Bağışıklık Sisteminin Yanlış Çalışması Kısırlık Nedeni

Bağışıklık sisteminin yanlış çalışması beraberinde sadece ciddi hastalıkları getirmekle kalmıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar bağışıklık sistem bozukluğunun kısırlığı da tetikleyebileceğini vurguluyor. Uzmanlar özellikle şeker hastalığı, tiroid hastalıkları ve vitamin eksikliklerinin buna zenim hazırladığına dikkat çekiyor.

Bağışıklık Sisteminin Yanlış Çalışması Kısırlık Nedeni
Şeker hastalığı riski, tiroid hastalıkları, vücutta meydana gelen vitamin eksiklikleri… Bunların hepsi bağışıklık sistemini de tehdit ediyor. Bozulan bağışıklık sistemi ise pek çok tehlikeli hastalığın yanında infertiliteyi de tetikliyor. Uzmanlar ise uyarıyor,”Kadın hastalıklarına bağlı anatomik bir sorununuz olmadığı halde hamile kalamıyorsanız, bağışıklık sisteminizi gözden geçirmeyi ihmal etmeyin. İmmunoterapi ile sorunu aşmak mümkün.” Konunun bağışıklık sistemi boyutu ile ilgili bilinmesi gerekenleri öğrenmek için İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ülkü Görmez’den bilgi aldık. Görmez şeker hastalığının önlenmesi ve dengede tutulması, tiroid hastalıklarının takibi; B12, D Vitamini ve C vitaminleri eksikliği gibi etkenlerin infertiliteyi tetiklediğinin altını çizdi.

ŞEKER ERKEN MENOPOZU TETİKLİYOR, SPERM SAYISINI DÜŞÜRÜYOR Kısırlığın pek çok nedeni olduğunu ve kadın hastalıklarına bağlı anatomik nedenler dışındaki durumlarda da hamilelik gerçekleşemiyorsa, bağışıklık sisteminin de gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ülkü Görmez,” Çok çeşitli kısırlık nedenleri vardır. Bunlardan kadın hastalıklarına bağlı anatomik nedenler konumuza girmemektedir. Bu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanlarının ve Cerrahisini konusudur. Bizim ilgilendiğimiz asıl mesele metabolik infertilite ve hormonal infertilite nedenleridir. Bunların başında yumurtlama kalitesizliği diye de adlandırılan günümüz kadınlarının en sık yaşadığı sorun gelir.”dedi.

Kısırlığa neden olan adet düzensizliği, erkeklerde sperm azlığı, erken menopoz riski gibi durumların metabolik ve hormonal sorunlarda çözülebilir olduğunu ifade eden Dr. Ülkü Görmez en ciddi nedenin şeker olduğunu ifade etti.

Görmez,” Şeker hem kadınlarımızda hem de erkeklerde yumurta, sperm kalitesini belirleyen temel faktördür. Yumurtlama düzenimizdeki aksaklıkların, adet düzensizliğinin, erken menopoz tetiklenmesinin en önemli ve kayda değer nedenlerindendir. TURDEP-II çalışmasına göre Türkiye’ de iki kişiden biri bu risk altındadır. Yani insülin direnci ve/veya gizli şeker veya aşikar şeker hastalığının gelişmesi için yüzde 50 riskimiz var. Bu nedenle toplum olarak bilinçlenmek zorundayız. Şeker ve unlu mamul gibi şekere dönüşen gıdaları tüketmemeliyiz. Egzersiz yapmalıyız, kilomuzu dengede tutmalı ve bel çevremizi ölçmeliyiz. İnsülin direnci sorunu ne kadar düzeltilebilirse o kadar menopoz ve andropozdan uzaklaşırız ve yumurtlama kalitemiz düzene girer.”şeklinde konuştu.

İnsülin direncini tetikleyen denenlere de değinen Dr. Ülkü Görmez,” Gluten tolerans bozukluğu toplumda yaygın bulunmaktadır. Her ne kadar yapılan çalışmalar yüzde 4 civarı diye öngörülse de ben bu sorunun toplumumuzda çok daha yaygın olduğu inancındayım. Light, şekersiz, yapay tatlandırıcılı ürünlerin kullanılmasının gluten intoleransını tetiklediği Mayo Klinik’in yaptığı çok geniş bir çalışmada da gösterilmiştir. Bugün Amerika’ da 28 milyon kişi bu sorunla uğraşmaktadır. Gıda intolerans testleri maalesef yurdumuzda yaygınlaşmadığı için bizim toplumumuzla ilgili net veri bulunmamaktadır. Gluten intoleransı, Laktoz intoleransı, D vitamin eksikliği, Genetik yatkınlık, Hareketsizlik, Obezite (bel çevresi artışı) insülin direncini tetikleyen başlıca nedenlerdir. Organik ve GDO’suz besinler, hareketli yaşam, kilo kontrolü, stres kontrolü ve düzenli yaşam biçimi ile ise genetiğimiz ve sağlığımız korunabiliyor.”ifadelerini kullandı.

TİROİD HASTALIKLARI, OTOİMMÜN TİROİDİTLER ÖNEMLİ ETKEN

Tiroid hastalıklarının da kısırlıpun başlıca nedenleri arasında yer aldığını ifade eden Uzman Dr. Ülkü Görmez,”En önemli metabolik hatta immunolojik kısırlık nedenlerinin başında Tiroid hastalıkları gelir. Erkeklerde sperm gelişimini, sayısını ve kadınlarda yumurtlama kalitesini etkileyebilmektedir. Böyle bir sorunla karşı karşıyaysak yani çocuk sahibi olamıyorsak veya erken menopoz tehdidi altında isek mutlaka Tiroid fonksiyon testlerimizin yanı sıra anti TPO, Anti TG gibi otoantikor seviyelerimizi de ölçtürmeli ve hatta mümkünse Tiroid USG testini yaptırmalıyız.Çünkü bilinmektedir ki, Türkiye’de her 3-4 kişiden birinde tiroid hastalığı bulunmaktadır. Türkiye endemiktir. İyot eksikliği, otoimmün tiroid hastalıkları oldukça sık görülmektedir.”dedi.

VİTAMİN EKSİKLİĞİ DEYİP GEÇMEYİN

Vitamin eksikliği konusu toplum olarak aslında hiç de üstüne düşmediğimiz bir konu ancak. Vitamin eksikliğinin pek çok ciddi hastalığa neden olduğu gibi infertiliteyi de tetiklediğini ifade eden Dr. Ülkü Görmez,” Özellikle Çinko eksikliği, Koenzim Q10, B12 ve folik asit eksikliği, Demir eksikliği, Selenyum eksikliği, C vitamini gibi vitamin eksikliklerine karşı her zaman doktor tavsiyesi ile önlem almalıyız. Tüm bu vitaminler hem spermatogenez yani sperm yapımının kalitesinde hem de oogenez yani yumurtlamanın kalitesinde rol oynamaktadır. D vitamini ile birlikte eksik olduklarında vücutta birçok bağışıklık mekanizmasında dengesizlikler ortaya çıkmaktadır. Tabii ki bu vitaminler doktor gözetiminde ve önerileriyle kişinin eksikliği testlerle tespit edilerek, en etkin dozda, kişiye özel replasmanlar yani yerine koyma tedavileri şeklinde yapılmak zorundadır. Bu eksiklikleri düzeltirken veya düzeltmeden önce hekimlerin dikkat etmesi gereken en önemli nokta ise bu eksikliklerin neden geliştiğinin tespit edilmesidir. Eğer tespit edilmeden sadece yerine koyma tedavileri uygulanacak olursa hayat boyu vitamin tedavileri kullanmak zorunda kalırız; veya hangi ilaçtan, vitaminden ne kadar miktarda, ne kadar süreyle kullanacağımız hep bir muamma olur. Örneğin en basit olarak demir eksikliğinin genç bir bayanda neden oluştuğunun tam olarak tanısının konmamış olması tedavide eksik kalınmakla sonuçlanır. Her zaman neden-sonuç ilişkisi immunoterapinin temelini teşkil eder. Hiç bir şey psikolojik değildir. Onun da altında immunolojik nedenler vardır.”dedi.

Kaynak: İHA