AB'den Kıbrıs resti

Avrupa Parlamentosu'nun 2009 Türkiye İlerleme Raporu, Dışilişkiler Komitesinde bu sabah oybirliği ile onaylanarak Parlamento Genel Kurulu'na gönderildi.

AB'den Kıbrıs resti
AB'den Kıbrıs resti
Şubat ayının başlarında Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nda da oylanacak olan raporun içeriğinde son ana kadar tartışmalar ve değişiklik istekleri devam edebilir ancak şu an ki haliyle rapor geçtiğimiz yıllara kıyasla oldukça sert ifadeler içeriyor. 'Türkiye Kıbrıs'ta müzakereler için olumlu atmosferi oluşturma kapsamında askerlerini çekmelidir' ifadesi 'derhal çekmelidir' olarak değiştirildi. Son değişikliklerden sonra raporda öne çıkan maddeler şöyle:

Anayasa Mahkemesi'nin DTP'yi kapatma ve askere sivil yargının önünü açan yasanın iptali kararlarını sert şekilde eleştiren rapor askeri mahkemelerin yetkilerini kısıtlayan bir yasa tasarısının tekrar mecliste görüşülmesini ve uzlaşı ile yeniden çıkarılmasını talep ediyor. Bununla birlikte anayasal reformların da vakit kaybetmeden yapılması bekleniyor. 2009'da AB reformlarının da sınırlı kaldığının altını çizen raporda Kopenhag kriterlerinin kağıt üstünde kaldığı ve başta kadın hakları, ayrımcılık, inanç ve ifade özgürlüğü, işkence ve yolsuzlukla
mücadele konuları olmak üzere uygulamalarda yetersizlik görüldüğü belirtiliyor.

'Türkiye cinsiyet, ırk veya etnik köken, dini inanç ve özgürlükler konusunda reform çabalarını arttırarak devam ettirmelidir' deniyor. Hükümetin yargısal reform stratejisi memnuniyetle karşılanırken bu kararların zaman kaybedilmeden ve ertelenmeden yasalaşması arzulanıyor. Özellikle hükümetten hukukçuları düşünceyi ifade özgürlüğü kısıtlamama konusunda bir yaklaşım içine girmeleri için teşvik etmesi ve yol göstermesi isteniyor. Ergenekon soruşturmasının en tatmin edici şekilde yürütülmesi, geride kuşkulara yer bırakmayacak öte yandan da soruşturulan kişilerin hak ve hürriyetlerini zedelemeyecek bir çalışma içerisinde olunması için çağrıda bulunuyor. Ek olarak hükümetin Ergenekon sürecindeki yasal prosedürleri gazeteciler, akademisyenler ve muhalif politikacılar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmaması isteniyor. Soruşturmanın içeriğine ilişkin olarak basına getirilen kısıtlamaların da son bulması talep ediliyor.

Demokratik açılıma ve TRT6 gibi gelişmelerin bir kez daha övüldüğü raporda yapılan açılımların da bir an önce yasal karşılıklarının oluşturulması bekleniyor. Bunlarla birlikte PKK'nın bir terör örgütü olarak kınandığı ve Türk toprakları üzerindeki her türlü şiddet eylemine son vererek silahlarını bırakması ve açılım sürecine katılması isteniyor.

Öte yandan, anti-terör yasalarının temel haklar üzerinde kısıtlama için kullanılmaması için çağrıda bulunuluyor ve koruculuk sisteminin de kaldırılması talep ediliyor. Türk devletinin Aleviler de dahil olmak üzere tüm inanç gruplarıyla diyalog içinde olması memnuniyet ile karşılanırken yine bu yaklaşımların yasalar düzeyinde yer bulması talep ediliyor ve tüm dini kesimlerin tüzel kişilik kazanabilmelerinin önünün açılması gerekliliğinin altı çiziliyor. Raporda eküm enikliğe yasal statü verilmesi gerektiği bir kez daha vurgulanırken özellikle Hristiyanlar olmak üzere değişik inanç topluluklarının din eğitimi verebilme din adamı yetiştirebilmesi için gerekli koşulların sağlanması gerektiği yineleniyor.

Bunlara ek olarak Bozcada ve Gökçeada'da bulunan Rum vatandaşların mülkiyet ve eğitim sorunlarının çift-kültürlülük esası korunarak Türk hükümetince bir çözüme kavuşturulması için adım atılması bekleniyor. Raporda ayrıca kadın hakları il ilgili bilinç sağlama çalışmalarının tüm yurt genelinde Türkçe ve Kürtçe olarak yapılması isteniyor ve sendikal hakların da korunarak toplu sözleşme müzakerelerinde sendikalara daha fazla rol verilmesi için çağrıda bulunuluyor. Buna ek olarak Kasım 2009'da 20 sendika üyesinin tutuklanmasından dolayı duyulan endişe dile getiriliyor. Türkiye'nin Ankara protokolü ile ilgili sorumluluğu da hatırlatılarak bu protokolün zaman kaybedilmeden hayata geçirilmesi gerektiği vurgulanıyor ve aksi tutumun AB ile müzakereleri ciddi şekilde etkileyebileceği belirtiliyor.

Kıbrıs konusunda ise rapor hayli detaylı ve sert ifadeler içeriyor. Türk diplomatlar ve çeşitli parlamenterler tarafından da eleştirilen Kıbrıs paragrafında şu ifadelere yer veriliyor: "Türk hükümeti adada devam eden müzakereleri aktif olarak desteklemeli ve iki-bölgeli, iki-toplumlu federasyon temelli çözüm için gerekli katkıyı yapmalıdır. Müzakerelerin daha olumlu ve uygun bir atmosferde devam edebilmesi için Türkiye'yi derhal adadaki askeri gücünü çekmeye başlaması ve Famagusta (Gazimağusa) bölgesine yasal sahipleri olan Rumların geri dönüş yapabilmesi için bölgedeki ablukanın kaldırılması konusunda çağrıda bulunuyoruz."

Raporun onaylanmasından sonra İHA'nın sorularını yanıtlayan Liberal Grup Parlamenteri ve AB-Türkiye KPK üyesi İngiliz Andrew Duff, raporun genel itibarı ile dengeli olduğunu fakat dilediği ölçüde olumlu bir rapor olmadığını ifade ederek şunları söyledi:

"Kıbrıs konusu son derece heyecan verici aslında çünkü Talat ve Hristofyas arasında uzlaşının çok yakında sağlanacağı söyleniyor. Biz de gerek AB, gerek Türkiye gerekse Yunanistan olarak elimizden gelen desteği vermeliyiz. Ben şahsen parlamento olarak Kıbrıs konusunda oldukça net bir tutum izleyebiliyor olmamızdan ötürü mutluyum. Bu aslında bu kadar net ve detaylı ifade ettiğimiz ilk sefer oluyor. Balyoz konusuna zamanlama nedeniyle yer verilmemesini üzüntü karşılıyorum ama sonuçta daha Şubat'ın başında genel kurul var ve rapor daha da taze hale gelebilir orada." Bu raporun Avrupa Parlamentosu'nun son genel seçim sonrası Türkiye konusundaki ilk sınavı olduğunu belirten Duff, Parlamentodaki son dağılımla birlikte Türkiye'nin üyeliğine karşı olanların güçlendiğinin çok açıkça görüldüğünü kaydetti. Oylama sonrası bir basın toplantısı düzenleyen Raportör Ria Oomen-Rujiten de gazetecilerin sorularını yanıtlayarak Türkiye'ye verilmek istenen mesajın 'ilerleme var ama hala yüzleşilmesi gereken engellerin de var' olduğunu ifade etti.

Gerçek bir anayasal dönüşüm beklediklerini belirten Oomen, raporun sert ve bazı konularda taraflı olduğu iddialarını rapor adil ve dengelidir diyerek reddetti. Oomen, her yıl olduğu gibi bu yıl da rapor üzerinde çalışan herkesin objektifliği korumak için azami dikkati gösterdiğini ve ortaya son derece hakkaniyetli ve objektif bir rapor çıktığını belirtti. Balyoz konusunun rapora girip girmeyeceğinin tekrar sorulması üzerine ise Oomen bunun Ergenekon'dan çok da farklı olmadığını bu sebeple de Genel Kurul'a kadar bunun da eklenebileceğini kaydetti.