Başbakan Yıldırım İzmir'de konuştu

Başbakan Binali Yıldırım, yeni sistemde her bölgeden oy alamayanların iktidar olamayacağını söyledi.

Başbakan Yıldırım İzmir'de konuştu
Başbakan Yıldırım'ın konuşmasından satır başları şöyle;

İZMİR TÜRKİYE'NİN BATISINDA AVRUPA'YA AÇILAN KAPISIDIR


Gelişmiş demokrasilerde toplumun bütün kesimleri, bütün paydaşlarını, memleketin temel sorunlarına, konularına duyarlı olması ve ülkeyi yönetenlere gerekli önerilerde bulunması, uyarılarda bulunması o ülkenin sağlıklı bir şekilde yol almasına, doğru işlerin doğru zamanda yapılmasına vesile olur. İzmir Türkiye'nin batısında, Avrupa'ya açılan kapısı. Ama İzmir aynı zamanda Anadolunun bir özeti. Bu salonda Anadolunun her köşesinden, mubarek vatan toprağının her köşesinden kardeşlerimiz var. Bizi buralara getiren daha iyi bir gelecek, daha güzel bir dünya, daha kardeşçe. Refah içinde yaşayacağımız bir dünya. Asıl bizim mücadele etmemiz gereken konu da bu. Peki bir insan doğduğu, büyüdüğü, havasını teneffes ettiği bütün hatıralarının olduğu yeri bırakır gelir mi? Gelmez. Ama şartlar insanı mecbur tutar.

ONLARIN ENGELİ VATAN, BAYRAK SEVDASINI YOK EDEMEDİ

Biz Türk toplumu, Türkiye olarak tarihin hiçbir döneminde başka bir ülkenin esareti altına girmedik. O yüzden bayrağımıza, milletimize, ülkemize çok düşkünüz. Bu bizim özelliğimiz. Avrupa'da yaşananları hatırlayın. Bakın orada bakanlarımızı, milletvekillerimizi durdurdular. Kampanya yapılmasını engellediler, atlarıyla itleriyle üzerlerine gittiler. Bizim vatandaşımız ne yaptı? İnadına gitti sandıkları doldurdu. Cevabını sandıkta verdi. onların hiçbir engeli gönüllerindeki bayrak, Türkiye sevdasını yok edemedi korkutamadı. Bu kadar açık ve net.

İZMİR'E GELEN VATANDAŞ 1,5-2 YIL İÇİNDE İZMİRLİ OLUYOR


İzmir'e Türkiye'nin 81 vilayetinden gelen vatandaşlarımız var. İzmir'deki Anadolu 1,5-2 sene içerisinde İzmirli oluyor. Kendini İzmir kimliğiyle özdeşleştiriyor. Bu çok önemli bir şey. İzmir aidiyeti gelişiyor. Tamam, memleketimizin farklı yer olması eyvallah. Ama İzmirlilik bilinci, İzmirlilik şuuru çok çabuk gelişiyor. Bazı illerde böyle değil. Almanya'da da böyle değil, İsveç'te böyle değil. Gidiyor 'Ben Kulu'luyum' diyor. O toplumda asimile olmamak için kimliğini muhafaza ediyor. Türkiye'de bazı illerde bu olmuyor. Gittiği yerde memleketinin kimliğini özelliğini korumaya çalışıyor. Bulunduğu şehrin kendisini adeta yok edeceğini düşünüyor. İzmir'in farklı özelliği İzmir'e güç katıyor.

BU TOPRAKLAR ÜZERİNDE HESABI OLANLARA İZİN VERMEYECEĞİZ

Zeybek de, halay da, horon da bizimdir. Önemli olan bu farklılıkları birlikte kabul etmek, zenginlik olarak görmek ve buna göre yol almak. Ülkemizin ne kadar büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu yakından gördük. Onun için bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, birlikte Türkiye olacağız. Başka Türkiye yok, başka vatanımız yok. Bu vatanda, bu bayrak altında güçlenerek yolumuza devam edeceğiz. Bu topraklar üzerinde hesabı kitabı olanlara asla fırsat vermeyeceğiz. Edirne'den Kars'a, Urfa'dan Sinop'a, Hakkari'den İzmir'e uzanan verimli topraklarıyla, zengin kaynaklarıyla önemli bir coğrafyadayız. Bu coğrafya tarihin her döneminde dinamik olmuştur. Biz kıtaları, medeniyetleri birbirine bağlıyouz. Bu zor bir iştir.

KAPİTALİST EKONOMİ İNSANI ÜRETİM ARACI OLARAK GÖRDÜ

En büyük gücümüz insan gücüdür. İnsan olmayan yerde hiçbir şey olmaz. 2008'den beri dünya bir kriz yaşıyor. Ve hala bu krizi atlatamadı bu dünya. Çünkü küresel sistem kapitalist ekonomi bakış açısı insanı ihmal etti. İnsanı üretim aracı olarak gördü. İnsanı finansman aracı olarak gördü. Ve sonunda geldiğimiz nokta gözyaşı, daha fazla ekonomik sıkıntı, dünyanın değişik bölgelerinde daha fazla problem. Biz o yüz den ne dedik? 15 yıl önce dedik ki, 'insanı yücelt ki, devlet yücelsin, insanı yaşat ki, devlet yaşasın'. Bu 619 yıl üç kıtada hüküm süren Osmanlı'nın kuruluş prensibidir. Herşey insanla başlar, insanla biter. İnsanın olmadığı yerde hayat olmaz, ticaret olmaz, siyaset olmaz, dernekler de olmaz, vakıflar da olmaz, hiç bir şey olmaz.

FIRSATI TERÖRÜ AZDIRMA FIRSATI OLARAK GÖRDÜLER

Ecdadımız bu toprağın her karış toprağını savunmuşsa, biz de Türkiye'nin her köşesini kalkındırmak için mücadele ediyoruz. Güneydoğu'da, Doğu'da sorunlar yaşadık. Herkes dedi ki barışa çözüme bir fırsat verelim. Verildi mi, verildi. Ama bu fırsatı terör azdırmak için fırsata dönüştürenlerin bölgeyi ne hale getirenleri gördük. Yıktılar, yaktılar, çukurlar, hendekler kazdılar, insanları acımasızca katlettiler. Yetmedi, evlerinden yurtlarından göç etmek zorunda bıraktılar. Bunları yaşadık. Bölgeye en az 1 yıl içerisinde 5 sefer gittim. Gördüm, konuştum. O gün HDP diye bir parti 'Ben Türkiye partisiyim, bölgecilik, etnik milliyetçilik yapmayacağım. Türkiye'nin birliğini, beraberliğini savunacağım' dedi. İnsanlar ona inandı. Türkler de inandı, Kürtler de inandı. Çünkü Türkiye'nin birliğinden bahsediyordu. Yeni bir ses, herkes heyecanlandı.

15 TEMMUZ'DA İZMİR NEYSE DİYARBAKIR'DA AYNI ŞEYİ SÖYLEDİ

Ama ne oldu? 8 Haziran'da bu partiyi yönetenlerin iradesi olmadığı gözüktü. Kandil açıklama yaptı. Çıktılar 'Bizim arkamızda Kandil var' dediler. 'Kandil sizi tükürüğüyle boğar' dediler. Bütün illere gittim. Müthiş bir değişim, büyük bir değişim. İnsanların üzerinde tehdit, korku kalkmış. Sindirme kalkmış. Sokaklarda bölücü terör örgütüne elinde ayyıldızlı bayrak lanet okuyor. İşte gerçek Türkiye bu. Bu bölge 15 Temmuz'da İzmir nasıl sokağa döküldüyse, meydanları nasıl doldurduysa Hakkari, Diyarbakır da aynısını yaptı. Ortak ses; mesele memleket meselesi ise gerisi teferruat dedi.

16 NİSAN'DA PARTİLERE, KİŞİLERE OY VERMEYECEĞİZ

15 Temmuz'da İzmir çok büyük bir sağduyu gösterdi. 27 gün boyunca meydanları boş bırakmaması bir İzmir milletvekili olarak beni çok mutlu etti, gurur duydum. İzmir'le sizlerle bir kez daha iftihar ettim. Bu bayrağı devredeceğimiz gelecek kuşaklara borçlu olmamız lazım. Onlara güzel bir Türkiye bırakma hedefimiz var. Gün bir olma, beraber olma günü. Üç günümüz var. Halkoylaması yapacağız. Bu halkoylaması bir seçim değil. Bir kere bunun altını çizelim. Partiler seçime girmiyor, adaylar yok. Partilere oy vermeyeceğiz, kimseyi de seçmeyeceğiz. Karar vereceğimiz şey çok açık; Türkiye bir yol ayrımında. Türkiye 15 Temmuz'da çok büyük bir darbe ile karşı karşıya geldi. O gece sabaha kadar bunun her saniyesini dolu dolu yaşamış ve mücadelesini yapmış bir kardeşiniz olarak o gece Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehlikenin ne kadar büyük olduğunu bizatihi gördüm.

'UÇAKLARI KALDIRIN' DEYİNCE BENDEN YAZILI TALİMAT İSTEDİLER...

15 Temmuz'da gözü dönmüş alçakların yapmaya çalıştıkları şey, demokrasiye son vermek, Meclis'i dağıtmak ve ülkeyi tekrar 30 yıl geriye götürmek. Ne uğruna? Kafalarını kiraya verdikleri orada oturan, Pensilvanya'da oturan adama, FETO'ya. Kimin yönettiği, kime hizmet ettiği bilinmeyen bir adama. Bilinen veya bilinmeyen. İnsanların üzerine bomba yağdırılıyordu. Uçakları kaldırın deyince 'EFendim yazılı izin gerekiyor' dedi. 'Ben sana sabaha yazılı izni gösteririm' dedim. Şimdi yazılı izin orada, bol bol hatırasını yazsın. Bu da bize bir şey gösteriyor. Bu sistemin arızasını.