Jandarma Genel Komutanlığı'ndaki Darbe Girişimi Davası

FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilişkin 244 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 244 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen davanın duruşmasında, sanıklar, avukatları ve müştekiler hazır bulundu.

Duruşmada eski Astsubay Birkan Karakurt darbe girişiminin yaşandığı gün Ankara Jandarma Komutanlığı'nda İstihbarat Şube Terör Şube bölümünde rutin mesaisine devam ettiğini, komutanların akşam asayiş uygulaması olacağını emretmesi üzerine, görev yerine geldiğini ileri sürdü.

Karakurt, kışlaya geldiğinde şubeye ait beyaz renkli minibüse bindiklerini, aracı kendisinin kullandığını, İl Jandarma Komutanlığından çıkıp daha sonra yoldan sivil kıyafetli olan şube müdürü Erdal Karlıdağ ve yanındaki sivil kıyafetli şahısları araca aldıklarını anlattı.

Rutin asayiş görevine gittiklerini, ancak şube müdürünü alınca olağanüstü bir durum olduğunu anladığını savunan Karakurt, "Jandarma Genel Komutanlığı binasına gittik. Buradan da görevli alacağımızı tahmin ettim. Öndeki aracı takip ederek, saat 22.00 sıralarında Beştepe'de bulunan Jandarma Genel Komutanlığı personel giriş kapısından içeriye girdik. Nizamiyede ismini bilmediğim ve daha önceden hiç görmedim kamuflajlı iki kişi vardı. Biz araçtan indik. Bize telaşlı bir şekilde 'dağılın terör saldırısı olacak' diye yarbay rütbesindeki şahıs bağırdı." ifadelerini kullandı.

- "Rütbeli askerler, polis araçlarına ateş ediyordu"

Karakurt, o gece yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:

"Böyle bir terör saldırısı istihbaratı olsaydı önce bizim haberimiz olur diye düşündüm. Nizamiyeye varır varmaz silah sesleri gelmeye başladı. Ben de bulunduğum yerden silah seslerinin geldiği yere doğru koşarak gittiğimde rütbeli askerler, polis araçlarına ateş ediyordu. Askerlerin bir kısmı sivil, bir kısmı hücum yelekli idi. Ben hiçbirini tanımıyorum.

O andan itibaren olaylara bir anlam veremedim. Ben tel örgülerden kaçmaya çalıştığım sırada kamuflajlı bir üsteğmen bana bağırarak 'dur kaçma yoksa seni vururum' dedi. Ben de bunun üzerine kaçmaktan vazgeçtim ve yerimde durdum. Yere oturarak beklemeye başladım. Bu sırada jet uçakları alçak uçuş yaparak, çok hızlı geçip ses bombası etkisi ile patlatmaya başladılar. Herkes telaşlanıp sağa sola kaçmaya başladılar. Askeri uçak askeri birliğe ateş ediyordu."

Karakurt, beklediği nizamiyeden dışarı baktığında iki vatandaşın yerde yaralı olarak yardım istediğini gördüğünü, bunun üzerine hemen yanlarına giderek onlara yardım edip ambulansa bindirdiğini öne sürdü.

Bulunduğu bölgeden herhangi bir şekilde halka ateş eden olmadığını ileri süren Karakurt sözlerini şöyle sürdü:

"Dışarıdan silah sesleri kesildikten sonra saat 05.00 sıralarında savaş uçağından, personel girişinin olduğu bölgeye yakın bir yere bomba atıldı. Çok büyük şiddetli bir patlama oldu. Bu patlama üzerine ben hemen karargah binasının içerisine kaçtım. Elimde bulunan MP5 silahı da karargahın içerisine attım. Polis Özel Harekat geldikten sonra beylik silahımı polislere teslim ettim. Polisler bizi oradan diğer rütbelilerle birlikte alarak emniyete getirdiler. Ben kesinlikle silah kullanmadım."

Karakurt, kendisine emir veren olayın içerisine sürükleyen sıralı amirlerinden ve üstlerinden davacı ve şikayetçi olduğunu bildirdi.

Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın "FETÖ ele başını şu an karşında görsen ne yaparsın?" sorusuna eski astsubay Karakurt, "Vücudunu 7 parçaya böler, ibretialem olsun diye parçalarını Türkiye'nin 7 bölgesindeki meydanlara bırakırdım." cevabını verdi.

Duruşmaya sanık savunmalarıyla devam ediliyor.
Kaynak: AA