Yeme Bagimliligi

SANKO Üniversitesi Tip Fakültesi Ruh Sagligi ve Hastaliklari Ana Bilim Dali Baskani Dr. Ögr. Üyesi H. Ibrahim Öztürk, yeme bagimliliginin, tibbi yazinda ilk kez 1950’lerde yer bulmaya baslasa da son yillarda artan bir sorun haline geldigini ve daha fazla arastirmaya konu oldugunu söyledi.

Yeme Bagimliligi
Dr. Ögr. Üyesi Öztürk, obezite yayginliginin artisiyla birlikte obez kisilerde siklikla gözlenen asiri ve tikinircasina yeme davranislarindan yola çikarak yemek yemenin bir tür bagimlilik haline dönüsebilecegine iliskin sorularin gündeme geldigini kaydetti.

Yeme bagimliligi ile iliskili yapilan arastirmalarda, bagimliligin temel ölçütleri olarak bilinen aserme, zararlarinin bilinmesine ragmen kontrolsüz tüketme yani denetimini yitirme ve tolerans gelisim süreçlerinin birçok klinik ve preklinik (gelistirilen ürünün kullanimi öncesinde etkisinin-güvenliliginin incelendigi ilk asama) çalismada gösterildigini belirten Dr. Ögr. Üyesi Öztürk, söyle devam etti:

“Özellikle basit karbonhidratlar ve yaglar olmak üzere bazi besinlerin, bagimlilik yapici maddelere benzer sekilde insan beyninde etki göstermesi yeme bagimliligi kavramini desteklemektedir.

Bu anlamda hayatta kalmak için muhtaç oldugumuz yemek yemenin, bir tür bagimliliga dönüsürken, islenmis yiyecek sanayisinin gelisimiyle birlikte daha lezzetli, daha yüksek karbonhidratli ve yagli yiyeceklerin çesitlerinin artmasi, kolay ulasilabilir olmasi ve bu yiyeceklerin çekici reklamlarla sunulmasinin rolü vurgulanmaktadir. Asiri islenmis gidalarin olusturdugu ‘asiri lezzet’ hissi, içerdigi çabuk emilen basit karbonhidratlarin kan sekerini hizli yükseltmesi, beyin tarafindan ödül merkezlerini az islenmis veya islem görmemis gidalara kiyasla daha güçlü uyarmasi bagimlilik için zemin olusturmaktadir.”

"Saglik sorununa yol açma riski tasimaktadir"

Yemek yemenin, yasamak için zorunlu olmasinin ötesinde lezzetli yiyeceklerin verdigi haz ve keyif nedeniyle bazi kisilerde olumsuz duygularla bas etme yolu olarak da kullanilabildigini anlatan Dr. Ögr. Üyesi Öztürk, sözlerini söyle sürdürdü:

“Fazla kilolu ve tedavi için arayista olan gençler arasinda yapilan bir çalismada mutsuzluk, kaygi vb. gibi olumsuz duygularin varliginda yeme davranisi üzerinde kontrolü kaybetme ve duygu düzenleyici olarak yemek yemenin ortaya çiktigi ayrica bu kisilerde depresyon oranlarinin daha yüksek oldugu bildirilmistir. ‘Duygusal yeme’ olarak bu durum genellikle stres, korku, üzüntü, endise, yalnizlik, can sikintisi, yetersizlik vb. duygularin hissedilmesinin sonucu kisinin fiziksel olarak aç olmamasina ragmen engel olamadigi yeme arzusu ve davranisi diye tanimlanmaktadir. Bu zararli basa çikma yolu, olumsuz ruhsal sonuçlarinin yani sira kilo sorunlari, kalp ve damar hastaliklari, seker hastaligi, yüksek kolesterol gibi bir dizi saglik sorununa da yol açma riski tasimaktadir.”

"Kisiye özgü tedavi yaklasimlari iyi sonuçlar vermektedir"

Obeziteyle yeme bagimliligi arasinda sebeplerinin yönünü belirlemenin güç olsa da aradaki kuvvetli iliskinin birçok çalismayla gösterildigini vurgulayan Dr. Ögr. Üyesi Öztürk, özetle su degerlendirmeyi yapti: “Yeme bagimliliginin tedavisi de mevcut haliyle obezite veya asiri yemeyle giden baska bir durumun (Özellikle tikinircasina yeme bozuklugu) tedavisinden çok ayrismis durumda degildir. Yeme bagimliligi için ruhsatlandirilmis bir ilaç tedavisi olmamakla birlikte bazi yeme bozukluklari ve obezitede kilo verme amaçli kullanilan bazi ilaçlarin, yeme bagimliligiyla iliskilendirilen nörobiyolojik devreleri kapsadigi vurgulanmalidir. Ayrica yeme bagimliligi bulunanlarda depresyon, anksiyete bozuklugu gibi artmis psikiyatrik es tanilarin varligi da tedavide ilaç kullanimini gündeme getirebilmektedir. Bunun yaninda bagimlilik benzeri yiyecek tüketimine yönelik bazi psikososyal ve müdahaleler, nöromodülasyon tedavileri ve davranisçi terapi gibi psikoterapi yaklasimlari mevcuttur. Kisiye özgü, bütüncül tedavi yaklasimlari yeme bagimliligi tedavisinde daha iyi sonuçlar vermektedir.”
Kaynak: İHA