Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın Açıklaması (2)

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Anayasa Mahkemesi'nin dershane kararına ilişkin, "Şunun altını çizmek isterim; bu konuda ne velilerimiz, ne öğrencilerimiz herhangi bir sıkıntıya maruz kalmayacaklardır. Bununla ilgili gerekli tedbirler alınacaktır. O konuda kendileri de müsterih olsunlar" dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunarak soruları yanıtladı.

İran ile Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya (5+1 ülkeleri) arasında nükleer müzakerelerde varılan anlaşmanın hatırlatılarak, "Türkiye'nin Suriye konusundaki tutumu belli dediniz. İran'ın Esad yönetimine desteğinin söz konusu olduğu ortada. Türkiye açısından bu yeni tablo ne ifade ediyor. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanının gerek İran gerekse 5+1 ya da Amerika ile herhangi bir teması oldu mu?" sorusu üzerine Kalın, Türkiye'nin Suriye konusundaki pozisyonunun baştan beri net olduğunu söyledi.

Suriye halkının hakettiği, özgür, katılımcı, şeffaf, müreffeh bir siyasi düzenin kurulması için Suriye halkının yanında olmaya devam ettiklerini aktaran Kalın, "Burada Esed rejiminin meşruiyetini kaybettiği bütün dünya tarafından zaten kabul edilmiş bir gerçektir. Bunun altını burada bir defa daha çizmek isteriz" dedi.

Kalın, şöyle devam etti:

"Bu sadece Suriye halkı nezdinde değil, uluslararası toplum nezdinde de tescillenmiş bir konudur. Suriye'nin dostları olarak ortaya çıkan yüzden fazla ülkenin katıldığı grup zaten Esed rejimini Suriye halkının meşru temsilcisi olarak kabul etmemektedir. Suriye Ulusal Konseyini meşru temsilci olarak kabul etmektedir. Bütün bu yaşananlardan sonra, özellikle savaşın beşinci yılına girdiği süreçte, hala Esed rejiminin yanında onu şu veya bu gerekçeyle destekleyen ülkelerin bulunması tabii ki üzüntü vericidir. Ama ondan ötesi de bölgenin istikrarına da bir katkı sağlamaz. Rusya'nın ve İran'ın Esed rejimine verdiği desteklerin kendilerine orta, uzun vadede bir getirisi de olmaz. Bu konuda bizim görüşlerimiz son derece nettir. Biz hem bu ülkelerle, hem Suriye Ulusal Konseyi'ni destekleyen, Suriye halkının yanında bulunan diğer ülkelerle bu konudaki istişarelerimizi devam ettiriyoruz."

-"Müsterih olsunlar..."

Anayasa Mahkemesinin dershaneler konusunda verdiği kararın dile getirilerek, kararın nasıl değerlendirildiğinin sorulması üzerine Kalın, bu konudaki gerekçeli kararı henüz görmediklerini, gördükten sonra değerlendirme yapacaklarını bildirdi.

Dün konuyla ilgili Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ve Milli Eğitim Bakanı'nın açıklamaları olduğunu hatırlatan Kalın, "Şunun altını çizmek isterim; bu konuda ne velilerimiz, ne öğrencilerimiz herhangi bir sıkıntıya maruz kalmayacaklardır. Bununla ilgili gerekli tedbirler alınacaktır. O konuda kendileri de müsterih olsunlar" diye konuştu.

-Demirtaş'ın silah bırakma çağrısı

Kalın, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın dün PKK'ya yaptığı silah bırakma çağrısını nasıl yorumladıklarının sorulması üzerine de açıklamayı gördüklerini, bugünkü gelişmeleri ve görüşmelerini de takip ettiklerini söyledi.

"Bu çelişkili ifadeleri izah etmekte bile insan zorlanıyor" ifadesini kullanan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hem bir tarafta 'Biz çözüme katkı sunmak için buradayız. HDP'nin Meclis'e girmesi, siyaseten güçlenmesi, barış sürecini güçlendirir. Silahsızlanmanın önünü açar' diyeceksiniz, ondan sonra da gelip 'Yok canım bu iş bize düşmez, biz yapsak da kimse bizi ciddiye almaz, bunun muhatabı bellidir' diyeceksiniz. Hem bir tarafta 'Partilerin silah bırak çağrısı yapmak halkı kandırmaktır' gibi bir ifade kullanacaksınız çok enteresan, öbür tarafta da 'bunun muhatabı belli' diyeceksiniz. Muhatabı belli dediğiniz kişi bu çağrıyı zaten geçtiğimiz şubat ayında yapmış. Yani eğer bu çağrıyla ilgili PKK'nın silah bırakmasıyla ilgili yapılması gereken bir çağrı varsa bu çağrı yapılmış. PKK halen neden silah bırakmıyor? Öbür tarafta hala terörü şirin göstererek, meşrulaştırarak romantize ederek, Çözüm Sürecini ilerleyeceğini, barışın sağlanacağını iddia etmek de herhalde abesle iştigal etmek olur. Bu tabloların hiç birisi barışa katkı sağlamaz."

Kalın, son günlerde Ardahan'ın Göle ilçesi yakınlarında yaşanan hadiselere dikkati çekerek, "Burada da görüldüğü gibi kamu düzenini tehdit eden, vatandaşın araçlarına, askere, polise saldıran bir örgütün ve onun temsilcilerinin kalkıp siyaset diliyle 'biz sadece barış, demokrasi istiyoruz' demesi de biraz komik kaçıyor" dedi.

İbrahim Kalın, şunları kaydetti:

"Burada eğer ciddi ve samimi bir silahsızlanma çağrısı yapılacaksa bunun açık ve net koşulsuz bir şekilde yapılması gerekir. Bir tarafta demokratik siyaset diyeceksiniz, öbür tarafta silahlara söz söyleyemeyeceksiniz, 'silah bırakma çağrısında ben bulunamam başkaları bulunabilir' diyeceksiniz. Bu kendiyle çelişen bir pozisyon. Burada çözüm sürecini başlatan irade ortadadır. Bu süreci başlatan Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konudaki tavrı da baştan bellidir. Türkiye'nin en zor zamanlarında, en büyük siyasi riskleri alarak bu süreci buraya getiren irade de ortadadır. Bunun kim olduğu da çok açık net bellidir. Ama sanki bu iradeyi koyan kişi Sayın Cumhurbaşkanımız değilmiş, zaman zaman çıkıp Cumhurbaşkanımızı hedef alan 'çözüm sürecini bitirmek istiyor, barış istemiyor' gibi propagandalara, kampanyalara başvurulması da kabul edilebilir bir durum değildir."

Bu durumu Suriye bağlamında yaşanan hadiselerde de gördüklerini anımsatan Kalın, "Suriye'de, Kobani'de, Tel Abyad'ta yaşanan hadiseler üzerinden bir Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı yapmaya çalışanların, ne Türkiye'deki barışa , ne de bölgede barışına herhangi bir katkısı olmaz" değerlendirmesini yaptı.

Kobani olayları sırasında buradaki 200 bin insana Türkiye'nin tereddütsüz kapılarını açtığını hatırlatan Kalın, o talimatı veren siyasi iradenin kim olduğunun belli olduğunu söyledi.

Peşmergenin Kobani'ye geçip, Hür Suriye Ordusu'yla DAEŞ'e karşı mücadele etmesini sağlayanın da Türkiye olduğunu aktaran Kalın, bölgeye yapılan yardımlara dikkati çekti.

Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Cumhurbaşkanımızın 'Kobani düştü, düşüyor' açıklamasını dahi takla attırıp tabiri caizse, ona karşı bir husumet unsuru haline getirilmesinin de iyi niyetle bağdaşır bir tarafı yoktur. Bu ifadeyle neyi kastettiği çok açıktır; 'Kobani düşmesin diye ne yapabiliriz' kaygısı içinde olan bir liderin bir çağrısıydı o. Fakat bunu öyle bir noktaya getirdiler ki sanki 'Suriye'de Kürtler ne olursa olsun, başlarına ne gelirse gelsin bizim umrumuzda değil' gibi çok çirkin, alçakça, haince bir kara propagandanın unsuru haline getirildi. Suriyeli Kürt kardeşlerimiz bizim için bölgenin, Suriye'nin asli unsurlarıdır. Fakat bununla beraber ve onların ihtiyaçlarını karşılama noktasında Türkiye üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirdiği gibi bundan sonra da elbette yerine getirmeye devam edecektir."

-"Amaç sınır güvenliğinin sağlanması"

"Amerikalı yetkililerle yapılan görüşmelerin ardından, Ankara ve Washington'un PYD konusundaki pozisyonunda bir yakınlaşma ya da değişiklik oldu mu?" sorusu üzerine Kalın, "Suriye'de rejimin uyguladığı terör politikalarını sonlandırmak ve onun ürettiği DAİŞ belasından kurtulmak için kuzey hattında son dönemde önemli bir takım gelişmeler yaşanıyor. Eğit-donat, Türkiye'nin sınırda aldığı tedbirler, hava operasyonlarının o bölgede yoğunlaşması bunun ayağıdır. Biz, orada bir fiili durumun, Suriye'nin bütünlüğüne zarar vereceğini açıkça ifade ettik" dedi.

Amerikalı müttefiklerin, bu konuda yaptıkları açıklamalarda, "Yeni bir yapıyı, devleti, Suriye'nin bölünmesini ya da bu neticeyi doğuracak gelişmelerin desteklenmediğini" söylediğini aktaran Kalın, bütün amaçlarının, Türkiye'nin milli çıkarları çerçevesinde sınır güvenliğinin sağlanması, DAEŞ ve benzeri grupların sınırdan uzaklaştırılması ve Suriye halkının birlik ve beraberliğini sağlayacak adımların atılması olduğunu kaydetti.

-"Yargı mensuplarına takım elbise gönderildiği iddiası"

"CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 'Cumhurbaşkanlığı'nca yaklaşık bin yargı mensubuna takım elbise gönderildiği' iddialarının" sorulduğu Kalın, "Bu deli saçması iddiaların ortaya atılması, utanç verici bir durum. Cumhurbaşkanlığı makamının sürekli böyle bir yıpratma malzemesi yapılmaya çalışılması hele bunun iler tutar tarafı olmayan, çocukça, komik iddialarla yapılmaya çalışılması ne Meclisin onur ve itibarına yakışıyor ne de bir milletvekilinin itibarına yakışıyor. Böyle bir ciddiyetsizlik Türkiye'ye de yakışmıyor" yanıtını verdi.

Nereden geldiği belli olmayan, saçma sapan bilgilerle bu iddiaları ortaya atmanın "komiklik ve ciddiyetsizlikle" izah edilebileceğine işaret eden Kalın, bunun Cumhurbaşkanı Erdoğan ve makamı üzerinden Türkiye'de gündem olmak, popülizmi yakalamak çabasından başka bir şey ifade etmediğini söyledi.

"Altın klozet ve masa" konusunda yalanların ortaya çıktığını kaydeden Kalın, yargı mensuplarına takım elbise gönderildiği iddialarının asla söz konusu olmadığını, bunun Cumhurbaşkanlığı makamına, yargı mensuplarına, adalet camiasına karşı yapılmış bir hakaret olduğunu ifade etti.

-"G 20 Zirvesi ilan edildiği tarihte yapılacak"

Koalisyon görüşmelerine ilişkin siyasi parti liderlerinden gelen açıklamaları ve gelinen süreci nasıl değerlendirdiği ve ilk tur görüşmelerin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu arasında bir görüşme olup olmayacağı sorusu üzerine Kalın, koalisyon görüşmelerinin içeriği ve istikametiyle ilgili bir değerlendirme yapmasının doğru olmayacağını belirterek, "Yani kim kimle yapacak, nasıl olacak vesaire..." ifadesini kullandı.

İbrahim Kalın, şunları kaydetti:

"Burada özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın, anayasal yetkileri çerçevesinde yaptığı görevlendirmeyle yürüyen bir süreç var. Kendisi de bunu baştan beri zaten bildiğiniz gibi ifade etti. Bu görevlendirmeyi yaptıktan sonra şu anda 45 günlük süreç başlamış oldu. Bu müzakereler tamamlandıktan sonra eğer bir hükümet kurulma ihtimali ortaya çıkarsa bu elbette gelip Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilecek ve o çerçevede de bir değerlendirmemiz o zaman olacaktır. Biz tabi hayırlı olmasını diliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın, görevi vermeden önce de yaptığı bütün çağrılar, burada bütün partilerin ve liderlerin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleri yönünde bir çağrıdır. Bu çağrıyı biz de tekrar ediyoruz. Bunun altını ısrarla çiziyoruz ki Türkiye'de herhangi bir hükümet boşluğu olmasın. Gerek iç kamuoyu açısından, gerek yabancı yatırımcılar açısından, gerek bölgedeki gelişmeler açısından... Bu sürecin bir an önce tamamlanıp hayırlısıyla bir netice alınması, koalisyon hükümetiyse koalisyon hükümeti, olmuyorsa bir tekrar seçim yapmak suretiyle bu sürecin tamamlanması esastır. Sayın Cumhurbaşkanımız da bayram sonrasında da bu süreci takip edecektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kasım ayında G 20 liderlerine ev sahipliği yapması beklendiği belirtilerek, bununla ilgili teyitlerin kendilerine ulaşıp ulaşmadığı sorusuna ise Kalın, "G 20'yle ilgili teyitler tabi ki geldi. Bütün G 20 liderleri katılıyorlar, G 20 Zirvesi'ne" yanıtını verdi.

Kasım ayında Antalya'da yapılacak bu zirvenin Türkiye'nin iç siyasi gündemiyle doğrudan ilgili olmadığını belirten Kalın, "Yani seçim süreci olsa bile, bir erken ya da tekrar seçim olsa bile G 20 Zirvesi ilan edildiği tarihte yapılacak. Sayın Cumhurbaşkanımız da imkan ölçüsünde G 20 Zirvesi öncesi, G 20 ülkelerini ziyaret ederek ülkelerin görüşlerini, katkılarını almaya da devam edecek" diye konuştu.

Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ay sonunda Çin ziyaretinin olacağını anımsatan Kalın, orada ikili konuların yanı sıra aynı zamanda G 20 konusunun da ele alınacağını söyledi.

Kalın, "Yani G 20 ile ilgili hazırlıklarımız, hem lojistik anlamda, hem katılım, hem de içerik anlamında aynen planlandığı gibi devam ediyor. Orada herhangi bir gecikme, erteleme ya da tarih değiştirme söz konusu değil" ifadesini kullandı.

(Bitti)

Kaynak: AA