AB Bakanı Ve Başmüzakereci Çelik Açıklaması

'Cumhurbaşkanı bizim partimizden çıktı, Başbakan bizim genel başkanımız, Meclis'te çoğunluğumuz var, mesele bizim güce kavuşma meselemiz olsaydı bu sisteminin devamını isterdik, CHP'nin de devam etmemesini istemesi lazımdı' 'AK Parti'nin Türkiye'nin rejimi ile problemi yoktur. Türkiye'nin demokratik bir cumhuriyet olması, bir toplumsal barış müessesi olarak laik bir düzene sahip olması, bir sosyal hukuk devletine sahip olması, AK Parti'nin tarihimizde gördüğü en büyük kazanımlar olarak işaretlediği şeylerdir. Hiç kimse bunları değişik şekilde zedelemeye, siyasi krizler çıkarmaya kalkmamalıdır' 'Bu rejim değişikliği lafı büyük bir yalandır. Türkiye'de rejim demek egemenliğin millete ait olması demek. Kim ki milletten bu egemenliği alıyor, o rejim değişikliği yapıyor. CHP'nin desteklediği 27 Mayıs darbesi, 12 Eylül darbesi bir rejim değişikliğidir. 28 Şubat bir rejim değişikliğidir, AK Parti'ye kapatma davası açılması rejim değişikliği teşebbüsüdür' 'İnşallah 16 Nisan'da İzmir'in dağlarında, sokaklarında 'Evet'ler açacak'

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin, 'Cumhurbaşkanı bizim partimizden çıktı, Başbakan bizim genel başkanımız, Meclis'te çoğunluğumuz var, mesele bizim güce kavuşma meselemiz olsaydı bu sisteminin devamını isterdik, CHP'nin de devam etmemesini istemesi lazımdı.' dedi.

Çelik, AK Parti İzmir İl Başkanlığını ziyaretinde yaptığı konuşmada, kadın kolları üyelerinin politikaya aktif katılımından mutluluk duyduğunu söyledi.

Avrupa Parlamentosunda bir milletvekilinin kadın-erkek ücret eşitliği görüşmeleri sırasında kadınlara karşı nefret suçu işlediğini dile getiren Çelik, 'Sadece hayatın paylaşılması açısından değil, demokrasinin kalitesi, ekonominin büyümesi ve kalıcılığı açısından kadın kollarının güçlü şekilde siyasi hayata damga vurmasının öneminin altını çizmek istiyorum.' şeklinde konuştu.

Çelik, Türkiye'nin halk oylaması sürecine girdiğini hatırlatarak, şunları dile getirdi:

'Bana da bir yerde sordular, 'Niye bu kadar acele ediyorsunuz?' diye. Nasıl acele ediyoruz? 200 yıldır bu topraklarda bunu tartışıyoruz, sistem değişikliğinden bahsediyoruz. 2011 yılında da ilk defa bu topraklarda halkın özne olduğu, aşağıdan yukarıya yükselecek bir anayasanın yapılması için AK Parti, o zamanki Başbakanımız, şimdiki Cumhurbaşkanımızın talimatıyla bir girişim başlattı. Meclis'te uzlaşma komisyonu kuruldu ama maalesef bu uzlaşma komisyonunda yeterli çaba göstermemize rağmen şunu gördük, biz Türkiye için yeni ve sivil bir anayasa yapmak istiyorduk. CHP ise vesayet anayasasının devam etmesini istiyordu.'

12 Eylül Anayasası'nın esasında bir anayasa değil, 'faşist cuntanın fermanı' olduğunu vurgulayan Çelik, bu anayasanın baskısını azaltmak için çeşitli reformlar yapıldığını ancak bugün de ciddi sivilleşme ve anayasa probleminin bulunduğunu, bu problemin de 16 Nisan'da sandıklardan güçlü bir 'Evet' çıkmasıyla son bulacağını ifade etti.

- 'CHP'nin de devam etmemesini istemesi lazımdı'

Meselenin 'daha çok güç' olmadığını ifade eden Ömer Çelik, şöyle konuştu:

'Cumhurbaşkanı bizim partimizden çıktı, Başbakan bizim genel başkanımız, Meclis'te çoğunluğumuz var, mesele bizim güce kavuşma meselemiz olsaydı bu sisteminin devamını isterdik. CHP'nin de devam etmemesini istemesi lazımdı çünkü vatandaş ona mevcut sistem içinde iktidar olma yetkisi vermiyor ama bize iktidar olma yetkisi veriyor. Bu çelişki niye ortaya çıkıyor? Çünkü güç bizde olsa bile vatandaşın demokratik yetkisinin, iktidarının güçlendiği, vatandaşın özne olduğu bir yapı ortaya koymak istiyoruz ama CHP, kendisi iktidar olamasa bile devlet vesayeti, siyaset vesayeti devam etsin diye vatandaşın özne olduğu bir şey istemiyor.'

- Koalisyon eleştirileri

Cumhuriyet Halk Fırkasının tüzüğünde 'Egemenlik kayıtsız, şartsız millete aittir ama millet bu egemenliği Cumhuriyet Halk Fırkası eli ile kullanır.' ifadelerinin bulunduğunu söyleyen Çelik, 'Oysa egemenlik kayıtsız, şartsız millete aittir, dolayısıyla millet iktidarı kurduğu andan itibaren o iktidar, milletin toplumsal taleplerini siyasi temsile çevirmekle mükelleftir, bir tek bu olmuyordu.' dedi.

Turgut Özal ve Abdullah Gül'ün bu sorunu demokratik kişilikleriyle aştığını ama Cumhurbaşkanlığının vesayet kurumu olmasıyla ilgili durumun değişmediğini dile getiren Çelik, geçmişte milletin toplumsal yapılarıyla kavga eden koalisyon yapılarının ortaya çıktığını, 16 Nisan'daki halk oylamasında 'Evet' çıkmasıyla toplumdaki çoğulculuğun, uzlaşmanın da artacağını vurguladı.

Koalisyon ihtimalini ortadan kaldırdıklarını anlatan Çelik, 'Birtakım koalisyonlar ortaya çıktığında milletvekili transferleriyle Türkiye'nin iktidar yapısı sarsılıyor, zedeleniyor, yamalı hale getiriliyordu. Meclis asli işine, yasama işine geri dönüyor. İktidarın ortaya çıkması için en büyük uzlaşma farklı kimlikler, farklı toplumsal talepler üzerinde uzlaşma sağlayan, yüzde 50'nin üzerinde oy alacak.' ifadelerini kullandı.

FETÖ'nün darbe girişimi sırasında koalisyon hükümeti iş başında olsaydı ortak bir ruhla çalışmanın da mümkün olamayacağına işaret eden Çelik, 'Koalisyon ortakları arasında bir fay kırığı olsaydı o gece darbeyi engelleme konusunda siyasi irade üzerine düşen mükellefiyeti etkili olarak yerine getirebilir miydi?' diye sordu.

- 'Parlamenter sistem hiçbir zaman oturmadı'

Türkiye'de 15 yıldır güçlü bir iktidar olduğunu, bu nedenle koalisyon hükümetlerine gerek duyulmadığını ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Türkiye'de parlamenter sistemin oturduğunu, yeni düzenlemeye neden gerek duyulduğunu soranlar var. Türkiye'de parlamenter sistem hiçbir zaman tam anlamıyla hayata geçmedi çünkü fırsat bulamadı çünkü CHP'nin temsil ettiği geçmişteki devlet vesayeti, yargı vesayeti, askeri darbeler, postmodern darbeler parlamenter sistemin Türkiye'de birikim oluşturmasına imkan vermedi. Her zaman koalisyonlar, parçalı yapılar oluşturdu. İyi-kötü kriz çıkmadan bir tek AK Parti döneminde sistem istikrar üretmeye başladı.'

'Türkiye'de demokratik perspektif konusunda kavramların adlandırıldığı bir arama motoru hazırlansa 'Otokrasi' deyince CHP karşılığını vereceğini' söyleyen Çelik, 'Kimsenin sokaktaki vatandaşa cumhuriyet, demokrasi dersi vermeye yetkisi yoktur.' dedi.

- 'İzmir'in dağlarında 'Evet'ler açacak'

Vatandaşların 15 Temmuz gecesi demokrasi tarihini yazdığını kaydeden Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:

'Bu rejim değişikliği lafı büyük bir yalandır. Türkiye'de rejim demek, egemenliğin millete ait olması demek. Kim ki milletten bu egemenliği alıyor, o rejim değişikliği yapıyor. CHP'nin desteklediği 27 Mayıs darbesi, 12 Eylül darbesi bir rejim değişikliğidir. 28 Şubat bir rejim değişikliğidir, AK Parti'ye kapatma davası açılması rejim değişikliği teşebbüsüdür. O CHP Genel Başkanı'nın 'Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasa yapma yetkisi yoktur.' demesi rejim değişikliği teşebbüsüdür. Eğer rejime sahip çıkmak istiyorsan, cumhurun yetkisinin her şeyin üstünde olduğunu da ayakta selamlaman gerekiyor.'

Bakan Çelik, AK Parti'nin Türkiye'nin rejimiyle problemi olmadığını vurgulayarak, 'CHP burada bir siyasi parti gibi davranmıyor. CHP, siyasetin gereklerini kısıtlamak, gereklerine set çekmek, toplumsal meşruiyeti kısıtlamak, toplumsal meşruiyeti kısırlaştırmak isteyen bir organizma gibi davranıyor.' diye konuştu.

Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:

'Onlara siyaset yapmaları gerektiğini, cumhuriyete sahip çıkmanın, cumhurun iradesi üzerinde irade tanımamak gerektiğini, rejimin korunmasının egemenliğin ancak kayıtsız, şartsız millete ait olmasını temin edecek, bunu her şartta koruyacak düzenlemeler ile mümkün olduğunu bir kere daha hatırlatıyoruz. AK Parti'nin Türkiye'nin rejimi ile problemi yoktur. Türkiye'nin demokratik bir cumhuriyet olması, bir toplumsal barış müessesi olarak laik bir düzene sahip olması, bir sosyal hukuk devletine sahip olması, AK Parti'nin tarihimizde gördüğü en büyük kazanımlar olarak işaretlediği şeylerdir. Hiç kimse bunları değişik şekilde zedelemeye, siyasi krizler çıkarmaya kalkmamalıdır.

Bu konuda hassasiyeti olanlar bilsin ki bu konular 16 Nisan'da 'Evet' çıktıktan sonra daha da kuvvetlenecektir. İzmir'in dağlarında çiçekler açar, inşallah 16 Nisan'da İzmir'in dağlarında sokaklarında 'Evet'ler açacak.'
Kaynak: AA