'Çengelköy Bademi' Tarih Oldu

Bir zamanlar yüzü sürekli güneşe bakan Çengelköy sırtlarında yetiştiği için bu semtin adıyla anılan, kokusuyla nam salmış ‘Çengelköy Bademi’, artık yok Çengelköy sakini Porsu:'Çengelköy Bademi dediğin zaman, sen ne dersen de Çengelköy Bademi diye sat, onun kokusu olmadığı zaman zaten kimse yanına gelmez ki. Ayrı bir kokusu, lezzeti vardı onun. Mest ederdi adamı, kokladığın zaman iştahın kabarırdı' Yalova’dan getiriyorlar, seralarda yetişiyor beş para etmez. Şekli benziyor, ufak, açık yeşil renkli ama hepsi o kadar. Eskiden hasat zamanı Çengelköy, hıyar kokardı, şimdi kokusundan geçtim, tadı bile yok. Çengelköy Bademi diye halkı kandırıyorlar' Tarla Bitkileri Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Duran: 'İstanbul'daki kapanan Ziraat Okulu'nun deposundan 'kıymetli materyal' olarak gelen Çengelköy Hıyarı tohumu uygun şartlarda muhafaza edilmediği ve çok uzun zaman geçtiği için çimlendirmesi sıfır çıktı' İstanbul Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Atalık: 'Tohumun yeri tarlasıdır, bahçesidir. Yani Çengelköy Hıyarı, Çengelköy’de üretilmelidir. Kıyıda köşede bostanlar var. Böyle yerler devletin desteğiyle yaşatılmalı. Yarın öbür gün AB ile ciddi ilişkilerimiz başlarsa kent için tarım arazilerimizi soracaklar. Var mı? Yok, olanın yerinde AVM, otopark yapmaya çalışıyoruz' 'Gen bankasında bulunan yaklaşık 275 bin çeşit tohumun hangi sahada, hangi izole alanda, hangi personelle nasıl üretileceğinin üzerinde düşünülmesi gereken bir soru'

MURAT EĞİLMEZ - Bir zamanlar yüzü sürekli güneşe bakan Çengelköy sırtlarında yetiştiği için bu semtin adıyla anılan, kokusuyla nam salmış ‘Çengelköy Bademi’, artık yok.

Çengelköy’de yaklaşık 30 yıl öncesine kadar hıyar tarlaları bulunduğunu belirten semt sakinlerinden Salim Porsu, rant baskısıyla artan ve 'yabani mantar' gibi etrafı saran konutların bu tarlalarda yükseldiğini söyledi.

Aslen Kastamonulu olduğunu, 1954 yılında İstanbul’a geldiğini belirten 77 yaşındaki Porsu, AA muhabirine şunları anlattı:

Çengelköy bademi dediğin zaman, sen ne dersen de Çengelköy Bademi diye sat, onun kokusu olmadığı zaman zaten kimse yanına gelmez ki. Ayrı bir kokusu, lezzeti vardı onun. Mest ederdi adamı, kokladığın zaman iştahın kabarırdı. Öyle güzel kokardı ki yemeye doyamazdın.

Biz 1962’de Çengelköy’e yerleştik, o tarihte bile tarlalar bir bir inşaat olmaya başlamıştı. Tarlalarda yine benim hemşehrilerim çalışıyorlardı. Evimin olduğu buralar da bahçeydi, ama hıyar tarlaları daha çok yukarıda mezarlığın ilerisinde olurdu, bir de Havuzbaşı durağında yolun olduğu yer de bahçeydi, hep bostanlıktı oralar.'

- 'Kokusundan geçtim, tadı bile yok'

Çengelköy Bademi’nin hasadının ağustos ayında başladığını söyleyen Porsu şunları söyledi:

“Hasat iki ay kadar sürerdi. Küçük motorlar vardı, motorlu tekneler, onlarla hale götürürlerdi. Eski ticaret odasının olduğu yer haldi o zamanlar. Mahsül çok bereketli olurdu bu arada. Şimdi mümkün mü? Yalova’dan getiriyorlar, seralarda yetişiyor beş para etmez. Şekli benziyor, ufak, açık yeşil renkli ama hepsi o kadar. Eskiden hasat zamanı Çengelköy hıyar kokardı şimdi, kokusundan geçtim, tadı bile yok. Çengelköy Bademi diye halkı kandırıyorlar.”

Porsu’nun ağabeyi de kardeşini doğrulayarak 30 yıl önce Çengelköy’deki hıyar tarlalarının yok olduğunu vurguladı, “Gördüğün bu evlerin hepsi bostandı, bahçeydi. Artık tohumunu bile bulamazsın bu canım hıyarın. O zaman bir yetkili de çıkıp sahip olmadı, yok oldu gitti işte.”

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı Tarla Bitkileri Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Rukiye Murat Duran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Tarım Gen Bankası’nda 'Çengelköy Hıyarı' şeklinde kayıt olduğunu belirterek, çimlendirmeyi denediklerini, ancak çıkmadığını yani şu anda sonucun sıfır olduğunu söyledi.

Ankara Tarımsal Araştırmalar ve Teknoloji Geliştirme Kampüsü’nde yer alan Tohum Gen Bankası’nda bulunan tohumun, 1980’li yıllarda kapanan İstanbul'daki Ziraat Okulu’nun deposundan geldiğini ifade eden Duran, şöyle konuştu:

“Normalde Gen Bankası’na materyal geldiği zaman canlılığına bakılır. Uygun şartlarda muhafaza edilmediği ve çok uzun zaman geçtiği için çimlendirmesi sıfır çıktı. Hatta çimlendirmeyi Gen Bankası’nda görevli olduğum dönemde bizzat kendim yapmıştım. Tabii bizde embriyo da önemlidir. Başka tekniklerle canlandırma yapılabilir. Özel kimyasallarla canlı embriyoya ulaşılırsa yapılabilir. Ama şu anda sıfır görünüyor. Kıymetli materyal olarak saklamışlar.”

- “Elimizde tohum var, ancak çimlendiremedik”

Çengelköy Bademi’nin veya hıyarının yerel çeşit olarak sınıflandırıldığını, tescilli bitki olmadığını vurgulayan Duran sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yıllar önce çiftçinin kendi tarlasında ürettiği sonra tohumunu sakladığı, ertesi yıl tekrar ektiği bitkilere saf olarak yerel çeşit diyoruz. Yerel çeşit adı üstünde bulunduğu bölgeye has bir tohumdur. İspir Fasülyesi, Siirt Buğdayı gibi, Ayaş Domatesi gibi Çengelköy dediğimizde de yerel popülasyon anlıyoruz. Bununla melezlendiğinde başka bir hıyar çeşidi oluyor zaten. Çengelköy hıyarı saf bir tür bu anlamda. Ama maalesef elimizde tohum var fakat çimlenmedi, sıfır, yani yok.”

Gen Bankası’ndaki tohumlara genelde proje kapsamlı olduğunda ya da vatandaşın tohum bağışladığında ulaşabildiklerini de kaydeden Duran, “En çok yaşlı insanların elinde oluyor tohum. Onlardan buluyoruz birçok şeyi. Türkiye’de sörvey çalışması yok maalesef. Eğer proje yapıldıysa sahaya çıkılıyor. Bulduğumuz tohumun da karakterizasyonunu yapıyoruz. Tarlada morfolojik çalışma yapıyoruz. Laboratuvarda moleküler analizini yapıyoruz. Karakteristik özelliklerine bakarak bu, işte bunun tohumudur diyebiliyoruz. Bulunan tohumun eskiliği çimlenme oranını etkiler. İyi koşullarda yani eksi 18 derecede, nemi düşürülerek saklanmamışsa çimlenme oranı yüzde 90’lara kadar düşer. Uygun şartlarda 40 – 50 yıl saklanabilir tohum ama tohumun belli süreçlerde canlandırılması da gerekir elbette. Çengelköy hıyarı için işte çimlendirme yaptık ama çıkmadı.” şeklinde konuştu.

Yerel çeşitliliğin korunması gerektiğinin altını çizen Duran, tohumların değiş tokuş edilmesine, takas şenliklerine Tarım Bakanlığı elemanı olarak sıcak bakmadığını da söyledi. Duran, “Yerel çeşidi başka bir iklimde yetiştirdiğinizde o başka bir şey olur artık. Kokusu, aroması özgün kalmalıdır. O yüzden bu tür etkinliklerin iyi denetlenmesi lazım. Tohumların, endemik türlerin yurt dışına çıkarılması yasak sonuçta. Çok dikkat edilmeli.” değerlendirmesinde bulundu.

- “Tohum takas şenlikleri yasaklanmalı”

“Her şey her yerde ekilmez, Çengelköy Hıyarı da böyle” diyen İstanbul Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Atalık ise şöyle konuştu:

“Türkiye’nin çeşitli yerlerinde gelenekselleştirilmiş 'tohum takas şenlikleri' düzenleniyor. Buralara katılan insanlar üretimi yaygınlaştırma amacıyla tohum değiş tokuşuna giriyor. Buralarda hibrit tohum sokmaya çalışan hinler olabilir. Tohum kaçırma girişimleri olabilir. Bu uygulama doğru değil. Çengelköy hıyarında da durum budur. Her şey her yerde ekilmez. Bakın Çin’den ülkemize sarımsak girer, ama dünyanın en kalitelisi Kastamonu Taşköprü’dür. Ancak şekli düzgün değildir. Çin sarımsağı öyle değil, dişleri biçimli, görünümü dolgun çok iyi, ama tadı yok. Bizim sarımsağı Çin’e götürüyorlar bozuyorlar, orada olmuyor.”

Tarım Bakanlığı’na bağlı araştırma enstitülerinin bu tür yayılmaları önlemesi gerektiğine işaret eden Atalık, “Örneğin Çanakkale Domatesi de böyle. Devlet, tahditçi, engelci olmalı bu konuda. Bir çare anlamında bu tohum takas şenliklerinin yasaklanması gerekir. Bakanlığın buna ilişkin bir çalışması olduğunu biliyorum.” diye konuştu.

Çengelköy Hıyarı tohumunun Tohum Gen Bankası’nda saklanıyor olmasının da çok sevindirici olmayabileceğini kaydeden Atalık, bu tohumların 5 ila 10 yıl içinde yenilenmesi gerektiğini söyledi.

- “Kent içi tarım arazilerini soracaklar”

Gen bankasında bulunan yaklaşık 275 bin çeşit tohumun hangi sahada, hangi izole alanda, hangi personelle nasıl üretileceğinin üzerinde düşünülmesi gereken bir soru olduğuna dikkati çeken Başkan Atalık, şunları kaydetti:

“Tohumun yeri tarlasıdır, bahçesidir. Yani Çengelköy Hıyarı, Çengelköy’de üretilmelidir. Kıyıda köşede bostanlar var. Böyle yerler devletin desteğiyle yaşatılmalı. Yarın öbür gün AB ile ciddi ilişkilerimiz başlarsa kent için tarım arazilerimizi soracaklar. Var mı? Yok, olanın yerinde AVM, otopark yapmaya çalışıyoruz. Bunlar hem yaşam alanı açısından da çocuklar neyin, nerede yetiştiğini bilmez oldu. Trafikten uzak yerlerde kent içi tarım arazileri oluşturmak zorundayız. Özellikle İstanbul için nostaljik alanlar olarak da buraları gösterebilmeliyiz.”

Kaynak: AA