Başbakan Yardımcısı Atalay: 'Devlet, İnsanın Mutluluğu ve Huzuru İçin Var”

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Türkiye’nin çok renkli bir yapıya sahip olduğunu ve bu hassasiyeti çok iyi korumak gerektiğini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Atalay: 'Devlet, İnsanın Mutluluğu ve Huzuru İçin Var”
Beşir Atalay, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinin ev sahipliğinde düzenlenen 7. Ulusal Sosyoloji Kongresi'ne katıldı.

Toplumun değişik kesimlerinde bölgesel değerlendirmeler yaptıklarına işaret eden Bakan Atalay, "Demokratikleşme çalışmalarında her bölgede yaşayan vatandaşlarımızın hassasiyetlerini gözetmemiz gerekiyor. Bir bölge için öngördüğümüz politikalar, başka bir yerde tepki toplayabilir. Türkiye çok renkli bir yapıya sahip. Hassasiyetleri de göz önünde bulundurmamız gerekiyordu. Sonuçta biz, bir siyasi partiyiz. Bir tarafı yaparken diğer tarafı yıkmak olmaz. En önemli şansımız Türkiye'nin her bölgesinden destek alıyoruz. Dolayısıyla bunu da korumak zorundayız, yoksa iktidar olamayız. Hem bu hassas konularda politika üreteceksiniz hem de gücünüzü koruyacaksınız. Bu çok hassas bir denge. Parti olarak bu konuda başarılı olduk. Çünkü üç seçimde de biz bunda başarılı olduk, toplumsal desteği aldık. Bu manada kendimizi başarılı da görüyorum. Biz sosyolojik bakış ve sosyolog olarak politikamızı başarılı görüyorum" dedi

"DEVLET VATANDAŞININ HUZURU VE MUTLULUĞU İÇİN VAR"
Atalay, partilerinin ilk sloganlarından birinin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" olduğunu hatırlatarak, bu sözün insanı öne almak anlamına geldiğine işaret etti. Devletin insanın mutluluğu ve huzuru için var olduğuna dikkati çeken Atalay, "Şimdiki gençlere bakıyorum, biz iktidara geldiğimizde daha onlar 10 yaşında idi. 'Bunca yaptıklarımızı onlara nasıl anlatacağız' diye düşünüyoruz. O zamanlar olağanüstü hal vardı. İsminden de belli olduğu üzere olağan dışı bir yönetim anlayışı vardı. Burada yargısız infazlar, faili meçhuller, hukuksuzluklar, askeri yönetim gibi birçok şey var. Hükümetimizin 19 Kasım 2002 tarihinde aldığı ilk kararlardan biri olağanüstü halin kaldırılması oldu ve 30 Kasım 2002’de olağanüstü hali kaldırdık ve Türkiye'yi normalleştirdik" ifadesini kullandı.

“İŞKENCEYE SIFIR TOLERANS”
Bakan Atalay, 2002’de ilk göreve geldiklerinde işkenceye sıfır tolerans diyerek işe başladıklarının da altını çizerek, “Biz ilk geldiğimiz yıllarda işkenceye sıfır tolerans dedik. Öyle bir düzenleme yaptık ki, ceza kanunda cezayı arttırdık. Paraya çevrilemez, ertelenemez. Zaman aşımına uğrayamaz dedik. Güvenlik güçlerimiz bırakın işkence yapmayı, kendi içlerinde bazen şaşkınlıklara düştüler ama zamanla alıştılar ve oturdu. Bütün karakollara kamera koyduk. Hepsini ne olursa mutlaka elimizde görüntüleri var. Ne yaparsan yap, bunu engelleyemezsin. Başka türlü önleyemezsin. İnsandaki zihniyet değişimi zaman alıyor. Bu tür acil durumlarda tedbirleri almak zorundasın. Sonra değişti. Güvenlik birimlerimiz okullardaki eğitimlerinde bunlara yer verdi. Artık zaten işkence olayı pek duyulmuyor. Duyulsa da gereken yapılıyor” dedi.

“DEVLET VATANDAŞI İLE GÜÇLÜ OLUR”
Başbakan Yardımcısı Atalay, daha önce Türkiye'de vatandaşların ana dilini konuşamaması, başı örtülü olduğu için üniversiteye girememesi gibi garip bir tablonun hakim olduğuna değinerek, gerçekçi olmak gerektiğini, halen bazı eksik noktalar bulunduğunu söyledi.

Devletin önceden her kesimden vatandaşıyla sorunları olduğuna dikkati çeken Atalay, şöyle dedi:
"Devlet, vatandaşının güvenini kaybetmişti. Halbuki devlet vatandaşının güvenini sağladığı sürece güçlü olur. Her kesimi anlayarak ve memnun ederek güçlü devlet olunur. Böylece devlete bağlılığı artırırsın. Bunlar ancak iyi sosyolojik analizlerle başarılabilir. Toplumun derinliklerine indiğinizde insanların acısını ve sorunlarını anlıyorsunuz. İnsanlar ana dilini konuşacaksa konuşsun, inancını yaşayacaksa yaşasın, neden mahrum ediyorsun. Kıyafetle, şekille neden uğraşıyorsun.”
Kaynak: İHA