MHP Lideri Bahçeli Açıklaması 'Karadeniz'in Çatışma Girdabına Sürüklenmesi Bölgesel Huzuru Dinamitleyecektir'

MHP Lideri Devlet Bahçeli, "Doğu Akdeniz’de sular ısınmışken, hidrokarbon kaynakları üzerinde güç mücadeleleri sürdürülüp Kıbrıs Türklüğünün hakları yok sayılırken, bu defa da Karadeniz’in yeni bir çatışma girdabına sürüklenmesi bölgesel huzur ve barış çabalarını temelden dinamitleyecektir. Bunun da ülkemize yansımaları elbette olacaktır. Son zamanlarda her yer karışık, her taraf kaos içindedir" dedi.

MHP Lideri Bahçeli Açıklaması 'Karadeniz'in Çatışma Girdabına Sürüklenmesi Bölgesel Huzuru Dinamitleyecektir'
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle tüm engelli bireyleri farkındalık ile andıklarını ifade etti.

TBMM’ye engelliler için sundukları 3 Kanun Teklifinden bahseden Bahçeli, engellilerin yaşadığı bazı önemli sorunlara çözüm getirilmesi amacıyla hazırlanan 3 Kanun Tekliflinde, engelli vatandaşlara bağlanan aylıklarda muhtaçlık durumunun, aile geliri yerine kendi gelirlerine göre belirlenmesini, başkasının yardımına muhtaç engelli aylığının ayda 985 liraya üç ayda 2 bin 954 liraya, engelli ve engelli yakını aylığının ayda 656 liraya üç ayda 1969 liraya yükseltilmesini, doğuştan ya da işe girmeden önce engelli olup, çalışma gücünün en az yüzde 60’ını kaybedenlerin de malul sayılmasını, kamuda engelli kotalarının yüzde 5’e çıkartılmasını ve 2019 yılında en az 10 bin engelli atamasının yapılmasını önerdiklerini kaydetti.

Bahçeli, kanun tekliflerinin yasalaşması hususunda partinin bütün gücüyle çalışacağını vurguladı.

Kadına şiddet meselesi

Toplumdaki kadına şiddet olaylarını ele alan Bahçeli, kadınlık onurunun aynı zamanda insanlık onuru olduğunu belirtti.

Kadın haklarını insan haklarından ayırmanın imkansız olduğunu vurgulayan Bahçeli, buna rağmen, bir tarafta kadınların seçme ve seçilme haklarıyla ilgili 84 yıllık kazanımı överken, diğer yanda bitmeyen, dinmeyen, bir türlü eksilmeyen kadına yönelik şiddeti konuşuyor olmanın hüsran verici bir çelişki olduğunu söyledi.

Kadınların demokratik haklarını elde etmeleri önemli bir gelişmeyken, kadın cinayetlerinin, kadın ve çocuk istismarlarının azap verici ölçüde yükselişinin de utanç duyulması gereken bir ilkellik olduğunu aktaran Bahçeli, "Kadınlarımız hayatın her alanında başarılarıyla göz doldurup isimlerinden bahsettiriyorlar. Aday oluyorlar, seçim yapıyorlar, seçiliyorlar, yönetiyorlar, hizmet ediyorlar, çocuklarına bakıyorlar, hanelerine bereket katıyorlar, gelin görün ki, şiddetin de hedefi haline geliyorlar. Meşhur bir kadına yönelik şiddet günlerce medyada yer buluyorken, nice talihsiz ve tanınmayan kadınımızın yaşadığı ızdırap maalesef gün yüzüne çıkmıyor, çıkamıyor. Her zaman söyledim, yine söylüyorum; kadınlar kadar medeniyiz, kadınlar kadar insanız, kadınlar kadar güçlüyüz, kadınlar kadar haysiyetliyiz. Şiddet seli bitmeden, akan kan durmadan, cinayetler, istismarlar, tacizler, tecavüzler son bulmadan kadınlarımızın seçme ve seçilme haklarını konuşuyor olmamız gerçekten de bir avunmadır.Şiddete göz yummak, şiddeti görmezden gelmek, şiddetin önlenmesi için gerekli tedbirleri almaktan imtina etmek işlenen suçlara ortak olmak anlamına gelecektir ve bunun vebali de hepimizin omuzlarındadır. Sonuç itibariyle Türk kadının siyasal hayatta daha fazla etkin ve belirleyici olması için parti olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getireceğimizi açık yüreklilikle söylüyor ve ilan ediyorum" diye konuştu.

Bahçeli, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yıl dönümünü kutlayarak, kadınların her şeyin en güzeline müstahak olduklarını dile getirdi.

Arjantin’de yapılan G20 Zirvesi

Arjantin’in başkentinde gerçekleştirilen 13’üncü G-20 Zirvesi’ne de değinen Bahçeli, "Adil ve Sürdürülebilir Gelecek" temasıyla toplanan G-20 Zirvesi’ne Türkiye’nin haklı ve meşru duruşuyla damga vurduğunu aktardı. Türkiye’nin, G-20 Zirvesi’nde hakkın ve haklının sözcüsü mertebesine çıkarak tüm dikkatleri üzerine çektiğini ifade eden Bahçeli, "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hak ve adaleti gözetmeyen bir sistemin ilanihaye devam etmeyeceğine vurgu yapması, terör örgütlerinin arkasında duran müttefiklerimizin gözlerinin içine baka baka eleştirilerini dile getirmesi çok değerli, çok önemlidir. Biz bu düşüncelere aynen ve eksiksiz iştirak ediyoruz.

Fırat’ın doğusunu bölücü terör örgütünün zulmünden kurtarma iradesinin G-20 Zirvesi’nde gündeme taşınması, Kaşıkçı cinayetinde parmak izi bulunan faillerin maskelerinin indirilmesi takdir edilecek bir duruştur. 31 maddeden oluşan G-20 Sonuç Bildirgesi’nde özetle; uluslararası düzenin kurallara bağlı olarak sürdürülmesi, ABD’nin itirazlarına rağmen Paris İklim Antlaşması’nın aynen uygulanması, Dünya Ticaret Örgütü’nün reforme edilmesi yer almış, daha da mühimi terörün her türlüsü güçlü şekilde kınanarak 7-8 Temmuz 2017’de yapılan Hamburg G-20 Zirvesi’ne hakim olan terörle mücadele kararlılığının arkasında durulmuştur. Peki, G-20 Zirvesi’ne katılan ülkelerden bazılarının teröre verdiği destek nasıl izah edilecektir? Malum ve sabıkalı ülkeler hem teröre karşı çıkıp hem de terörle iç içe olmayı nasıl açıklayacaklar, bunu kendi halklarına, insanlık vicdanına nasıl anlatacaklardır?" ifadelerinde bulundu.

ABD’nin Suriye’deki gözlem noktaları

Türkiye ile ABD’nin müttefik olduğunun altını çizen Bahçeli, bunun yanında müttefik olmanın karşılıklı ahlaki ve hukuki sorumlulukları olduğunu hatırlattı. ABD’nin müttefiklik hukukuna duyarsız olduğunu aktaran Bahçeli, "ABD, terör örgütleriyle sürekli olarak yan yana, yanak yanağadır. Türkiye sınırının hemen dibinde, Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD’nin gözlem noktaları kurmak için harekete geçmesi tam bir rezalettir. ABD kimi kimden korumakta, neyi gözlemlemek için hazırlık yapmaktadır? Müttefik olduğumuz ülkenin PYD-YPG lehine gözcülük yapması, PKK/YPG’yi alenen muhafaza altına alması ne hukukla, ne adaletle, ne de ittifak onuruyla bağdaşmaktadır. ABD Savunma Bakanı, gözlem noktalarını ülkemizin terör tehdidinden kaynaklanan meşru kaygılarına cevap vermek maksadıyla kurduklarını açıklamıştır. Şu yalana bakar mısınız, ülkemize doğru uzanan herhangi bir tehdit gördükleri takdirde uyarmak istiyorlarmış. IŞİD karşıtı koalisyonun ABD’li sözcüsü de, gözlem noktalarının Suriye’den kaçıp Türkiye’ye girmeye çalışacak IŞİD militanlarını durdurmak amacına hizmet olduğunu ifade etmiştir. Bu açıklamalara yüzeysel ve üstünkörü baktığımızda ABD’nin Türkiye’yi korumaya çalıştığı izlenimi karşımıza çıkacaktır. Kimden, PKK/YPG’den, başka, DEAŞ’tan. Büyük Türk milletini korumaya alacak, bilinsin ki henüz doğmamıştır. Türkiye hiç kimsenin himayesine, hiç kimsenin gözetim ve koruyuculuğuna ihtiyaç duymayacak kudret ve kuvvete haiz bir devlettir. ABD PKK/YPG’nin gözcüsü olmanın ayıbını asılsız ve fuzuli bahanelerle örtmeye çalışmasın, çünkü her şey ortadadır. Saklayacak, gizleyecek bir şey de yoktur; nitekim gözlem noktaları kurulmasının amacı, Fırat’ın doğusuna kilitlenmiş Türkiye’yi teröristlerin nam ve hesabına izlemek, perdelemek ve gerekirse de karşı tedbir geliştirmektir. Bunun adı terör ajanlığıdır, terörist seviciliktir. ABD, PKK/YPG’nin dümen suyuna çoktan girmiştir. Ancak hevesler beyhude, çabalar boşunadır. Fırat’ın doğusu temizlenesiye kadar, hainler ya inlerinde teslim alınıp ya da sığınaklarında imha edilesiye kadar mücadeleden taviz yoktur, tavsama yoktur, tehir yoktur, geri adım ise haramdır. Ok yaydan çıkmış, mızrak çuvalı delip geçmiştir. Gözlem noktalarından Türkiye’yi izleyen ABD derin bir çukurdadır. YPG’li teröristler ABD’li askerlerle nöbetleşe gözcülük yapsalar da, bu milletin ayranı bir kabarırsa, bu devletin sabrı bir taşarsa, alimallah herkes kaçacak delik, canını kurtaracak yer arayacaktır" diye vurguladı.

"Suudi Arabistan cinayetin hesabını versin"

Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin açıklama yapan Bahçeli, ABD’nin Suriye’deki gözlem noktalarının Suudi Arabistan tarafından finanse edileceğini paylaşarak, "bu kadarı da fazla" dedirten iddia olduğunu söyledi.

Bahçeli, "Suriye’nin kuzey ve doğu sınırlarında teröristlerden oluşturulacak sözde sınır muhafızlarının parasal, eğitim, silah ve lojistik ihtiyaçlarının karşılanması konusunda da Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve bazı körfez ülkelerinin ABD’yle ortak hareket edeceği söylenmektedir. İddialar doğru ise, Kaşıkçı cinayetinin altından kalkamayan Suudi Arabistan yönetimi, Türkiye husumetini gizleyemeyen Birleşik Arap Emirlikleri ABD’ye olan diyet borçlarını anlaşılan bu şekilde ödeyeceklerdir. Emperyalizmin tutsağı olmuş bu ülkelerin neresi İslam, nereleri doğrudur? Türk milletine tuzak kuran, günahla kol kola giren, batıla mihmandarlık yapan iradesiz ve icazetli yönetimler, biliniz ki, İslam’ın sırtına saplanmış zehirli hançerden başka bir şey değildir. Suudi Arabistan Allah’tan korkuyor, kuldan utanıyorsa önce işlediği vahşi cinayetin hesabını versin, bedelini ödesin. Türk ve Türkiye düşmanlarına omuz vermek, teröristlere destek sağlamak imanın, İslam’ın neresine sığacaktır? Kudüs’ün karışmasından sonra, Kabe’nin de karışması ve kaosa girmesi mi isteniyor? Yoksa Türk-Arap cepheleşmesi tırmandırılarak yeni bir sıcak çatışma mı planlanıyor? Emperyalizm yeni bir komplo peşindedir. Taşeronlar bellidir, boyunlarına esaret tasması geçenler karşımızdadır. İslam’a kara çalan günahkarlara teslimiyet, Müslümanlara ölüm ve felaket yağdıran utanmazlara hizmetkarlık hiçbir şekilde namuslu bir hal değildir. Kılıç dansıyla belki bugünler kurtarılmış olabilir. Petro dolarlarla, milyar dolarlık silah alımlarıyla küresel güçlerin baskısı belki geçici olarak ertelenmiş de sayılabilir. Ancak bunların hiçbiri muhatabına onur sağlamaz, itibar getirmez, haklılık kazandırmaz, şeref katmaz, katmayacaktır. Gerek Suudi Arabistan’ın gerekse de Birleşik Arap Emirlikleri’nin 15 Temmuz ihanetine nasıl baktıkları, hangi gizli kapaklı ilişkilerin içinde sürüklendikleri artık sır değildir. Şimdi de Türk düşmanlığıyla ve ABD’nin gözüne girebilmek için bölücü terör örgütlerine destek vermeleri alçaklıktır, ahlaksızlıktır, su katılmamış kepazeliktir. Türk milleti oyunları görmektedir" mesajını verdi.

Karadeniz’de gerilim ve Sarı Yelekliler

Azak Denizi Kerç Boğazı’nda Rusya ile Ukrayna arasında ciddi bir kriz yaşandığını anımsatan Bahçeli, Ukrayna ile Rusya arasındaki kutuplaşmaların yumuşaması, aklıselimin galip gelmesi, uluslararası hukuka uygun hareket edilmesini temenni etti. Karadeniz’deki bir kıvılcımın nelere mal olacağını öngörmek gerektiğinin altını çizen Bahçeli, "Doğu Akdeniz’de sular ısınmışken, hidrokarbon kaynakları üzerinde güç mücadeleleri sürdürülüp Kıbrıs Türklüğünün hakları yok sayılırken, bu defa da Karadeniz’in yeni bir çatışma girdabına sürüklenmesi bölgesel huzur ve barış çabalarını temelden dinamitleyecektir. Bunun da ülkemize yansımaları elbette olacaktır.

Son zamanlarda her yer karışık, her taraf kaos içindedir. Şu feleğin işine bakınız ki, 17 Kasım’dan bu tarafa Fransa sarsılmaktadır. Hatta ikinci Fransız devriminden bile bahsedilmektedir. Akaryakıt zammı bahanesinin yanı sıra Macron’un politikalarına tepki göstermek amacıyla sokaklara çıkan sarı yelekliler her yeri yakıp yıkmaktadır. Bugüne kadar iki kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmış, bir o kadarı da gözaltına alınmıştır. Hasta çocuğuna ekmek ve süt almaya giderken polis saldırısıyla ağır yaralanan kadının dramı bütün Fransa’yı ayağa kaldırmıştır. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayanların foyası meydana çıkmıştır.

Fransa teyakkuzdadır, şaşkındır, tedirgindir, gergindir. Gezi olayları esnasında polisin göstericilere meşru ve hukuki müdahalesinden rahatsız olan Fransa, bugünlerde Türkiye’ye ne söylemişse yemiş yutmuş, olayları bastırmak amacıyla orantısız tepkiye tevessül etmiştir. Bir ara OHAL yönetimiyle ilgili ülkemize ayar ve akıl vermeye kalkışan Fransa’nın bizatihi OHAL ilanını tartışmaya başlaması da çok manidar bir gelişmedir. Temennimiz Fransa’daki olayların durulması, tansiyonun düşmesi, toplumsal sükunetin temin edilmesidir. Şayet olaylar yayılırsa, sokak hareketleri bütün Avrupa’yı sarartacak, köşeye sıkıştıracaktır. Kaldı ki, çatışmalar Belçika’ya çoktan sıçramış, Hollanda ise alarm vermeye başlamıştır. Göstericilerin giydiği yeleklerin sarı mı siyah mı olduğundan daha önce, şiddet olaylarını tetikleyen gizemli el ve emellerin deşifresi sanıyorum pek çok şeyi ortaya çıkaracak, Gezi Parkı’nın içyüzü daha da netlik kazanacaktır.

Bahçeli Avrupa’daki gelişmeler kapsamında 2006’dan beri toplanan ve Almanya İçişleri Bakanlığı tarafından 4’üncüsü düzenlenen İslam Konferansının bir skandaldır, aymazlık ve inançlara hakaret olduğunu söyledi.

"Bu konferansta Diyanet yok sayılmıştır" diyen Bahçeli, "Ne kadar Türkiye muhalifi varsa konferansa davet edilmiştir. Bizi daha da öfkelendiren husus ise açık büfede domuz etinin servis edilmesidir. Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkışmak, İslam’ı yeniden tanımlama küstahlıklarıyla birlikte, Almanya için İslam projesini sahnelemek tek kelimeyle camiyi kiliseye hapsetme izansızlığıdır. Almanya için İslam ne demektir?

Domuz etinin İslam Konferansı’nda ne yeri, ne işi vardır?" sorularını yöneltti.
Kaynak: İHA