Gine'de iç savaş sesleri

Gine'de cunta lideri Camara'ya yönelik suikast, ülke içinde yükselen iç savaş seslerini arttırdı.

Gine'de iç savaş sesleri
Arka arkaya üç darbe yaşayan Gine, yeni bir iç savaşa hazırlanıyor. Askeri darbe düzenleyerek yönetimi ele geçiren Yüzbaşı Musa Dadis Camara'ya Aralık ayı başlarında Fransa yönetimi tarafından desteklendiği iddia edilen, teğmen Ebubekir Sıddıki Diakite'nin adamları tarafından suikast girişiminde bulunulmuş, cunta lideri suikast girişiminden yararlanarak kurtulmuştu.

Musa Dadis Camara, tedavi gördüğü Fas'ta ki hastane odasından Gine ulusal televizyonuna verdiği demeçte kendisine suikast düzenleyenlerin ordu içinden muhalefet kanadına mensup oldukları, Sierra Leona ve Liberya'nın suikastın arkasında olduklarını söyledi. Bu demecinden yarım saat sonra cunta liderine bağlı askerler, 10'un üzerinde sivili tutuklayarak ülkenin batı sınırına konuşlanmaya başladılar.

Musa Dadis Camara, 2008'in Aralık ayında, 1984'te askeri darbe ile yönetimi ele geçiren devlet başkanı Lansana Conte'nin akciğer kanserinden ölmesi üzerine kansız bir darbe düzenleyerek iktidarı devralmıştı. BM ve Afrika ülkelerinin cunta iktidarına tepki göstermelerine rağmen Fransa yönetimi yeni iktidarla işbirliği içerisinde hareket edecekleri mesajını vermişti. Ağustos'a kadar Fransa, cunta rejimini desteklemeye devam etmiş, Musa'nın altın ve boksit madenlerini işletme hakkını 20 yıllığına Çin'e vermesi üzerine, iki ülke arasındaki ilişkiler kesilme noktasına gelmişti.

İlk bakışta Gine'de yaşananlar, geleneksel Afrika ülkeleri görüntüsünü andırsa da suikast ve tutuklamaların arkasında Çin ile Fransa arasındaki rekabet yatmaktadır. Cunta liderine düzenlenen suikastın Çin'le yapılan 2 milyar dolarlık silah alımından sonra gerçekleşmesi ve Fransa'nın Gine'de ki askeri yönetimi sert eleştirilere maruz bırakmasından sonra gelmesi bu varsayımı doğrulamaktadır.

Gine altın, elmas, boksit, uranyum ve doğal gaz rezervi bakımından zengin bir ülke olmasına rağmen nüfusun önemli bir bölümü açlık tehlikesi ile karşı karşıya. Okuma yazma bilenlerin sayısı yalnız yüzde otuz. Başkent Conakry dâhil, şehirlerinde alt yapı hizmetleri verilemiyor. Halkın çoğunluğu Müslüman olan Gine'de uyuşturucu ticareti gençlerin temel uğraşı haline gelmiş. Başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri, ülkenin silah ihtiyacını karşılamak için birbirleri ile rekabet ederken ülkede yaşanan fakirliğe, geri kalmışlığa hep sessiz kaldılar.

Fransa işletilmeyi bekleyen önemli doğal kaynaklara ve maden yataklarına sahip Batı Afrika ülkelerindeki nüfuzunu kaybetmek istemiyor. Çin'in Afrika'daki pazar payının yükselmesi, Fransa ekonomisinin etkilenmesine neden olmuş, Sarkozy yönetimi ortaya çıkan bütçe açığını Gabon ve Çad'dan gelen petrol gelirleriyle karşılamıştı. Fakat cunta liderinin Fransa ile ilişkileri geliştirmek yerine Çin'i devreye sokması, muhalefetin Fransa tarafından desteklenmesine yol açtı. Cunta liderine yapılan suikastı gerçekleştirmeye azmettirenlerin, devlet başkanı sözcüsü İdris Şerif'in Fransız radyosu RFI'ye söylediği gibi, Fransız istihbaratının olma olasılığı yüksek. Bölgeyi bilen ABD'li diplomat John Caampbell 'da "Eğer Gine diktatörü, villasını Dubai yerine Fransa'nın güney sahillerinden olsaydı, bu suikast gerçekleşmezdi" diyerek suikastın arkasında Fransa'nın olabileceği işaretini veriyor.

Cunta liderinin, darbenin ilk günlerinde amaçlarının iktidarda kalmak olmadığını Ocak 2010'da serbest seçimlere gidileceğini söylemesine rağmen, Eylül ayı ortalarında seçimlere kendisinin katılabileceğini söylemesi, 28 Eylül'de başkent Conakry şehir stadyumunda sivil halkın yönetime karşı gösteri düzenlemesine yol açmıştı. Askerlerin, göstericilere karşı ateş açması üzerine 150'den fazla Gineli hayatını kaybederken, 100'den fazla kişi yaralanmıştı.

Yabancılara ait şirketlerin bazılarının millileştirilmesi halkın darbe liderine sempati göstermesine neden olmuşken, sivil halkın devlet başkanına bağlı askerler tarafından katledilmesi bu teveccühü azalttı. Enflasyonun yükselmesi, temiz içme suyu ve gıda bulmada halkın zorlanması, darbeyi başta destekleyenlerin bile, Musa Camara'yı istenmeyen adam ilan etmelerini sağladı.

Devlet başkanına karşı muhalefetin askerler içinden gelmesi, ordu içerisindeki savaşın bir iç savaşa dönüşebileceği endişesini haklı çıkarıyor. Çünkü Musa Camara, yalnız nüfusun yüzde 5'ini oluşturan ülkenin ekonomisi ve yönetiminde söz sahibi Kissi kabilesinden geliyor. Suikastı düzenlemekle itham edilen teğmen ise, Gine'nin 24 farklı etnik topluluktan en büyüğünü oluşturan Mandinka kabilesine mensup ve kabilenin Fildişi Sahili, Liberya ve Sierra Leone de kolları bulunuyor.

Silahların gölgesinde yaşamaktan kurtulamayan Gine, Afrika ülkelerinin kaderi olan istikrarsızlık, iç savaş ve katliamları tekrar yaşayacak gibi görünüyor. Bir tarafta cunta lideri intikam yeminleri ederken, diğer tarafta Liberya ve Sierra Leone -ki özellikle basın- mevcut Gine yönetimini karşı karalayıcı propagandalar yaparak, vatandaşlarını akrabalarına yardımcı olmaya davet ediyor. İç savaş tam tamlarının, Gine sokaklarında 15 yıl aradan sonra tekrar duyulacak olması, sadece bu ülkedeki iç savaşı değil, bütün batı Afrika ülkelerindeki gerginlikleri tetikleyebilir. Her zamanki gibi, kazananlar batılı devletler veya yeni aktör Çin olurken, kaybedenler ise savaşan, yaralanan, ölen fakir Gine halkı olacaktır