Akademisyenler Türkiye-Rusya İlişkilerini Değerlendirdi

Prof. Dr. Fırat Purtaş, Türkiye-Rusya ilişkilerinin geçtiğimiz 25 yılda çok ciddi mesafeler kat ettiğini belirterek, "İki ülke özellikle Anglosakson dünya tarafından tarih boyunca bir birine karşı kullanılmış iki denge unsuru olmuştur. Bunun farkında olarak, tarihten de ders alarak önümüzdeki süreci şekillendirmemiz gerekiyor” dedi.

Akademisyenler Türkiye-Rusya İlişkilerini Değerlendirdi
‘Türkiye’nin Dış İlişkilerinin Son On Yılı Panel Serisi’ kapsamında uluslararası ilişkiler alanında uzman akademisyenler, Türkiye- Rusya ikili ilişkilerinde son dönemde yaşanan gelişmeleri ele aldı.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi bünyesinde bulunan Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün (ULİSA) ev sahipliğinde düzenlenen panele ULİSA Müdürü Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin oturum başkanlığı yaparken, Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fırat Purtaş, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nden Doç. Dr. Toğrul Ismayil ve Bilkent Üniversitesi ’den Yrd. Doç. Seçkin Köstem de konuşmacı olarak katıldı.



“İkili ilişkiler ekonomik açıdan iyiye gidiyor”

Türk-Rus ilişkilerinin ekonomik yönüne değinen TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Doç. Dr. Toğrul Ismayil, ikili ilişkilerin ekonomik açıdan iyiye gittiğini söyledi.

Rusya ile yaşanan uçak düşürme krizi sonrası ekonomik verilere baktığımız zaman Türkiye’nin ekonomisin zarar gördüğünü bunun da en büyük nedenin Rusya’ın tek taraflı olarak ekonomik yaptırım uygulaması olduğunu vurgulayan Ismayil, “Türkiye olarak biz onlara ekonomik yaptırım uygulamadık” diye konuştu.

Rusların ekonomik olarak ne kadar zarara uğradığına dair hiçbir veri açıklamadığını ifade eden Ismayil, şunları kaydetti:

“2014 yılı verilerinde gerileme var ama 32 milyar bir devriyemiz var. Bunun sadece 5 buçuk milyarı Türkiye’nin payına düşüyor, diğer kısmı yani 27 milyara bir kısım Rusya’nın payına düşüyor. Dolayısıyla ekonomik ilişkilerde eşitlik söz konusu değil. Rusya, Türk sanayisine, ekonomisine kendinin müsaade ettiği kadar izin vermiş oluyor. Yani ihtiyaç duyduğu en önemli şeylere izin veriyor. Ama şu da bir gerçek Rusya’nın izin vermesi de bizim elimizi çok güçlü yapıyor. Şu yönden uçak düşürme sonrasında verileri araştırdığımız zaman tabi zarar gördük, çünkü tek taraflı yaptırımlar yaptı Rusya bize, biz ona karşı bir şey yapmadık."

Karşılıklı bağımlılık

Rusya’nın Suriye krizine müdahalesinin sürpriz olmadığını, planlanmış ve tarihi derinliği olan bir müdahale olduğunu dile getiren Bilkent Üniversitesi Yrd. Doç. Seçkin Köstem, “Burada aslında sürprize uğrayan biz olduk. Rusların Suriye krizinin başından beri atacakları adımları adım adım belirledikleri ve Amerika’nın müdahalesizliğinin doğurduğu güç boşluğu ortamından kendi çıkarları için ustaca yararlandıklarını görebiliyoruz” dedi.

Rusya’nın büyük bir stratejik üstünlüğü elinde tuttuğunu aktaran Seçkin Köstem, bunun Türkiye’nin zayıf olduğu anlamına gelmediğinin altını çizerek, Rusya ve Türkiye arasında “Karşılıklı bağımlılık" kavramı olduğuna dikkat çekti. Özellikle doğalgaz meselesinde karşılıklı bağımlılık ilişkisi olduğunu ifade eden Kösem, “Burada aslında tipik bir karşılıklı bağımlılık örneği söz konusu Türkiye doğal gazının yüzde 55 oranını Rusya Federasyonundan alıyor. Bunun çeşitlendirilmesi gerekiyor. Fakat Rusya’nın da bu gazı satabileceği ve merkez bankasına sıcak para akışı sağlayabileceği güvenilebilir bir müşteriye ihtiyacı var. Türkiye’nin o yüzden doğalgaz politikasını çeşitliğini sağlama konusunun üzerinde ısrarla durması gerekiyor. Bu karşılıklı bağımlılık konusu için çok önemli” değerlendirmesinde bulundu.

“Türk-Rus ilişkilerini iyi komşuluk ilişkileri olarak değerlendiriyorum”

“Ben, Türk-Rus ilişkilerini iyi komşuluk ilişkileri olarak değerlendiriyorum” yorumunda bulunan Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Fırat Purtaş ise konuşmasında şunları söyledi:

Rusya büyük bir coğrafya, biz ilişkilerimiz söz konusu olduğunda Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya ve Balkanlar’da Rusya ile daha çok karşı karşıya geliyoruz ve en son yaşadığımız olaylarda da Orta Doğu’da karşı karşıya geliyoruz. Ortadoğu’daki varlığı tabi çok daha önceye gidiyor Rusya’nın ama bugün ki mevcudiyetini özellikle Soğuk Savaş sürecinde kazandığını ifade etmekte fayda var. Bu iyi komşuluk tarafların karşılıklı hassasiyetlerini tamamlamaları, bir birlerin bağımsızlığına saygı göstermeleri, iç işlerine müdahale etmemeleri ve karşılıklı güvenlerini artırmaları sayesinde mümkün olabilir. Bu anlamda geçtiğimiz 25 yılda çok ciddi mesafeler kat edilmiştir. Türkiye ve Rusya tarih boyunca bir birine karşı kullanılmış iki denge unsuru olmuş. Özellikle Anglosakson dünya tarafından bunun farkında olarak, tarihten de ders alarak önümüzdeki süreci şekillendirmemiz gerekiyor.”
Kaynak: İHA