Akıncı Açıklaması Cenevre'de Beşli Konferans Devam Edecek'

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile gerektirdiği görüşmenin ardından yaptığı açıklamada Başbakan Hüseyin Özgürgün ve hükümetin kendisine karşı olan tutumunu da eleştirerek, “Beşli olarak bir araya geldiğimizde güvenlik garantileri, ikili olarak bir araya gelip de diğer konuları konuşacağız. Bu Cenevre’de de böyle devam edecek” dedi.

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile arasında süren görüşme sona erdi. İki lider 9 Şubat’ta yeniden buluşacak. Liderler BM’den Mart ayı başında Kıbrıs Konferansının toplanması talebinde bulundu. Liderler müzakerelerin ilerletilmesi konusunda uzlaştı. Bu çerçevede liderler haftada bir gün bir araya gelecek. Müzakereciler de temaslarını yoğun sürdürecek. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, müzakere görüşmeleri dönüşünde Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda açıklamalarda bulundu. Müzakere sürecine ilişkin gelişmeleri değerlendiren Akıncı, sosyal medyada kendisine yönelik hakaret ve tehdit içerikli paylaşımların yanı sıra Başbakan Hüseyin Özgürgün ve hükümetin kendisine karşı olan tutumunu da eleştirdi.

KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bana sorarsanız, 2016 sonu bir çözümün çerçevesini oluşturursak, federal cumhuriyetin, kurucu devletlerin anayasaları gibi konular hep bunlar daha sonraya kalabilir. Birkaç ay da referandum için halklarımıza süre veririz, ona göre kavrayarak sandığa giderler diyordum. Şimdi yine aynı noktadayım. Kendim veya bir başkasına sınır koyma arzusu değil. Gelişmekle olan olaylar ya bu işler orada biter ya da 2018’de Rumların Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraya sarkar görüşü vardır. En erken tarih orasıdır. Ondan sonra bir sürü olumsuzluklar olabilir. Hep bu çerçevede bakıyorum olaya. Akıl mantık çözüm iradesi der ki ne mola istesin ne başka bir şey. Oturalım, ciddiyetle halledelim” dedi.



"Cenevre’de beşli konferans devam edecek"

“Eide temaslarını yapacak, nabızları yoklayacak” diyen Akıncı, “Hedef tabii ki beşli konferans ama bu konferansın adı güvenlik garanti konferansı değildir. Adı, Kıbrıs konferansıdır. Beşli olarak bir araya geldiğimizde güvenlik garantileri, ikili olarak bir araya gelip de diğer konuları konuşacağız. Bu Cenevre’de de böyle devam edecek. Paralel masalar kavramı da budur. Artık zamandan çok başka şeylere ihtiyaç var. İrade, kararlılık ve bu işi artık iki tarafın da kabul edebileceği bir çözümlemeye hep birlikte götürme iradesi ve kararlılığı... Artık bu iş tamamdır veya değildir diyebilmemiz için önümüzde çok bir zaman kalmadı. Birkaç ay içinde belli olacaktır diye düşünmüyorum. Biz, Kıbrıs’ın iki tarafı olarak belli bir görüş, öneri koyabiliriz ama katılımcılar beş. Sadece iki taraf olsa filan gün de diyebilirdik. Zaman dilimi öngördük. Ucu açık değil. Mart başları dedik. Martın 5’i mi 6’sı mı 7’si mi bizimle de temas edip kararlaştıracaklar. Top sahadadır, saha da hepimizindir, en başta da Kıbrıslılarındır. Garantörlerin desteğiyle de halledilebilecek konular var. Hepimizin iyi niyetli çaba göstermemiz lazım. Sadece bir tarihi belirleyip emrivaki de yapamazsınız. Tarih aralığı söylersiniz, niyeti ifade edersiniz, gününü de hep birlikte tespit edersiniz. Diplomaside bu işler böyle” diye konuştu.



"Bir tek vicdanıma ve halkıma karşı sorumluluğum var"

Akıncı, vicdanına ve halka karşı sorumlu olduğunu kaydederek, “Her adımımda vicdanıma danışıyorum, bir de halkıma danışıyorum. Yüzde 60’dan fazla oyla geldim. Şahsi mesele yürütmüyorum. Halkımın, özellikle genç kuşakların geleceğini hangi koşullar altında daha iyiye götürebiliriz, onları bizim ve bizden öncekilerin yaşadıkları sıkıntıları yaşatmayız, bunu düşünüyorum. Haritayla ilgili olarak; mecliste De Cuellar belgesinin onaylandığı belirtiliyor. Yüzde 29+’dan bahsediliyor. Mecliste harita onaylandı diye bir lafım yok. Ama yüzde 29+ bir orana tekabül eder, bunu da çarpıtmaya çalışanlar var. Yüzde 35 de olur yüzde 105 de olur ona bakarsanız. Sayın Denktaş’ın neden yüzde 29+ dediğini biliyoruz. Bunu bile çarpıtmaya çalışıyorlar. LTB Başkanıyken, TKP’de Genel Sekreter olduğum dönemde Meclis Kapa-lı oturumunda konuşuldu. Süreci yakından biliyorum. Mecliste konuşuldu, UBP, CTP, TKP hepsi onayını verdi. Sonra da 1987 ekim ayında bu belge yüzde 29+’yı da içerecek şekilde mecliste de oybirliği ile onaylandı. Benim söylediklerimle çelişen ne var onu anlamadım. Eğer bir çözüm olacaksa aşağı yukarı oranın bu çerçevede olacağını söylemek gerçekçiliğin ta kendisidir. Ben halkımı gerçeklere hazırlamakla mükellefim. Bu da bütünlüklü bir çözümün parçasıdır. Burada da aynı şey söz konusu olacaksa, uzlaşma sağlanmayacaksa, bir konudaki girişiminiz ilanihaye geçerli olacak diye bir şey söz konusu değil. Şu anda haritada bir uzlaşma noktası da yoktur. Bunun da bilinmesinde fayda var. Tekrar tekrar söyledik. Vardığımız mutabakatlar var. Harita da anlaşmazlıklardan biridir. Eğer bir uzlaşma olacaksa, bu dolaylarda bir uzlaşma olacak. Yüzde 35’le uzlaşma sağlayamazsınız, yüzde 25’le de kimse Kıbrıslı Türklerin onayını elde edemez” dedi.



"Ben halkıma gerçekleri anlatıyorum"

“Ben bunları söylüyorum, halkıma gerçekleri anlatıyor, olası bir çözümde nasıl bir çerçeve olabilir; halkıma gerçekleri söylemeyi aldatmadan halkımı çözüme hazırlamaya çalışıyorum” diyen Akıncı, “Bu oranlar bile olsa mümkün olduğu kadar az sayıda insanımızın yerinden oynamasını sağlamak içinde de var gücümüzle çalışacağız. Ne kadar az olursa olsun ama bir miktar insanımızın da yer değiştirmek zorunda olacağını da biliyoruz eğer çözüm olursa. Onları da yeni bir ev ve iş imkanlarına kavuşturmadan kimsenin yerinden santim kımıldamayacağını da söylüyorum. Bugünkünden daha kötü değil daha iyisini getirirse mutabakatın bir anlamı olacaktır” şeklinde konuştu.



"Sosyal medyayı tehdit ve küfürbazlık haline getirmeye kimsenin hakkı yoktur"

Akıncı açıklamasını şu şekilde tamamladı:

“Her iki topluma da ve genç kuşaklarımıza gelecek belirsizliğinden kurtulacakları, koçanlarına koçan diyebilecekleri, her Allah’ın günü AİHM’de sorgulanan bir yapı değil hukuk içinde bir düzeni kurmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken birileri bizi tehdit de edecek, ağza alınmayacak küfürler de edecek. Ama her şeyin bir sınırı var. Sosyal medya veya basın, görüşlerin tartışıldığı mecralar olmalı. Hakaret ve tehditlerin değil. Bunlar bizi asla ve kata yıldırmaz. Bunların peşini bırakacak da değiliz. Hukuki gerekleri de yerine getirilecektir. İlgili makamlara çağrı yapıyorum; sosyal medyayı tehdit ve küfürbazlık yeri haline getirmeye kimsenin hakkı yoktur. Kaynaklarını bulmak da ilgili makamların görevidir. Kimisi burada kimisi Türkiye kaynaklıdır. Bizi bunlar asla yolumuzdan döndürmez. Yaptığımız iş halkımız için, geleceği için olduğundan halkımızın emin olduğuna ben inanıyorum. Halkın gücünü yanımızda hissederek bu yola devam etmeye kararlıyız. Bu yolda tabii ki zaman olacak Sayın Başbakan zaman olacak Dışişleri bakanı bir şey söyleyecek, karşımıza çıkacak. Bunun değerlendirilmesi halkın terazisindedir. Halkın iradesiyle meclisteki azınlık hükümetinin iradesinin aynı olmadığı kanaatindeyim. Çok açık ve net. Esas şekillenmekte olan halkın iradesi meclisin dışındadır. Şu anda ortada olan azınlık hükümeti halkın çoğunluğunun iradesini seslendiren bir hükümet değildir. Asıl sorgulanması gereken konu da budur.”
Kaynak: İHA