Cenevre Sözleşmesi'nin Yenilenmesi Önerisi

TBMM Mülteci Hakları Alt Komisyonu Başkanı Uslu, entegrasyon ilkelerinin yer almadığı, asimilasyonun yasaklanmadığı, sığınmacılara kapılarını açmayanlara yönelik yaptırımların olmadığı Cenevre Sözleşmesi'nin yenilenmesini önerdiUslu: 'Atmosferin yapısını bozan olaylarla ilgili yaptırım var ama insanlığın kromozomuyla oynanan bu olay konusunda herhangi bir yaptırımı olan anlaşma, sözleşme yok'.

MELTEM ÖZTÜRK - TBMM Mülteci Hakları Alt Komisyonu Başkanı, AK Parti Antalya Milletvekili Atay Uslu, entegrasyon ilkelerinin yer almadığı, asimilasyonun yasaklanmadığı, sığınmacılara kapılarını açmayanlara yönelik yaptırımların olmadığı Cenevre Sözleşmesi'nin yenilenmesini önererek, 'Atmosferin yapısını bozan olaylarla ilgili yaptırım var ama insanlığın kromozomuyla oynanan bu olay konusunda herhangi bir yaptırımı olan anlaşma, sözleşme yok.' dedi.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyonun Başkanı Uslu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa'nın, kendi yazdığı 1951 Cenevre Sözleşmesi'ne uymadığını bildirdi.

Uslu, sözleşmede, insanların ırkı, dini, siyasal düşüncesi, grubu gibi nedenlerden dolayı baskı altında olması halinde bu anlaşmaya taraf ülkelerin, diğer ülkeye kapısını açacağının yer aldığını anımsattı. Uslu, bunun insani bir durum olduğuna işaret etti.

Suriye'de insanların, düşüncelerinden, bulundukları sosyal gruplardan dolayı baskı altında olduğunu, bombalandığını, öldüğünü vurgulayan Uslu, söz konusu ülkede 500 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini, 2 milyona yakın insanın yaralandığını, 13 milyonun kişinin yerinden edildiğini ve 6 milyon kişinin de ülkesini terk etmek zorunda kaldığını söyledi.

Uslu, böyle bir dram varken Avrupa'nın sürekli sınır, duvar çektiğini, bu kişilere, 'gidin' dediğine değinerek, şöyle devam etti:

'En son sığınmacılar Paris'e gelmesin, köprülerin altında yatmasın diye büyük büyük taşlar koydular. Bugün Avrupa ile Türkiye arasında ilişkilerimiz gerilime ulaştı. Bunun bir nedeni sığınmacı konusu. Özellikle Almanya, Fransa, Hollanda'da sığınmacılar, yabancı ve göçmenler konusundaki politikalar radikal, aşırı milliyetçi partiler tarafından ciddi şekilde kullanılıyor. Avrupa, öyle turbo radikal fikirlere sahip olmaya başladı ki 'Sığınmacıları öldürelim', 'Akdeniz'e geri dökelim' fikirleri bile kabul görmeye ve bu düşüncedeki partiler taban bulmaya başladı. Taban bulması çok kötü. Bu, Avrupa projesini de sekteye uğratacak durum.'

-'Milliyetçi akıma teslim oldular'

Uslu, toplumun artık sığınmacı, yabancı, göçmen düşmanı haline geldiğine işaret ederek, Almanya'da geçen yıl sığınma evlerine binden fazla saldırı yapıldığını, bir sığınma evindeki yangını, o mahalledeki Almanların alkışlayabildiğini anlattı. Bunun ağır, vahim bir durum olduğuna dikkati çeken Uslu, merkez sağ ve merkez soldaki politikacıların, bu aşırı milliyetçi akıma teslim olduğunu, o tabandan oy alabilmek için bu söylemleri sahiplenme gereği hissettiğini belirtti.

Uslu, bunun, bir kısır döngü olduğunu, Avrupa'nın sonunu getirebileceğini, Avrupa projesini sekteye uğratabileceğini, insani açıdan, BM gibi kuruluşlar açısından da sona doğru götürecek bir süreç olduğunu söyledi.

Bu fikirleri sahiplenmek yerine bu fikirleri ortadan kaldıracak, uyumu, entegrasyonu hızlandıracak fikirlerin yükseltilmesi gerektiğini vurgulayan Atay Uslu, 'Bunun çözümü sağ fikirlere sahip olmak değil ki. Çözümü daha çok uyum, toplumun bir araya gelip, birlikte yaşamasını sağlayacak politikalar üretilmesi. Ama maalesef merkez sağ ve merkez sol buna teslim oldu. Bir nevi bu teslimin sonunda göçmen, yabancı düşmanlığı, beraberinde mülteci düşmanlığı yükselmeye başladı. Komisyon olarak bu konuları da inceliyoruz.' ifadesini kullandı.

-'Külfet paylaşımı yok'

Uslu, 1951 Cenevre Sözleşmesi'nin artık görevini yapmadığını, bununla ilgili yeni bir sözleşme yazılması gerektiğini kaydederek, uluslararası platformlarda da dile getirdiği bu fikrini, komisyonun hazırlayacağı rapor için de önereceğini bildirdi.

'Sözleşmeyi yenileyelim ya da yeni bir sözleşme yazalım.' önerisinde bulunan Uslu, şu görüşlere yer verdi:

'Entegrasyon politikalarının, ilkelerinin ortaya çıkarılması, asimilasyonun yasaklanması gerekiyor. Cenevre Sözleşmesi'nde bu konuda hüküm yok. Cenevre Sözleşmesi'nde olduğu gibi sığınmacılara kapıların açılması konusunun, daha ciddi hükümlere bağlanması gerekiyor. Açmayan ülkeler için herhangi bir yükümlülük, yaptırım yok. Bu yaptırımın olması lazım. Yeniden yerleştirme koşullarının belirlenmesi gerekiyor. Geri dönüşle ilgili süreçlerin daha ilkesel hale getirilmesi, külfetin herkes tarafından paylaşılması, bunun daha düzenli hale getirilmesi gerekiyor. Cenevre Sözleşmesi'nde külfet paylaşımı yok. AB, kendi içinde külfet paylaşımı, yeniden yerleştirme konusunda bir tüzük düzenlemiş, Dublin Tüzüğü diye. AB ülkeleri, o tüzüğe uymuyor. Bunun uluslararası sözleşme haline getirilip yaptırımların olması gerekiyor. Aksi halde sorun büyüyecek. Sığınmacılarla ilgili konular masaya yatırılıp, çözüm üretilmezse terör unsurlarının kullandığı nokta haline gelecek. Hepimizin sonu olabilir. Türkiye'de 900 bine yakın eğitim çağında sığınmacı çocuk var. Bu çocukların hepsini eğitmemiz lazım. Eğitirsek, bu çocuklara sahip olursak yarın toplumda huzuru sağlarız.'

- 'İnsani, tarihi, vicdani görev olarak yerine getiriyoruz'

Uslu, Türkiye'de kurumların ciddi mesafe aldığını, 600 bin sığınmacı çocuğun okula kazandırıldığını anımsattı. Atay Uslu, bunun çok büyük rakam olduğunu, Avrupa'da birçok ülkedeki öğrenci sayısından daha fazla bir sayıya karşılık geldiğine değindi. Uslu, neredeyse Finlandiya'daki öğrenci sayısına eşit bir sayıdaki Suriyeli çocukları okula kazandırdıklarını dile getirerek, bunun sadece Türkiye'nin konusu olmadığını söyledi.

Uslu, Avrupa ile daha önce bir anlaşma yaptıklarını, ancak Avrupa'nın bunun yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirterek, şunları kaydetti:

'İlk etapta Suriyelilere 3 milyar avro, ikinci etapta 3 milyar avro destek verme vaadinde bulunuldu. Ama halen 3 milyar avronun üçte birini bile yerine getirmedi. Türkiye tüm yükümlülükleri yerine getiriyor. Biz bunu insani, tarihi, vicdani, hukuki görev olarak yerine getiriyoruz. Ama diğer yandan insanlığı etkileyen bir olay var. Paris Şartı var. Atmosferdeki karbondioksitle ilgili bir sözleşme. Kim çok karbondioksit salarsa ona yaptırım uygulanması var, az gelişmiş ülkelere ciddi destek veriliyor, külfet paylaşımı var. Atmosferin yapısını bozan olaylarla ilgili yaptırım var ama insanlığın kromozomuyla oynanan bu olay konusunda herhangi bir yaptırımı olan anlaşma, sözleşme yok. Komisyon olarak bunu gündeme getireceğiz.'
Kaynak: AA