Meme Kanseri Erkeklerde Daha Saldirgan Seyrediyor
Özellikle kadinlarin korkulu rüyasi haline gelen meme kanseri, erkeklerde de görülüyor. Kadinlara göre erkeklerde daha saldirgan sekilde seyredebilen hastalikta uzmanlar, "erken teshis" konusunda uyariyor. KOÜ Hastanesi Bashekimi Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk, "Erkegin meme yapisi hizla gelistigi için meme kanseri biraz daha saldirgan seyredebiliyor. Erkek arkadaslarimizin da meme kanserine karsi uyanik olmasi gerekiyor" dedi.

Gelisen tip dünyasinda tani imkanlarinin sevindirici nitelikte oldugunu kaydeden Cantürk, "Tedavi seçeneklerinin gelismesiyle kanserden ölümler ayni miktarda artmiyor. Meme kanseri, memede bulunan bir hücrenin anormal özellikler kazanmasi ve bunlarin önce bir hücreden iki hücreye, iki hücreden dört hücreye, dört hücreden sekiz hücreye katlanarak anarsik çogalmasi olarak tanimlanabilir. Fakat bazen hastalarimiz ’Hiçbir seyim yoktu, birden bire olustu’ diyerek bize geliyor. Bizim meme kanseriyle ilgili farkindaligi artirmaktaki amacimiz, erken taninin yakalanmasi. Bu hastalik 6-7 yil gibi bir zaman süreci içerisinde elle hissedilebilir asamaya geliyor. Dolayisiyla erken dönemde özellikle belli yas gruplarinda tarama programlarina katilarak, meme kanseri tanisinin konulabilmesi için farkindaligi artirmaya çalisiyoruz" dedi.
"Elle hissedilen bir kitle her zaman kötü huylu olmayabilir"
Meme kanserinin belirtilerine deginen Cantürk, sözlerini söyle sürdürdü:
"Bazen meme kanseri meme basindan kanli akinti, memede ele gelen kitle, meme basinda ve memenin çesitli yerlerinde çökme ve çesitli lezyonlarla karsimiza çikabiliyor. Tabii bizim arzu ettigimiz böyle belirtiler ile karsimiza çikan hastalar degil de, görüntüleme ve tarama programlariyla kanseri tespit ettigimiz hastalar. Eger böyle yakalayabilirsek meme kanserine tam bir iyilesme söz konusu olabilir. Ne kadar ileri evre olursa o zaman hem tedavi maliyeti artiyor hem hastaligin iyilesme ve kür saglanma orani azaliyor hem de toplumsal ve ailesel sorunlara yol açiyor. Kadinlarda 40 yasindan önce ultrasonografi, kendi kendine meme muayenesi, 40 yasindan sonra saglik kurumlarina basvurarak mamografi çektirmelerini, meme ultrasonlari yaptirmalarini öneriyoruz. 50 yasindan sonra ise eger imkanlari var ise Saglik Bakanligi’nin tarama programlarina katilmalarini öneriyoruz. Meme kanserine saydigimiz bu belirtiler olmadan da yakalanma ihtimali bulunabilir. Elle hissedilen bir kitle her zaman kötü huylu olmayabilir, bu nedenle bir kitle ile karsilastigimiz zaman endiseye kapilmamak lazim. Kitlenin iyi huylu oldugunun hesaplanmasi en önemli gayretimiz."
"Erkeklerde meme kanseri biraz daha saldirgan seyredebiliyor"
Meme kanserinin erkeklerde daha saldirgan seyredebildigini belirten Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk, "100 meme kanserinin 99’u kadinlarda, 1 tanesi ise erkeklerde görülüyor. Yüzde 1 gibi oran söz konusu. Erkekler meme kanserine daha kolay yakalanabilir diyebiliriz, erkegin meme yapisi hizla gelistigi için meme kanseri biraz daha saldirgan seyredebiliyor. Onun için erkek arkadaslarimizin da meme kanserine karsi daha uyanik olmasi gerekiyor. Gençlik döneminde kullanilan bir takim ilaçlarla ve yaslanma ile birlikte memede jinekomasti dedigimiz durumlar olusabilir. Bunlar iyi huylu hadislelerdir ama bir hekim tarafindan teyit ediliyor olmasi lazim. Onun için genel cerrahi kliniklerinde bu tarz yakinmalari olan hastalarin basvurup, iyi huylu olup olmadigini teyit etmeleri gerekiyor" ifadelerini kullandi.
"Erkeklerde de kadinlarda da memenin alinmasi ve kitlenin çikartilmasi söz konusu olabilir"
Erkeklerde görülen meme kanserinin genellikle kitle olarak ortaya çiktigini, cilde yakin bir yerde seyrettigi için hizla gelistigini kaydeden Prof. Dr. Cantürk, "Erkeklerde de kadinlarda da memenin alinmasi ve kitlenin çikartilmasi söz konusu olabilir. Koltuk alti lenf bezlerinin çikartilmasi ya da ilk koltuk lenf bezinin bulunup iyi huyluysa geri kalan koltukalti lenf bezlerinin çikartilmamasi gibi yöntemler de var. 20. yüzyilin basinda meme kanserleri hastalarda radikal mastektomi dedigimiz, memenin ve gögüs duvarindaki kaslarin birlikte çikarildigi, koltuk alindaki lenf bezlerinin alindigi çok radikal bir islem yapiliyordu. 20. yüzyilin ikinci yarisinda modifiye radikal mastektomi dedigimiz kaslarin degil de, kaslarin üzerindeki meme dokusunun ve koltuk alti lenf bezlerinin çikarildigi bir ameliyat sekline geçildi. Tabii bu 20. yüzyilin basinda yapilanlara göre daha sevimli bir ameliyatti" dedi.
"Hasta memesinin alinmasini tercih etmiyorsa o zaman muhakkak memeyi koruyoruz"
Memenin tamamen alinmasinin hastalari ürküten bir durum oldugunu fakat gelisen tibbi yöntemler neticesinde bu yönteme ’son çare’ olarak basvuruldugunu belirten Cantürk, "20. yüzyilin son çeyreginde özellikle meme koruyucu cerrahi dedigimiz sadece kitlenin çikartilmasinin ön plana çiktigi yöntemler gelistirildi. Eger memenin uygun yerine yerlesmisse, birden fazla odagi tutmuyorsa, hasta memesinin alinmasini tercih etmiyorsa o zaman muhakkak memeyi koruyoruz. Sadece kitleyi saglam sinirlariyla birlikte çikartiyoruz. Koltuk alti lenf bezlerini ise baslangiçta çikartiyorduk, bu kez de kolda ödem gelisiyor ve yasam zorluklarina yol açiyordu. Yapilan çalismalar bütün meme kanserlerinde koltuk alti lenf bezlerinin tutulmadigini gösterdi. Onun için simdi meme basina verdigimiz bir mavi boya ile veya radyo aktif madde ile koltuk altindaki ilk lenf bezini buluyoruz. Ameliyat sirasinda veya ameliyattan sonra o lenf bezi degerlendiriyoruz. Tümör yoksa geri kalan koltuk alti lenf bezlerini çikartmiyoruz. Ilk lenf bezinin testi pozitif çiktiysa ondan sonraki lenf bezlerinin pozitif çikma ihtimali yüksek oldugu için geriye kalan koltuk alti lenf bezlerini çikartiyoruz. 21. yüzyilin basi itibariyla memeyi çikartmak yerine kitleyi ön plana çikartmak ön plana çikti diyebiliriz" seklinde konustu.
"Meme kanserinin yüzde 10’u genetik geçislidir"
Her kitlenin kanser olmadiginin altini çizen Cantürk, "Meme agrisinin kanser oldugu, kistlerin kansere dönüsebilecegi gibi yanlis bilinen konular var. Birincisi kist dedigimiz sey içi su dolu keseciklerdir. Eger bu kistler basit içi su dolu kistler ise biz bunlara ’fibrokistik degisiklikler’ diyoruz, ’fibrokisitk hastalik’ demiyoruz ve bunlar kansere zemin hazirlayacak seyler degildir. Dolayisiyla panik olup hekim hekim dolasmak, çok sik hastanelere basvurmak gerekmiyor. Fibrokisti olan kisilerin yilda bir kez hekime basvurmasi gerekirse, o zaman ultrason yapilmasi önerilebilir. Her ele gelen kist kanser degildir, panik olmaya gerek yok. Meme kanserinin ailesel geçisi oldugu düsünülüyor. Kadinda meme kanseri görüldüyse ’kardesi, annesi veya çocugunda görülecek’ diye bir yanlis var. Meme kanserinin yüzde 10’u genetik geçislidir. Yüzde 80’i çevresel ve baska faktörler ile iliskilidir. Meme kanserinin en önemli risk faktörü kadin olmaktir. Kadinlik hormonuna meme ne kadar maruz kalir ise o kadar çok meme kanseri gelisme riski olur. Erken yasta adet görmek, geç menopoza girmek, az emzirme gibi seyler memenin daha fazla bu hormona maruz kalmasi anlamina geliyor. Dolayisiyla kadinlarimizin bu ara dönemde erken yasta dogum yapmalari, dogum yaptiktan sonra çocuklarini emzirmeleri gibi durumlar koruyucu olabilir. Bütün bunlari yapmalarina ragmen kanser olabilirler çünkü çevresel faktörlerin de rolü var" diye konustu.
