Fatih Altaylı'dan meslek odaları ve barolara sert eleştiri

Habertürk Gazetesi Yazarı Fatih Altaylı, meslek odaları ve barolara sert eleştirilerde bulundu. Yurt dışındaki odaların ve baroların yaptıkları çalışmalara dikkat çeken Altaylı, "Bizdekiler daha çok siyasetle ilgilenirler" ifadesini kullandı.

Fatih Altaylı'dan meslek odaları ve barolara sert eleştiri
Fatih Altaylı'dan meslek odaları ve barolara sert eleştiri
Habertürk Gazetesi Yazarı Fatih Altaylı, meslek odaları ve barolara sert eleştirilerde bulundu. Yurt dışındaki odaların ve baroların yaptıkları çalışmalara dikkat çeken Altaylı, 'Bizdekiler daha çok siyasetle ilgilenirler. Türkiye'yi kurtaracak büyük işlerin peşindedirler. Oysa bilmezler ki, Türkiye'yi asıl kurtaracak olan işini iyi ve düzgün yapanlar olacaktır' ifadelerini kullandı.

İşte Altaylı'nın o yazısı:

Odalar ve baroların asıl işi ne olmalı?

Birkaç gün önce Murat Bardakçı'nın “Türkiye'de üniversite sayısı fazla” iddiasına cevaben, Türkiye'de üniversite sayısın fazla olmadığını, fazla olmasının sorun olmadığını, önemli olanın üst düzey üniversitelerimizin kalitesizleşmesini engellemek olduğunu yazdım.

Türkiye son yıllarda hızla kalite ve zaviye kaybederken, üniversitelerin en azından “en iyilerinin” bundan etkilenmesini engellemek gerektiğini bir kez daha tekrarlayayım.

'Pıtrak gibi açılan yeni üniversitelerin kalitesiz eğitim veriyor olması, bir sorun değil mi' diye haklı bir soru gelecektir mutlaka.

Sorun elbet.

Kalitesiz bir mimarlık fakültesi, genelde kalitesiz bir mimar yetiştirir.

Adam gibi hocası bile olmayan bir hukuk fakültesi, beş para etmez hukukçular yetiştirir.

Eğitim vermekten aciz bir mühendislik fakültesi, iş yapmaktan aciz mühendisler çıkarır.

Arada bazı istisna talebeler çıkar belki ama geneli böyledir.

Sıkıntı da asıl olarak üniversite kalitesinde değil, organizasyon kalitesindedir.

Çünkü bizim memlekette üniversiteden hiçbir kalite edinmeden, hiçbir halt öğrenmeden mezun olan birisi ertesi gün sıkıntısızca mesleğini icra etmeye başlar.

Mimar çirkin, uyumsuz proje çizer.

Mühendisin hesap bilmediği için yaptığı bina, yol, baraj çöker. Ya da bire malolacakken, beşe malolur.

Doktor adam gibi eğitim almadıysa, yanlış teşhis koyar, teşhisi tuttursa yanlış tedavi uygular, yanlış ameliyat yapar. Hastayı öldürür.

İş bilmeyen avukat, hukuk bilmez. Adamı ipe götürür.

Ama medeni dünyada bu işler böyle olmaz.

Diyelim ki, dünyanın en iyi hukuk fakültesini bitirdiniz. Mesela Harvard'ı. Gidip New York'ta ya da başka bir Amerikan kentimde avukatlık yapamazsınız.

Önce uzun bir staj yaparsınız, sonra da geçmesi hayli zor bir baro sınavından geçmeye çalışırsınız. Öyle kolay kolay da geçemezsiniz bu sınavı.

Bizde ise hukuk fakültesini bitirip palavradan bir staj yaptıktan sonra Anayasa Mahkemesi'ne bile dilekçe verebilirsiniz.

Keza mimarlar da, mühendisler de, doktorlar da adam gibi ülkelerde odaların veya meslek birliklerinin kabulünden geçmek zorundadır.

Hem de öyle bir kez değil.

Dönem dönem birkaç kez.

Mesleğini, gelişmeleri takip edip etmediği de sınava tabi tutulur.

Bizde ise ne baroların ne meslek odalarının böyle bir işlevi yoktur.

Onlar daha çok siyasetle ilgilenirler.

Türkiye'yi kurtaracak büyük işlerin peşindedirler.

Oysa bilmezler ki, Türkiye'yi asıl kurtaracak olan işini iyi ve düzgün yapanlar olacaktır.

Olabilirse...