TDV KAGEM'in 'Toplumsal Alanda Kadın' Konferansları

Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Aile ve Gençlik Merkezi (TDV KAGEM), toplumsal sorunların çözümüne yönelik yaptığı çalışmalara “Toplumsal Alanda Kadın’’ konferansları dizisiyle bir yenisini daha ekledi.

TDV KAGEM'in 'Toplumsal Alanda Kadın' Konferansları
Sosyal hayatta birden fazla rol üstlenen kadının kimlik çatışmaları ve bunların çözüm yollarının konuşulması amaçlanan programların ilki Gazeteci-Yazar Sibel Eraslan’ın “Kamuda Kadın” konulu konferansıyla başladı.

TDV Konferans Salonunda gerçekleşen programın açılış konuşmasını TDV KAGEM Müdürü V. Nurcan Yavuzyiğit yaptı. Yavuzyiğit, “KAGEM olarak başlattığımız ‘Toplumsal Alanda Kadın’ konferans dizisi ile son dönemlerde sıkça kullanılan, kadın kavramının, Asr-ı Saadetten günümüze kadar geçiş ve geliş sürecini mercek altına alarak konuşmayı istedik. Bu başlığın tercih etmemizdeki ana sebep Türkiye’de kadının, ahlak ve din üzerinden sürekli konuşulması ve gündemde tutulmasıdır. Kadın üzerinden toplumdaki sınırlar her gün yeniden çizilmek istenmektedir. Bu karışıklığa dini ve tarihsel bilgi eksikliği de eklenince Müslüman toplumlardaki kadın çalışmaları, ilhamını Batı toplumlarından alma eğilimi gösteren, değişim için yine Batının odaklandığı seküler amaçları ve yöntemleri taklit etmeye çalışan faaliyetler olmaktan ileri gidemiyor. Bu sebepledir ki, Müslüman toplumlarda da karşılığını bulmuyor” diye konuştu.

Başta aile olmak üzere kadına ve gençliğe yapmış olduğu çalışmalardan dolayı KAGEM’e teşekkür ederek konferansına başlayan Sibel Eraslan, “İnsan ilişkiler yumağıdır. Bu sebeple ilişkiler dediğimiz andan itibaren bir hukuk kuruluyor. Çünkü insanın tek başına bir hukuka ihtiyacı yoktur. Dolayısı ile her birimiz kamusal bağlamda bu ilişkiler çerçevesi içinde hukuk ile birbirimize bağlıyız” diye konuştu.



“Modernizmin algıladığı bilimsel düşünce yöntemi sürekli bölerek ve parçalayarak algılama üzerinedir”

Kamuda kadın başlığının çok modern bir başlık olduğunu düşündüğünü ifade ederek sözlerine devam eden Eraslan, “‘Bu başlık modernizmin bir refleksidir. Toplumu ‘kamu’ ve ‘özel’ diye keskin iki uca ayırıyor. İşte bu, modernizmin bilimsel düşünce olarak tanımladığı felsefi yaklaşımın ta kendisidir. Modernizmin algıladığı bilimsel düşünce yöntemi sürekli bölerek ve parçalayarak algılama üzerinedir. Dolayısı ile bizler bugün modernizmin sosyolojideki yansımaları olarak kamu ve özel alan olarak iki ayrım üzerinden konuşuyoruz. Artık bu kavramları kendi metotolijimizdeki kavramlarla konuşma vaktimizin geldiğini düşünüyorum. Peki, ‘kamuda kadın’ kelimesinin karşılığı ne olabilir? Bunu dini bir terminoloji içinde söyleyecek olursam eğer, bana göre bu ‘mahremiyet hukukudur’ mesela. Ama biz mahremiyet kelimesini bir türlü dillendiremiyoruz. Böyle bir kompleksimiz var. Çünkü mahremiyet dediğimizde daha çok yaşlıların kullandığı modası geçmiş bir kelime olarak görmekle birlikte biraz da manevi dünyaya işaret ederek dine selam veriyormuş havası oluşturuluyor. Bu yüzden mahremiyet kelimesini kullanırsak anlatılacak bütün konular anında eskir ve demodeleşir psikolojisi içine giriyoruz. Fakat bizim bunun aksine derhal kendi metetolijimizi kurup bize ait kavramlarımız üzerinden derdimizi anlatarak çözüm yollarını aramamız gerekiyor” dedi.



"Bugün kamusal alanda kadını konuşmaya başlamışsak eğer, orada mahremiyetin sınırlarından da bahsetmek zorundayız”

Eraslan, “İnsanlar geçmişte bir sorunu olduğunda danışmak için ailedeki büyüklerine giderdi. Bugün, modernizmin insanoğlunu yalnızlaştırdığı dünyada bunun yerini sivil toplum kuruluşları aldı. İnsanoğlunun ruhuna hitap edip aklına ses verecek bir kurumların olması gerekiyor. Toplumdaki ana akımlar ve dini bakış açısını bize öğretmesi ve güncelde günlük sorunlarımıza cevap ararken akıl alabileceğimiz bir mecra olması hasebi ile işte tam da bu noktada ‘Diyanet’ bizim için önemli bir kurum. Bugün kamusal alanda kadını konuşmaya başlamışsak eğer, orada mahremiyetin sınırlarından da bahsetmek zorundayız. Temel kavram bizim için mahremiyet çünkü. Eskiden etik ile hukuk kelimesi bir aradaydı. Yani ahlaki bulunan kavramlar aynı zamanda sevaptı. Ahlaki bulunmayan şeylerde aynı zamanda günahtı. Yani etiğin yasakları ile hukukun yasakları örtüşüyordu. Fakat insanlık sanayileşme ve modernleşmeye geçtikçe daha hızlı hukuka ihtiyaç duydu. Bununla birlikte ahlak hep belirli tanımlar içinde kalırken hukuk sürekli kendini geliştirmek zorunda kaldı. Dolayısı ile etik ile hukukun arası açıldı. Kısacası bugün, mahremiyet ile kamu hukukunun arası açıldı” şeklinde konuştu.



"Modern araçların hiç biri, bugünkü insanlığın yalnızlığına çare olabilecek anahtarlar değildir"

Eraslan, “Bizim medeniyetimizde tamamlayıcı ve birleştirici bir alan vardır. Kadın ve erkek birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısı ve bütünleyicisidir. Fakat Batı’da tüm bu ilişkiler, çatışma üzerinden gösterilmektedir. Bu sebeple gelenekleri tartışırken kaldırdığımız geleneklerin yerine neler koyabileceğinizi de iyi düşünmemiz gerekir. Çünkü modern araçların hiç biri, bugünkü insanlığın yalnızlığına çare olabilecek anahtarlar değildir” sözleri ile konuşmasına son verdi.

Programın sonunda kısa bir teşekkür konuşması yapan Diyanet İşleri Başkanlığı Aile ve Dini Rehberlik Daire Başkanı Sedide Akbulut, “Toplumsal Alanda Kadın” başlığı özelinde yapılan çalışmalara Türkiye Diyanet Vakfı, KAGEM ve Diyanet İşleri Başkanlığı olarak önemsediklerini ve bu yönde bir vizyon ve söylemlerinin olduğunu belirtmek amacı ile bu üst başlığı kullandıklarının altını çizerek katılımcılara ve Sibel Eraslan’a teşekkür etti.
Kaynak: İHA