'Aşırı Terlemenin En Büyük Nedeni Genetik'

HÜ Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel Doğan: 'El ve ayaktaki aşırı terlemelerde genellikle altta yatan önemli bir hastalık söz konusu değildir. Hatta olguların önemli bir kısmına ailesel yatkınlık neden olmaktadır' 'Terlemeye başka hastalıkların neden olup olmadığının anlaşılması için klinik muayene ve testler yapılması gerekir'

YEŞİM SERT KARAASLAN - Uzmanlara göre el ve ayaktaki aşırı terlemelerde genellikle altta yatan önemli bir hastalık söz konusu olmazken olguların önemli bir kısmı ailesel yatkınlıktan kaynaklanıyor.

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel Doğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, el ve ayaklarda aşırı terlemenin hem sağlık hem de sosyal yaşamda sıkıntı yaratabilen bir durum olduğunu söyledi.

Aşırı terlemenin tıp dilindeki adının "Hiperhidroz" olduğunu anlatan Doğan, bu durumun vücutta sınırlı bir bölgede olabileceği gibi tüm yaygın tutulum şeklinde de görülebileceğini belirtti.

Doğan, terlemenin, en sık ter bezlerinin deride en yaygın olarak bulunduğu el ve ayak, bazen de koltuk altları ile baş-boyun bölgesinde görüldüğünü ifade ederek, bu olayın aslında vücudun fizyolojik doğal bir yanıtı olduğunu aktardı. Doğan, "Vücut sıcaklığında artışa neden olan sıcak ortam, fiziksel egzersiz, duygusal stres, endişe, korku gibi uyaranlar ile terleme normal olarak meydana gelmektedir. Ancak bu gibi uyaranların yokluğunda da aşırı terleme meydana geliyor ise hiperhidroz söz konusudur." diye konuştu.

- "Genetik yatkınlık neden olmaktadır"

Doç. Dr. Doğan, el ve ayaktaki aşırı terlemelerde genellikle altta yatan önemli bir hastalığın söz konusu olmadığına dikkati çekerek, "Hatta olguların önemli bir kısmına ailesel yatkınlık neden olmaktadır." bilgisini verdi.

Altta yatan herhangi bir hastalığa bağlı olmayan bu durumun dermatolojik açıdan hekimlerce değerlendirildiğini dile getiren Doğan, terleme ile başlayan başka hastalıkların olup olmadığına karar verilebilmesi için klinik muayene ve testler yapılması gerektiğini söyledi. Doğan, şunları kaydetti:

"Örneğin, bazı enfeksiyon hastalıkları ve kanser türleri, endokrin hastalıklar (tiroid bezi hastalıkları, böbrek üstü bezleri ile ilgili hastalıklar) sonradan gelişen aşırı terlemeye neden olabilir. Bu durumun altta yatan hastalıklara bağlı hiperhidrozis olarak değerlendirilmesi ve gerekli tetkikler ile ayırıcı tanının yapılması gerekir. Yine bazı sık kullanılan hormon, antidepresan ve iltihap tedavisinde kullanılan ilaçlar da aşırı terlemeye neden olabilir. Bu durum tıbben, herhangi bir neden olmaksızın 6 aydan uzun süre devam etmesi halinde aşırı terleme olarak kabul edilmektedir."

- "Tedavi, aşırı terlemenin gözlendiği bölgeye göre deşiyor"

Bu şikayetlere sahip hastaların, yaşam kalitesini önemli derecede bozan bir durum olması nedeniyle dermatoloji hekimlerine başvurması gerektiğinin altını çizen Doğan, şöyle devam etti:

"Aşırı terleme profesyonel hayatta da önemli engellere neden olabilir. Örneğin, bir öğrenci aşırı el terlemesi nedeni ile sınav kağıdını temiz ve kuru tutamayabilir. Ter aslında kokusuz bir sıvıdır. Ancak aşırı terleme durumunda tere bağlı ayak ve koltuk altında bakteri sayısında artış ve normal deri flora dengesinin bozulmasına bağlı olarak kötü koku meydana gelebilir. Bu durum yine önemli derecede sosyal izolasyona neden olur. İnsanlar avuç içleri ıslak olduğundan el sıkışmaktan, çekinebiliyor, ayakkabılarını çıkarmaktan rahatsız olabiliyor. Bu durum kişide endişe ve gerginlik yaratabiliyor. Bu da kişinin sosyal yaşamdan kopmasına ve öz güvenini yitirmesine bile neden olabilir."

Doç. Dr. Doğan, tedavinin aşırı terlemenin gözlendiği bölgeye ve hastaya daha önce yapılan uygulamalara göre değişiklik gösterdiğini bildirdi.

Uygulanan tedavi yöntemlerine değinen Doğan, deriye sürülebilen özel ilaçlar, ter salgılamasını engellediği düşünülen bazı fiziksel metotlar, geçici süreyle terlemeyi bloke etmesi nedeniyle dermatoloji uzmanlarınca uygulanan botulinum toksin enjeksiyonları, ağızdan alınan ilaçlar ve nadiren de cerrahi girişimlerin bu sorunun çözümünde etkili olduğunu vurguladı.
Kaynak: AA