HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan Açıklaması '1 Milyona Yakın Taşeron Şirketlerdeki Arkadaşlarımıza Kadroları Verilmiştir'
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Bildiğiniz gibi 2017 yılı Aralık ayı itibariyle kamuda çalışan yaklaşık 1 milyona yakın taşeron şirketlerdeki arkadaşlarımıza kadroları verilmiştir ve bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük reformlarından biri olarak hepimiz tarafından ilan edilmiştir” dedi.
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, 2020 yılı Başkanlar Kurulu toplantısına katıldı.
Toplantıda önemli açıklamalarda bulunan Arslan, özellikle 31 Mart 2019’da gerçekleştirilen Yerel Seçimler sonrası yaşanan sıkıntılara dikkat çekti. İdlib’te yaşanan olaylara da değinen Arslan, dünyanın Suriye’de yaşanan sıkıntılara tepkisiz kaldığı hakkında görüşlerini paylaştı. Arslan, 2020 yılında HAK-İŞ’in gündeminde öncelikli olarak 696 sayılı KHK’nın olacağını da aktardı.
“CHP ve HDP’li belediyeler el değiştirdiği için sendikalarımıza yönelik bir operasyon gerçekleştirilmiştir”
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, konfederasyonunda 2019 yılında önemli gelişmeler yaşandığını belirterek 14’üncü Olağan Genel Kurulunun da verimli geçtiğini aktardı. 31 Mart 2019’da gerçekleştirilen yerel seçim sonuçlarının öneminden bahseden Arslan, eş değiştiren belediyeler hakkında konuştu.
Arslan, CHP ve HDP’ye geçen belediyelerdeki HAK-İŞ’li çalışanların baskıya uğradığını hatırlatarak, “Ekonomideki gelişmeler ve özellikle yakın coğrafyamızda yaşanan gelişmeler 696 sayılı KHK’nin 2020 yılı için önümüze koyacağı yeni durum ve buna bağlı olarak bir kısım gelişmeleri ifade etmek mümkün. Özellikle 31 Mart yerel seçimlerinden sonra bazı CHP ve HDP’li belediyeler el değiştirdiği için sendikalarımıza yönelik bir operasyon gerçekleştirilmiştir. Üyelerimiz öncelikli olarak sendikalarımızdan istifa ettirilmek için büyük bir baskı ile karşılaşmış ve bu baskılara direnen arkadaşlarımızın bir bölümü ne yazık ki işten çıkarılmıştır. Bir bölüm arkadaşımız sendikal baskılara direndiği için sürgün edilmiş, bazı işyerlerinde eylemler başlatılmış bazı işyerlerinde çeşitli etkinliklerle bu baskı, tehdit, işten çıkarmalar ve sürgünler protesto edilmiştir. Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızın karşılaştığı bu durum konfederasyonumuz tarafından da yakından takip edilmiş, üyelerimizin ve sendikalarımızın gerçekleştirdiği eylem, yürüyüş ve protestolara konfederasyonumuz da destek olmuştur. İşten çıkarılan arkadaşlarımızın işe dönmesi konusunda yürütülen kampanyalara destek sağlanmış, işyerleri değiştirilmiş, sürgün edilmiş arkadaşlarımızla dayanışma içerisinde olma içerisinde bir kararlılık ortaya konmuştur” ifadelerini kullandı.
“Sendikalarımıza bağlı çalışan 29 bin 272 Hak-İş üyesi çeşitli baskı, tehdit, korkutmalarla istifa ettirilmiştir”
31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından 109 işyerinde çalışan HAK-İŞ Konfederasyonuna bağlı işçilerin baskılarla sendika değiştirdiğini aktaran Arslan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden çalışan işçilerin SMS ile işten çıkarıldığını aktardı. Arslan, “109 işyerinde çalışan konfederasyonumuza bağlı sendikalarımıza bağlı çalışan 29 bin 272 Hak-İş üyesi arkadaşımız çeşitli baskı, tehdit, korkutmalarla ve bir kısım engellemelerle sendikalarından istifa ettirilmiştir. Yine 6 bin 327 arkadaşımız çeşitli belediyelerden işten çıkartılmış ve büyük bir bölümünün de tazminat ve temel hakları maalesef ödenmeden işten çıkarılmışlardır. 350 üye arkadaşımızın ise işyerlerinden istifa ettirilmesi sağlanması için uzak bölgelere sürgünler gerçekleşmiştir. Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, işten çıkarılan işyerlerindeki eylemler sürdürülmektedir. İstanbul’da bin 469 arkadaşımız herhangi bir hukuki takibat olmadan, herhangi bir soruşturma ve kovuşturma olmadan, disiplin cezası olmadan sadece seçim öncesi işe alındıkları için iş akitleri tazminatsız ve herhangi bir uyarı olmadan bir SMS yoluyla iş akitleri feshedilmiştir. 140 gündür arkadaşlarımız İstanbul Büyükşehir belediyesi önünde mücadelelerini sürdürmektedirler. Bu mücadele işe yeniden dönme mücadelesidir. 6 bin 500 üyemiz adına toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı ve masaya oturmadığı için Antalya Büyükşehir belediyesinde 174 gündür grev devam etmektedir” dedi.
“AB ülkelerini kıyasladık, karşılaştırdık”
Arslan, 2019 yılı içerisinde HAK-İŞ Konfederasyonunun yönetim kurulunda alınan karar gereği hem 1 Mayıs’ta, hem de daha sonraki süreçlerde vergi konusunda çalışma yapılması hususundaki karar gereği uzmanlarla bir vergi reformu raporu hazırlandığına değindi. Özet rapor; başta hükümet kanadı olmak üzere, AK Parti grup Başkan Vekillerine, Maliye Bakanlığına ve diğer bakanlıklara ulaştırıldığını açıklayan Arslan, “Siyasi partilerden, grup başkan vekillerine, basın kuruluşlarına bu talebimiz duyurulmuş ve vergi konusunda HAK-İŞ’in talepleri kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bu taleplerimizin özeti özellikle vergi konusundaki düzenlemelerin, dijital vergilendirme ile yapılan düzenlemeden önce biz bu çalışmaları başlatmıştık, özellikle bütçe plan komisyonunda bu kanun görüşülürken yine kendileriyle görüşerek bu düzenlemenin kapsamının genişletilmesini talep ettik. Vergi konusunda HAK-İŞ’in özellikle ücretliler üzerindeki vergi yükünün fazlalığına dikkat çektik. Vergilendirmede çalışanların medeni durumunun, çocuk sahibi olup olmadığı, evli olup olmadığı ve birden fazla kişinin muhatabı olarak çalışmalarının dikkate alınıp alınmadığı, özellikle ilk dilim verginin ne kadarının gelirlerin vergi dışı bırakılması gerektiği gibi çeşitli temel yaklaşımları ortaya koyduk. AB ülkelerini kıyasladık, karşılaştırdık. Hem AB ülkelerindeki hem de ülkemizdeki vergi düzenlemeleri konusundaki bizim açımızdan olumsuz hususların altını çizerek bunun özellikle yeniden gözden geçirilip bir düzenleme yapılması talebimizi yeniledik” diye konuştu.
“DİSK, HAK-İŞ VE TÜRK-İŞ olarak ortak bir çalışma yaptık”
Asgari ücrette vergi dilimine giren ücretlerle ilgili açıklamalarda bulunan Arslan, “Çarpıcı bir örnek olarak söylersek 2007 yılında yaklaşık 15 maaş asgari ücretin 15 katı, 15 asgari ücreti aldığı zaman yüzde 20 dilime giren ücretlilerin, 2019 yılında 7 aylık gelirlerinden, 7 aylık asgari ücretten sonra yüzde 20 dilimine girmiş olması, aslında vergi dilimlerindeki adaletsizliği, 2007’den 2019 yıla kadar gecen 12 yılda nasıl işçiler aleyhine değiştiğinin bir somut işareti. Yine Almanya’dan bir örnek vererek Türkiye’deki uygulamaları kıyasladık. Almanya’da evli, çocuk sahibi bir işçinin ilk dilim 9 bin Euro’luk vergi diliminin iki katına çıkartıldığı, yani 18 bin Euro’nun vergi dışı bırakıldığı ve evli bir işçinin vergi diliminin yüzde 1,5 olduğu, bekar olduğu zaman yüzde 19’a kadar çıktığı ve burada da mümkün olduğu kadar aile, çocuk ve medeni durumun vergilendirmede doğrudan etkili olduğunu ve bunun da işçiler lehine bir düzenleme ile ortaya koyduklarını ifade ettik. Biz de bu konuda vergi dilimlerinin özellikle ilk dilimin asgari ücret tutarındaki gelirlerimizin vergi dışı bırakılması ama sadece asgari ücretin değil bütün ücretlerde asgari ücret tutarındaki gelirlerin vergi dışı bırakılması, ikinci dilime geçmek için de ortalama ücretlerin 12 aylık tutarlarının üzerine çıkarıldığı zaman bir üst vergi dilimine girileceği konusundaki taleplerimizi kamuoyuyla paylaştık. Bizim bu çalışmalarımız üzerine TÜRK-İŞ’ten bir çağrı aldık vergi konusunda ortak bir çalışma yapılması talebi bize iletildi ve biz de bunu kabul ettik, DİSK, HAK-İŞ VE TÜRK-İŞ olarak ortak bir çalışma yaptık. Bu çalışmalarda da konfederasyonumuzun kendi çalıştığı çerçevede ve bazı bir kısım ilavelerle ortak bir açıklamayla üç konfederasyon vergi konusunda bir araya gelerek kamuoyuyla bu taleplerimizi paylaştık. Bu paylaşma ile birlikte dijital vergi düzenlemesi ne yazık ki bizim bu taleplerimize rağmen parlamentodan geçti ama biz tekraren vergi konusundaki çalışanların uğradığı haksızlıklar, adaletsizliklerin giderilmesi konusundaki kararlılığımızı her fırsatta kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Maalesef Türkiye’nin dışında İdlib’te olup bitenlere dünya sessiz ve sağır kalmıştır”
MEMUR-SEN ile birlikte HAK-İŞ’in birlikte yürüttüğü İdlib için yardım kampanyasının son durumu hakkında da bilgi veren Arslan, “Geçtiğimiz günlerde MEMUR-SEN, HAK-İŞ Konfederasyonunun öncülüğünde, Kızılay, AFAD ve İHH’nın içerisinde bulunduğu 6 sivil toplum ve sendikanın ortaklaşa düzenlediği bir kampanya gerçekleştirildi.
Kampanyanın amacı İdlib’teki yaşanan insanlık trajedisidir. İdlib’te yaklaşık 3,5 milyon Suriyeli sıkıştırılmış durumda, hayatta kalmaya çalışıyorlar. Rejimin ve Rusya’nın desteği ile yapılan Astana görüşmeleri ve anlaşmalarına rağmen, ne yazık ki uzun zamandır İdlib’teki sivil halka, başka hava saldırıları olmak üzere, rejim ve Rusya tarafından yoğun bir katliam gerçekleştirilmektedir. Amaç Suriye’nin güney tarafından idlib’in güneyinden başlayarak 3,5 milyon Suriyeliyi kendi topraklarından sürerek, Türkiye’ye yönlendirmektir. HAK-İŞ ve MEMUR-SEN olarak yaptığımız bölgeden gelen acil çağrılar üzerine bir değerlendirme yaptık. Maalesef Türkiye’nin dışında İdlib’te olup bitenlere dünya sessiz ve sağır kalmıştır. Her gün onlarca insanın katledildiği bölge süratli bir şekilde Türkiye’ye doğru genişletilmekte ve sınırda yüz binlerce Suriyelinin birikmesine neden olmuştur. Şu anda sınırda yaklaşık 1 milyon Suriyeli kötü şartlarda, çamurlar içerisinde çadırlarda yaşam mücadelesi vermektedir. Özellikle 2018 yılında başlayan ekonomik kriz 2019 yılında hız keserek 2020 yılına geldiğimizde makro ekonomik göstergelerde olumlu bir tabloyu önümüze koymaktadır. Borsa her gün yeni bir rekora gitmekte, döviz tüm çalkantılara rağmen stabil durumunu korumakta, enflasyon 2019 TÜFE rakamları 11,86 civarına düşmekte ve 2020 yılı için de enflasyonun düşeceği konusunda çeşitli verilen kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Büyüme 2019 yılındaki büyüme artıya geçmekte ve 2020 yılında büyüme hedefleri yüzde 3 oranında hedeflenmektedir. Faizler hızla düşmekte ve yeni faiz indirimleri Merkez Bankası tarafından planlanmaktadır. Sanayi üretimi kısmi olarak artmakta, kapasite kullanımı ve ihracat oranda artmaya devam etmektedir” diye konuştu.
“Ciddi bir işsiz stokumuz devam etmekte”
Olumlu gelişmelerin yanı sıra işsizlikten de bahseden Arslan, kayıt dışı istihdamda da artış yaşandığının altını çizdi. Arslan, “Halen ciddi bir işsiz stokumuz devam etmekte, kayıt dışı istihdamımız uzun yıllardan sonra ne yazık ki 2019 yılında 2 puanlık artış sergilemekte ve kayıt dışı istihdamda bir artış söz konusudur. İşsizlik sigortasındaki dengeler ilk kez 2019 yılında gelir gider dengesi gider dengesi yönünde bozulmuştur ve bu hepimizi ciddi şekilde endişeye sevk etmektedir. Çalışanların özellikle ücretlilerin hem ihtiyaç kredisi hem de kredi kartı borçlarındaki artışlar dikkati çekmekte ve bu konuda yaptığımız araştırmada, yaklaşık 3 milyon 900 bin çalışan icra takibi sonucunda hacizlerle karşı karşıya kaldığını görmekteyiz. Çeşitli işverenlere sağlanan yeniden yapılanma gibi bir kısım düzenlemelerle çalışanların bu mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda bir çalışma yapılıp arkadaşlarımızın kredi kartı borçları ve ihtiyaç kredisi borçlarının sürdürülebilir şekilde yeniden düzenlenmesi talebimizi yeniledik. Hem Maliye Bakanlığı’nın hem de Bankalar Birliği Başkanımız hem de Ziraat Bankası Genel Müdürümüzden bu konudaki yapacağımız çalışmalarla ilgili kendilerinin de bir değerlendirme yapacaklarını ifade ettiler. Bu sorunun çözümü konusunda çaba sarf edeceğiz” şeklinde konuştu.
“2020 yılında çalışma hayatında yeni bir kaosun temelleri atılmıştır”
2020 yılında HAK-İŞ’in gündeminde öncelikli olarak 696 sayılı KHK’nın gelişmeleri olacağını aktaran Arslan, “Bildiğiniz gibi 2017 yılı Aralık ayı itibariyle kamuda çalışan yaklaşık 1 milyona yakın taşeron şirketlerdeki arkadaşlarımıza kadroları verilmiştir ve bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük reformlarından biri olarak hepimiz tarafından ilan edilmiştir. Özellikle usulüne uygun ama kaybedeni olmayan bir sınavla bütün arkadaşlarımız kadrolarına kavuşmuşlar ancak KİT’lerde kadro alamayan arkadaşlarımızın da kadrolarına kavuşması için her fırsatta HAK-İŞ bu konuyu da gündeminden hiç eksik etmemiş ve arkadaşlarımızın kadrolarının verilmesi konusunda ciddi bir çalışma ortaya konmuştur. Ancak kararnamenin bizimle konuşulmayan, konfederasyonumuza hiçbir şekilde bilgi verilmeden ve yapılan görüşmelerdeki bize verilen taahhütlerin dışında bir madde eklenerek 2020 yılında çalışma hayatında yeni bir kaosun temelleri atılmıştır. Bunu her fırsatta hükümetimize ve ilgililere iletmemize rağmen, bu konuda ne yazık bir düzenleme yapılmamıştır. Özet şudur, sendikalarımızın büyük bir mücadele ile büyük bir çaba ile örgütlediği üyelerimiz bir kanun maddesindeki değişiklikle sendikalarından kanun zoruyla başka sendikaların üyesi yapılmaya ne yazık ki itilmişlerdir. Ve bu ciddi bir şekilde krizi bu yıl içerisinde bizimle buluşturacaktır. Bunun ortadan kaldırılması konusundaki çabalarımız bundan sonra da hız kesmeden devam edecektir. Ama bu gerçekten örgütlülüğü bugüne kadar büyük bir temel olarak alan ve bu konuda ciddi bir mücadeleyle yapan konfederasyonumuza bağlı sendikaların adeta örgütlenmelerinin cezalandırıldığı bir noktaya itilmiştir. Bununla ilgili yaptığımız itirazlar, eleştiriler, muhatapları tarafından kabul görmüş ancak bu konuda bir düzenleme ne yazık ki yapılamamıştır. Eğer bu düzenleme gerçekleşmezse, bizim talebimiz, özellikle KHK’nin bünyesinde yer alan 6356 sayılı kanuna geçici 7’inci maddenin 3’üncü fıkrası olarak ilave edilen düzenleme üyelerimizin, sendikalarımızın büyük bir bölümünün üye kaybını, hiç hak etmedikleri halde, taşeron sistemle hiç mücadele yapmayan, hiçbir şekilde taşeron mücadelesinde emekçilerin yanında yer almayan sendikalara ne yazık ki üyelerimiz kanun zoruyla üye yapılmak istenmektedir. Bunun ortadan kaldırılması için yoğun bir çabamız var” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Kaynak: İHA
Toplantıda önemli açıklamalarda bulunan Arslan, özellikle 31 Mart 2019’da gerçekleştirilen Yerel Seçimler sonrası yaşanan sıkıntılara dikkat çekti. İdlib’te yaşanan olaylara da değinen Arslan, dünyanın Suriye’de yaşanan sıkıntılara tepkisiz kaldığı hakkında görüşlerini paylaştı. Arslan, 2020 yılında HAK-İŞ’in gündeminde öncelikli olarak 696 sayılı KHK’nın olacağını da aktardı.
“CHP ve HDP’li belediyeler el değiştirdiği için sendikalarımıza yönelik bir operasyon gerçekleştirilmiştir”
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, konfederasyonunda 2019 yılında önemli gelişmeler yaşandığını belirterek 14’üncü Olağan Genel Kurulunun da verimli geçtiğini aktardı. 31 Mart 2019’da gerçekleştirilen yerel seçim sonuçlarının öneminden bahseden Arslan, eş değiştiren belediyeler hakkında konuştu.
Arslan, CHP ve HDP’ye geçen belediyelerdeki HAK-İŞ’li çalışanların baskıya uğradığını hatırlatarak, “Ekonomideki gelişmeler ve özellikle yakın coğrafyamızda yaşanan gelişmeler 696 sayılı KHK’nin 2020 yılı için önümüze koyacağı yeni durum ve buna bağlı olarak bir kısım gelişmeleri ifade etmek mümkün. Özellikle 31 Mart yerel seçimlerinden sonra bazı CHP ve HDP’li belediyeler el değiştirdiği için sendikalarımıza yönelik bir operasyon gerçekleştirilmiştir. Üyelerimiz öncelikli olarak sendikalarımızdan istifa ettirilmek için büyük bir baskı ile karşılaşmış ve bu baskılara direnen arkadaşlarımızın bir bölümü ne yazık ki işten çıkarılmıştır. Bir bölüm arkadaşımız sendikal baskılara direndiği için sürgün edilmiş, bazı işyerlerinde eylemler başlatılmış bazı işyerlerinde çeşitli etkinliklerle bu baskı, tehdit, işten çıkarmalar ve sürgünler protesto edilmiştir. Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızın karşılaştığı bu durum konfederasyonumuz tarafından da yakından takip edilmiş, üyelerimizin ve sendikalarımızın gerçekleştirdiği eylem, yürüyüş ve protestolara konfederasyonumuz da destek olmuştur. İşten çıkarılan arkadaşlarımızın işe dönmesi konusunda yürütülen kampanyalara destek sağlanmış, işyerleri değiştirilmiş, sürgün edilmiş arkadaşlarımızla dayanışma içerisinde olma içerisinde bir kararlılık ortaya konmuştur” ifadelerini kullandı.
“Sendikalarımıza bağlı çalışan 29 bin 272 Hak-İş üyesi çeşitli baskı, tehdit, korkutmalarla istifa ettirilmiştir”
31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından 109 işyerinde çalışan HAK-İŞ Konfederasyonuna bağlı işçilerin baskılarla sendika değiştirdiğini aktaran Arslan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden çalışan işçilerin SMS ile işten çıkarıldığını aktardı. Arslan, “109 işyerinde çalışan konfederasyonumuza bağlı sendikalarımıza bağlı çalışan 29 bin 272 Hak-İş üyesi arkadaşımız çeşitli baskı, tehdit, korkutmalarla ve bir kısım engellemelerle sendikalarından istifa ettirilmiştir. Yine 6 bin 327 arkadaşımız çeşitli belediyelerden işten çıkartılmış ve büyük bir bölümünün de tazminat ve temel hakları maalesef ödenmeden işten çıkarılmışlardır. 350 üye arkadaşımızın ise işyerlerinden istifa ettirilmesi sağlanması için uzak bölgelere sürgünler gerçekleşmiştir. Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, işten çıkarılan işyerlerindeki eylemler sürdürülmektedir. İstanbul’da bin 469 arkadaşımız herhangi bir hukuki takibat olmadan, herhangi bir soruşturma ve kovuşturma olmadan, disiplin cezası olmadan sadece seçim öncesi işe alındıkları için iş akitleri tazminatsız ve herhangi bir uyarı olmadan bir SMS yoluyla iş akitleri feshedilmiştir. 140 gündür arkadaşlarımız İstanbul Büyükşehir belediyesi önünde mücadelelerini sürdürmektedirler. Bu mücadele işe yeniden dönme mücadelesidir. 6 bin 500 üyemiz adına toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı ve masaya oturmadığı için Antalya Büyükşehir belediyesinde 174 gündür grev devam etmektedir” dedi.
“AB ülkelerini kıyasladık, karşılaştırdık”
Arslan, 2019 yılı içerisinde HAK-İŞ Konfederasyonunun yönetim kurulunda alınan karar gereği hem 1 Mayıs’ta, hem de daha sonraki süreçlerde vergi konusunda çalışma yapılması hususundaki karar gereği uzmanlarla bir vergi reformu raporu hazırlandığına değindi. Özet rapor; başta hükümet kanadı olmak üzere, AK Parti grup Başkan Vekillerine, Maliye Bakanlığına ve diğer bakanlıklara ulaştırıldığını açıklayan Arslan, “Siyasi partilerden, grup başkan vekillerine, basın kuruluşlarına bu talebimiz duyurulmuş ve vergi konusunda HAK-İŞ’in talepleri kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bu taleplerimizin özeti özellikle vergi konusundaki düzenlemelerin, dijital vergilendirme ile yapılan düzenlemeden önce biz bu çalışmaları başlatmıştık, özellikle bütçe plan komisyonunda bu kanun görüşülürken yine kendileriyle görüşerek bu düzenlemenin kapsamının genişletilmesini talep ettik. Vergi konusunda HAK-İŞ’in özellikle ücretliler üzerindeki vergi yükünün fazlalığına dikkat çektik. Vergilendirmede çalışanların medeni durumunun, çocuk sahibi olup olmadığı, evli olup olmadığı ve birden fazla kişinin muhatabı olarak çalışmalarının dikkate alınıp alınmadığı, özellikle ilk dilim verginin ne kadarının gelirlerin vergi dışı bırakılması gerektiği gibi çeşitli temel yaklaşımları ortaya koyduk. AB ülkelerini kıyasladık, karşılaştırdık. Hem AB ülkelerindeki hem de ülkemizdeki vergi düzenlemeleri konusundaki bizim açımızdan olumsuz hususların altını çizerek bunun özellikle yeniden gözden geçirilip bir düzenleme yapılması talebimizi yeniledik” diye konuştu.
“DİSK, HAK-İŞ VE TÜRK-İŞ olarak ortak bir çalışma yaptık”
Asgari ücrette vergi dilimine giren ücretlerle ilgili açıklamalarda bulunan Arslan, “Çarpıcı bir örnek olarak söylersek 2007 yılında yaklaşık 15 maaş asgari ücretin 15 katı, 15 asgari ücreti aldığı zaman yüzde 20 dilime giren ücretlilerin, 2019 yılında 7 aylık gelirlerinden, 7 aylık asgari ücretten sonra yüzde 20 dilimine girmiş olması, aslında vergi dilimlerindeki adaletsizliği, 2007’den 2019 yıla kadar gecen 12 yılda nasıl işçiler aleyhine değiştiğinin bir somut işareti. Yine Almanya’dan bir örnek vererek Türkiye’deki uygulamaları kıyasladık. Almanya’da evli, çocuk sahibi bir işçinin ilk dilim 9 bin Euro’luk vergi diliminin iki katına çıkartıldığı, yani 18 bin Euro’nun vergi dışı bırakıldığı ve evli bir işçinin vergi diliminin yüzde 1,5 olduğu, bekar olduğu zaman yüzde 19’a kadar çıktığı ve burada da mümkün olduğu kadar aile, çocuk ve medeni durumun vergilendirmede doğrudan etkili olduğunu ve bunun da işçiler lehine bir düzenleme ile ortaya koyduklarını ifade ettik. Biz de bu konuda vergi dilimlerinin özellikle ilk dilimin asgari ücret tutarındaki gelirlerimizin vergi dışı bırakılması ama sadece asgari ücretin değil bütün ücretlerde asgari ücret tutarındaki gelirlerin vergi dışı bırakılması, ikinci dilime geçmek için de ortalama ücretlerin 12 aylık tutarlarının üzerine çıkarıldığı zaman bir üst vergi dilimine girileceği konusundaki taleplerimizi kamuoyuyla paylaştık. Bizim bu çalışmalarımız üzerine TÜRK-İŞ’ten bir çağrı aldık vergi konusunda ortak bir çalışma yapılması talebi bize iletildi ve biz de bunu kabul ettik, DİSK, HAK-İŞ VE TÜRK-İŞ olarak ortak bir çalışma yaptık. Bu çalışmalarda da konfederasyonumuzun kendi çalıştığı çerçevede ve bazı bir kısım ilavelerle ortak bir açıklamayla üç konfederasyon vergi konusunda bir araya gelerek kamuoyuyla bu taleplerimizi paylaştık. Bu paylaşma ile birlikte dijital vergi düzenlemesi ne yazık ki bizim bu taleplerimize rağmen parlamentodan geçti ama biz tekraren vergi konusundaki çalışanların uğradığı haksızlıklar, adaletsizliklerin giderilmesi konusundaki kararlılığımızı her fırsatta kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Maalesef Türkiye’nin dışında İdlib’te olup bitenlere dünya sessiz ve sağır kalmıştır”
MEMUR-SEN ile birlikte HAK-İŞ’in birlikte yürüttüğü İdlib için yardım kampanyasının son durumu hakkında da bilgi veren Arslan, “Geçtiğimiz günlerde MEMUR-SEN, HAK-İŞ Konfederasyonunun öncülüğünde, Kızılay, AFAD ve İHH’nın içerisinde bulunduğu 6 sivil toplum ve sendikanın ortaklaşa düzenlediği bir kampanya gerçekleştirildi.
Kampanyanın amacı İdlib’teki yaşanan insanlık trajedisidir. İdlib’te yaklaşık 3,5 milyon Suriyeli sıkıştırılmış durumda, hayatta kalmaya çalışıyorlar. Rejimin ve Rusya’nın desteği ile yapılan Astana görüşmeleri ve anlaşmalarına rağmen, ne yazık ki uzun zamandır İdlib’teki sivil halka, başka hava saldırıları olmak üzere, rejim ve Rusya tarafından yoğun bir katliam gerçekleştirilmektedir. Amaç Suriye’nin güney tarafından idlib’in güneyinden başlayarak 3,5 milyon Suriyeliyi kendi topraklarından sürerek, Türkiye’ye yönlendirmektir. HAK-İŞ ve MEMUR-SEN olarak yaptığımız bölgeden gelen acil çağrılar üzerine bir değerlendirme yaptık. Maalesef Türkiye’nin dışında İdlib’te olup bitenlere dünya sessiz ve sağır kalmıştır. Her gün onlarca insanın katledildiği bölge süratli bir şekilde Türkiye’ye doğru genişletilmekte ve sınırda yüz binlerce Suriyelinin birikmesine neden olmuştur. Şu anda sınırda yaklaşık 1 milyon Suriyeli kötü şartlarda, çamurlar içerisinde çadırlarda yaşam mücadelesi vermektedir. Özellikle 2018 yılında başlayan ekonomik kriz 2019 yılında hız keserek 2020 yılına geldiğimizde makro ekonomik göstergelerde olumlu bir tabloyu önümüze koymaktadır. Borsa her gün yeni bir rekora gitmekte, döviz tüm çalkantılara rağmen stabil durumunu korumakta, enflasyon 2019 TÜFE rakamları 11,86 civarına düşmekte ve 2020 yılı için de enflasyonun düşeceği konusunda çeşitli verilen kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Büyüme 2019 yılındaki büyüme artıya geçmekte ve 2020 yılında büyüme hedefleri yüzde 3 oranında hedeflenmektedir. Faizler hızla düşmekte ve yeni faiz indirimleri Merkez Bankası tarafından planlanmaktadır. Sanayi üretimi kısmi olarak artmakta, kapasite kullanımı ve ihracat oranda artmaya devam etmektedir” diye konuştu.
“Ciddi bir işsiz stokumuz devam etmekte”
Olumlu gelişmelerin yanı sıra işsizlikten de bahseden Arslan, kayıt dışı istihdamda da artış yaşandığının altını çizdi. Arslan, “Halen ciddi bir işsiz stokumuz devam etmekte, kayıt dışı istihdamımız uzun yıllardan sonra ne yazık ki 2019 yılında 2 puanlık artış sergilemekte ve kayıt dışı istihdamda bir artış söz konusudur. İşsizlik sigortasındaki dengeler ilk kez 2019 yılında gelir gider dengesi gider dengesi yönünde bozulmuştur ve bu hepimizi ciddi şekilde endişeye sevk etmektedir. Çalışanların özellikle ücretlilerin hem ihtiyaç kredisi hem de kredi kartı borçlarındaki artışlar dikkati çekmekte ve bu konuda yaptığımız araştırmada, yaklaşık 3 milyon 900 bin çalışan icra takibi sonucunda hacizlerle karşı karşıya kaldığını görmekteyiz. Çeşitli işverenlere sağlanan yeniden yapılanma gibi bir kısım düzenlemelerle çalışanların bu mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda bir çalışma yapılıp arkadaşlarımızın kredi kartı borçları ve ihtiyaç kredisi borçlarının sürdürülebilir şekilde yeniden düzenlenmesi talebimizi yeniledik. Hem Maliye Bakanlığı’nın hem de Bankalar Birliği Başkanımız hem de Ziraat Bankası Genel Müdürümüzden bu konudaki yapacağımız çalışmalarla ilgili kendilerinin de bir değerlendirme yapacaklarını ifade ettiler. Bu sorunun çözümü konusunda çaba sarf edeceğiz” şeklinde konuştu.
“2020 yılında çalışma hayatında yeni bir kaosun temelleri atılmıştır”
2020 yılında HAK-İŞ’in gündeminde öncelikli olarak 696 sayılı KHK’nın gelişmeleri olacağını aktaran Arslan, “Bildiğiniz gibi 2017 yılı Aralık ayı itibariyle kamuda çalışan yaklaşık 1 milyona yakın taşeron şirketlerdeki arkadaşlarımıza kadroları verilmiştir ve bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük reformlarından biri olarak hepimiz tarafından ilan edilmiştir. Özellikle usulüne uygun ama kaybedeni olmayan bir sınavla bütün arkadaşlarımız kadrolarına kavuşmuşlar ancak KİT’lerde kadro alamayan arkadaşlarımızın da kadrolarına kavuşması için her fırsatta HAK-İŞ bu konuyu da gündeminden hiç eksik etmemiş ve arkadaşlarımızın kadrolarının verilmesi konusunda ciddi bir çalışma ortaya konmuştur. Ancak kararnamenin bizimle konuşulmayan, konfederasyonumuza hiçbir şekilde bilgi verilmeden ve yapılan görüşmelerdeki bize verilen taahhütlerin dışında bir madde eklenerek 2020 yılında çalışma hayatında yeni bir kaosun temelleri atılmıştır. Bunu her fırsatta hükümetimize ve ilgililere iletmemize rağmen, bu konuda ne yazık bir düzenleme yapılmamıştır. Özet şudur, sendikalarımızın büyük bir mücadele ile büyük bir çaba ile örgütlediği üyelerimiz bir kanun maddesindeki değişiklikle sendikalarından kanun zoruyla başka sendikaların üyesi yapılmaya ne yazık ki itilmişlerdir. Ve bu ciddi bir şekilde krizi bu yıl içerisinde bizimle buluşturacaktır. Bunun ortadan kaldırılması konusundaki çabalarımız bundan sonra da hız kesmeden devam edecektir. Ama bu gerçekten örgütlülüğü bugüne kadar büyük bir temel olarak alan ve bu konuda ciddi bir mücadeleyle yapan konfederasyonumuza bağlı sendikaların adeta örgütlenmelerinin cezalandırıldığı bir noktaya itilmiştir. Bununla ilgili yaptığımız itirazlar, eleştiriler, muhatapları tarafından kabul görmüş ancak bu konuda bir düzenleme ne yazık ki yapılamamıştır. Eğer bu düzenleme gerçekleşmezse, bizim talebimiz, özellikle KHK’nin bünyesinde yer alan 6356 sayılı kanuna geçici 7’inci maddenin 3’üncü fıkrası olarak ilave edilen düzenleme üyelerimizin, sendikalarımızın büyük bir bölümünün üye kaybını, hiç hak etmedikleri halde, taşeron sistemle hiç mücadele yapmayan, hiçbir şekilde taşeron mücadelesinde emekçilerin yanında yer almayan sendikalara ne yazık ki üyelerimiz kanun zoruyla üye yapılmak istenmektedir. Bunun ortadan kaldırılması için yoğun bir çabamız var” diyerek konuşmasını sonlandırdı.