk için başka takımlar da sayabilirim ama şu anda ön planda olanlar bunlar. Aralarında çok fark olduğunu düşünmüyorum. Hepsi çok kaliteli. Belki bizim takımımız üç senedir bir arada oynayan oyunculardan oluştuğu için bazı yorumcular bizi daha avantajlı görebilir. Aslında ben de öyle görüyorum. Ancak lig 3 puanlı sistem üzerine kurulu. Bu yüzden 5 takım arasında geçecek bir yarış öngörüyorum. Tüm saydığım takımlar bu sezon transferde çok kaliteli isimleri kadrolarına kattı. Bu Türk futbolu için çok önemli bir olay bence. Ama onların da ne kadar kısa sürede Türkiye'ye ve takımlarına adapte olabileceği tartışılır. Yeni gelen transferlerin uyum sürecini çabuk atlatmasıyla tüm takımlar iyi bir duruma gelebilir.

-Bursaspor'un şampiyonluğundan sonra Türk futbolunda neler değişti sence?

Geçen sezondan önce sadece dört büyük vardı, artık beş oldu. Futbolcular için de çok iyi bir durum bu. Çünkü herkes şampiyon olan takımda oynamak isteyecektir. İnşallah ilerleyen yıllarda başka Anadolu takımları da bu başarıyı yakalar. Bence bu başarının Trabzonspor'a kesinlikle olumsuz bir etkisi olmadı, çünkü Trabzonspor'un büyüklüğü belli. Trabzonspor'un hedefi bundan sonra Galatasaray ve Fenerbahçe'nin şampiyonluklarını yakalamak olmalı.

-Sezon başında transferinle ilgili söylentiler vardı ama sonuçta Trabzonspor'da kaldın. Bu süreçte neler yaşadın? Kaldığın için mutlu musun?

Ben zaten takımda kalmak istiyordum, bu yüzden tabii ki mutluyum. Bir sene daha sözleşmem var. Bu süreçte yazılanlar-çizilenler kesinlikle benim dışımda gelişti. Benim hiçbir şeyden haberim olmadı. Kimseyle görüşmedim, kimseyle konuşmadım da. Sürekli olarak kalmak istediğimi ve mutlu olduğumu söyledim. O yüzden bu konuyla ilgili söylenecek fazla bir şey de kalmadı.

-Geçtiğimiz sezon transfer edilen Teofilo performansıyla büyük eleştiri almış ve oyunculuğu bile sorgulanmıştı. Oysa Kolombiyalı oyuncunun bu sezona çok iyi başladığını görüyoruz. Birincisi, sence Teofilo nasıl bir oyuncu? İkincisi, galiba uyum süresi denilen mesele futbolda sandığımızdan da önemli bir yer tutuyor.

Teofilo zaten bize gelmeden önce bir sezonda kaydettiği 30'un üzerinde golle kalitesini ispat etmiş bir futbolcuydu. Böyle bir futbolcuyu transfer etmek kolay bir iş olmasa gerek. Bize ilk geldiğinde gerçekten fiziksel açıdan hazır değildi, çünkü oynadığı ligde sezon yeni bitmişti. Kaliteli bir futbolcu olduğunu hepimiz bilsek de uyum süreci çok uzun sürdü, altı ay kadar forma şansı bulamadı. Gollerini de atamadı. Bu sezon öncesinde çok iyi çalıştı ve fiziksel açıdan da lige hazır hale geldi. Kendisi topu çok iyi saklayabilen, ayaklarına çok hâkim bir futbolcu. Böyle futbolcularla oynamak tüm orta saha oyuncularının da isteğidir. Çünkü sırtı kaleye dönük olarak topu koruyup tekrar orta saha elemanına aktarabilmek önemli bir özellik. Gol vuruşlarındaki yeteneği de belli. Aslında onu bir nevi yeni transferimiz olarak da lanse edebiliriz. Takıma çok katkı sağlayacağını düşünüyorum.

-Trabzonspor'un bir başka yeni transferi Jaja. Onun futbol kumaşı hakkında neler söylersin?

Jaja bence Teofilo'ya göre daha şanslı, çünkü uyum sürecini daha hızlı atlatabilecek bir ortam kurdu kendine. Güney Amerikalı arkadaşları var. Bizimle de arası çok iyi. Gerek fiziksel, gerekse teknik açılardan üst düzey bir futbolcu. Çok kısa sürede takımımıza faydalı olmaya başlayacaktır.

-Glowacki'nin performansının savunmanın önünde görev yapan bir oyuncu olarak seni rahatlattığını söyleyebilir miyiz? Trabzonspor onun oynadığı maçlarda defanstan daha organize çıkıyor gibi görünüyor.

Glowacki karakterli, disiplinli ve aynı zamanda çok profesyonel bir futbolcu. Bizim takıma büyük katkı sağladı diyebilirim. İkinci Liverpool maçından önce talihsiz bir sakatlık yaşadı ve buna çok üzüldük. Ancak onun yerine oynayan arkadaşlarımız da görevlerini en iyi şekilde yerine getirdi. Bu sayede onun eksikliğini yaşamadık diyebilirim. Kendisi gerçekten çok iyi bir transfer.

-ABD kampından bu yana Millî Takım için sürekli düşünülen bir oyuncu haline geldin. Bu davetler özgüvenin üzerinde nasıl etki yapıyor?

Millî Takım'a gelmek her oyuncunun hayalidir. Benim de rüyalarımı A Millî Takım'ın devamlı oyuncusu olmak süslüyordu. Bunun yavaş yavaş gerçekleştiğini hissediyorum. Birkaç kamptır üst üste çağrılıyorum. Bana verilen bu şansı kullanıp değişmez isimlerden bir tanesi olmak istiyorum.

-Hiddink döneminde iki uzun kamp yaşadın. Bu süreçte Hollandalı teknik adamın Millî Takım'da neleri değiştirebildiğini ve bundan sonrası için neleri değiştirmek istediğini gözlemledin?

Öncelikle bize sürekli teknik kapasitesi yüksek oyuncular olduğumuzu ve bunu da en iyi şekilde kullanmamız gerektiğini söylüyor. Bu becerimizi takım oyunu içinde sergilememizin doğru olduğunu ifade ediyor.

-Almanya'nın da bulunduğu grupta Euro 2012 finallerine gitme şansımızı nasıl görüyorsun? Almanların Dünya Kupası finallerindeki performansını da göz önünde tutarak bu soruya nasıl bir cevap verirsin?

Bence Almanya ile eşit şansa sahibiz. Belki Almanya bu grupta favori olarak gösteriliyor ama biz de onlar kadar kaliteli bir takımız. Belçika ve Avusturya da yabana atılmayacak takımlar. Çekişmeli mücadeleler olacağını düşünüyorum ama biz gruptan lider olarak çıkmak istiyoruz.

-Onur'un Trabzonspor'daki çıkışı, genç Türk oyuncuların kendilerine güvenildiği takdirde neler yapabileceğine güzel bir örnek olabilir. Sen genç Türk oyuncuların takımlarında yeterince şans bulabildiğini düşünüyor musun?

Federasyon Başkanı Mahmut Özgener 6+2+2 yabancı kontenjanı sisteminin iki yıllık bir süre için uygulanacağını söylemişti. Bence bu sistem sona erdiği zaman Türk futbolcular için daha olumlu bir dönem başlayacak. Şu anda tanınan 10 yabancı serbestisi hem Millî Takım hem de genç oyuncular için bir handikap. Çünkü Türk oyuncuların forma giyme şansı daha da azalıyor. İlk on birde üç ya da dört Türk futbolcunun oynama şansı oluyor. Bu da gerçekten çok düşük bir rakam. 10 yabancının çok fazla olduğunu düşünüyorum. Onur örneğini verdiniz. Maalesef herkes onun kadar şanslı olmayabilir veya onun kadar sabır gösteremeyebilir. Onur, gerçekten çok çalıştı, inat etti ve formayı sırtına geçirdi.

-Arda Turan'ın "Altyapılarda bir şey öğrenmeden A takımlara geliyoruz" eleştirisi hakkında neler söylersin?

Ben Çanakkale Dardanelspor'da yetiştim. Oranın altyapısı çok iyiydi ve kaliteli hocalar görev yapıyordu. Bence Arda'nın söylediği tüm kulüpler için geçerli değil. Mutlaka onun bahsettiği gibi takımlar vardır ama en azından benim yetiştiğim kulüpte hocalarımız bize çok şey öğrettiler.

-Bundan sonraki hedeflerin arasında neler var?

Sürekli olarak A Millî Takım'da forma giymek ve ne olursa olsun Avrupa'da bir takımda oynamak istiyorum.

-Liverpool maçlarını sormak istiyorum. Kuvvetli bir ekibe karşı oynadınız ve Avrupa Ligi'ne erken veda etmek zorunda kaldınız. Bize iki maçın bir değerlendirmesini yapabilir misin?

Avrupa Ligi kura çekimini Bursaspor'la oynanacak Süper Kupa maçı öncesi Burak'la birlikte izliyorduk. Burak, "Hangisi çıkarsa çıksın, Liverpool çıkmasın" diye dua ediyordu. Ben de "Hayırlısı olsun diyelim. Kim çıkarsa çıksın, önemli değil" dedim. Her ne kadar böyle desem bile ben de içimden Liverpool'la eşleşmek istemiyordum. Burak, Beşiktaş'ın Liverpool'a 8-0 kaybettiği maçta kadrodaydı ve İngiltere'de atmosferin ne kadar zorlayıcı olduğunu hep anlatıyordu. Genelde Burak'ın istemediği şeyler hep gerçekleşir. Daha ilk başta Liverpool bize çıktığında ben ona ters ters bakmıştım (Gülüyor). Bir yandan Liverpool gibi dev bir takıma karşı oynama fırsatı elde etmekten, Anfield'a çıkabilme şansını yakalamaktan dolayı mutluyduk. Öte yandan, Avrupa Ligi'nde gruplara kalmak istediğimizden ama bu rakip karşısında şansımız ciddi şekilde azaldığından içimizde biraz burukluk vardı. Her iki maçta da çok iyi mücadele ettiğimizi düşünüyorum. Hatta turu geçen taraf bile olabilirdik. Teofilo golü attıktan sonra Liverpool'u eleyebileceğimize kendimizi inandırdık. Öyle ki, golü 83'te yedikten sonra son 7 dakika sahada var mıydım yok muydum hatırlamıyorum bile. Çok üzülmüştüm. Bence şanssız bir şekilde elendik. Tarih yazabilirdik ama olmadı. Yine de çok keyifli ve unutulmayacak maçlar oynadık.