'Görevimiz Milletin Parasını Korumak'

Koza İpek Medya Grubu kayyumlarından avukat Hasan Ölçer, "Mahkeme tarafından süresi şu anda belli olmayacak şekilde, şirketleri sevk ve idare etmekle görevlendirilmiş kişileriz. Bu şirketlere milletin malı gözüyle bakıyoruz" dedi.

Grubun yazılı medyasından sorumlu Ölçer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, görevlerinin "milletin parasını korumak" olduğunu söyledi.

Akın İpek'in sahibi olduğu firmalar hakkındaki soruşturmanın, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 133. maddesinin 4'üncü fıkrasındaki katalog suçlar kapsamında değerlendirildiğini ve bu konuda çok ciddi şüpheler bulunduğu gerekçesiyle açıldığını belirten Ölçer, şöyle konuştu:

"Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinin kararı, aslında hiçbir açıklamaya gerek bırakmaksızın son derece net. Mahkeme bütün çıplaklığıyla meseleyi ortaya koymuş. Kararda, 'Hakimliğimizce, anılan şirketlere yönetim organının yetkilerinin tümüyle devredildiği kayyum tayini zorunlu görülmüştür. Devletimizin yapısına yönelik, hükümeti yıkmaya, değiştirmeye, hükümetin görevlerini yapmaya engel olmaya çalıştığı iddia edilen Fetullahçı Terör Örgütü-Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ-PDY) faaliyetlerine katılan, yardım ve yataklık yaptığı raporlarla belirtilen şirketlerin, sevk ve idaresi kayyumlara devredilmiştir' deniyor. Bütün hukuki prosedür, vecibeler, gereklilikler tamamen yerli yerindedir. Bu konularda en ufak bir tereddüt söz konusu değildir."

Ölçer, kayyum olarak atandıkları şirketler, medya grupları, ticari firmalar için mahkeme ve cumhuriyet başsavcılığı tarafından görevlendirilen bilirkişi raporlarında önemli tespitler yapıldığını vurgulayarak, "Bahsettiğim kurumlar diyor ki; 'Bu şirketler, terör örgütüne yardım ve yataklık yapıyor, finansman sağlıyor, kaynak aktarıyor'. Gerçi bu yargılamayla ortaya çıkacak bir husustur ama savcılık ve mahkemenin ön kabulü şudur, bu şirketlerle terör yapıları arasında çok ciddi bağ var. Bu şirketler, terör yapılanmasının en büyük finans kaynağıdır. Birinci vazifemiz, finans kaynağını kesebilmek, bu konuya ilişkin de geriye doğru şirketler içerisindeki mali ve finans yapılanmasının teröre nasıl kaynak teşkil ettiğinin ortaya çıkartılmasıdır" ifadelerini kullandı.

- "Dünyanın duyduğu kararı tebliğ edilmedi demek lüzumsuz fantezidir"

Hasan Ölçer, ilgili Sulh Ceza Mahkemesi kararının kurucu ve inşai bir işlem olduğunu, mahkeme kararının alındığı anda hüküm ifa ettiğini söyledi.

Meselenin hukuki boyutunun, mahkeme tarafından çok net çizilmesine rağmen kamuoyunda yanlış ve eksik bilgilendirme yapıldığını aktaran Ölçer, şöyle devam etti:

"Mahkeme kararının tebliğ edilmesine gerek kalmadan harekete geçilmesi şarttır. Çünkü buraya yönelik verilen karar, ticaret mahkemesinden çıkmadı. Ticaret mahkemesinin vermiş olduğu bir tedbir kararı olsa, belki bu olabilirdi. Onun prosedürü farklıdır. Mahkeme böyle bir karar verdikten hemen sonra ajanslar aracılığıyla bütün dünya kayyum atandığı haberini duydu. 'Karar tebliğ edilmedi, Ticaret Sicil gazetesinde ilan edilmedi' gibi savunmalar çok lüzumsuz fantezilerdir. Dolayısıyla boşuna yaygara kopartıldı."

Kayyum Ölçer, kayyum atama kararının duyulmasından sonra medya şirketlerinde çalışan bazı kişilerin şirketlere el konulmasını engellemek amacıyla ciddi bir direniş hazırlığı yaptığına dikkati çekti.

Medya şirketlerine sorumlu olarak atanan kayyumların çok ciddi bir dirençle karşılaştığını dile getiren Ölçer, şunları anlattı:

"Bunu bütün kamuoyu gördü. Buradaki direniş, propaganda amaçlıydı. Yani kendilerini zorla gözaltına aldırmak, yerlerde sürükletmek, Türkiye'yi, dünya kamuoyu önünde küçük düşürmek, imajını zedelemek adına birtakım faaliyetlerin yapılacağı çok açık şekilde belliydi. Ankara'daki şirkette bu tür faaliyetlere izin verilmedi. İstanbul'da dışarıdan toplatılan birtakım insanlarla kayyumların içeriye girmesine önlemeye çalıştılar. İkinci gün o direniş, kolluk güçleri aracılığıyla kırıldı."

- "Özeli deşifre etmek sürekli yaptıkları iş"

Ölçer, personelle yaptığı tüm görüşmelerin sosyal medya aracılığıyla yayınlanmasına şaşırmadığını ifade ederek, şöyle konuştu:

"Belki birtakım şeyleri biliyorduk ama bu kadar alçalacakları konusunda bilgi sahibi değildik. 5-10 kişinin konuştuğu bir yerde, 'Bu yapılan görüşmeleri kayıt altına almak istiyorum' dersiniz ve çekip yayınlarsınız. Sadece bizim olayımızda yaptıkları iş değil. Yaptığımız görüşmeleri sosyal medyada paylaşanların sürekli yaptıkları iş, kişilerin özel hayatına müdahil olmak, özellerini deşifre etmektir. Dışişleri Bakanlığında yapılan gizli toplantıyı, MİT'in yaptığı konuşmaları veya devletin çok gizli evraklarını kayıt altına alan adamların, bizim yaptığımız toplantıları çekip yayınlamaları çok anormal değildir."

Ölçer, Bugün ve Millet gazetelerinde çalışan bazı kişilerin iş akitlerinin yeni gelen yönetim olarak kendileri tarafından feshedildiğini, kimi kişilerin ise "Biz sizinle çalışmak istemiyoruz" düşüncesiyle kendi rızalarıyla işten ayrıldığını belirtti.

Kendi istekleriyle işten ayrılanların daha sonra farklı beyanatlarda bulunduğunu gördüklerini bildiren Ölçer, şunları kaydetti:

"Bir grup çalışan geldi ve 'Eğer, kıdem, ihbar gibi bizim mali haklarımızı verirseniz, sizinle çalışmak istemiyoruz' dediler. Bunun üzerine kayyum arkadaşlarla konuyu değerlendirdik. Ancak ertesi gün o gelen arkadaşlardan birinin Zaman gazetesine 'İyi gazetecilik yaptığımız için bizi işten attılar' şeklinde bir beyanatta bulunduğunu gördük. Karşımızdaki insan iyi niyetliyse, iyi niyetle davranmak zorundayız ama kötü niyetli olanlara da iyi niyetli davranmak saflık olur."

- "Buraya milletin malı gözüyle bakıyoruz"

Ölçer, kayyum atanan tüm şirketlerin kağıt üzerinde yazılı olan ortaklara ait olduğunu dile getirerek, "Yönetim kurulu başkanı veya hakim ortak Akın İpek. Annesi Melek İpek, eşi ve kardeşleri de ortaklar. Şu an itibarıyla buraların ortaklık yapısında herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Biz sadece mahkeme tarafından süresi şu anda belli olmayacak şekilde şirketleri sevk ve idare etmekle görevlendirilmiş kişileriz. Buraya milletin malı gözüyle bakıyoruz" dedi.

Konuya ilişkin hukuki sürecin devam ettiğini de ifade eden Ölçer, şu bilgileri verdi:

"Mahkeme kararında buradaki faaliyetlerin 'terörün finansmanı' ve cumhuriyet savcılığının talep yazısında, 'Masum Anadolu halkından dini ve yardım duygularını istismar ederek toplanan himmet paralarının tedavüle çıkarılması bakımından bu şirketlere dışarıdan pompalandığı hususunda ciddi belirtiler var' diyor. Yani 'Halkımızdan kurban, zekat, fitre parası ve okullara, öğrencilere yardım şeklinde toplanan paralar, bu şirketler vasıtasıyla piyasaya sokulduğu ve aklandığı konusunda ciddi şüpheler var' diyor cumhuriyet başsavcılığı. Bu iddia sabit olursa farklı yaptırımları olacak. İddia düzeyinde derken de altını dolduran birtakım şüpheler var. Başından beri söylediğimiz gibi kuvvetli suç şüpheleri. Eğer bu sabit olursa, bu saf, temiz Anadolu insanın parasıdır."

- "Yüksek ücretler almışlar"

Hasan Ölçer, Ankara'daki holding merkezinde gerçekleştirdikleri görüşmede Melek İpek'e "Bu şirketlerin bir kuruşu bizim için namustur. Bu konuda herhangi bir endişeniz ve sıkıntınız olmasın. Biz bu paraların her kuruşunu korumak ve çarçur edilmesini önlemek için buradayız" dediğini söyledi.

Burada oldukları sürece milletin parasını koruyacaklarını aktaran Ölçer, "Netice itibarıyla şirketlerin sahipleri beraat ederse, yine mal onlarındır. Ancak insanların içini bilemeyiz. Bazı kişiler, bu kurumları sevdikleri için mi, yoksa kendileriyle bir mali beraberlik olduğu veya çok farklı imkanlar sağlandığı için mi bağırdıklarını tam bilemiyorum. Fakat şirketlerin kayıtlarını incelediğimiz zaman sanki kendilerine çok ciddi ve özel imkanlar sağlandığı için bağırıyorlar diye bir kanaat bende oluştu. Gerek telif alan yazarlar, gerekse medya yöneticilerine kadar birçok kişi yüksek sayılabilecek ücretler almışlardır" şeklinde konuştu.

Ölçer, isim vererek kimin ne kadar yüksek maaş aldığını açıklamanın şık olmadığını belirterek, şunları kaydetti:

"Yani çok somut olarak şu kişiyi bu kadar alıyor demeyeyim ama bir yazar aylık 30-40 bin lira kadar bir ücret alıyor. Bir genel yayın yönetmeni, hem gazeteden maaş, hem yazdığı için telif hem de televizyonda yaptığı program nedeniyle para alıyor. Ayrıca farklı şirketlerden şunu almış bunu almıştır. Bunları topladığınızda 30-40 bin lirayı buluyor. Aylık net 50 bin lira ücret alanlar bile var. Bunların brütlerini de hesaba kattığınızda aylık 60-70 ve 80 bine varan ücretler var.

Ayrıca kadrolar da çok şişirilmiş. Ha bunlar niye? Militanlık yapsınlar diye. Daha çok bağırsınlar diye yapılmış görevlendirmeler. Medya kuruluşları, tamamıyla FETÖ ve PDY lehine propaganda yapsın diye kadrolar daha fazla abartılmıştır. Nazlı Ilıcak, Gültekin Avcı ve Orhan Kemal Cengiz telifle çalışmışlar. Bunlardan artık yazı talep etmediğimiz için sözleşmelerini iptal etmiş olduk."

Kaynak: AA