Radyasyon Çocuklarda Kanser Riskini 5 Kat Artırabiliyor

Hastalık tanısı için kullanılan, iyonlaştırıcı ışınlarla çalışan radyolojik cihazların özellikle çocuklarda organlar daha yüksek radyasyon dozuna maruz kaldığı için kanser riskini artırdığı belirtildi Türk Radyoloji Derneği üyesi Prof. Dr. Oyar: 'Çocukların hücreleri daha hızlı bölünüp çoğaldığından ve organları daha az farklılaştığından radyasyona erişkinlerden daha duyarlıdır. Erişkinlere verilen dozlarla yapılan çekimlerde erişkinlere göre daha yüksek organ dozlarına maruz kalırlar''Önlerinde muhtemelen erişkinlerden daha uzun bir yaşam süresi bulunduğundan, hayatı boyunca iyonizan radyasyona bağlı kanser riski 2 ila 5 kez daha yüksek' 'Çocuklarda iyonize edici radyasyon içeren röntgen ve bilgisayarlı tomografi yerine mümkünse ultrasonografi ve magnetik rezonans görüntüleme tetkikleri tercih edilmeli'

YEŞİM SERT KARAASLAN - Bazı hastalıklarda tanı konulabilmesi için kullanılan, iyonlaştırıcı ışınlarla çalışan radyolojik cihazların, özellikle çocuklarda organlar daha yüksek radyasyon dozuna maruz kaldığı için kanser riskini artırdığı belirtildi.

Radyoloji uzmanları, çocuklarda iyonize edici radyasyon içeren röntgen ve bilgisayarlı tomografi (BT) yerine mümkünse ultrasonografi ve magnetik rezonans görüntüleme tetkiklerinin tercih edilmesi gerektiği uyarısında bulundu.

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Türk Radyoloji Derneği üyesi Prof. Dr. Orhan Oyar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, radyasyonun, dalga ya da parçacıklar biçiminde yayılabilen ve aktarılabilen, duyu organlarıyla hissedilemeyen tehlike yaratabilecek bir enerji olduğunu söyledi.

Oyar, radyasyonun güneşten, topraktan, taştan, içerisinde bulunulan yapılardan ve buralarda kullanılan elemanlardan salınan gazlarlardan doğal yollarla ortaya çıkabildiği gibi yapay üretimle tıbbi ve endüstriyel alanlarda kullanılabildiğini ifade etti. Oyar, 'elektromanyetik radyasyon'un bir tarafta zararlı X-ışınları, diğer tarafta radyo, televizyon ve hatta cep telefonlarının yaydığı dalgalara kadar uzanan geniş bir yelpazede değerlendirildiğini anlattı.

Evlerde kullanılan mikrodalga fırınlar, saç kurutma makineleri, ultraviyole ısıtıcılar ve hatta güneş ışınlarının bile elektromanyetik birer radyasyon yayıcısı olarak sınıflandırıldığını anımsatan Oyar, iyonizan radyasyonların canlılar üzerinde zararlı etkilere neden olabildiğini vurguladı.

Oyar, 'İyonlaştırıcı etkiye sahip olmayan tarafta yer alan, içlerinde baz istasyonları, cep telefonlarının da bulunduğu non-iyonizan elektromanyetik radyasyonun da son zamanlarda yapılan çalışmalarla canlılar üzerinde zararlı etkiler yaratabileceği belirtilmekte ve kontrollü olarak kullanılmaları tavsiye edilmektedir.' bilgisini verdi.

Cep telefonlarından yayılan elektromanyetik dalgaların, yaşla ilişkili olarak beyni ne derecede etkilediğine dair bilimsel çalışmalar bulunduğuna işaret eden Oyar, küçük yaşlarda bu etkinin çok daha derinlere ulaşacak kadar güçlü olabildiğini dile getirdi.

- 'Çocuklarda daha çok dikkat edilmeli'

Prof. Dr. Oyar, iyonlaştırıcı ışınlarla çalışan radyolojik cihazlardan görüntü elde ederken tüm hastalar için dikkat gösterildiğine ancak çocuklarda bu konuda çok daha hassas davranılması gerektiğine vurgu yaparak, şunları söyledi:

'Çocukların hücreleri daha hızlı bölünüp çoğalıyor, organları daha az farklılaştığından radyasyona erişkinlerden daha duyarlı oluyor. Çocuklar, erişkinlere verilen dozlarla yapılan çekimlerde erişkinlere göre daha yüksek organ dozlarına maruz kalıyor. Çocukların, önlerinde uzun bir yaşam süresi bulunduğundan, hayatları boyunca iyonizan radyasyona bağlı kanser gelişim riski 2 ila 5 kez daha yüksektir. Bu nedenlerle çocukları tetkik ederken iyonlaştırıcı radyasyon içermeyen ultrasonografi veya manyetik rezonans görüntüleme gibi radyolojik görüntüleme yöntemleri tercih edilmeli. Bilinmeli ki en az doz hiç verilmeyen dozdur.'

- 'BT çekimlerine karar vermeden önce iki kez düşünülmeli'

Bazı durumlarda röntgen, bilgisayarlı tomografi (BT) gibi iyonlaştırıcı radyasyon uygulamaları yapılmasının gerekli olabildiğini belirten Oyar, böyle durumlarda incelemeyi isteyen klinisyen ile radyoloğun bir araya gelerek, bunun radyasyon riski ile tanısal yararlılığını düşünmesi, tetkikten sağlanabilecek tanısal yararlılık, alınacak dozun yaratabileceği sorunların üzerinde geliyorsa, böyle bir uygulamaya karar vermesi gerektiğini aktardı.

Radyologların da çekim sırasında mümkün olabilecek en az dozla ve en kısa sürede, yeterli kalitede filmleri elde etmeye çalışması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Oyar, 'BT çekimlerinde maruz kalınacak dozlar, röntgen çekimlerinden alınabilecek dozlardan birkaç yüz kez fazla olabileceğinden özellikle BT çekimlerine karar vermeden önce iki kez düşünülmeli. Çocuklarda iyonize edici radyasyon içeren röntgen ve bilgisayarlı tomografi yerine mümkünse ultrasonografi ve magnetik rezonans görüntüleme tetkikleri tercih edilmeli.' uyarısında bulundu.

Oyar, radyasyonun günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini, gerek iyonize edici gerekse iyonize etmeyici çok çeşitli radyasyonlara maruz kalındığına dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:

'Yapay radyasyonun önemli bir bölümünü radyolojide kullanılan cihazlar üretmektedir. Çocuklar erişkinlere radyasyondan çok daha fazla etkilenmektedir. İyonize edici radyasyon içeren radyolojik uygulamalar, elde edilecek tanısal yararlılık en üst düzeyde ise yapılmalıdır. Sadece bu kurala uyularak alınması muhtemel doz yüzde 30 azaltılabilir. BT'den alınan efektif dozlar röntgen tetkikinin çok üzerindedir. Bu nedenle BT inceleme isterken özellikle de çocuklarda bir kez daha düşünülmeli.'
Kaynak: AA