Tatvan'da 'Türkiye'nin Darbeler Tarihi' Konferansı
Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Basın Yayın ve Radyo Öğrenci Topluluğu tarafından, "Türkiye'nin darbeler tarihi" konulu konferans düzenlendi.
Tatvan Meslek Yüksekokulu (MYO) konferans salonunda düzenlenen programda konuşan BEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Demirtaş, 28 Şubat sürecinde yaşananları öğrencilerin ve akademisyenlerin çok iyi bildiğini söyledi.
"Birey hafızası unutur ama toplum hafızası unutmaz. Hafızamızı yenilemezsek darbelere maruz kalma riskimiz devam eder." diyen Demirtaş, şöyle konuştu:
"Darbelerin panzehiri insan haklarıdır ve demokrasidir. 1960 darbesinin geçmişini ve alt yapısını aslında çok partili hayata geçişle bağlantılandırmak mümkündür. Adnan Menderes başkanlığında Demokrat Parti Hükümeti kurularak Celal Bayar da parti başkanlığından ayrılarak cumhurbaşkanı oldu. 1950'li yılların ilk dönemi ekonomi büyüme yıllarıydı ama bu ortam uzun sürmedi. Çeşitli beklenmeyen provokasyon türü olaylar yaşanmaya başladı. 27 Mayıs 1960'da Ankara Radyosu'nda okunan bildiriyle ordunun içindeki bir cunta yönetime el koydu."
12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat süreci ve 27 Nisan muhtırası konularına değinen Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:
"28 Şubat sürecinde beş vakit namaz kılıp öğrencilere zulüm eden sözde Müslümanlara da şahit olduk. Meseleye insan haklarına çerçevesinden bakan, başörtüsüne inanmadığı halde öğrencilere sahip çıkan gerçek demokratları da gördük. Önemli olan başörtüsüne sahip çıkmak değildir, hak mağdurlarının tamamına sahip çıkmaktır. Başını örtene de açana da insan hakkı ve kul hakkı çerçevesinden bakıp sahip çıkmaktır."
15 Temmuz'da inisiyatifin askerlerde değil sivillerde olduğunu söyleyen Demirtaş, darbenin ilk belirtileri ortaya çıkmaya başladığında insanların gruplar halinde meydanlara akın ettiğini ifade etti.
Kaynak: AA
"Birey hafızası unutur ama toplum hafızası unutmaz. Hafızamızı yenilemezsek darbelere maruz kalma riskimiz devam eder." diyen Demirtaş, şöyle konuştu:
"Darbelerin panzehiri insan haklarıdır ve demokrasidir. 1960 darbesinin geçmişini ve alt yapısını aslında çok partili hayata geçişle bağlantılandırmak mümkündür. Adnan Menderes başkanlığında Demokrat Parti Hükümeti kurularak Celal Bayar da parti başkanlığından ayrılarak cumhurbaşkanı oldu. 1950'li yılların ilk dönemi ekonomi büyüme yıllarıydı ama bu ortam uzun sürmedi. Çeşitli beklenmeyen provokasyon türü olaylar yaşanmaya başladı. 27 Mayıs 1960'da Ankara Radyosu'nda okunan bildiriyle ordunun içindeki bir cunta yönetime el koydu."
12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat süreci ve 27 Nisan muhtırası konularına değinen Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:
"28 Şubat sürecinde beş vakit namaz kılıp öğrencilere zulüm eden sözde Müslümanlara da şahit olduk. Meseleye insan haklarına çerçevesinden bakan, başörtüsüne inanmadığı halde öğrencilere sahip çıkan gerçek demokratları da gördük. Önemli olan başörtüsüne sahip çıkmak değildir, hak mağdurlarının tamamına sahip çıkmaktır. Başını örtene de açana da insan hakkı ve kul hakkı çerçevesinden bakıp sahip çıkmaktır."
15 Temmuz'da inisiyatifin askerlerde değil sivillerde olduğunu söyleyen Demirtaş, darbenin ilk belirtileri ortaya çıkmaya başladığında insanların gruplar halinde meydanlara akın ettiğini ifade etti.