Geri Kabul Anlaşması'nın 1. Yılında AB'ye Sert Eleştiri

Halkların Köprüsü Derneği, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nın ardından ölümlerin durmadığını ve mültecilerin geçiş rotasının Ege Denizi’nden Akdeniz’e kaydığını belirtti.

Geri Kabul Anlaşması'nın 1. Yılında AB'ye Sert Eleştiri
Avrupa Birliği ile Türkiye arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanmaya başlamasının üzerinden 1 yıl geçti. Halkların Köprüsü Derneği de, anlaşmanın 1’inci yılında süreci değerlendirmek üzere basın açıklaması düzenledi.

Dernek adına basın açıklamasını okuyan Başkan Yardımcısı Yıldırım Şahin, Türkiye’de mülteci sayısının 3,5 milyona dayandığını ve anlaşmanın ardından Türkiye’den Yunanistan’a geçişlerin yüzde 98 oranında azaldığını; fakat AB’nin anlaşmayı Ege Denizi’nde mülteci ölümlerinin azaldığı gerçeği ile meşrulaştırmaya çalıştığını dile getirdi.

AB’ye sert eleştiri

Göç rotasının Ege Denizi’nden Akdeniz’e kaydığını vurgulayan Şahin, "Anlaşmadan bu yana Ege Denizi’nde yaklaşık 70 ölüm ve kayıp saptandı. 2015-2016 yılında bu rakam bin 100 idi. Ancak AB’nin Ege Denizi yolunu kapatması ile çok daha riskli ve ölümcül olan merkezi Akdeniz yolundaki mülteci geçişleri ve ölümleri arttı. Bu rotada ilk 3 ayda ölen 649 kişiden hiç kimse bahsetmiyor. Avrupa Komisyonu rakamlarına göre 1 yılda Yunanistan’dan geri gönderilen insan sayısı bin 487’dir. Türkiye’den AB ülkelerine ise sadece 3 bin 565 Suriyeli alınmıştır. Bunun toplam 72 bin kişilik hedefe kıyasla çok düşük bir rakam olduğu; anlaşmanın yürütülemediği ortadadır. Üstelik Türkiye’de 3,5 milyon Suriyeli olduğu gerçeği göz önüne alındığında anlaşmanın sorumluluk paylaşma gibi hiçbir niyetinin olmadığı gibi 72 bin kişi gibi küçük bir grubu bile Avrupa’ya kabul etmekte çok isteksiz olduğu açıktır” diye konuştu.



"AB mültecilere hiçbir insani çözüm sunmamıştır"

Anlaşmanın Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkilediğini, Suriye’de kalıcı barışı tesis edemediğini söyleyen Şahin, şu ifadeleri kullandı:

"Bu anlaşma mültecilerin hakkını arama hakkını elinden aldı. En önemli ve vahşi sonucu budur. İnsan hakları ve varsa AB değerleri büyük bir erozyona uğradı. Mülteci meselesini AB sınırları dışında tutma politikası insan hakları temelli politikaları sildi. Bu anlaşma sadece Suriyeli mültecileri içermektedir ve diğer ülke menşeli mültecilerin durumunun daha da ağırlaşmasına yol açmıştır. Sonuç olarak, bu anlaşma 1 yıl sonra, anlaşmanın imzalandığı gün kadar utanç vericidir. AB, mültecilerin Türkiye’deki durumuna sorumluğu paylaşmamak üzere gözlerini kapatmıştır. Anlaşma Türkiye-AB ilişkilerini çok olumsuz etkilemiş eskisinden daha kötü hale getirmiştir. Suriye’de kalıcı bir barış sağlanmamıştır. Suriye’den dışarıya göç sürmektedir. AB mültecilere hiçbir insani çözüm sunmamıştır. Sorun olduğu yerde durmaktadır. Sadece kısmen ve şimdilik AB sınırları dışındaymış gibi yapılmaktadır. Yunanistan’da ana karada ve adalarda mültecilere yapılan insan hakları ihlalleri AB’nin itibarının yerle bir olmasına yol açmıştır. AB ciddi anlamda bir itibar ve gelecek sorunu ile karşı karşıyadır. Suriye’de emperyalist devletlerin vekalet savaşı son bulmalı ve kalıcı barış sağlanmalıdır. AB ve diğer uluslararası kurumlar, ABD, Avrupa Devletleri vb. gibi başta Suriye’de askeri aktivasyon gösteren devletler olmak üzere tüm devletler mülteci sorumluluğunu paylaşmalı ve mülteci kabul etmelidir. Mülteci ve göçmenler için sınırlar açılmalı ve güvenli geçiş sağlanmalıdır. Türkiye, Suriyelilere ve diğer ülkelerden gelmiş olan tüm mültecilere mülteci statüsü vermelidir. İsteyenlere vatandaşlık yolu açılmalıdır."
Kaynak: İHA