Iklim Ve Enerji Krizinin En Temiz Çözümü; Nükleer
MERSIN – Uzmanlar, iklim ve enerji krizinin en temiz çözümünün nükleer enerji oldugu noktasinda birlesiyor. NÜKAD Baskani ve Çevre Güvenligi Danismani Bahire Gül Göktepe, nükleer enerji, iklim degisikligine karsi çözümde de kritik bir role sahip oldugunu belirterek, “Nükleer enerji, net sifir gelecegimizde emsalsiz firsatlar saglayabilir” derken, İçel Üniversitesi Makine Mühendisligi Fakültesi Bölüm Baskani Doç. Dr. Gökhan Arslan da nükleer enerji olmadan sürdürülebilir bir gelecegin mümkün olmadigini söylüyor.
Enerji krizinin ve iklim degisikliginin gündemden düsmedigi dünyada, Tesla’nin CEO’su Elon Musk’tan Kanadali sarkici Grimes’e kadar pek çok ünlü isim mevcut nükleer santrallerin kapatilmamasi ve yeni nükleer santrallerin devreye girmesi için çagrida bulunuyor. AB Komisyonu ise nükleer enerji ve dogal gaz santrallerini yesil yatirim olarak siniflandirmaya hazirlaniyor. Fransa, Avusturya’nin güçlü muhalefetine ve Almanya’nin nükleer konusundaki süpheciligine ragmen, elektrik sistemlerinin karbondan arindirilmasi için nükleerin ana enerji kaynagi olarak kabul edilmesi için mücadele ediyor. Yeni siniflandirmanin yürürlüge girmesi halinde 2045 yilindan önce ruhsat alan nükleer enerji santralleri yesil yatirim olarak kabul edilecek.
Uluslararasi Enerji Ajansi’na (IEA) göre 2050 yilina kadar otomobiller, ev isitmasi ve diger sektörler de dahil edildiginde küresel elektrik kullaniminin iki katindan fazla olmasi gerekecek. IEA bu nedenle net sifir emisyona ulasilmasi için hazirlanan yol haritasinda, küresel olarak nükleer enerji üretiminin neredeyse iki katina çikmasi gerektigini öngörüyor. Yalnizca 2030 yilina kadar 100 yeni nükleer santralin insa edilmesi gerektigi de tespitleri arasinda.
Nükleer iklimle mücadelede kritik role sahip
Iklim kriziyle mücadelede aciliyet arttikça, net sifir emisyona giden yolun daha hizli, daha kolay ve daha ucuz olmasi için nükleer enerjinin çözümün bir parçasi olmasi gerektigi konusunda ortak bir farkindalik var. Uzmanlara göre, iklim degisikligi ile mücadelede nükleerin kritik bir rolü bulunuyor. “Nükleer enerji net sifir gelecegimizde emsalsiz firsatlar saglayabilir” sözleri ise Türkiye’nin nükleer santral kurma mücadelesine yakindan taniklik eden ve pek çok çevre projesinde imzasi olan Türkiye Nükleer Alanda Kadinlar Platformu (NÜKAD) Baskani ve Çevre Güvenligi Danismani Bahire Gül Göktepe’ye ait. Nükleer enerjinin halen dünya elektriginin yüzde 10’unu saglayarak küresel düsük karbonlu elektrigin dörtte birinden fazlasini temsil ettigini ifade eden Göktepe, “2021 yilinin en önemli uluslararasi zirveleri olan G20 Roma Zirvesi ve COP26 Glasgow Iklim Degisikligi Konferansi’nin ardindan tekrar dünya gündemine oturan nükleer enerji, gelismis ve yerlesmis bir teknolojidir. En ileri seviyede güvenlik önlemleriyle isletilen nükleer santrallerden atmosfere emisyon vermeden büyük miktarda elektrik enerjisi üretilir. Nükleer enerji, iklim degisikligine karsi çözümde de kritik bir role sahiptir” dedi.
Elektrik üretiminin yani sira nükleer ve izotopik tekniklerin uygulamasinin iklim degisikliginin sonuçlariyla basa çikmaya, degisen kosullara uyum saglamaya, sebeplerini, etkilerini ve sonuçlarini daha iyi anlamaya yardimci oldugunu vurgulayan NÜKAD Baskani Göktepe, “Nükleer enerji, iklim degisikligi ile mücadelede çözümün en önemli kisimlarindan biridir. Güvenilir, ispatlanmis ve büyük ölçekte uygulanabildiginden, elektrik üretimi için dogrudan fosil yakitli santralin yerini alabilir” degerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin enerji geleceginde önemli bir güvence; Akkuyu
İçel Üniversitesi Makine Mühendisligi Fakültesi Bölüm Baskani ve Enerji Teknolojileri Uygulama ve Arastirma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Gökhan Arslan da nükleerin herhangi bir zamanda, mevsim ya da hava kosullari fark etmeden güvenilir bir sekilde büyük ölçekte güç üreten tek karbonsuz enerji kaynagi olduguna dikkat çekerek, Avrupa Komisyonu Ortak Arastirma Merkezi (European Commission Joint Research Centre) tarafindan yayinlanan raporda, nükleer enerjiden kaynaklanan yasam döngüsü sera gazi emisyonlarinin tüm dünyanin en düsükleri arasinda oldugunu gösterdigini hatirlatti.
İçel’de insasi yogun bir tempo ile devam eden Akkuyu’nun Türkiye’nin temiz enerji geleceginde en önemli projelerden biri oldugunu kaydeden Arslan, “Türkiye’nin yeni dönemdeki hedefleri arasinda yer alan yesil kalkinma için yenilenebilir enerji kaynaklarinin yani sira Akkuyu NGS disinda iki nükleer santral daha kurulmasi planlaniyor. Akkuyu, Türkiye elektrik sistemlerini karbondan arindiracak büyük ölçekli ve güvenilir bir enerji kaynagi. Ülkenin enerji arz güvenliginin saglanmasi, enerji ithal bagimliliginin azalmasi, cari açigin azaltilmasinin yani sira ekim ayinda Paris Iklim Sözlesmesi’ne taraf olan Türkiye’nin iklim degisikligi ile mücadeledeki önemli argümanlarindan biri olacak. Proje kapsaminda her biri 3+ nesil VVER tipi 1200 MWe gücünde toplam 4 adet reaktör insa edilecek. Santralden yilda yaklasik 35 bin GWh elektrik üretilmesi ve bunun da ülkenin enerji ihtiyacinin yaklasik yüzde 10’unu karsilamasi planlaniyor. Buna esdeger bir kömür santrali referans alinirsa yillik bazda yaklasik 30 Mt CO2 daha az sera gazi emisyonu gerçeklesecek” seklinde konustu.
Fransa nükleerde iyi bir örnek
Su an dünyada 390.624 MWe kurulu gücünde 439 aktif santral ve 52.970 MWe kurulu gücünde olmak üzere yapim asamasinda 50 NGS oldugunu ifade eden Arslan, “Avrupa özelinde ise 2020 yili itibariyle 18 ülke toplam 176 nükleer güç santraline sahiptir ve kurulu güç 159.719 MWe’dir. Nükleer, kanitlanmis ve etkili bir düsük karbonlu enerji kaynagidir. Nükleer ayni zamanda isitma ve ulasim gibi diger sektörlerin karbondan arindirilmasini da desteklemektedir” dedi.
Enerji alanindaki bagimsizligini garanti edebilmek amaciyla onlarca yildan sonra nükleer santral insa edilecegini ve bunun için bütçeden 1 milyar avro kaynak ayrilacagini duyuran Fransa’yi örnek veren Arslan, sunlari söyledi:
“Fransa, elektriginin yaklasik dörtte üçünü nükleer enerjiden üretmektedir. Sonuç olarak, 7 sanayilesmis ülke (G7) arasinda kisi basina en düsük emisyon degerlerine sahiptir. Büyük uluslararasi kuruluslar (BM, OECD-IEA9, EU10) arasindaki fikir birligi, net sifir hedeflerine ulasmak için nükleer de dahil olmak üzere tüm düsük karbonlu teknolojilerin acilen ve genis ölçekte kullanilmasi gerekecegidir. IPCC raporuna göre, küresel sicaklik artisini 1,5 derece ile sinirlamak için 2050 yilina kadar nükleerden saglanan mevcut birincil enerji arzinin iki katindan fazlasina ihtiyaç vardir.”
Fosil yakitlar dünyayi isitiyor
Arslan, fosil yakitlarin tüketimine verilen agirlik, hizli nüfus artisi, yasam standardinin yükseltilmesi gibi islemlerin en büyük ekolojik krizlerden biri olan küresel isinma ve iklim degisikligine yol açtiginin altini çizdi. Atmosfere salinan sera gazlarinin fazlaliginin küresel enerji dengesinde degisime yol açtigini ve yer kürenin isinmasina neden oldugunu vurgulayan Doç. Dr. Gökhan Arslan, küresel isinmanin en önemli sebebi olan karbondioksit emisyonuna yüzde 75 oraninda fosil yakit tüketiminin yol açtigina isaret etti. Arslan, “Ülkemizde de son 10 yil içinde birincil enerji tüketimi yaklasik 1,4 kat artmistir. 2010 yilina kiyasla 2020 yilinda emisyon degerlerinde yaklasik yüzde 25 oraninda artis yasanmistir. 2020 yili verilerine göre elektrik enerjisi yaklasik yüzde 60 oraninda fosil yakitlardan elde edilmistir. 2020 yilinda toplam üretiminde kömürün payi yüzde 35,4 olmustur ve en yüksek paya sahip enerji kaynagidir. Küresel açidan bakildiginda ise temiz enerji kaynaklari (nükleer, hidro, biokütle, jeotermal, rüzgar ve günes) 2020 yili içinde küresel birincil enerji ihtiyacinin yüzde 16,9’unu karsilamistir. En çok kullanilan kaynaklar ise hidro (yüzde 6,9) ve nükleer (yüzde 4,3) enerji olmustur” diye konustu.
Arslan, nükleer enerjinin üretilen güce oranla düsük ve istikrarli bir maliyete sahip oldugunu, sürekli enerji nakli gerektirmedigini, enerji üretiminin talebe göre hizli bir sekilde kisilip artirilabildigini, temiz hava ve düsük karbonlu hedeflere katkida bulundugunu, sebeke stabilitesi için sabit voltaj destegi sagladigini vurguladi.
Kaynak: İHA
Uluslararasi Enerji Ajansi’na (IEA) göre 2050 yilina kadar otomobiller, ev isitmasi ve diger sektörler de dahil edildiginde küresel elektrik kullaniminin iki katindan fazla olmasi gerekecek. IEA bu nedenle net sifir emisyona ulasilmasi için hazirlanan yol haritasinda, küresel olarak nükleer enerji üretiminin neredeyse iki katina çikmasi gerektigini öngörüyor. Yalnizca 2030 yilina kadar 100 yeni nükleer santralin insa edilmesi gerektigi de tespitleri arasinda.
Nükleer iklimle mücadelede kritik role sahip
Iklim kriziyle mücadelede aciliyet arttikça, net sifir emisyona giden yolun daha hizli, daha kolay ve daha ucuz olmasi için nükleer enerjinin çözümün bir parçasi olmasi gerektigi konusunda ortak bir farkindalik var. Uzmanlara göre, iklim degisikligi ile mücadelede nükleerin kritik bir rolü bulunuyor. “Nükleer enerji net sifir gelecegimizde emsalsiz firsatlar saglayabilir” sözleri ise Türkiye’nin nükleer santral kurma mücadelesine yakindan taniklik eden ve pek çok çevre projesinde imzasi olan Türkiye Nükleer Alanda Kadinlar Platformu (NÜKAD) Baskani ve Çevre Güvenligi Danismani Bahire Gül Göktepe’ye ait. Nükleer enerjinin halen dünya elektriginin yüzde 10’unu saglayarak küresel düsük karbonlu elektrigin dörtte birinden fazlasini temsil ettigini ifade eden Göktepe, “2021 yilinin en önemli uluslararasi zirveleri olan G20 Roma Zirvesi ve COP26 Glasgow Iklim Degisikligi Konferansi’nin ardindan tekrar dünya gündemine oturan nükleer enerji, gelismis ve yerlesmis bir teknolojidir. En ileri seviyede güvenlik önlemleriyle isletilen nükleer santrallerden atmosfere emisyon vermeden büyük miktarda elektrik enerjisi üretilir. Nükleer enerji, iklim degisikligine karsi çözümde de kritik bir role sahiptir” dedi.
Elektrik üretiminin yani sira nükleer ve izotopik tekniklerin uygulamasinin iklim degisikliginin sonuçlariyla basa çikmaya, degisen kosullara uyum saglamaya, sebeplerini, etkilerini ve sonuçlarini daha iyi anlamaya yardimci oldugunu vurgulayan NÜKAD Baskani Göktepe, “Nükleer enerji, iklim degisikligi ile mücadelede çözümün en önemli kisimlarindan biridir. Güvenilir, ispatlanmis ve büyük ölçekte uygulanabildiginden, elektrik üretimi için dogrudan fosil yakitli santralin yerini alabilir” degerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin enerji geleceginde önemli bir güvence; Akkuyu
İçel Üniversitesi Makine Mühendisligi Fakültesi Bölüm Baskani ve Enerji Teknolojileri Uygulama ve Arastirma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Gökhan Arslan da nükleerin herhangi bir zamanda, mevsim ya da hava kosullari fark etmeden güvenilir bir sekilde büyük ölçekte güç üreten tek karbonsuz enerji kaynagi olduguna dikkat çekerek, Avrupa Komisyonu Ortak Arastirma Merkezi (European Commission Joint Research Centre) tarafindan yayinlanan raporda, nükleer enerjiden kaynaklanan yasam döngüsü sera gazi emisyonlarinin tüm dünyanin en düsükleri arasinda oldugunu gösterdigini hatirlatti.
İçel’de insasi yogun bir tempo ile devam eden Akkuyu’nun Türkiye’nin temiz enerji geleceginde en önemli projelerden biri oldugunu kaydeden Arslan, “Türkiye’nin yeni dönemdeki hedefleri arasinda yer alan yesil kalkinma için yenilenebilir enerji kaynaklarinin yani sira Akkuyu NGS disinda iki nükleer santral daha kurulmasi planlaniyor. Akkuyu, Türkiye elektrik sistemlerini karbondan arindiracak büyük ölçekli ve güvenilir bir enerji kaynagi. Ülkenin enerji arz güvenliginin saglanmasi, enerji ithal bagimliliginin azalmasi, cari açigin azaltilmasinin yani sira ekim ayinda Paris Iklim Sözlesmesi’ne taraf olan Türkiye’nin iklim degisikligi ile mücadeledeki önemli argümanlarindan biri olacak. Proje kapsaminda her biri 3+ nesil VVER tipi 1200 MWe gücünde toplam 4 adet reaktör insa edilecek. Santralden yilda yaklasik 35 bin GWh elektrik üretilmesi ve bunun da ülkenin enerji ihtiyacinin yaklasik yüzde 10’unu karsilamasi planlaniyor. Buna esdeger bir kömür santrali referans alinirsa yillik bazda yaklasik 30 Mt CO2 daha az sera gazi emisyonu gerçeklesecek” seklinde konustu.
Fransa nükleerde iyi bir örnek
Su an dünyada 390.624 MWe kurulu gücünde 439 aktif santral ve 52.970 MWe kurulu gücünde olmak üzere yapim asamasinda 50 NGS oldugunu ifade eden Arslan, “Avrupa özelinde ise 2020 yili itibariyle 18 ülke toplam 176 nükleer güç santraline sahiptir ve kurulu güç 159.719 MWe’dir. Nükleer, kanitlanmis ve etkili bir düsük karbonlu enerji kaynagidir. Nükleer ayni zamanda isitma ve ulasim gibi diger sektörlerin karbondan arindirilmasini da desteklemektedir” dedi.
Enerji alanindaki bagimsizligini garanti edebilmek amaciyla onlarca yildan sonra nükleer santral insa edilecegini ve bunun için bütçeden 1 milyar avro kaynak ayrilacagini duyuran Fransa’yi örnek veren Arslan, sunlari söyledi:
“Fransa, elektriginin yaklasik dörtte üçünü nükleer enerjiden üretmektedir. Sonuç olarak, 7 sanayilesmis ülke (G7) arasinda kisi basina en düsük emisyon degerlerine sahiptir. Büyük uluslararasi kuruluslar (BM, OECD-IEA9, EU10) arasindaki fikir birligi, net sifir hedeflerine ulasmak için nükleer de dahil olmak üzere tüm düsük karbonlu teknolojilerin acilen ve genis ölçekte kullanilmasi gerekecegidir. IPCC raporuna göre, küresel sicaklik artisini 1,5 derece ile sinirlamak için 2050 yilina kadar nükleerden saglanan mevcut birincil enerji arzinin iki katindan fazlasina ihtiyaç vardir.”
Fosil yakitlar dünyayi isitiyor
Arslan, fosil yakitlarin tüketimine verilen agirlik, hizli nüfus artisi, yasam standardinin yükseltilmesi gibi islemlerin en büyük ekolojik krizlerden biri olan küresel isinma ve iklim degisikligine yol açtiginin altini çizdi. Atmosfere salinan sera gazlarinin fazlaliginin küresel enerji dengesinde degisime yol açtigini ve yer kürenin isinmasina neden oldugunu vurgulayan Doç. Dr. Gökhan Arslan, küresel isinmanin en önemli sebebi olan karbondioksit emisyonuna yüzde 75 oraninda fosil yakit tüketiminin yol açtigina isaret etti. Arslan, “Ülkemizde de son 10 yil içinde birincil enerji tüketimi yaklasik 1,4 kat artmistir. 2010 yilina kiyasla 2020 yilinda emisyon degerlerinde yaklasik yüzde 25 oraninda artis yasanmistir. 2020 yili verilerine göre elektrik enerjisi yaklasik yüzde 60 oraninda fosil yakitlardan elde edilmistir. 2020 yilinda toplam üretiminde kömürün payi yüzde 35,4 olmustur ve en yüksek paya sahip enerji kaynagidir. Küresel açidan bakildiginda ise temiz enerji kaynaklari (nükleer, hidro, biokütle, jeotermal, rüzgar ve günes) 2020 yili içinde küresel birincil enerji ihtiyacinin yüzde 16,9’unu karsilamistir. En çok kullanilan kaynaklar ise hidro (yüzde 6,9) ve nükleer (yüzde 4,3) enerji olmustur” diye konustu.
Arslan, nükleer enerjinin üretilen güce oranla düsük ve istikrarli bir maliyete sahip oldugunu, sürekli enerji nakli gerektirmedigini, enerji üretiminin talebe göre hizli bir sekilde kisilip artirilabildigini, temiz hava ve düsük karbonlu hedeflere katkida bulundugunu, sebeke stabilitesi için sabit voltaj destegi sagladigini vurguladi.