Avrupa Gezi Edebiyatına Postkolonyal Bir Bakış

Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORMER) tarafından “Avrupa Gezi Edebiyatı: Postkolonyal Bir Bakış” başlıklı bir konferans düzenlendi.

Avrupa Gezi Edebiyatına Postkolonyal Bir Bakış
ORMER Kudüs Salonunda gerçekleşen konferansa İbn-i Haldun Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nagihan Haliloğlu konuşmacı olarak katıldı.

Konuşmasında gezi edebiyatına dair bilgiler veren Dr. Öğr. Üyesi Haliloğlu, şunları söyledi: “Seyyahlar gezerken yerlileri ne kadar dinlerler ve gezginler yerlilerin anlatımına ne kadar yer verirler? Gezi hikâyesi türüne neler girer? Bu sorular, bizi insanların neden seyahat ettiğine dair temel bir soruya götürür. İnsanların en eski seyahat etme sebepleri arasında, yeni bir yurt edinme, sürülme, savaş, ticaret ve eğitim sayılabilir. Dünyanın nasıl bir yer olduğunun keşfi ve arkeoloji de bu seyahatlerin bir parçası hâline gelmektedir. Seyahat, seyyahın ırkını, cinsiyetini ve sınıfını şekillendirdiği bir yetenektir. Bu arada bazı gezi hikâyelerinin bahsedilen yerlere hiç gidilmeden yazıldığını hatırlamakta fayda var. Ayrıca gerçek yerlerin anlatımında fantastik öğeler de olabilir. Buna Evliya Çelebi en güzel örnek olarak verilebilir.”

Yolculuğu anlatanlar ile gidilen yeri anlatanlar arasında form ve içerik olarak bir fark bulunduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Haliloğlu, “Seyahat türlerinin hepsine dair yüzyıllar boyunca metinler yazılmıştır ve seyahat etme sebepleri de günümüzde hala geçerlidir. Postkolonyal bakış ise bu gezi metinlerindeki güç ilişkilerinin nasıl kurgulandığının, temsil edildiğinin ve tekrar üretilip sabitleştirilmesini inceler” dedi.

Arkeolojinin etkisi azımsanamaz

Gezi edebiyatının müze ile olan ilişkisinin önemine değinen Dr. Öğr. Üyesi Haliloğlu, gezi edebiyatının gezilen yerlerdeki zamanı yavaşlatıp müzeleştirme gibi bir özelliği olduğunu söyledi.

Haliloğlu, “Müze kurmak şart değil ama o yerlere müze muamelesi yapmak vardır. Örneğin Orta Çağ’da Haçlıların yaptıkları gezilerde ya da seferlerde, Kudüs’ten alınan ve menşei şüpheli olan kutsal emanetlerin Avrupa’ya gelmesiyle birlikte sergileniyor. Aydınlanmadan sonra Hristiyanlık kadar Pagan geçmişini de önemseyen Avrupa, yine bir müzeleştirme fikri ile arkeolojik gezilere önem vermiş ve bu gezilerin birçok güncesi yayınlanmıştır. Arkeolojinin gezi edebiyatına etkisini azımsamak mümkün değil, arkeoloji için yapılan geziler daha sonra arkeoloji sonucu çıkarılmış eserlerin ziyareti için yapılan gezilere dönüşmüş ve bu gezilerin hepsi gezi yazıları ile sunulmuştur. Antik dönem, Hristiyanlık sonrası dönem, Napolyon sonrası dönem ve Postkolonyal dönem, yani günümüz diyebiliriz” dedi.

Avrupa’dan örnekler

Gezi edebiyatının önemli isimlerinden örnekler de veren Dr. Öğr. Üyesi Haliloğlu, şunları söyledi; “Avrupa’da gezi edebiyatının piri diyebileceğimiz Marco Polo, 13’üncü yüzyılda yaşamış Venedikli bir tacirdir. Gezilerinin çoğunu Venedik için ticari ilişkiler inşa etmek üzere yapmıştır. Kolektif söylemlerin nasıl üretildiğini anlamak için bu seyahatnamenin nasıl metne aktarıldığının hikâyesi oldukça önemli. Marco Polo, gezileri sırasında Anadolu’dan geçerken, Cenevizliler tarafından 1296 yılında esir edilip hapse atılır. Cezaevinde kendi gibi bir gezgine hikâyesini anlatır. Gezgin kendi hikâyelerini de Polo’nun hikayelerine ekleyerek bir seyahatname yazar ve Marco Polo adıyla yayınlar. Yani aslında Marco Polo’nun bildiğimiz yazılar daha başında bir kolektif. İkinci fantastik gezi yazarımız ise Mandeville. Marco Polo’nunkilerden daha popüler olmuş ve bunları da kimin yazdığı meçhul. Daha sonra yazılmış olduğu halde Polo’nunkilerden daha fazla fantastik öğe barındırıyor. Aslen kimin tarafından yazıldığı belli olmayan Mandeville’nin metni 1357 yılında elden ele dolaşmaya başlıyor. Mandeville’nin anlatısı çoğu zaman gezi edebiyatından çok roman edebiyatına daha yakın görülmüştür.”

Etkinlik soru cevap kısmının ardından son buldu.
Kaynak: İHA