Leonardo Da Vinci Adana'yi Selden Kurtarmaya Gelmis
Arastirmaci Yazar S. Haluk Uygur, sanat tarihinin gelmis geçmis en büyük ustalarindan, dünyanin en önemli isimleri arasinda yer alan Leonardo Da Vinci hakkinda bugüne kadar bilinmeyen bir gerçegi ortaya çikardi. Uygur’un inceledigi belgelere göre, sel afetine çare olabilmesi için Adana’ya davet edilen Leonardo Da Vinci’nin bölgeye gelerek incelemelerde bulundugu ve özellikle Toroslar’i ele aldigi ortaya çikti.
S. Haluk Uygur arastirmasinda, o zamanki ismi ile Klikya’ya, Toros Daglari’ndan gelen sel afetine çare bulmasi için davet edilen Leonardo Da Vinci’nin Adana’yi isaretledigi bir Türkiye haritasi çizdigini belirtti.
Altinoran atölyelerinde anlatacagi Sanat Tarihi dersi için Da Vinci’nin sanatsal ve bilimsel gözlemlerini anlattigi defterlerinin tercümelerini karistirirken; birçok kisinin dikkat etmedigini düsündügü uzunca yazilmis bazi notlara, çizimlere ve üzerinde Adana’yi özellikle isaretledigi bir Türkiye haritasina rastladigini vurgulayan Uygur, "Dokuz bin sayfa oldugu söylenen defterlerinin dört sayfasini ayirdigi bölümde, Suriye Defterdari’na hitaben yazilmis iki mektubun kopyasi vardi. Belli ki Defterdar; Toroslar’dan gelen ve tufan gibi yok edici bir sele karsi, nasil bir önlem almalari gerektigini Da Vinci’ye sormustu, usta da mektubunda ona yanit veriyordu. Mektubunda öncelikle Toroslar’dan gelen sel felaketinin tüm dünyada yasandigindan bahsederek defterdari rahatlatmaya çalisiyor, arkasindan da devam ediyordu, "(...) ülkenizin bu bölgesinde, beni görevlendirdiginiz konuda çalismak üzere amacimiza en uygun olan sehre, Calindra sehrine girdim. Bu sehir Toros Daglari’nin eteklerinde yer alir ve batiya dogru büyük Toros Daglari’nin zirvelerini görür" dedi.
Da Vinci’nin birinci mektubunu Toros Daglari’nin zirvelerini, bu zirvelerde günesin nasil dogup, nasil battigini uzun uzadiya anlatarak bitirdigini ifade eden Uygur söyle devam etti:
"Serge Bramly’nin Leonardo Da Vinci’yi anlattigi kitabin Türkçe versiyonunun 391. sayfasinda da, yazarin 1514 yilinda sel felaketleri ve tufanla ugrastigi, özellikle Suriye’deki sel felaketinin onu etkilemesi üzerine defterine tufan resimleri çizdigini yazdigini fark edince, Calindra diye bahsettigi ve Toros Daglari eteginde bulunan o sehrin pesine düstüm. Calindra ile Aydincik Karsima ise elli yil önceki ismi Gilendere, eski dönemdeki ismi ise Calyndra olan, günümüzde İçel’in bir ilçesi olarak yasayan Aydincik çikti. Gerçekten de Da Vinci’nin bahsettigi yillarda Aydincik, Avrupali tacirlerin sikça ugradigi bir limanmis. Tam o yillari bilemem ama bölgenin (tabi ki bu arada Adana’nin) tarih boyunca çok sel yasadigini, hatta ayni bölgede olan Adana’nin selden yok olacaginin efsane edildigini bilmeyen yoktur. Leonardo ikinci mektubunda ise Suriye Defterdari’ndan özür dilemektedir; ’Saygideger Defterdar, sitemlerinizde ima ettiginiz üzere, beni tembellikle suçlamayiniz. Bana gösterdiginiz teveccüh ve sagladiginiz yararlar beni bu kadar büyük ve dehset verici olayin sebebini itina ile ve sabirla anlatmaya yöneltti. Bunu yapabilmek için zamana ihtiyacimiz vardi.’ Arkasindan da hem Küçük Asya’nin (yani Anadolu) hem de Toroslar’in jeolojik özelliklerini anlatmaya basliyor; Leonardo Da Vinci Toroslar’i anlatiyor ’Haziran ayi ortalarinda, günesin geldigi belli bir noktada Toros Dagi’nin gölgesi öyle bir yüksege ulasir ki bu gölge 12 günlük mesafedeki Sarmatya (Kafkasya) sinirlarini; Aralik ayinin ortasinda ise kuzeye dogru bir aylik yol mesafesindeki Hiperborya (Sibirya) Daglarini bulur. (...) Toroslar’in özellikle güneye bakan, bol ürünün alinabildigi, çok güzel su kaynaklarinin ve nehirlerin bulundugu eteklerinde, zengin bir halk yasar (Çukurova ve halkindan bahsediyor). Üç mil kadar yukari çikinca büyük köknar, kayin ve buna benzer agaçlarin bulundugu ormana ulasiriz. Bu ormanlardan üç mil kadar sonra ise genis çayirlar ve otlak alanlar gelir. (...) Ormanlik alanin üstünde kalan her sey çiplak kayaliktir."
Leonardo Da Vinci’nin haritasindaki Adana ve Tasköprü yazdiklarindan Da Vinci’nin Toroslar üzerinde dolastigini ve çokça vakit geçirdiginin anlasildigini belirten S. Haluk Uygur, daha sonra sunlari kaydetti:
"Ustanin bölgeye geldiginin en önemli kaniti ise; Iskenderun Körfezi’ni, Seyhan (belki de Ceyhan çünkü kenarinda ’Chiani’ yaziyor. Ama Italyancada “c” harfinin “s” diye okundugunu dikkate alirsaniz Seyhan da olabilir.) Nehrini ve hatta Adana’yi açikça gösteren bir harita çizimi de yapmis olmasi. Ancak bölgede Seyhan ve Ceyhan isimli iki nehir oldugunu anlayamamis, ikisini tek nehir zannetmis. Ilginçtir bu harita üzerinde tam Adana’nin bulundugu yerde bir de köprü var. Biraz ötede bir köprü daha görülüyor. (Tasköprü ve Misis Köprüsü olma ihtimali yüksek) Daha uzun olan köprünün kenarinda köprü ’ponte’ yaziyor. Hatta köprünün adi da yazili ama ben okuyamadim. Bu bilgilerden yola çikarak dünya sanat tarihinin gelmis geçmis en büyük ustasinin bölgemize, belki de Adana’ya ama tartismasiz bir sekilde Aydincik’a geldigini; bölgenin yöneticilerinden destek, belki de para aldigini ve bölgemizin hala sorunu olan sel felaketine çareler düsündügünü ögreniyoruz."
Kaynak: İHA
Altinoran atölyelerinde anlatacagi Sanat Tarihi dersi için Da Vinci’nin sanatsal ve bilimsel gözlemlerini anlattigi defterlerinin tercümelerini karistirirken; birçok kisinin dikkat etmedigini düsündügü uzunca yazilmis bazi notlara, çizimlere ve üzerinde Adana’yi özellikle isaretledigi bir Türkiye haritasina rastladigini vurgulayan Uygur, "Dokuz bin sayfa oldugu söylenen defterlerinin dört sayfasini ayirdigi bölümde, Suriye Defterdari’na hitaben yazilmis iki mektubun kopyasi vardi. Belli ki Defterdar; Toroslar’dan gelen ve tufan gibi yok edici bir sele karsi, nasil bir önlem almalari gerektigini Da Vinci’ye sormustu, usta da mektubunda ona yanit veriyordu. Mektubunda öncelikle Toroslar’dan gelen sel felaketinin tüm dünyada yasandigindan bahsederek defterdari rahatlatmaya çalisiyor, arkasindan da devam ediyordu, "(...) ülkenizin bu bölgesinde, beni görevlendirdiginiz konuda çalismak üzere amacimiza en uygun olan sehre, Calindra sehrine girdim. Bu sehir Toros Daglari’nin eteklerinde yer alir ve batiya dogru büyük Toros Daglari’nin zirvelerini görür" dedi.
Da Vinci’nin birinci mektubunu Toros Daglari’nin zirvelerini, bu zirvelerde günesin nasil dogup, nasil battigini uzun uzadiya anlatarak bitirdigini ifade eden Uygur söyle devam etti:
"Serge Bramly’nin Leonardo Da Vinci’yi anlattigi kitabin Türkçe versiyonunun 391. sayfasinda da, yazarin 1514 yilinda sel felaketleri ve tufanla ugrastigi, özellikle Suriye’deki sel felaketinin onu etkilemesi üzerine defterine tufan resimleri çizdigini yazdigini fark edince, Calindra diye bahsettigi ve Toros Daglari eteginde bulunan o sehrin pesine düstüm. Calindra ile Aydincik Karsima ise elli yil önceki ismi Gilendere, eski dönemdeki ismi ise Calyndra olan, günümüzde İçel’in bir ilçesi olarak yasayan Aydincik çikti. Gerçekten de Da Vinci’nin bahsettigi yillarda Aydincik, Avrupali tacirlerin sikça ugradigi bir limanmis. Tam o yillari bilemem ama bölgenin (tabi ki bu arada Adana’nin) tarih boyunca çok sel yasadigini, hatta ayni bölgede olan Adana’nin selden yok olacaginin efsane edildigini bilmeyen yoktur. Leonardo ikinci mektubunda ise Suriye Defterdari’ndan özür dilemektedir; ’Saygideger Defterdar, sitemlerinizde ima ettiginiz üzere, beni tembellikle suçlamayiniz. Bana gösterdiginiz teveccüh ve sagladiginiz yararlar beni bu kadar büyük ve dehset verici olayin sebebini itina ile ve sabirla anlatmaya yöneltti. Bunu yapabilmek için zamana ihtiyacimiz vardi.’ Arkasindan da hem Küçük Asya’nin (yani Anadolu) hem de Toroslar’in jeolojik özelliklerini anlatmaya basliyor; Leonardo Da Vinci Toroslar’i anlatiyor ’Haziran ayi ortalarinda, günesin geldigi belli bir noktada Toros Dagi’nin gölgesi öyle bir yüksege ulasir ki bu gölge 12 günlük mesafedeki Sarmatya (Kafkasya) sinirlarini; Aralik ayinin ortasinda ise kuzeye dogru bir aylik yol mesafesindeki Hiperborya (Sibirya) Daglarini bulur. (...) Toroslar’in özellikle güneye bakan, bol ürünün alinabildigi, çok güzel su kaynaklarinin ve nehirlerin bulundugu eteklerinde, zengin bir halk yasar (Çukurova ve halkindan bahsediyor). Üç mil kadar yukari çikinca büyük köknar, kayin ve buna benzer agaçlarin bulundugu ormana ulasiriz. Bu ormanlardan üç mil kadar sonra ise genis çayirlar ve otlak alanlar gelir. (...) Ormanlik alanin üstünde kalan her sey çiplak kayaliktir."
Leonardo Da Vinci’nin haritasindaki Adana ve Tasköprü yazdiklarindan Da Vinci’nin Toroslar üzerinde dolastigini ve çokça vakit geçirdiginin anlasildigini belirten S. Haluk Uygur, daha sonra sunlari kaydetti:
"Ustanin bölgeye geldiginin en önemli kaniti ise; Iskenderun Körfezi’ni, Seyhan (belki de Ceyhan çünkü kenarinda ’Chiani’ yaziyor. Ama Italyancada “c” harfinin “s” diye okundugunu dikkate alirsaniz Seyhan da olabilir.) Nehrini ve hatta Adana’yi açikça gösteren bir harita çizimi de yapmis olmasi. Ancak bölgede Seyhan ve Ceyhan isimli iki nehir oldugunu anlayamamis, ikisini tek nehir zannetmis. Ilginçtir bu harita üzerinde tam Adana’nin bulundugu yerde bir de köprü var. Biraz ötede bir köprü daha görülüyor. (Tasköprü ve Misis Köprüsü olma ihtimali yüksek) Daha uzun olan köprünün kenarinda köprü ’ponte’ yaziyor. Hatta köprünün adi da yazili ama ben okuyamadim. Bu bilgilerden yola çikarak dünya sanat tarihinin gelmis geçmis en büyük ustasinin bölgemize, belki de Adana’ya ama tartismasiz bir sekilde Aydincik’a geldigini; bölgenin yöneticilerinden destek, belki de para aldigini ve bölgemizin hala sorunu olan sel felaketine çareler düsündügünü ögreniyoruz."