Cinayeti çözecek ifade hâlâ bulunamadı

Abdi İpekçi cinayetiyle ilgili sır perdesi yıllar geçmesine rağmen aralanamadı.

Cinayeti çözecek ifade hâlâ bulunamadı
Abdi İpekçi cinayetinin zanlılarından Yalçın Özbey 1995’te Almanya’da MİT görevlilerince sorgulandı. 15 yıl geçmesine karşın, 2006’da sızan ifadelerin bir kısmı hâlâ ortaya çıkarılmadı.

Milliyet gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın tahliye edilmesine rağmen, cinayetin zanlılarından Yalçın Özbey’in, Almanya’da iki MİT mensubuna verdiği ifadenin kayıp kısmı hâlâ açığa çıkartılamadı. Milliyet’in 2006’da ifadesinin bir bölümünü ele geçirerek yayımlamasına rağmen, aradan geçen sürede ifadenin kayıp kısmı konusunda ne yeni bir adım atıldı ne de bir açıklama yapıldı.
İpekçi cinayetinin kilit ismi Özbey, 1995’te Almanya’da 2 MİT mensubuyla görüştü. Oral Çelik’i İpekçi cinayeti nedeniyle yargılayan İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 1999’da ifadeleri önce emniyetten, sonra MİT’ten istedi. Mahkemeye emniyetten, konuyla ilgisi bulunmayan bir dosya gönderildi. Bir süre sonra sorguya katıldığı söylenen Emniyet Genel Müdürlüğü İrtibat Görevlisi Nail Aydın tanık olarak dinlendi. Aydın, sorgu sırasında MİT’çilerle Özbey’in yanına girmediğini kaydetti.
MİT’ten, tutanaklarının imha edildiği söylenen görüşmeyi yapan iki MİT’çi de mahkemede tanık olarak verdikleri ifadede, İpekçi cinayetiyle ilgili söylenenleri anımsamadıklarını belirtti.

Tapeler imha edildi
Dava delil yetersizliğinden düştükten sonra mahkemeye nereden gönderildiği belli olmayan kapalı zarf içinde bazı görüşme tutanakları geldi. Bunların görüşmeye ilişkin olduğu emniyetçe saptandı, ancak MİT’in “imha ettik” açıklamasını sürdürmesi nedeniyle doğrulaması yapılamadı. Varlığı ve doğruluğu bile tartışma konusu olan ifadelerin önemli bir kısmı dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın talimatıyla başlatılan soruşturmanın müfettiş raporuna girdi.

Gizli kalan görüşme
Bu nedenle tutanaklarda “1995’te Almanya Narl Narkotik Şube Müdürlüğü’nde Yalçın Özbey ile yapılan görüşmenin band tapesi” başlıklı sorgu tutanağının üzerinde “Başmüfettiş ....’nin talebi üzerine tasdiklenmiştir. 26/06/1999” ifadesi yer aldı.
PKK ve ülkücülerin uyuşturucu bağlantılarına ilişkin bilgilerin yer aldığı tutanakların soru sorulmaksızın Özbey’in “samimi olarak söylüyorum” cümlesiyle başlaması, görüşmenin tutanağa yansıyanlarla sınırlı olmadığını, önemli bilgilerin yer aldığı büyük bölümünün hâlâ açığa çıkmadığını ortaya koydu. Ancak açığa çıkarılamayan bölüm için hiçbir adım atılmadı.

‘Carlos olmak istedi’
Görüşmede Özbey, sorulara özetle şu yanıtları verdi:
“Ağca’nın amacı Carlos gibi bir adam olmak. Sadece o kadar. Cezaevinde büyük bir tokat attı. Hacı Çapan’a. 90 kilo malının üstüne oturdu. Etrafında bir sürü insan vardı. İşte o zaman o olaya toplanmışlardı. Mehmet Şener, Oral, Abdullah Çatlı ve diğerleri. Belli bir güç oluşturmak için bir fanteziden başka bir şey değildi.
İpekçi konusunda mesela Mehmet Şener’in ufak bir fonksiyonu oldu. İpekçi meselesi çok ayrıntı. Herkes kafadan fantezi yaratıyor. Ben gerekirse Türkiye’ye gelirim. Papa işi öyle, işi bilen uzmanlar bana sorar ben cevaplarım. Şimdi araba tamam, araba benim arabamdı. Ağca kaçırıldığında fakat ben arabayı Mehmet Şener’e borçlanmıştım. O beni tezgâha getirdi. Arabayı ona verdim. O araba sonradan bu hadiselerde kullanıldı.
Demirel hükümetleri af çıkarttı. Ben gittim Kırşehir’de imtihana girdim. O arada da Ağca kaçırıldı. Kaçarken de benim arabam kullanıldı. Hedefte aslında Doğu Perinçek, Uğur Mumcu vardı ama uyanık, tedbirli insanlardı.”

‘Şener’in hedefi kariyerdi’
“İpekçi olayında bilgiyi alan, istihbaratı yapan Ağca’ydı. Kendisi belirledi. Yavuz da arabayı kullanmıştı. Önce camdan ateş ediyor, sonra yürüyor öbür taraftan tekrar ateş ediyor. Mehmet Şener tip bir insandır. Mehmet Ali’nin eyleminden faydalanıp kariyer yapmak istiyordu. Hatta bir gün oturduk ‘başımıza bir iş gelirse bunun çırasını yakalım’ dedik. Mehmet Ali de yakalanınca ilk onun adını verdi. Mehmet Ali tam psikopat. Türkiye’de onun yaptığı eylemleri ben söylesem aklın durur. Yüzde 25’ini ferdi olarak gerçekleştirdi...”

‘Ağca’da kompleks vardı’
“Ağca’da bir kompleks vardı. Kendine aşırı derecede güven. Ondan sonra parmağı kuvvetli. Yani muazzam silah kullanabilen. Delice bir cesaret. İpekçi cinayetinden sonra cezaevinden kaçışı bunu biraz daha şımarttı. Birçok elçilikle, Kaddafi ile Suriye ile bağlantı kurdu. Onlardan destek alıp, Carlos gibi Avrupa çapında bir şeyler yapalım dedik.
İpekçi vurulduğunda Oral, ben, Mehmet Ali aynı evde kalıyorduk. Epey eyleme ben de katıldım. Ahmet Kaçmaz’a yapılan bir şey oldu. Mihri Belli’ye sıkılan bir kurşun oldu. Çok büyük soygunlar oldu Ankara’da. Oral ayrıldı gitti. Sonra baktık resimler gazetelerde dergilerde yayımlanınca artık gidelim dedik Avrupa’ya. Amaç sansasyon yaratmaktı. Sağ-sol meselesi çatışmalar vardı. İnan samimi söylüyorum tesadüfen olan bir hadise İpekçi.
O cezaevinden kaçma olayını da Oral organize etti. Para karşılığında. Orada zaten iki asker bir tanesi şeydi bizim, Pala Mehmet diyorduk. Çıktıktan sonra da tanıdığımız gümrük memurları yardım etti. Ağca oradan Bulgaristan’a gitti. Ağca’da süper zekâ var. Düşün adam Papa’yı vuruyor. Bu adam 6 ayda İtalyancayı ana dili gibi konuştu. Tip bir insan. Çıkınca da kendisine göre bir planı vardır.”

Milliyet