Yesilçam'in Örnek Oyuncusu Açiklamasi Ayhan Isik
Siyah beyaz Yesilçam filmlerinin 'Taçsiz Kral'i, oyuncu, yapimci, yönetmen, senarist, ses sanatçisi ve ressam Isik, kisa yasamina sigdirdigi onlarca filmle, Türk insaninin kalbindeki yerini koruyor.
"Sezercik", "Aci Hayat", "Küçük Hanim", "Otobüs Yolculari", "Üç Tekerlekli Bisiklet" ve "Kanun Namina" adli yapimlarin da aralarinda bulundugu çok sayida filmde basrol oynayan Ayhan Isik, vefatinin ardindan geçen 42 senede, ardinda biraktigi unutulmaz yapimlarla yad ediliyor.
Asil adi Ayhan Isiyan olan sanatçi, 5 Mayis 1929'da Izmir'de Selanik göçmeni kalabalik bir ailenin altinci çocugu olarak dünyaya geldi.
Sanatçi, 1967'de Ses dergisi için kaleme aldigi bir yazida, kendisinin "büyük sehir çocugu" oldugunu belirterek, yasam hikayesini su sözlerle anlatmisti:
"Ailemin en küçük çocuguydum. Üç kiz, iki erkek kardesim vardi. Dört aylik bir bebekken Istanbul'a göç etmisiz. Zaten, annem ve babam, Izmir'e Selanik'ten gelmis. Yunan isgali üzerine, Osmanli Imparatorlugu'nun bu güzel sehrini terk edip 'muhacir' olmuslar. Istanbul'da Saraçhanebasi'ndaki babamin büyük saraç dükkani hala gözümün önündedir.
Alti yasindayken babasiz kaldim. Ilkokulu Bomonti'deki 44. Okul'da bitirdim. Ortaokula basladigim günlerde Babiali'ye geldim. Çünkü okula gidebilmek Için çalismak zorundaydim. Gazete ve dergilerde hikaye ve kapak resimleri çizmeye baslamistim. Ilk kazandigim parayi sanki dünmüs gibi hatirlarim; 14 lira. Eve kosup anneme verdigim bu müjdeyi hiç unutmam. Yaz tatilinde Pasabahçe Sise ve Cam Fabrikasi'nda kirik sise kontrolörlügü yaptim. Haftada 25 lira aliyordum. Vapurla gidip gelirken bos durmuyor, mecmualarin ismarladiklari ve illüstrasyon denilen renkli resimleri çiziyordum. Sirket-i Hayriye'nin 63 numarali Sütlüce vapuru, sanki benim resim atölyem olmustu."
- "Artist" yarismasinda, Belgin Doruk ile birinci oldu
Unutulmaz sanatçi, lisede Mahir Iz, Salah Birsel ve Rifat Ilgaz'in ögrencisi, senarist Safa Önal, karikatürist Ferruh Dogan ve ressam, karikatürist Semih Balcioglu'nun ise okul arkadasi oldu.
Bir süre Istanbul Darphanesi'nde ressamlik da yapan Isik, Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nden 1953'te mezun oldu. Akademi'de Bedri Rahmi Eyüboglu'ndan dersler alan Isik'in buradaki dönem arkadaslari ise Fikret Otyam, Altan Erbulak, Remzi Rasa, Adnan Varinca, Nedim Günsür, Orhan Peker ve Turan Erol'du.
Ayhan Isik, akademiye devam ederken, yazi isleri müdürlügünü Sezai Solelli'nin yaptigi, o dönemin tek sinema dergisi olan Yildiz mecmuasina ressam olarak girdi. Solelli'nin tesvikiyle derginin 1951'de açtigi "artist" yarismasina katilan sanatçi, Belgin Doruk ile birinci oldu ve 22 yil kamera karsisinda Doruk ile çalisti.
Arkadaslarinin Hollywood stari Clark Gable'a benzettigi Ayhan Isik, yarismadaki derecesinin ardindan, Isiyan soyadini "Isik" olarak degistirdi.
Usta sanatçi, yönetmenligini ve senaristligini Münir Hayri Egeli'nin üstlendigi, 1951 yapimi "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" filmindeki yardimci rolüyle ilk kez beyazperdede gözüktü.
Ömer Lütfi Akad ile 1950'de çalismaya baslayan Isik, Akad'in Türk sinemasinda geçis dönemini bitiren ve sinemacilar dönemine geçis yapiti olarak kabul edilen 1952 yapimi, "Kanun Namina" filmindeki rolüyle büyük begeni kazandi.
Sanatçi, Akad'in 1953'te "Katil" ve "Öldüren Sehir", 1955'te "Kardes Kursunu", 1970'te ise "Ingiliz Kemal Lawrence'e Karsi" filmlerinde de rol aldi. Isik, Osman Seden'le birlikte de 1957'de "Bir Avuç Toprak" filmini çekti.
- Hollywood'un kapisini 1959'da araladi
Hollywood yapimlarinda da rol almak isteyen basarili oyuncu, 1959'da ABD'ye giderek bazi filmlerde küçük roller aldi ve sinema konusunda arastirmalarda bulundu. Türkiye'ye döndükten sonra, setteki oyuncularin haklari ve disiplini konusunda ilkeli bir davranis sergileyen Isik'in bu durusu, Türk sinemasindaki birçok yapimciya da örnek oldu.
Ayhan Isik, 1960'li yillarin basinda Vedat Türkali'nin kaleme aldigi "Otobüs Yolculari" filmiyle 1961'de yeniden Yesilçam'a döndü. Sanatçinin, Belgin Doruk'la rol aldigi 1961 yapimi "Küçük Hanim" filmi seyirci tarafindan oldukça begenildi.
Izleyenlerin "Taçsiz Kral" ismini taktigi Isik, Yesilçam yildizlarinin 1970'lerde sahneye çikma ve plak doldurma modasina uyarak, 1972'de Münir Nurettin Selçuk'tan ders alarak, klasik Türk müzigi dalinda sahne denemeleri yapti ve 45'lik bir plak doldurdu.
Usta oyuncu, çesitli reklam filmlerinde de rol aldi, 1975'ten sonra ise oyunculugun yani sira yapimci, senarist ve yönetmen olarak Türk sinemasina katkida bulundu.
- "Sinemacilik asla modern bir kölelik sistemine dönüsmemelidir"
Sanatçi, 1976'da basrolünde yer aldigi ve yönetmen koltuguna oturdugu "Örgüt" adli filmi çekti. Ayni yillarda Italyan yapimcilarla çektigi ve basrolünü Klaus Kinski ile paylastigi "La Mano Che Nutre La Morte" ve "Le Amanti Del Mostro" filmlerini yapti. Bu filmler, Italya'nin yani sira Avrupa'nin bazi ülkelerinde vizyona girse de Türkiye'de sansür nedeniyle seyirciyle bulusamadi.
Yesilçam'da genellikle tuttugunu koparan, mert, biçkin mahalle delikanlisi karakterlerine hayat veren Türk sinemasinin "Taçsiz Kral"i hayati boyunca 200'e yakin filmde rol aldi.
Ayhan Isik, Türk sinemasinda yasanan sikintilara iliskin yaptigi bir açiklamada, sunlari söylemisti:
"1958'de Hollywood'a gittim. Orada yaklasik bir yil boyunca bizim meslegin ne tür kurallara bagli olarak yürütüldügünü gözlemledim. Disarida film oyuncularina emekleri karsiliginda vadeli senetler vermek gibi tuhaf uygulamalar yoktur, çalisma ve dinlenme saatleri titizlikle kontrol altina alinmistir. Sendika bütün çalismalari denetler. Piyasada hak ihlali yaratacak islerin yapilmasina engel olur.
Eger ki Yesilçam'in gelecekte genç insanlari acimasizca yiyip yutan dev bir sömürü mekanizmasina dönüsmesini istemiyorsak, ne yapip edip bir 'Sinema Kanunu' çikartmali, ciddi bir sendika kurmali ve bütün personelin, daha meslege ilk adimini atar atmaz sigortalandirilmasi için gereken kanuni baskiyi isverenler üzerinde kurmaliyiz. Ben kendi adima film setlerinin bu ülkede hem oyuncu hem yönetmen hem de diger teknik elemanlar için birer zulüm çekme yeri degil de profesyonel bir is sahasina dönüsmesi için elimden her ne gelirse yapacagim. Sinemacilik asla modern bir kölelik sistemine dönüsmemelidir. Sinema bir sanat, sinemaci da bir sanatçidir. Buna yakisir muamele görmelidir."
- Türkan Soray'la oynadigi filmlerle ciddi bir kadin hayran kitlesi olusturdu
Edebi eserlerin sinema uyarlamalarinda da rol alan sanatçi, 1961'de Vedat Türkali'nin eserinden uyarlanan "Otobüs Yolculari", 1965'te Kemal Tahir'in "Namusum Için", 1969'da ise Peyami Safa'nin "Cingöz Recai" eserinin film uyarlamasinda rol aldi.
Sanatçi, kariyerinde ayrica Metin Erksan, Ertem Göreç, Halit Refig ve Memduh Ün gibi önemli yönetmenlerle de çalisti. Sergiledigi rollerle birçok ödüle deger görülen Isik, 1954'te Türk Filmleri Festivali'nde, 1962'de Ses dergisinin, 1965'te ise Artist dergisinin açtigi yarismada "En Basarili Erkek Oyuncu" seçildi.
Türkan Soray'la oynadigi filmlerle ciddi bir kadin hayran kitlesi olusturan Ayhan Isik hakkinda Soray, "Çok disiplinliydi. Her zaman bize onu örnek gösterirlerdi. Mesela saat 8'de sette olunacaksa, o 8'e 5 kala sette olurdu. Yani hepimiz ondan ders aldik. Oyunculukta her seyden önce disiplinin önemli oldugunu Ayhan Isik'tan ögrendik. Olaganüstü bir fizigi vardi. Kisiligiyle de seyirciyi çok etkiledi. Onu çok erken, genç yaslarda kaybetmemiz Türk sinemasi için büyük bir kayip oldu. Daha çok güzel filmler yapabilecek yastaydi. O birikimdeydi. Hepimiz için aci oldu." ifadelerini kullanmisti.
- Isine saygili bir oyuncuydu
Son derece tutumlu olmasiyla bilinen, sagligina çok dikkat eden, dakik ve isine saygili bir oyuncu olarak gösterilen sanatçinin, 1970'li yillarda yazmaya basladigi ve vefatindan sonra tefrika halinde yayimlanan "Hayatim" adli hatirat kitabi ile yazip, çizdigi "Aska Inanmiyorum" adli resimli romani bulunuyor.
Özel yasaminda gösterdigi özen ve esine olan sevgisini her firsatta dile getiren sanatçinin, Gülsen Isik ile evliliginden 1962'de Serap adini verdigi kizi dünyaya geldi.
Esi Gülsen Isik, TRT Arsiv'de yer alan Haldun Dormen'le gerçeklestirdigi söyleside sunlari anlatmisti:
"17 yil evli kaldik. Sinemada yasadigi problemleri her zaman eve getirirdi. Bastan sona bana anlatirdi. Sonra rahatlar ve uyurdu böylelikle. Ben sabaha kadar uyuyamazdim. Yapimci olduktan sonra sorunlar daha da fazlalasti. Yazihanede gidip, film çektigi zamanlar ona yardim ediyordum. Her film çekiminde sabah 8'den aksam 8'e kadar yazihanede otururduk. Herkesle ben muhatap olurdum. Yerine göre yumusak, yerine göre sert biriydi. Çok farkli roller oynadigi için evde de çok farkli hallerde olurdu. Bazen rolünün tesirinde kalirdi."
- Sadri Alisik ile dostlugu
Usta oyuncu Sadri Alisik ile Ayhan Isik, 1951'de bir film setinde tanisarak, uzun yillar birlikte çalisti.
Özellikle "Küçük Hanim" serisiyle dostluklari pekisen ikilinin baglari zaman içerisinde olgunlasarak, Isik'in vefatina kadar hiç kopmadi. Türk sinemasinda örnek gösterilen dostluklari sonucu ikili, "Yesilçam'in Biçkin Delikanlilari" olarak anildi. Sadri Alisik Kültür Merkezi tarafindan uzun yillar, Ayhan Isik adina özel ödüller verildi.
"Bir Yudum Insan - Ayhan Isik" adli belgeselde sanatçi Çolpan Ilhan, Ayhan Isik için su degerlendirmede bulunmustu:
"Bir görünen star Ayhan vardi, bir de dost, arkadas, sevecen, bize yakin Ayhan Isik vardi. Star Ayhan Isik, starligin bütün özelliklerini tasiyan ve ondan asla ödün vermeyen, her seyin en iyisini yapan, her konuda çok dikkatli prensipleri olan ve sinemayi çok seven, mesleginde en ufak bir taviz vermeden oyunculugun onurunu her zaman iyi tasimis bir stardi. Bence Türk sinemasinda Ayhan Isik bir efsaneydi. Onunla Türk sinemasi pek çok sey kazanmistir."
Ayhan Isik, 13 Haziran 1979'da Istanbul'da Bebek'teki evinin balkonunda istirahat ettigi sirada geçirdigi beyin kanamasi sonucu, üç gün yogun bakimda kaldiktan sonra 16 Haziran 1979'da henüz 50 yasindayken hayatini kaybetti.
Cenaze törenine, sanat dünyasindan birçok isimle, sevenleri yogun katilim gösterdi. Sanatçinin cenazesi, Sisli Camisi'nde kilinan namazin ardindan, Zincirlikuyu Mezarliginda topraga verildi.
Kaynak: AA
Asil adi Ayhan Isiyan olan sanatçi, 5 Mayis 1929'da Izmir'de Selanik göçmeni kalabalik bir ailenin altinci çocugu olarak dünyaya geldi.
Sanatçi, 1967'de Ses dergisi için kaleme aldigi bir yazida, kendisinin "büyük sehir çocugu" oldugunu belirterek, yasam hikayesini su sözlerle anlatmisti:
"Ailemin en küçük çocuguydum. Üç kiz, iki erkek kardesim vardi. Dört aylik bir bebekken Istanbul'a göç etmisiz. Zaten, annem ve babam, Izmir'e Selanik'ten gelmis. Yunan isgali üzerine, Osmanli Imparatorlugu'nun bu güzel sehrini terk edip 'muhacir' olmuslar. Istanbul'da Saraçhanebasi'ndaki babamin büyük saraç dükkani hala gözümün önündedir.
Alti yasindayken babasiz kaldim. Ilkokulu Bomonti'deki 44. Okul'da bitirdim. Ortaokula basladigim günlerde Babiali'ye geldim. Çünkü okula gidebilmek Için çalismak zorundaydim. Gazete ve dergilerde hikaye ve kapak resimleri çizmeye baslamistim. Ilk kazandigim parayi sanki dünmüs gibi hatirlarim; 14 lira. Eve kosup anneme verdigim bu müjdeyi hiç unutmam. Yaz tatilinde Pasabahçe Sise ve Cam Fabrikasi'nda kirik sise kontrolörlügü yaptim. Haftada 25 lira aliyordum. Vapurla gidip gelirken bos durmuyor, mecmualarin ismarladiklari ve illüstrasyon denilen renkli resimleri çiziyordum. Sirket-i Hayriye'nin 63 numarali Sütlüce vapuru, sanki benim resim atölyem olmustu."
- "Artist" yarismasinda, Belgin Doruk ile birinci oldu
Unutulmaz sanatçi, lisede Mahir Iz, Salah Birsel ve Rifat Ilgaz'in ögrencisi, senarist Safa Önal, karikatürist Ferruh Dogan ve ressam, karikatürist Semih Balcioglu'nun ise okul arkadasi oldu.
Bir süre Istanbul Darphanesi'nde ressamlik da yapan Isik, Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nden 1953'te mezun oldu. Akademi'de Bedri Rahmi Eyüboglu'ndan dersler alan Isik'in buradaki dönem arkadaslari ise Fikret Otyam, Altan Erbulak, Remzi Rasa, Adnan Varinca, Nedim Günsür, Orhan Peker ve Turan Erol'du.
Ayhan Isik, akademiye devam ederken, yazi isleri müdürlügünü Sezai Solelli'nin yaptigi, o dönemin tek sinema dergisi olan Yildiz mecmuasina ressam olarak girdi. Solelli'nin tesvikiyle derginin 1951'de açtigi "artist" yarismasina katilan sanatçi, Belgin Doruk ile birinci oldu ve 22 yil kamera karsisinda Doruk ile çalisti.
Arkadaslarinin Hollywood stari Clark Gable'a benzettigi Ayhan Isik, yarismadaki derecesinin ardindan, Isiyan soyadini "Isik" olarak degistirdi.
Usta sanatçi, yönetmenligini ve senaristligini Münir Hayri Egeli'nin üstlendigi, 1951 yapimi "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" filmindeki yardimci rolüyle ilk kez beyazperdede gözüktü.
Ömer Lütfi Akad ile 1950'de çalismaya baslayan Isik, Akad'in Türk sinemasinda geçis dönemini bitiren ve sinemacilar dönemine geçis yapiti olarak kabul edilen 1952 yapimi, "Kanun Namina" filmindeki rolüyle büyük begeni kazandi.
Sanatçi, Akad'in 1953'te "Katil" ve "Öldüren Sehir", 1955'te "Kardes Kursunu", 1970'te ise "Ingiliz Kemal Lawrence'e Karsi" filmlerinde de rol aldi. Isik, Osman Seden'le birlikte de 1957'de "Bir Avuç Toprak" filmini çekti.
- Hollywood'un kapisini 1959'da araladi
Hollywood yapimlarinda da rol almak isteyen basarili oyuncu, 1959'da ABD'ye giderek bazi filmlerde küçük roller aldi ve sinema konusunda arastirmalarda bulundu. Türkiye'ye döndükten sonra, setteki oyuncularin haklari ve disiplini konusunda ilkeli bir davranis sergileyen Isik'in bu durusu, Türk sinemasindaki birçok yapimciya da örnek oldu.
Ayhan Isik, 1960'li yillarin basinda Vedat Türkali'nin kaleme aldigi "Otobüs Yolculari" filmiyle 1961'de yeniden Yesilçam'a döndü. Sanatçinin, Belgin Doruk'la rol aldigi 1961 yapimi "Küçük Hanim" filmi seyirci tarafindan oldukça begenildi.
Izleyenlerin "Taçsiz Kral" ismini taktigi Isik, Yesilçam yildizlarinin 1970'lerde sahneye çikma ve plak doldurma modasina uyarak, 1972'de Münir Nurettin Selçuk'tan ders alarak, klasik Türk müzigi dalinda sahne denemeleri yapti ve 45'lik bir plak doldurdu.
Usta oyuncu, çesitli reklam filmlerinde de rol aldi, 1975'ten sonra ise oyunculugun yani sira yapimci, senarist ve yönetmen olarak Türk sinemasina katkida bulundu.
- "Sinemacilik asla modern bir kölelik sistemine dönüsmemelidir"
Sanatçi, 1976'da basrolünde yer aldigi ve yönetmen koltuguna oturdugu "Örgüt" adli filmi çekti. Ayni yillarda Italyan yapimcilarla çektigi ve basrolünü Klaus Kinski ile paylastigi "La Mano Che Nutre La Morte" ve "Le Amanti Del Mostro" filmlerini yapti. Bu filmler, Italya'nin yani sira Avrupa'nin bazi ülkelerinde vizyona girse de Türkiye'de sansür nedeniyle seyirciyle bulusamadi.
Yesilçam'da genellikle tuttugunu koparan, mert, biçkin mahalle delikanlisi karakterlerine hayat veren Türk sinemasinin "Taçsiz Kral"i hayati boyunca 200'e yakin filmde rol aldi.
Ayhan Isik, Türk sinemasinda yasanan sikintilara iliskin yaptigi bir açiklamada, sunlari söylemisti:
"1958'de Hollywood'a gittim. Orada yaklasik bir yil boyunca bizim meslegin ne tür kurallara bagli olarak yürütüldügünü gözlemledim. Disarida film oyuncularina emekleri karsiliginda vadeli senetler vermek gibi tuhaf uygulamalar yoktur, çalisma ve dinlenme saatleri titizlikle kontrol altina alinmistir. Sendika bütün çalismalari denetler. Piyasada hak ihlali yaratacak islerin yapilmasina engel olur.
Eger ki Yesilçam'in gelecekte genç insanlari acimasizca yiyip yutan dev bir sömürü mekanizmasina dönüsmesini istemiyorsak, ne yapip edip bir 'Sinema Kanunu' çikartmali, ciddi bir sendika kurmali ve bütün personelin, daha meslege ilk adimini atar atmaz sigortalandirilmasi için gereken kanuni baskiyi isverenler üzerinde kurmaliyiz. Ben kendi adima film setlerinin bu ülkede hem oyuncu hem yönetmen hem de diger teknik elemanlar için birer zulüm çekme yeri degil de profesyonel bir is sahasina dönüsmesi için elimden her ne gelirse yapacagim. Sinemacilik asla modern bir kölelik sistemine dönüsmemelidir. Sinema bir sanat, sinemaci da bir sanatçidir. Buna yakisir muamele görmelidir."
- Türkan Soray'la oynadigi filmlerle ciddi bir kadin hayran kitlesi olusturdu
Edebi eserlerin sinema uyarlamalarinda da rol alan sanatçi, 1961'de Vedat Türkali'nin eserinden uyarlanan "Otobüs Yolculari", 1965'te Kemal Tahir'in "Namusum Için", 1969'da ise Peyami Safa'nin "Cingöz Recai" eserinin film uyarlamasinda rol aldi.
Sanatçi, kariyerinde ayrica Metin Erksan, Ertem Göreç, Halit Refig ve Memduh Ün gibi önemli yönetmenlerle de çalisti. Sergiledigi rollerle birçok ödüle deger görülen Isik, 1954'te Türk Filmleri Festivali'nde, 1962'de Ses dergisinin, 1965'te ise Artist dergisinin açtigi yarismada "En Basarili Erkek Oyuncu" seçildi.
Türkan Soray'la oynadigi filmlerle ciddi bir kadin hayran kitlesi olusturan Ayhan Isik hakkinda Soray, "Çok disiplinliydi. Her zaman bize onu örnek gösterirlerdi. Mesela saat 8'de sette olunacaksa, o 8'e 5 kala sette olurdu. Yani hepimiz ondan ders aldik. Oyunculukta her seyden önce disiplinin önemli oldugunu Ayhan Isik'tan ögrendik. Olaganüstü bir fizigi vardi. Kisiligiyle de seyirciyi çok etkiledi. Onu çok erken, genç yaslarda kaybetmemiz Türk sinemasi için büyük bir kayip oldu. Daha çok güzel filmler yapabilecek yastaydi. O birikimdeydi. Hepimiz için aci oldu." ifadelerini kullanmisti.
- Isine saygili bir oyuncuydu
Son derece tutumlu olmasiyla bilinen, sagligina çok dikkat eden, dakik ve isine saygili bir oyuncu olarak gösterilen sanatçinin, 1970'li yillarda yazmaya basladigi ve vefatindan sonra tefrika halinde yayimlanan "Hayatim" adli hatirat kitabi ile yazip, çizdigi "Aska Inanmiyorum" adli resimli romani bulunuyor.
Özel yasaminda gösterdigi özen ve esine olan sevgisini her firsatta dile getiren sanatçinin, Gülsen Isik ile evliliginden 1962'de Serap adini verdigi kizi dünyaya geldi.
Esi Gülsen Isik, TRT Arsiv'de yer alan Haldun Dormen'le gerçeklestirdigi söyleside sunlari anlatmisti:
"17 yil evli kaldik. Sinemada yasadigi problemleri her zaman eve getirirdi. Bastan sona bana anlatirdi. Sonra rahatlar ve uyurdu böylelikle. Ben sabaha kadar uyuyamazdim. Yapimci olduktan sonra sorunlar daha da fazlalasti. Yazihanede gidip, film çektigi zamanlar ona yardim ediyordum. Her film çekiminde sabah 8'den aksam 8'e kadar yazihanede otururduk. Herkesle ben muhatap olurdum. Yerine göre yumusak, yerine göre sert biriydi. Çok farkli roller oynadigi için evde de çok farkli hallerde olurdu. Bazen rolünün tesirinde kalirdi."
- Sadri Alisik ile dostlugu
Usta oyuncu Sadri Alisik ile Ayhan Isik, 1951'de bir film setinde tanisarak, uzun yillar birlikte çalisti.
Özellikle "Küçük Hanim" serisiyle dostluklari pekisen ikilinin baglari zaman içerisinde olgunlasarak, Isik'in vefatina kadar hiç kopmadi. Türk sinemasinda örnek gösterilen dostluklari sonucu ikili, "Yesilçam'in Biçkin Delikanlilari" olarak anildi. Sadri Alisik Kültür Merkezi tarafindan uzun yillar, Ayhan Isik adina özel ödüller verildi.
"Bir Yudum Insan - Ayhan Isik" adli belgeselde sanatçi Çolpan Ilhan, Ayhan Isik için su degerlendirmede bulunmustu:
"Bir görünen star Ayhan vardi, bir de dost, arkadas, sevecen, bize yakin Ayhan Isik vardi. Star Ayhan Isik, starligin bütün özelliklerini tasiyan ve ondan asla ödün vermeyen, her seyin en iyisini yapan, her konuda çok dikkatli prensipleri olan ve sinemayi çok seven, mesleginde en ufak bir taviz vermeden oyunculugun onurunu her zaman iyi tasimis bir stardi. Bence Türk sinemasinda Ayhan Isik bir efsaneydi. Onunla Türk sinemasi pek çok sey kazanmistir."
Ayhan Isik, 13 Haziran 1979'da Istanbul'da Bebek'teki evinin balkonunda istirahat ettigi sirada geçirdigi beyin kanamasi sonucu, üç gün yogun bakimda kaldiktan sonra 16 Haziran 1979'da henüz 50 yasindayken hayatini kaybetti.
Cenaze törenine, sanat dünyasindan birçok isimle, sevenleri yogun katilim gösterdi. Sanatçinin cenazesi, Sisli Camisi'nde kilinan namazin ardindan, Zincirlikuyu Mezarliginda topraga verildi.